Bir Kadın‘da Gökçe Çiçek Kösedağı‘nın bu haftaki konuğu “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmiyle tanıdığımız senarist, yazar ve akademisyen Feride Çiçekoğlu. Çiçekoğlu ile çocukluğunu, üniversite yıllarını, cezaevinde geçirdiği dönemi, anılarını, akademisyenliğini, kitaplarını ve “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmini konuştuk.
Feride Çiçekoğlu hukukçu bir baba, ev hanımı bir annenin iki kız çocuğundan ilki. Ankara’da şefkatli bir aile ortamında bahçeli bir evde büyüyen Çiçekoğlu yalnız bir çocuk olduğunu söylüyor:
“Böyle anlatınca mutlu bir çocukluk gibi gözüküyor ama değil. Ben çok yalnız bir çocuktum. Sürekli kitap okurdum. Saklanırdım. Neden böyleydim? Bu terapi konusu, onu bilemiyoruz. Herhalde Ankara’nın ortamı kısıtlayıcı geliyordu”
“5 yaşında New York’a gittim, hayatım değişti”
Feride Çiçekoğlu, New York’a hayranlığını şu sözlerle anlatıyor:
“Hayatımdaki açılım beş buçuk yaşında New York’a gittiğimde oldu. Bütün hayatımı değiştirdi diyebilirim. Çok sevdim, çok çarpıcı buldum. ‘Böyle hayatlar da varmış’ dedim. Bir blok geçince Çin mahallesinden İtalyan mahallesine geçilen yerler. Leonard Cohen’le yollarımız kesişmiş. Sonradan öğrendim.”
“Sol fikirle Amerika Birleşik Devletlerinde’de tanıştım”
“Sol fikirle hiç olmayacak bir yerde ABD’de doktora yaparken tanıştım. 1968 – 1973 yılları arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde olup çok mesafeli kaldım. Galiba ağır basan şeyler ilk anda hoşuma gitmiyor. Sol fikir o dönem ODTÜ’de hakim olan şeydi. Hakim şeylere karşı durmak eğlenceli geliyor olabilir. Pensilvanya Üniversitesi’nde hakim düşünce olduğunu söyleyemeyiz.”
Eylül askeri darbesinde 55 gün işkence
Feride Çiçekoğlu 12 Eylül Askeri Darbesi’nde gözaltına alınıyor. 55 gün işkence gördükten sonra tutuklanıyor ve dört yıl cezaevinde kalıyor:
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
“ABD Büyükelçisi Robert Komer ODTÜ’ye gelmişti ve arabası yakılmıştı. İşkencedeyim ve berbat bir haldeyim. Polisler ‘Komer’in arabasını sen mi yaktın?’ diye sordu. Elektrik veriyorlardı, ister istemez çığlık atıyorsunuz. Komer’in arabasını sorunca şaşkınlıktan sesim kesildi. Korktular, öldüm sandılar. Sonra ben dedim ki ‘Aa susulabiliyormuş, susayım.’ Ondan sonra hiç ses çıkarmadım. Sonra bana sırf çığlık attırmak için işkence yaptılar. Orada garip bir üstünlük hissediyorsunuz. İstemezsem bağırmayabilirim. İşkenceyi o duyguyla hatırlıyorum.”