Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Işın Eliçin ve Hediye Levent ile DoğuBatı (6): Rusya’nın Ukrayna saldırısı: Taraf olmak ya da olmamak?

DoğuBatı’nın bu bölümünde, Rusya ile ekonomik ve askeri başta olmak üzere çeşitli yakın bağlarını koparmak istemeyen, ancak özellikle ABD’nin taraf seçme baskısı altındaki ülkelere odaklandık. Hediye Levent, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır başta olmak üzere Arap ve Körfez ülkelerinin tutumlarını analiz ederken, Işın Eliçin de Soğuk Savaş sırasında Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucuları arasında yer almış olan Hindistan’ın pozisyonunu aktardı. Programda savaşın gıda fiyatlarına etkisinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yol açabileceği insani ve siyasi krizler ile Türkiye ve İsrail‘in arabuluculuk girişimleri de ele alındı.

DoğuBatı programı, Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkıları ile hazırlanmıştır.

Yayın Metni (Hazırlayan: Cenk Narin)

Işın Eliçin: İyi akşamlar, Doğubatı’ya hoşgeldiniz. Kadınlar günün kutlu olsun Hediye.

Hediye Levent: Merhaba, herkese. Öncelikle Kadınlar Günü’n kutlu olsun Işın. Aslında bu akşam program olmasaydı ben de sokakta olacaktım. Bir taraftan da onu izliyorum.

Eliçin: Evet, evet yani bir anayasal hakkı kullandırmadılar. Şu anda da Taksim civarında kadınlar geleneksel -13. yıl oldu sanıyorum- Beyoğlu’nda gece yürüyüşü yapmak istediler ama işte çok güvenlik önlemi var sanıyorum şu anda pek çok yerde polis müdahalesi var. Kadınlar direniyor, girmek istiyor. Bakalım yarın öğreneceğiz daha detaylarını. Biz, bir başka konuya o da zor bir konu, devam ediyoruz. Rusya’nın Ukrayna saldırısının 13. günü bugün tamamlanıyor. Tabi, yani yıkıcı bir savaş olacağı ve uzun süreceği düşünülebilir, onu görüyoruz. Biraz önce Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden beklendiği üzere Rusya’dan Amerika Birleşik Devletleri’nin petrol ürünlerini petrol ihraç etmesini yasakladı. Bu biraz sorunlu yine buna doğalgaz konusunda daha doğrusu enerji konusunda böyle çok keskin adımlar atmak istemeyen çok sayıda bir ülke var, Rusya’ya bağımlı olduğu için. Bu da bölecek bir konu. Tam da bizim konumuz aslında. Çünkü bugün, bu savaşta, ki giderek çetrefilleşiyor. Doğu ile batı bu anlamda ayrılıyor diyelim. Rusya ile ABD arasında, batıyla Rusya arasında gerilim büyüyor. Tarafsız olmaya çalışanlar yahut bir pozisyon almamaya çalışanlar alırlarsa zarar göreceğini düşünen ülkeler üzerine konuşmak istiyoruz. Ben şöyle uzun bir girizgah oldu Hediye ama şunu hatırlatayım. Sonra da sana bir sorum var. Çünkü senin coğrafyan, Ortadoğu ve Körfez ülkeleri özellikle işte bu tarafsız durmaya çalışan çoğu ülkenin bulunduğu coğrafyalar. Ama tabi en zor durumdaki ülkelerden biri Türkiye bunu görüyoruz ve perşembe günü de uzun süredir ara buluculuk çağrısı yapıyordu. Ev sahipliği yapmak istediğini söylüyordu. Perşembe günü Antalya’da düzenlenecek işte forum vesilesiyle, Ukrayna Dışişleri Bakanıyla, Rusya Dışişleri Bakanı Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla beraber anladığım üçlü bir araya gelecekler ve bir görüşme olacak. Daha sonra daha detaylı konuşuruz ama ben sana önce sormak istiyorum. Bu özellikle Körfez ülkelerine batıdan da çok baskı var. Neden? Çünkü Rusya’dan petrol ve doğalgaz ihracını durdurabilmek için onlarınkine ihtiyaçları var hani bizim yanımıza gelin arzusu içindeler. Nedir pozisyonlar?

Levent: Aynen öyle Işın öncelikle şunu belirteyim. Birkaç haftadır daha doğrusu Ukrayna krizi böyle tırmanmaya başladığı günlerden beri Ortadoğu ülkeleri Körfez, Mısır vs. hepsi dahil olmak üzere oldukça böyle diken üstünde tedirgen bir şekilde gelişmeleri izliyorlar. Bunun sebeplerine ayrıca geleceğim. Çünkü önemli sebepler aslında bütün dünyayı, hatta Türkiye’yi ilgilendiren boyutları da var. Diğer taraftan önceki gün mesela Birleşmiş Milletlerde işte Rusya konulu bir oylama gerçekleşti. Bu oylamada ağırlıklı olarak Körfez ülkeleri Mısır vs yani Cezayir Irak ve İran’ın dışında zannedersem ve tabi suriyenin dışında bütün ülkeler Rusya’yı kınama yönünde oy kullandılar. Şimdi bunun böyle bu oylamanın ardından batı basınında biraz yanlış yorumlandığına kanaat getirdiğim bazı değerlendirmeler de yer aldı. Sanki böyle Ortadoğu ve Körfez ülkeleri Arap ülkeleri de nihayet Amerika’nın ya da işte Rusya karşıtı bloğun yanına hizalanıyormuş gibi. Ama az çok Ortadoğuyu yakından takip edenler açısından bu oylamada kullandıkları oyun renginin hiçbir anlamının olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü yani Birleşmiş Milletler’de böyle Arap ve Körfez ülkelerinin Rusya karşıtı ağırlıklı olarak oy kullanmasının temel sebebi üstlerindeki baskıyı biraz savuşturup birazcık da olsa zaman kazanmak. Strateji bu. Diğer taraftan mesela Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başkanlığını yapacak sanırım önümüzdeki bir ay içinde. Yanlış mı söyledim? Yok doğru. Mart ayında başkan olacak. Şimdi Birleşik Arap Emirlikleri’nin Rusya ile ilişkilerine bakıldığı zaman bile bu oylamanın çok da bir anlamı olmadığı söylenebilir. Peki, oraya geleyim mi? Yok, yani nedir bunların korkuları ya da Amerika niye bunları yanına çekemiyor?

Eliçin: İstersen biraz detaylandır çünkü bende sonra başka ülkeler de var. Benim de baktığım hani senin coğrafyan olmayan yerlerden seçtiğim. Onlarla ilgili de birtakım bilgileri aktarırım. Sen devam et bence.

Levent: Tamam, şimdi burada İran’ı ayrı tutuyorum. Onu belki ayrıca konuşuruz. Ortadoğu ülkeleri arasında şimdi İran da çünkü çekimser oy kullandı Birleşmiş Milletlerde. Amerika Birleşik Devletleri özellikler körfez ülkelerine çok ciddi baskı yapıyor ve batı bloğu da aynı şekilde. “İşte Rusya’ya biz ambargo uygulayacağız. Rusya’nın elindeki en önemli kart enerji kartı bunun ama enerjiye de inanılmaz ihtiyacımız var. Sadece konutların ısınması vs değil sanayi için de ihtiyacımız var. Yani ekonomimiz zaten ciddi bir covid salgını dolayısıyla, dünyada ekonomik sistem sarsıldı bir de böylesi bir savaş sebebiyle hani yaşanabilecek ekonomi pardon enerji açığının maliyetlerini negatif maliyetlerini hesap edebilecek durumda değiliz şeklinde bir yaklaşımı var” Amerikanın ve batı bloğunun. Aslında burada Amerika’nın tuzu kuru sonuçta enerjiyi doğrudan hani alan ve ihtiyacı olan ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri sonuçta. Amerika Birleşik Devletleri’nin kendi enerjisi var. Ama mesela Suudi Arabistan Prensi Salman’ın Birleşik Arap Emirlikleri işte Bin Zayed’in, Amerikaya neredeyse kafa tutar gibi bir görüntü sergilediğini de görüyoruz. Mesela geçen hafta Arap basınının da ana konularından biri oydu. Suudi Arabistan, Amerika’nın “Rusya’dan doğacak açığı OPEC ülkeleri yani Petrol Üreten Ülkeler olarak üretimi artırarak siz doldurun o boşluğu” teklifini Suudi Arabistan açık bir şekilde reddetti. “Yapamayız” dedi. “Olmaz öyle şey” dedi. Şimdi Ortadoğu ülkelerinin hani geleneksel Amerika ile müttefiklik ilişkileri düşünüldüğü zaman “ne oluyoruz” falan oluyor insanlar haliyle yani “ne dönüyor orada” acaba hatta bunu böyle Amerika’yla körfez ülkeleri danışıklı dönüş iyi polis kötü polise yoranlar bile var. Ama diğer taraftan sahaya bakıldığında zaman biraz daha farklı bir manzara var. Birincisi şu, en böyle Amerika’ya yakın duran tekliflerine yakın duran Katar normalde ama katarın Avrupa’nın yıllık gaz ihtiyacı 400 milyar metreküp. Katarın yıllık toplam üretimi 180 milyar metreküp civarında. Bunun da çok büyük bir kısmı sanırım yüzde 70 küsurlu kısmını da zaten, Asya ülkeleri ki, “Çin” diyelim kısacak kontrata bağlı yani Avrupa’nın dişini kovuğunu bile dolduramaz Katarın üretimi. Diğer ülkeler yani Suudi Arabistan ve diğer ülkeler açısından da, Rusya, OPEC ülkesi zaten. OPEC üyesi ülkelerden. Dolayısıyla, Rusya ile böyle bir yollarının kesişmesi ondan sonra bir karşı karşıya gelme bunun da ciddi maliyetleri olabilir. Aynı zamanda, birçok insanın bence bu konuyu değerlendirirken gözden kaçırdığı başka bir nokta var. O da şu, tamam Amerika bölgedeki birçok ülkenin geleneksel müttefiğiydi on yıllardır ama Rusya, son özellikle on yıl içinde bölgede çok ciddi ve köklü ilişkileri çok kısa sürede kurabildi. Bunun da birkaç sebebi var. Amerika’nın sicili meselesi, ikincisi bölge ülkelerine artık cepte mantığıyla yaklaştığı ya da bir dış politikada savrulma mı yaşadı bilmiyoruz ancak müttefiklik verebileceği destek konusunda bölge ülkelerini şüpheye düşürmeye başladı ki Biden döneminde bu zaten açıkça dile getiriliyor. Yani işte yönünü Çin’e ve Asya’ya dönecek Ortadoğu’dan çekilecek biz buna karşı Rusya’yla kavga edersek nasıl olacak bu iş falan diye ciddi bir endişe var. Arap basınında açıkça yazılıyor bu. İkinci faktör de şu yani Rusya’nın bölge ülkeleriyle Suudi Arabistan’la Mısır’la bunlar bölgedeki genel politik eğilimleri belirleyen ülkeler ağırlıklı olarak, Rusya’nın bu ülkelerle son 8-10 yıl içinde yaptığı çok sayıda siyasi güvenlik turizm ticari anlaşması da var. Hatta bir örnek vereyim bununla ilgili şimdi her seferinde gerçi geçen programda da söyledim zannedersem. Arap ülkelerindeki mesela bu Ukrayna savaşıyla birlikte açıkça dile getirilen bir nokta var önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. Diyorlar ki “Tamam, biz Amerika’yla müttefiktik ama Amerika Birleşik Devletlerinden silahlarımızı yenilemek istesek ne zaman orduyu yenilemek istesek ne zaman uçak almak istesek bize şartlarla dolu listeler da dayatıyor. Ondan sonra vermiyor, satmıyor. Kendi paramızla alamayacak duruma geliyoruz ama bu teknoloji işte artificial intelligence, yapay zeka yüksek teknoloji ürünleri yani askeri sektör alanlar dışındaki diğer teknolojik ürünler için de geçerli ama Rusya öyle değil.” Hatta buna bir örnek verebilirim isterseniz pekiştireyim. Mesela Mısır’la Rusya 4-5 sene önce bir askeri anlaşma imzaladı ve bu anlaşmaya göre mısır yaklaşık iki milyar dolar bedelinde değerinde su-35 miydi neydi onun adı? Unuttum uçak tipini. Jet dahil olmak üzere Rusya’dan yüklü miktarda askeri malzeme satın alacak. Hatta Amerikalılar o zaman Trump döneminde böyle bir ayaklandılar. “Biz size her yıl 1 milyar dolardan fazla yardım veriyoruz 70’lerin sonundan beri. Bizim paramızla gidip Ruslardan silah mı alacaksınız” diye. Ona rağmen mesela Mısır yönetimi anlaşmayı şey yapmadı, bloke etmedi. Hani, ağır aksak ilerliyor ama aslında bu Arap dünyasında “Amerika mı Rusya mı?” meselesi “Biz tarafsız duralım iki tarafla da işimizi yürütelim iki tarafa da sırtımızı tam dayayamayız ama ikisinin de ayağına basmamamız gerekir” şeklindeki yaklaşım Ukrayna savaşıyla sadece belirginleşti ama en azından 4-5 yıllık bir geçmişi var.

Eliçin: Çok güzel anlattın. Aslında bu sürdürülebilir mi onu sormak istiyorum ayrıca bazı başka açmazlar var bölgede onları da soracağım. Bana şunu eklemek iyi olur gibi geldi. Tabi böyle bir ülke, önemli de bir nüfus ve güç olarak ya da işte bir Asya’da Hindistan konuşuluyor. Hindistan büyük bir açmaz içinde tabi onu çok Sovyetler birliği döneminde askeri anlamda işte silahlarını çoğu zaten Rus yapımıydı ve S-400 aldı hatta ilk partide Nisan ayında kullanıma başlanacak ya da denenecek. Hani bizde de denenmişti ya çalışıyor mu diye ilk partisi. Bu Amerika ile çok büyük bir gerilim nedeni. Hindistan’ın tabi başka bir geçmişi daha var ve yani bugünlerde Hindistan medyasında basınında en çok konuşulan konu da bu. biz bu tarafsız konumumuzu korumalıyız. Neden? Aslında 1961 yılında Soğuk Savaş döneminde bağlantısızlar hareketinin kurucularının başında geliyor Hindistan. Hindistan, başbakanı Nehru var işte Yugoslavya’dan Tito devlet başkanı, Gana, Endonezya, Mısır’dan da Nasır. Bunlar 1961 Eylül’ün de Belgrad’da bir araya geliyorlar ve soğuk savaş döneminde işte tarafsız ya da bağlantısız iki taraftan birinde durmayacaklar diye bir pozisyon belirliyorlar. Meşhur bağlantısızlar hareketi sonra ama Sovyetler dönemini de şöyle destekleri var işte Nehru, Gandhi o ilişkileri sürdürüyorlar dediğin gibi. Silah anlamında destekleri özellikle 1971’de Hindistan Pakistan savaşı sırasında işte Hindistan’a verilmiş olan Rusya’ya desteği önemli. Fakat 1991 sonrasında Amerika Birleşik Devletleri tek süper güç olarak öne çıkınca tabi Amerika’yla ilişkiler bu kez gelişmeye başlıyor ve Amerika’nın çok desteklediği bir ülke Hindistan pek çok açıdan. 2008 yılında da nükleer anlaşmayı imzalıyorlar, Hindistan nükleer güç. Fakat işte senin söylediğine benzer nedenlerle yani Amerika’nın hem Çinle olan, nasıl diyeyim, sorunları nedeniyle ki bazı bölgeler Arunaçel Pradeş, Ladakh gibi iki bölge var Çin’le aralarında toprak husumetleri olan. Aynı zamanda Güney Çin denizindeki işte gelişmelerden de rahatsız oluyorlar. Amerika’ya yakın durmak istiyorlar fakat işte çok da Sovyetler Birliği döneminden de kalma Rusya’yla kurmuş oldukları yakın ilişkiler de var. Şöyle, 2014 yılında Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri’ne rağmen, Kırım’ın ilhakını tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. Bu çok önemli bir çıkıştı ve şu ana kadar da senin söylediğin diğer ülkeler gibi aslında bu 2022’de Ukrayna’ya saldırısı sonrası 3 tane birleşmiş milletler oturumu oldu hepsinden kaçmayı başardı bir şekilde Hindistan çekimser konusunda. Rusya, Hindistan’ı Keşmir konusunda da destekliyor biliyorsun. Keşmir konusunda biliyorsun. O yüzden öyle kolay kolay Rusya’yı bırakamazlar ama büyük bir tartışma konusu onlar açısından. Şimdi sana şunu da sormak istiyorum. Tarafsız kalmak mümkün olur mu, sürdürülebilir mi sormadan önce ama şimdi işte gıda fiyatları, daha doğrusu tahıl ürünlerindeki Rusya’nın üretici olarak dominansı keza birçok ülkenin Ukrayna’dan da buğday aldığını biliyoruz o da önemli bir üretici. Bunu yaratmış olduğu başka bir sarsıntı daha var. Başka pek çok konuda aslında ekonomiler alt üst olmak üzere çok kısa bir süre olmasına rağmen 13. gününde bu savaşın ama bu hemen Arap isyanları aklıma geldiği için çünkü onların da başında hatırlayalım değil mi, Mısır’da Tunus’ta daha önceki ayaklanmalarda da bölgede çıkan hep devlet zaten ekmek fiyatlarını buğdayın fiyatlarını sübvanse ediyordu onlarda bir değişiklik yapıldığında bir zam olduğunda zaten yoksul coğrafyalardan bahsediyoruz. Hemen bir ayaklanma kopar. Arap isyanlarının geri planında da bu vardı zaten. Şimdi aynı şey endişesi var mı mesela ya da konuşulmaya başlandı mı?

Levent: Var tabi. Şimdi bunu ben de detaylandırayım istersen. Ondan önce sen bağlantısızlar hareketi dedin ya. Şimdi bağlantısızlar hareketi aslında bölge basınında da tartışılıyor. Yani, daha önce o Soğuk Savaş döneminde senin de az önce aktardığın gibi bağlantısızlar paktına ya da hareketine dahil olmalı veya olmamalı vs. yönünde zaten işte Mısır mesela o da dönemde bölgenin siyasi koçbaşı diyelim. Ciddi baskı görüyor iki taraftan da. Hem Amerika hem de Sovyetler bloğundan. Şimdi bu açıdan birincisi bölgede evet basında vs. tartışılan bir bağlantısızlar hareketinin bir yeni versiyonu söz konusu olamaz mı acaba şeklinde yaklaşımlar var. Tabi şunu da belirtmek lazım bölge basınını özgür basın olarak değerlendirilmemeli. Bu açıdan bu bölge basınında çıkan her bu şekilde çok dikkat çekici atıflar vs. yukarılarda birilerinin bunları konuştuğunu ya da gündeme getirmek istediği şeklinde yorumlanmalı. Diğer taraftan mesela bazı ülkeler de Mısır basınında gördüm, kimileri de işte “Biz niye Rusya’ya yakın duruyoruz” kimileri ise “Sovyetler birliği fantezisi kuruyor” şeklinde arada aykırı sesler de çıkıyor ama çok da baskın olduğunu pek söylemek mümkün değil. Diğer taraftan şimdi senin aktardığın Hindistan örneği gibi tek tek ülkelere baktığımız zaman biraz daha farklı bir daha detaylı bir manzara çıkıyor. Mesela Suudi Arabistan günlerdir şunu yazıyor diyor ki: “Amerika birleşik devletleri tamam bizim müttefikimizdi vs. yani şu bu ama Rusya OPEC ülkesi ama diyor hatta Bin Salman’ın yakınlarda verdiği bir röportaj var orada diyor ki Biden’ın beni sevip sevmediği bizi sevip sevmediği çok da umurumda değil” mealinde bir ifade kullanıyor. Orada Suudi Arabistan’ın yumuşak karnı şu Amerika Birleşik Devletleri, Yemendeki Husileri terör listesinden çıkardı. Şimdi Suudi Arabistan için tırnak içinde söylüyorum artık böyle bir olmak ya da olmamak bir prestij bir imaj hani öyle bir meseleye dönüşmüş durumda. Çünkü yemene saplanıp kaldı yani Suudi Arabistan. Amerika Birleşik Devletleri’nin Husileri listeden çıkarması demek Suudi Arabistan açısından bakıldığında şöyle okunuyor. “Sen husileri terörist demiyorsun ama Husiler geliyor beni işte Suudi Arabistan, kendi ülkem, topraklarımla, Birleşik Arap Emirlikleri’ni, ta işte Dubai’de Abu Dabi’de vuruyor. Demek ki, seninle ilişkimi bir gözden geçirmem gerekiyor” şeklinde yorumlanıyor ve buna yakın ifadelerle aktarılıyor bu durum. Aynı zamanda başka mesela şeyle alakalı da bir şey daha söyleyeceğim. Birleşik Arap Emirlikleriyle ilgili. Şimdi Birleşik Arap emirlikleri’nin, Amerika’ya böyle ya taraf olmasak daha iyi olur şeklinde pozisyon almasının sebebi askeri meseleler yine. Birleşik arap emirlikleri f-35 savaş uçağı almak istedi Amerika’dan. Amerika “olur veririm” “vermem” “işte şu şarta uydun” “uymalısın” “yok ona o kadar iyi uyamadın” diye diye uzattı ve en son Birleşik Arap Emirlikleri dedi ki, “ben almıyorum gidip başka yerden alacağım” ve Ruslarla masaya oturdular. Mesela onlar kısmında da o var. Burada şunu da belirtmek lazım. Her askeri anlaşma kırılması en zor bağlardan birinin halatlardan birinin atılması demek. Askeri anlaşmalar çok zor kırılır. Çünkü askeri anlaşma karşılıklı en kısmı olsa da teknoloji paylaşımı demek. Stratejik bir güvenlik açısından istihbarat açısından ekstra hani kanalların açılması demek. Bu da iki ülkenin nüfuz demeyeceğim ama ne derler daha bir yakınlaşmasını en azından adım atarken birbirilerini daha bir gözetmek zorunda kalması demek. O açıdan askeri anlaşmalar çok önemlidir. Şimdi bölge açısından, şunu da belirteyim. Mesela Libya, Rusya’yı kınama yönünde oy kullandı Birleşmiş Milletlerde. Bunun sebebini de çok açık bir şekilde söylediler. Onların bir gerekçesi var. Diyorlar ki: “Rusların burada Wagner’i var. Ülkemizi mahvediyorlar. Biz Wagneri çek çek dedik. Rusya çekmiyor bundan dolayı burada kan dökülüyor bundan dolayı Donetsk ve Luhansk’ı tanımayı da reddiyoruz.” Rusya’nın Ukrayna’ya işgal olarak tanıyoruz diye oylama dışında açıklamaları da var. Dolayısıyla her ülkenin üç aşağı beş yukarı farklı yaklaşımları söz konusu, farklı gerekçelerden dolayı. Diğer taraftan, en önemli mesele gıda meselesi Işın. Senin az önce vurguladığın konu, daha Ukrayna’ya askeri mesele falan olmadan önce yazılıp çizilmeye başlanmıştı. Bölge ülkeler açısından şöyle bir sıkıntı var. Bir, bölgede ciddi bir kuraklık var. İklim değişikliği, bu yeni değil mesela Suriye’de çok bilinmez ama Suriye’deki ayaklanmanın sebeplerinden biri de odur. İç göçü tetikleyen bir şey aynı zamanda tarım sektöründe kuraklıkla birlikte her bir ülkede işte çoluk çocuk aile üyeleriyle birlikte milyonlarca insanın ya işsiz kalması ya da yaşam standartlarının artık açlık sınırlarına düşmesi demek bu kuraklık. İkincisi Arap ayaklanması. Arap ayaklanması bütün coğrafyayı etkiledi. Yani mesela Suriye’de işte yaptırımlar var. Tarım ilacı alamıyorlar. Başka yerlerde çatışmalar vardı. Tohum vardı, yoktu, toprak temizlendi, patlayıcı, mühimmat vardı. İşte gençlerin çoğu öldü. Kim sürecek tarlayı vs. pazarlar bozuldu insanların artık tohum alacak bir gücü kalmadı. Doğru düzgün hani bütün bölge için konuşuyorum. Hepsi aynı durumda değil. Daha iyice olanlar da var. Doğru düzgün tarım politikaları bir türlü hayata geçiremeyenler de var. İkincisi bu. Üçüncüsü, Covid salgını zaten onu detaylandırmaya gerek yok. Dördüncüsü de, bu Ukrayna krizi oldu. Şimdi Ukrayna krizi patlamadan önce, bölge ülkeleri Mısır, Lübnan, Körfez ülkeleri Libya, buğdayını arpasını mısırını ağırlıklı olarak, Ukrayna’dan ve Rusya’dan alıyordu zaten. Ukrayna’ya bu açıdan dünyanın ekmek sepeti diyorlarmış. Arapça haberlerde de kullanılıyor aynı ifade. Hatta birkaç tane rakam vereyim mi bu konuyla ilgili çok mu uzattım bilmiyorum.

Eliçin: O konu benim de bildiğim bayağı bir konu ama sen Mısır açısından, bölge açısından bağını anlat Türkiye’yi de biliyorsun çok etkileyen bir konu şu anda bu. Oraya da geçeriz birazdan.

Levent: Bu sadece Ukrayna meselesi değil. Bölge ülkeleri açısından Karadeniz’e hiçbir şeyin olmaması, güvenliğin istikrarın ilelebet sağlanması gerekiyor. Oraya da geleceğim. Niye? Şimdi dünya, buğdayının yüzde 30’u Ukrayna ve Rusya’da üretiliyormuş. Sadece Mısır, bölgede, bölge ülkesi olan Mısır, buğdayın yüzde 90’nını Ukrayna ve Rusya’dan alıyor. Yüzde 90.

Eliçin: Biz de yüzde 80.

Levent: Bu coğrafya, ekmekle yaşıyor sonuçta. Öyle bir şey var. Bunun dışında işte bir Dünya Bankasıyla 4-5 yıl önce ortak bir proje başlatmışlar. O proje çerçevesinde de 2021 yılında yani bu geçtiğimiz yıl yaklaşık 3,5 milyon tonluk işte buğday üretmişler ama Mısır’ın zaten ihtiyacı 13-14 milyon ton. İhtiyacını karşılayacak hale gelmesi, yüzde 10’u falan anca kendi üretebilmiş. Dolayısıyla şu anda mesela Mısırlılar şunu yazıyor. Silolarında yaklaşık 3 buçuk aylık bir buğday stoğu kalmış Mısırın. Şimdi Mısır’ın aynı zamanda şöyle bir şeyi de var. Tahılın yaklaşık, bölge ülkelerinde de aynı şekilde. Yaklaşık yüzde 40’lık kısmını da işte bunda buğday, arpa, kepek ondan sonra bu tarz şeyler de var. Romanya’dan alıyorlarmış. Karadenizde bir sıkıntı çıkması demek, Romanya’dan nakliyatı da etkileyecek. Aynı şekilde Bulgaristan’dan da daha küçük miktarda alıyorlar. Aynı zaman şöyle bir özelliği de var. Bu aynı zamanda şöyle bir özelliği de var. Sadece insanlar ne yiyecek meselesi değil. Aynı şekilde Lübnan’da yüzde 60’ını Ukrayna’dan alıyormuş buğdayının. Zaten Lübnan resmi olarak battı yani ülke olarak. Bir de üzerine açlık, açık bir şekilde açlık krizi var yani Lübnan’da. Bunların dışında bir de zaten Ukrayna ve Rusya tek başlarına dünyada ayçiçeği yağı üretiminin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor. Bu, şu anlama geliyor. Toparlayacak olursak Işın. Tahıl ürünleri artı Ayçiçek yağıyla birlikte yemek yapmanın maliyeti bölgede sadece bir hafta içinde yüzde 58 mi ne artmış. Bunu Mısır basını yazdı. Ondan sonra buna bağlı olarak hayvan yemi olarak kullanılan tahıl ürünleri de bu ülkelerden alınıyormuş. Dolayısıyla da et fiyatları fırlamış. Yani önümüzdeki yıl, mesela mezbahaların önemli bir kısmının ya da hayvancılığın önemli ölçüde darbe yiyeceği tahmin ediliyor. Çünkü maliyeti karşılayamıyorlar. Çünkü piyasada insanların alım gücü zaten düşmüş. Bir de fiyatlar artıkça daha bir kötüleşiyor. Başka mesela çok hayati olan bir şey daha var. Birleşmiş Milletler, gıda ajansı, yiyecek yardımı sağlayan gıda programı, dünyanın yaklaşık yetmiş milyon insan açlık sınırının altından yaşıyormuş. Bunun önemli bir kısmına dünya gıda programı çerçevesinde doğrudan yiyecek sağlanıyor. Dünya nüfusunun yüzde birine tekabül ediyor, bu çok ciddi bir rakam. Bu sayının, yardıma muhtaç insan sayısının çok önemli bir kısmı Irak’ta, Suriye’de, Libya’da. Bölgede yaşıyor. Asıl olay şu, Birleşmiş Milletler de yine o gıda programının bel kemiği olan tahılı Ukrayna’dan alıyormuş. Dolayısıyla böyle bir kriz de var şimdi. Filistin’de de Gazze’de de, Irak’ta da durumu kötü olanın, korkunç hale dönüşecek diyebiliriz.

Eliçin: Bu da tabi birçok istikrarsızlığı tetikleyecek. Hani arap isyanları gibi. Ben şunu hatırlatayım. Seyircilerimiz biliyordur ama bilmiyorlarsa onu da hatırlatmış olayım. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuştu biliyorsun. Türkiye de ayçiçek yağını işte buğdayını Rusya ve Ukrayna’dan alıyor. Şöyle bir kriz vardı biliyorsun, çok ciddi miktarlarda haritayı ekrana getirdim ki Azak denizi işte şu altta Kırım yarım adası hemen üzerinde Azak Denizi. Karadenizin üst köşesinde, onu hatırlatmak için orada. İşte Türkiye’nin satın aldığı ayçiçek ayları buğdayları taşıyan 25-30 kadar gemi olduğu söyleniyor. Bu Azak denizi, Rusya ticari gemilere kapadığı için orada mahsur kaldılar. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’i de arayarak bu konuyu da konuştu ve işte Türkiye’ye açıklanan Putin’in “Evet bu gemilerin geçmesi için talimat vereceğim” demiş ama bu bir sadece o gemilerle ilgili bir kriz. Senin dediğin gibi çok daha uzun süreli çok daha büyük krizler bekliyor. Oradan da bir şey sorayım. Yine o konuşma ile ilgili. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e önerdiği söylenen bir şey var. Yani biz biliyorsun işte büyük ekonomik ambargolar uygulanıyor Rusya’ya ya da yaptırımlar uygulanıyor. Birçok sistemden işte Visa gibi, işte SWIFT gibi ödeme sistemlerinden de çıkarıldı. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz ticaretimizi isterseniz Ruble ile ya da Çin para birimi Yuanla sürdürebiliriz” diye bir öneride bulunmuş. Şimdi bu Türkiye’nin bu süreçte işte ekonomik yaptırımlara daha önce de Kırım’ı ilhakını tanımamış olsa da katılmamış bir ülke olarak, o tarafsız pozisyonunu sürdürme çabasının bir örneği. Birçok ülke de böyle yapmaya çalışıyor. Sen de anlatıyorsun. Şimdi sormak istediğim hakikaten sence bu gidişat, bu tarafsız kalmayı mümkün kılabilecek gibi mi? Uzadıkça çünkü hem herkes yanına daha fazla, yani karşı tarafa daha hasar ağır verebilmek için çekmek isteyecek. Bir de o kadar giriftleşti ki hem ekonomik ilişkiler çözmesi çok zor. Dediğin gibi böyle sonuçları var. Açlıkla sınanıyor insanlar ya da doğalgaz büyük bir bağımlılıktı. Belki Putin de başlangıçta buna çok güvenerek. Çok daha kararlı bir şekilde bu süreci başlattı. Yani karşısında bu kadar büyük bir blok olacağını düşünmedi ki hala tereddüt eden ülkeler var, Bulgaristan gibi. “Yaptırımlardan muaf olalım özellikle enerji konusunda” diyen bir ülke mesela. Ne diyorsun? Yani ama sertleşecek gibi de bir yandan her şey.

Levent: Yani Işın, hiç rasyonel değil diyeceğim. Diyeceksin ki “Rasyonel olan bir tek şey göster bana kriz olarak konuştuklarımız arasında”. Haklısın ama rasyonel değil. Biz yine akıldan şaşmayalım. Şöyle ki, Amerika Birleşik Devletleri’nin ne kadar gözünü karartacağı ile alakalı bir şey diye düşünüyorum. Bu çünkü sadece Rusya ile sınırlı kalmaz. Yani eninde sonunda, hani “halkı biz dövelim başlarındaki yöneticide suç bulup onu devirsinler” gibi bir yaklaşım var ama tutmuyor bu. Amerika’nın artık bunu anlaması lazım. Arap ayaklanması süreçlerine bakıyorsunuz. En basitinden mesela Esat yönetimine bakıyorsunuz. Esat hiç olmadığı kadar kamu desteğine sahip. Bir suçlu var dışarıda yani. Amerikan yaptırımları vs. gibi. Dolayısıyla Rusya, Putin de hiç belli olmaz daha da güçlenebilir bile. Bu kısmı bir kenara koyarsak, bölge ülkeleri açısından konuşacak olursak. Eğer AB de, Amerika bütün ülkelere taraf olun, yaptırım uygulayın vs. derse domino etkisi gibi milyonlarca insanın üstüne çöker bu. Bu defa bir kere daha Avrupalılar kendilerini mavi gözlü ve sarışın ve de onlardan olmayan mültecilerle yüz yüze bulabilir, yüz yüze kalabilir yani. Mesela şöyle bir şey de çıkabilir. Bazıları diyor ya o zaman Mısır’da gitsin başka yerden alsın buğdayını. Tamam da, Mısır basınında dikkatimi çeken bir şey vardı. Fransa ve Amerika’dan mısır ve buğday alamıyor. Çünkü onların buğdayı makarnaya uygunmuş ekmeğe değil. Böyle de birtakım farklar var. Aynı zamanda bölge ülkeleri az önce saydık ya, kuraklık, Arap isyanı, istikrarsızlık vs. ekonomik olarak mesela bir turizme bel bağlamışlardı. Mesela Mısır, bu 2014 müydü, 2015 miydi Rus uçağı düşürüldü ya Şarm el Şeyh’de. Ondan sonra Rusya uçuşları durdurdu falan. Mısır açısından en yıkıcı dönemlerden biriydi. Bir sürü işletme kapandı on binlerce insan aç kaldı o yüzden. Mesela, Mısır daha geçen yıldan bir yıl öncesinden covidden dolayı zaten aşı zaten geliştirildi bu kapanmalar ortadan kalkacak, Rus turistler gelecek o bölge biraz kendine gelecek şeklinde yaklaşıyorlardı olaya. 2021 yılında turist sayısı da az değil yani. 2021 yılında Mısır’a 700 binden fazla Rus gitmiş ki, uçuşlar yeni başlamıştı. Turizm acenteleri doğru düzgün çalışmaya başlamamıştı bile. Bu yıl mesela ikiye üçe katlamayı bekliyordu Mısır. Aynı zamanda 1 milyon 200 bin civarında da Ukraynalı gitmiş. Sadece bu turizm de vs. bütün bunlar oldukça etkiler mi? Mesela Mısır örneğini veriyorum. Sürekli Mısır 100 kusur milyonluk bir ülke. Gelir dağılımı adaletinin olmadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bir taraftan tamam petrol fiyatları yükseliyor. Bu ülkeler petrolü gazı olanlar daha da zenginleşecek. Hayır, değil. Gelir dağılımı adaleti olmadığı için fakir daha da fakirleşecek. Zaten kitlelerin canı burnunda. Yıllardır istikrarsızlık, kan revan, büyük kayıplar vs. yani milyonlarca kaybedecek hiçbir şeyi olmayan yok diyebileceğimiz insan var coğrafyada.

Eliçin: Hediye neyi fark ettim. Çok özür dilerim ama şimdi kelimeleri çıkar. Mısır yerine Türkiye koy. Nüfus 80 küsur milyon de 100 milyon deme. Yani bağımlılık açısından turizm, Türkiye için onla ilgili çok beklentileri var, ekonomik sorunlar benziyor, gelir dağılımı adaletsizliği aynı. Buğday da en temel ürünlerde, ki Türkiye coğrafi olarak tarım ülkesi olarak bilinir. O da kuraklığa, daha kuzeyde olduğu için daha geç ama kuraklık oraya da yaklaşıyor. Düşün yani, ne kadar benzer koşullarda olduğunun Türkiye’nin düşünmek açısından da bu anlattıkların önemli geliyor. Devam et sözünü kestim.

Levent: Bir tane daha benzerlik söyleyeyim. Mısır’ın hatta o bölgede birçok ülkenin diken üstünde durmasına sebep olan başka bir şey daha var. Süveyş kanalı. Bizim boğazlar gibi. Süveyş kanalı, çok önemli bir kanal çünkü Mısır’ın ekonomik gelir sağlayan ana kaynaklarından biri. Dünya ticaretinin, dünya diyorum, yıllık sadece yüzde 12’si ile 15’i arasında olan kısmı Süveyş kanalından geçiyor. Şimdi Mısırlılar şey modundalar Amerika Birleşik Devletleri, Rus gemilerine “’burayı kapat’ diye bize baskı yapar mı?” Baskı yaparsa zaten öyle bir durumda domino falan çok kibar kalır. Mısır tek başına boğar zaten. Kendileri sanki böyle ön hazırlık yaparmış gibi şöyle değerlendirmelere sıkça rastlıyorum. Hatta resmi açıklamalarda falan bile var. Diyorlar ki, “yani bizim tamam Süveyş kanalımız var ama Türkiye’nin boğazları gibi değil. Onların Montrö sözleşmesi var. Bizim de 1888 yılında yapılmış bir anlaşmamız var. O anlaşmaya göre, kanal hiçbir şekilde savaşan tarafların gemilerine kapatılamaz. Hiç kimse kapatmasını dahi teklif edemez. Buna tutunacağız” şeklinde ama Amerika gerçekten gözünü karartır da “hayır Süveyşten de geçmeyecek gemiler” derse, bilmiyoruz. Bir başka noktada şu, şimdi Rusya’ya yönelik çok ciddi yaptırımlar var. İşte bu para ne olacak nasıl olacak bunun merkezleri var. Mesela, Dubai. İranın parasının çok önemli bir kısmının toplandığı yer Dubai’dir. Dubai’de paranın menşei değişir ve Londra borsasına gider, Amerika borsasına gider, dünyanın farklı ülkelerine gider. Rusya için bu da gayet söz konusu olabilir. İlla Türkiye’nin Halkbank altın vs. bir sistem kurulmasına gerek yok. Böyle alternatifler de var. Bu arada, bu körfez ülkelerinin Çin’le yakınlaşması, farklı bir para biriminin kullanılması vs bu çok yüksek sesle söylenmiyor ama birkaç yerde denk geldim buna. Dolayısıyla ruble ile değiş yapabilirler Körfez ülkeleri. Amerika Birleşik Devletleri de “Ya bu tamam Rusya’ya karşı geri adım atmayacağız dedik ama bütün dünya da böyle ayaklanacak gibi görünüyor bazı yerleri biz göz yumalım bari” derse. Rusya için alternatif bir sürü, nefes alabileceği hat açılabilir diye düşünüyorum.

Eliçin: Şimdi tabi bir an önce, en azından bu çatışmaların durumunun savaş durumunun sona erdirilmesi isteniyor. İlk adım bu. Bunu durdurmak çok kolay mı çok öyle gözükmüyor. Rusya şu ana kadar daha yeni tekrar etti. Siyasi taleplerinin yerine gelmesini istiyor. Ondan sonra ateşi keseceğini söylüyor. Ateşkesilse dahi sonrasında bu kadar yaptırım uygulanmış ve bu gerilimden sonra Vladimir Putin, Rusya devlet başkanı kaldığı sürece Rusyayla yeniden ilişkileri test etmeye çalışır mı, o da çok şüpheli. Ekonomik anlamda da. Onu bir kenara koyuyorum ama kısa vadeli bu barış ya da ateşi kesme çabaları açısından önemli. Başta da söyledim Perşembe günü Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’yla rusya dışişleri bakanı Sergie Lavrov, Antalya’da Mevlüt Çavuşoğlu ile beraber üçlü bir görüşme yapacaklar. Yani Putin’le, Ukrayna devletle başkanı Zelenski’yi bir araya getirmeye çalışmıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan ama “Benim asıl muhatabım ya da konuşabileceğim kişi Amerika Birleşik Devletleri başkanı Biden” diyor. Yani öyle bir hiyerarşisi de var ayrıca. Zaten tanımıyor yani.

Levent: yani o sorunu NATO sorunu olarak gördüğü için o Ukrayna olarak görmüyor.

Eliçin: Tabi yani. O başından koydu zaten “benim muhatabım hiyerarşik olarak Amerika Birleşik Devletleri” diyor. Zelenski’yi zaten Amerika’nın isteklerini uygulayan bir lider olarak görüyor. Bir sürü şekilde söylüyor zaten. Bir de tabi biliyorsun çok ilginç bir gelişme oldu. Yarın nihayet Türkiye-İsrail ilişkileri açısından önemli bir eşik daha düzelmesi açısından bir eşik aşılacak. İsrail cumhurbaşkanı Türkiye’yi ziyaret edecek. İşte bu ilginç olan kısım ise İsrail başbakanı Benet cumartesi günü Şabat olmasına rağmen, aslında seyahat etmedikleri bir gün ki çok dindar Benet. Hayat kurtarmak gerekçesi olduğu için ancak böyle zamanlarda istisna yapılabiliyormuş. Önce gizlenen, sonra duyurulan bir ziyaret yaptı Moskova’ya. Putin’le bir araya geldi. O ziyaretin içeriğini de tabi çok iyi bilmiyoruz. Belki bir sonraki programımızda İran’la ilgili, iranla devam eden müzakere sürecini de konuşuruz. Orada da daha detaylandırırız. Giriftleşiyor çünkü İsrail işin içine girdiği zaman ama bir nasıl diyeyim, ateşkes sağlama, tarafları bir müzakere masasına oturtmak çabasını orada da gördük. İsrail’de çünkü daha önceki programda konuşmuştuk.

Levent: Rusya’ya yakın duruyor aslında normalde ama

Eliçin: İşte şimdi bir taraf seçme açması içinde. Tabi taraf seçmemek işine geliyor. İki tarafla da ilişkileri iyi tutmak. Bu anlamda da şöyle bir yazı vardı onu hatırlatmak istedim. Yani karşılaştırma yapıyor. Yarın İsrail Cumhurbaşkanının, Türkiye ziyareti vesilesiyle. Diyor ki, “iki ülke ilişkilerde yeni sayfa açma çabası içindeler. Buradaki sorun, büyükelçilik düzeyine çıkaracaklar mı ilişkilerini. Bu ziyaret önemli ama çıkaracaklar mı? Çıkaracaklarsa, büyükelçiler karşılıklı ne zaman göreve başlayacaklar? Bunu henüz bilmiyoruz. Bu ziyaretin sonunda buna bir yanıt bulabileceğiz” diyor sonra şöyle karşılaştırıyor. “Her iki ülke de Arap dünyasıyla son dönemde beklenmedik kanallar açtı. İsrail’in ki muazzam oldu. Daha önceki programlarda konuşmuştuk. Türkiye de işte ilişkilerini Birleşik Arap Emirlikleriyle düzeltti, Mısır’la hala o süreç devam ediyor”. Bunları kast ediyor. “Her ikisi de İran’dan korkuyor” diye nitelemiş bu yazıda. Şimdi Rusya’yla ilişkiler konusunda bir açmazdalar ve her ikisi de Ukrayna’yla Rusya arasında bir arabuluculuk çabası içindeler. Evet, Perşembe günü Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanları ama İsrail dışişleri bakanı Lapid de orada olacak. O da bu süreci takip edecek. Acaba, “böyle bir konuda Türkiye’nin İsrail’in ilişkilerinin iyileşmesinde bu ortak çaba da etki eder mi” gibi bir yazı yazılmış. Fakat diyor ki yazı şöyle bitiyor. “Acaba Putin bu her iki ülkenin liderlerini ve her iki ülkeyi bu anlamda arabulucu olarak kabul edecek mi?” Daha çok da Çin’in eğer yaparsa bir arabuluculuk konumu üstlenebileceğine dair yorumlar okuyorum bu saatten sonra bu aşamadan sonra.

Levent: Nerede durur kim ne yapar, onu tabi kestirmek mümkün değil açıkçası. Çünkü mesela Rusya’nın demeyeceğim Putin’in bu kadar ileri gideceğini kimse kestiremiyordu ama şöyle bir şey de var mesela. Haberlerde bir gözüme çarptı işte Polonya’da sürgün Ukrayna hükümeti kurulması vesaire gibi şeyler de konuşuluyorsa eğer buradan batı bloğunun bayağı bir ikircikli tavrının olduğu da söylenebilir. Burada Putin’i biraz daha cesaretlendirir mi işte her şeye rağmen Amerika Birleşik Devletleri göstere göstere olmasa bile bazı konularda esnemeye başlar mı, onu bilmiyoruz. Kesin bir şey söylemek de mümkün değil. Burada tabi az önce bahsettiğimiz işte bu Ortadoğu dahil birçok ülkeyi zincirleme bir şekilde etkileyecek olan bu hiç basit bir şey değil. Birleşmiş Milletlerin gıda programına muhtaç başka türlü o gün karnını doyuracak öğün bulamayacak milyonlarca insan var ve bu gıda programının buğday Ukrayna’dan bir şekilde alması gerekiyor. Kaldı ki Ukrayna’da savaş var. Hasadı yapacak, bakımı kim yapacak, bu nakliyat işini kim gerçekleştirecek? Anlatabiliyor muyum? Birçok zincirleme şey var. İstikrar sağlanana kadar ciddi bir açlık krizi olabilir ve bu bütün dünyayı sarsacak bir şey olabilir. Enerji konusunda da az önce söylemeyi unuttuğum bir şeyi eklemek istiyorum Işın. Hani bu taraf olurlar mı, olmazlar mı falan diye. Şimdi bölge ülkeleri, taraf olmamak için büyük ihtimalle yine o Birleşmiş milletlerdeki oylamaya benzer bir savuşturma hamlesi hazırlıyorlar gibi görünüyor. Çok netleşmedi bunun detayları ama Arap basınında iki gündür, dün ve bugün. İki tane boru hattı var Avrupa’ya. Mesela Mısır falan diyor ki “Tamam” diyor “Tesisi kur, hattı kur vs ben sana sıvılaştırılmış enerji vereyim, gaz vereyim vs falan” diyor ama Avrupa’da şu da açık bir şey yani hemen ihtiyacın giderilmesi gerekiyor enerji ihtiyacının. Şimdi dün ve bugün Arap basınında şu vardı. Diyorlar ki “Libyanın 540 km’lik İtalya, Sicilyaya kadar uzanan Green stream doğalgaz hattı var.” Hattın bir kısmı hasarlıymış ama o kısa bir sürede rehabilite edilebilirmiş. Bir de Cezayir’in -ki Cezayir çekimser oy kullandı Birleşmiş Milletlerde- Maghreb–Europe hattı var. 1400 km. İspanya’ya kadar uzanıyormuş. Şimdi bu hatların kapasitesiyle ilgili detaylı bir şeye ulaşamadım ama orada da şöyle bir şey var. Yani hani işte “size şuradan biraz gaz sağlayalım ama işte siz de çok zorlamayın bakın biz de elimizden geleni yaparız” şeklinde ama son bir şey daha ekleyeyim biraz önce söylediklerime dair. Arap basınında da en çok yazılan şeylerden biri de şu: “Kim ara buluculuk yapacak? Kim arabuluculuk yapacak olanı Rusya tanır mı, kabul eder mi? Türkiye bu role soyunuyor ama olur mu ki? İsrail yapıyor ama olur mu ki? Dolayısıyla, ciddi bir kafa karışıklığı var. Şu anda bölge açısından en önemli şey bir an önce her an ayaklanmaya hazır milyonlarca insanla oluşan kitleleri sakinleştirebilmek.

Eliçin: Çok güzel bir yere getirdin. Bence burada bırakalım. Konuşulacak daha çok şey var. Ayrıca bugün bahsetmedik ama komşu Bulgaristan da Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen işte olduğu için ya da yaptırımlara katılan ama ülke içinde de bundan dolayı çok büyük rahatsızlık yaşanan ve istikrarının bozulması söz konusu olabilecek benzer ülkeler var. Bulgaristan gibi birçok ülke var. Siyasi çalkantılar da bölgede bu iş uzarsa ve dünya genelinde yaşanabilir. Düşün yani Amerika Birleşik Devletleri gitti Venezuelaya. Onu da hiç konuşmadık ama hiç beklenmedik adımlar, gelişmeler var. Amerika Birleşik Devletleri blok olarak aslında batıyı da yanında tutarak ve başka ülkeleri de o bloğa katarak Rusya’ya direnmek ve bir cephe oluşturmak istiyor askeri müdahale yapmadan. Rusya da elinde bir kozla direnecek gibi gözüküyor. Söylediğin nokta çok önemli. Daha çok konuşacağız herhalde. 47 dakika oldu yayınımız başlayalı.

Levent: Zaten bir de iran var. Onu da haftaya konuşuruz artık.

Eliçin: Haftaya konuşalım.

Levent: Orada da farklı bir şeyler var. Evet.

Eliçin: Çok teşekkür ederiz izleyicilerimize o zaman bu akşam bize eşlik ettikleri için.

Levent: Evet, herkese teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere diyelim.

Eliçin: Hoşçakalın.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.