Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öykü Didem Aydın ile Hukuk Okulu (15): Hayalimdeki Anayasa – 3 | Türkiye’nin nasıl bir anayasaya ihtiyacı var?

Hayalimdeki Anayasa – 3: Demokratik ve hukuk devleti esasına dayanan bir anayasanın temel ruhu; insan onurunu, temel hak ve özgürlükleri, sosyal hakları; demokrasiyi, hukuk devletini ve yetkilerde denge ve denetim esası ile birlikte halkın etkili demokratik katılımını kurumsal olanakları da içerecek biçimde geliştirip çeşitlendiren bir felsefeye dayanır.

Türkiye’de yeni anayasa yapımının tartışma noktaları içinde, gayet özenli çalışma, inceleme ve müzakere gerektiren bir dizi ana motif var, bunlar hassasiyetle ve çoğulculuğu koruyarak değerlendirilmeli ve bu motiflere yaklaşım tarzı da anayasa öncesinde bir ilkeler zinciri ilanını içermelidir. Bu motifler belli: Hükümet sistemi tartışmaları, Üniter devlet tartışmaları, laiklik tartışmaları, temel hak ve hürriyetler tartışmaları, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti tartışmaları. Yeni anayasa Türk ile Kürdü, Alevi ile Sünniyi, inanan ile inançsızı, farklı inançları, kadınla erkeği, eşcinsel ile heteroseksüeli, farklı farklı sosyal kesimleri bir arada yaşatabilecek mi yoksa tek tip bir seçmen ve seçilen mi öngörecek? Mesele bu. Yeni anayasanın yurttaşları sisteme angaje edebilmesi, coğrafyasını insanını kapsayabilmesi gerekir. Bunlar sahada politikadan soğumuş, politikanın hepsi birbirine benzeyen kaba, basit ancak nüfuzlu insanlar tarafından tamamen kişisel menfaat amacıyla yapıldığına inanan milyonlarca insandır. İki hafta önce 1982 Anayasası’nın Başlangıç kısmının tamamen sorunlu olduğuna ve yalan söylediğine değinmiştim. Türk milleti silahlı kuvvetleri çağırmamıştı mesela. Nasıl çağıracak zaten telefon mu açmıştı? Yepyeni Bir Başlangıç Kısmı Kaleme Alınmalıdır, demiştim.

Türkiye’de yeni Anayasanın başlangıç kısmı, dünya milletler ailesinin şerefli bir üyesi olan ülkemize yaraşır şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu çerçevede, bence Anadolu Yarımadasının ezelden ebede tarihȋ birikimine, coğrafi güzelliğine; denizlerimizin, göllerimizin, nehirlerimizin, tüm toprağımızın heybetine övgülü; zengin kaynaklarımıza, güzide kültürel mirasımıza ve halksal değerlerimize atıf yapan; Türkiye Cumhuriyeti halkının farklılıklara hürmetkâr tabiatını yüceltirken ortak anavatan ülküsü ile demokratik-özgürlükçü değerler ve hukukun üstünlüğü ülkülerini kaynaştıran; anayasanın, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” idealine bağlılığını ifade eden şiirsel bir dille kaleme alınmış bir başlangıç bölümü önermek mümkün örneğin. Anayasa açısından dil sorunu, şüphesiz salt estetik bir sorun değil.

İlerideki yayınlarda Anayasanın Dili konusuna yeniden döneceğim. Genel Esaslar İnsan Onuruna, Temel Hak ve Özgürlüklere Dayalı Demokratik, Sosyal ve Laik Devlet İlkesini Özlü ve Açık Olarak Öngörmeli, Eşitlik İlkesi ile Ayrımcılık Yasağını Ayrı Ayrı Düzenlemeli, Cinsiyet Kimlikleri ve Cinsel Yönelimlerarası Eşitlik Bir Dizi Kural ve Mekanizma ile Daha Açık ve Etkili Bir Koruma Altına Alınmalı; Halk Egemenliği Temel İlkesini Daha Katılımcı ve Doğrudan Olarak Kurumsallaştıracak Yenilikler Getirmelidir. Egemenliğin kaynağı ve asli kurucu iktidar yetkilerinin sahibi Halktır. Bu çerçevede halk egemenliği ile egemenlik yetkilerinin kullanılması hususları 1982 Anayasası’ndan büyük ölçüde farklı olan bir şekilde düzenlenmeli ve halka da halk girişimi, halk vetosu, görevden alma ve halk oylamaları aracılığı ile yurttaşlar veya seçmenler topluluğu tarafından doğrudan doğruya egemenliği kullanma yetkileri verilmeli.

Tabiat ve Çevre Hakları ve Çevre Koruma Ödevi ile Su ve Temel Gıdalara Kalıcı Erişim Hakları Kapsamlı Olarak Düzenlenmelidir Kanımca çağcıl bir anayasada bireyin temel hak ve özgürlüklerinin düzenlenmesinden bile önce gelecek şekilde ayrıntılı tabiat ve çevre hakları ile insanın doğal çevre hakkı ve çevre koruma ödevi öngörülmeli, bu çerçeve içinde en başta sağlıklı çevre hakkı, çevrenin ve ekosistemlerin korunması, biyolojik çeşitliliğin ve ülkenin genetik varlıklarının bütünlüğü, monokültür karşıtlığı, çevresel zararın önlenmesi ve bozulmuş doğal alanların geri kazanımı, Türkiye’nin endemik hayvan ve bitkilerinin özel koruma altına alınması, hiçbir canlının genomunun patent konusu edilememesini, kamusal ve özel sektörde temiz ve çevre kirliliğine yol açmayan teknolojilerin ve düşük etkili alternatif enerji kaynaklarının kullanımının teşviki, gıda kazanımı zararına ve doğal dengenin geri dönülemez biçimde tahrip edilmesi pahasına enerji elde edilememesi ve enerji kazanımının su hakkına halel getirememesi; kimyasal, biyolojik ve nükleer silahların, çok zehirli kalıcı organik kirleticilerin yasaklanması, tarım ilaçlarının ve insan sağlığına zararlı veya gıda kazanımına veya ekosistemlere zarar verici deneysel biyolojik teknolojiler ve maddeler ile genetiği değiştirilmiş organizmaların geliştirilmesinin, bulundurulmasının pazarlanmasının, ihracının, ithalinin, taşınmasının, depolanmasının kullanılmasının yasaklanması; nükleer, kimyasal, biyolojik ve benzeri zehirli atıkların ülke sınırlarına sokulamaması hususları düzenlenmelidir. Bir kere Anadolu kimsenin nükleer çöplüğü olamamalıdır. 

Aynı bağlamda tabiata, hayvanlara ve diğer türlere insanca davranış yükümlülüğü getirilmeli, endemik bitki ve hayvanların özel olarak korunmasını öngörmeli, hiçbir bitkinin ve hayvanın neslini tüketecek ölçüde av ve ticari etkinlik konusu olamamasını öngörmeli, turistik av yasaklanmalı, su ve temel gıdaya erişim bir temel hak olarak öngörülmeli; barınma hakkı öngörülmeli, bireyler ve toplulukların tercihen yerel ve farklı kimliklere ve kültürel geleneklere uygun olarak üretilen sağlıklı, yeterli ve besleyici gıdalara güvenli ve kalıcı olarak erişim hakları tanınmalı ve devletin su ve gıda kaynakları üzerinde ülkesel ve ulusal olarak kendi-kendine yeterliği geliştirecek önlemleri almakla yükümlü olduğu öngörülmelidir. Yoksulluğun önlenmesi, barınma hakkı, kamu yararından ve devletin öncelikli yükümlülüklerinden sayılmalı ancak bu balık istifi Tokilere hasredilecek şekilde değil, sağlıklı ve doğal bir çevreyle uyum içinde düzenlenmelidir, evsizlere devlet destekli kooperatif haklarıyla hazine mülkiyetindeki kullanılmayan toprakların barınma ve tarım amaçlı kullandırılması gündeme gelmelidir.

Şehir bilimcisi değilim ama gitgide metropollerin zenginler için çalışan devasa bir kitleyi hayat kalitesinden yoksun kılarak örgütlediğini görüyoruz dünyada. Buralarda büyük barınma sorunları da ortaya çıkmış. Yığınlar spekülatif şekilde çok kısa süreler içinde fiyatları aşırı değerlenen evlerde keyif süren zenginlerden kesin çizgilerle ayrıldıkları gettolardan sabahın 5 inde kalkıp zenginlere hizmet vermeye doğru akın akın gidiyorlar. Örneğin İstanbul’da Dudullu’dan sabah ve akşam o kitlelerin istikameti belli. Bugün görüyorsunuz pek çok yerde grevler devam ediyor. İnsanlar pandemide bir şey gördülerse, işim gücüm dedikleri çalışma koşullarının nasıl bir sömürü oluşturduğunu gördüler ve bundan bir çıkış var mı diye araştırmaya başladılar. Mobiletle size pizza taşıyan çocuk kendisi evine pizza söyleyebiliyor mu? Burjuva demokratik Anayasası temel eşitsizlikleri çözmez onun için devrim gerekir belki ama insanlara zenginlerin hizmetkarı olmak yerine ülkede enine doğru yayılma ve oralarda hayat kurma teşvikleri verilmesini düzenleyebilir. Kimse sadece tüketici olsun diye yok pahasına çalışmak için hayata gelmiyor kanımca. Herkesin mutluluğa ve refaha hakkı olduğunu Anayasa düzenlemeli.

Kuvvetler Ayrılığı İlkesi Geliştirilmelidir. Kuvvetler Ayrılığının Sert Bir Biçimde Uygulanmasının “Anayasa Krizi” Yaratmasını Önleyecek Mekanizmalar Öngörülmelidir Anayasacılık hareketinin esasının halkın, egemenliği halk adına kullanan yasama, yürütme ve yargı erklerinin görev ve yetkileri ile teşkilatını da sınırlayan belgeler olmasını gerektirdiği gerçeği ışığında kuvvetler ayrılığı ilkesini -yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki denge ve denetim mekanizmalarını güçlendirerek- geliştirme ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çerçevede yargı erki alanı, hukuk devleti ilkesi ile doğrudan İlişkili olarak düzenlenmeli, yüksek yargı organlarının üye kompozisyonları kuvvetler ayrılığını güvence altına alacak şekilde tamamen yeniden düzenlenmelidir. Özellikle Anayasa Mahkemesinin yapılanması ve göreceği davalarla ilgili olarak kapsamlı değişiklikler gereklidir. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı ve yetkilerinde önemli sayılabilecek değişiklikler şarttır. Yargı bağımsızlığının geliştirilmesi, adil yargılanma haklarının geliştirilip çeşitlendirilmesi, adalet hizmetinde bilişim teknolojilerinin kullanılmasının sınırları anayasal düzleme taşınmalıdır.

Temsilcilerin İki Seçim Arasında da Yatay Hesap verme Zorunlulukları; sivil toplum denetimi, sivil toplum davaları, kamu denetçisi, yurttaş girişimleri, yurttaş toplantıları talebi gibi kurumsal olanaklarla sağlanmalıdır. Mevcut düzende çevresel etki değerlendirmesi süreçleri kapsamında geçerli olan kamusal bilgilenme ve katılım hakları, diğer alanları da kapsayacak şekilde genişletilmeli. Demokrasi prensibi daha da güçlendirilmeli ve etkili kılınmalıdır çağcıl demokrasi kuramı, seçim demokrasisinin gereklerini asgari bir koşul olarak kabul ederken demokrasinin kesintisiz ve etkili bir biçimde uygulanabilmesi için seçim demokrasisinin ötesine geçen destek mekanizmaları da öngörmektedir. Tüm kapsamı ve erimi içinde demokrasi, tek bir ilke değil, temsilcilerin seçimle işbaşına gelmesinden, karar almaya katılıma; karar almaya katılımdan, karar alma öncesi bilgilenmeye, karar öncesi bilgilenme olanaklarından karar sonrasında denetim olanaklarına uzanan bir küçük-evren, bir sistemdir. Sistemin tüm parçaları veya yapı elemanları birbirleriyle ilişkilidir ve bir parça olmadan diğerini düşünmek zordur.

Buna göre bir ülkede tam demokrasiden söz edebilmek için seçim öncesinde, seçim sırasında ve seçim sonrasında güvence altına alınması gereken kurum, kural ve mekanizmalar vardır. Seçim öncesi bakımından her türlü fikrin serbestçe yarışabilmesi, seçmenlerin ve sivil toplumun gündemi belirleyebilmesi ve gündeme katılımı, seçimlerde yarışacak fikirlerin ortaya konduğu platformların çeşitliliğinin güvence altına alınması, alternatif enformasyon kaynaklarının korunması; azınlıkta olan fikirlere sesini duyurma imkânının verilmesi, örgütlenme, düşünce ve basın özgürlüklerinin korunması, parti-içi demokrasinin sağlanması gibi ilkeler ön plana çıkmaktadır. Seçim esnası açısından demokrasi; özgür, adil ve sürekli seçimlerin güvence altına alınmasını gerektirir. Seçme ve seçilme hakkı bakımından yurttaşlar arasındaki maddi ve hukuki eşitsizliklerin kaldırılması, eşit oya eşit temsil esası (seçim barajlarının bulunmaması veya çok düşük sınırlarda tutulması), seçme ve seçilebilme konusunda yaşanan fiziksel zorlukların giderilmesi; seçimlerin adil ve tarafsız yönetimi (gizli oy, açık sayım gibi) ve yürütülmesi gereklidir. Seçim sonrasında ön plana çıkan ve korunması gereken ilkelerin en başta gelenleri, temsilcilerin anayasal görev sürelerini tamamlamaları ile kamuoyu, basın, sivil toplum, etkili hukuki kurumsal mekanizmalar yoluyla seçim sonrasında da denetlenmelerinin kolaylaştırılmasıdır. Bu çerçevede seçimler öncesinde demokratik ortamın (örgütlenme, parti- içi demokrasi, düşünce ve basın özgürlükleri ile sivil toplumun ve platformlar çeşitliliğinin) güvence altına alınması; adil bir genel seçim düzeni yoluyla temsilde nisap adaletinin sağlanması (seçim barajlarının çağcıl dünyadaki düzenlemelerle paralel olarak düşük oranlara -örneğin % 3’e- indirilmesi); eşit seçmen sayısına eşit temsilin sağlanması; seçim sonrasında ise yurttaşların ve sivil toplumun temsilciler üzerindeki denetiminin kolaylaştırılması önem taşımaktadır. Yine, seçilenlerin görev sürelerini tamamlaması, kendilerine verilen temsil yetkisinin anayasal sınırları içinde hareket etmeleri ve dokunulmazlık kurumunun bunu güvence altına alacak biçimde ve sınırları içinde yeniden düzenlenmesi önem taşımaktadır. 

Demokrasi prensibini güçlendirme yolunda yeni anayasada bulunmasını temenni ettiğim düzenlemeler şunlar olurdu:

1) Anayasa demokrasi prensibinin her örgütlü kesimin yönetsel esası olmasını emretmelidir.

2) Sadece siyasal-örgütsel değil derneklerden sendikalara, sendikalardan meslek birliklerine kadar toplumun tüm örgütlü kesimlerinde demokrasi prensibinin somut olarak özümsenmesi koşul olarak ve daha somutlaştırılarak öngörülmelidir.

3) Demokratik katılım olanakları geliştirilmeli ve çeşitlendirilmelidir.

4) İleri demokrasilerin ön koşulu olan genel seçimler öncesinde demokrasi, seçim esnasında demokrasi ve seçim sonrasında demokrasi alt ilkelerini anayasal anlamda daha gelişkin düzeyde hayata geçirecek ilke ve kurallar çeşitlendirilmelidir.

5) Sivil toplum örgütlerine siyasete ve siyasal karar alma süreçlerine görüş ve önerileriyle katılma hakkı tanınmalıdır.

6) Sivil toplumun ayrı olarak ve güvence özelliği taşıyan bir hükümle doğrudan doğruya anayasaca düzenlenmesi gereklidir.

7) Temsilî-demokratik kurumların yanında yarı-doğrudan veya doğrudan demokratik unsurların da sistem içine egemenliğin kullanım şekilleri olarak alınması gereklidir.

8) “Yaşayan anayasa” kavramı altında işlenebilecek şekilde milli egemenliğin halk egemenliği ile bağdaştırılması gereğine cevap vererek bir hüküm öngörülmelidir.

9) Bu çerçevede referandum kurumunun yanında yasa ve anayasa değişikliklerinde halk girişimi (örneğin Türkiye’de sürekli ikamet edenlerin, yurttaşların veya kayıtlı seçmenlerin belirli bir sayısının veya yüzdesinin imza toplayarak yasa ve anayasa değişikliği önergesi vermesi), halka danışılması, ilga edici halk vetosu, görevden alma, halk toplantıları talebi gibi müesseselerin anayasaca öngörülmesi ve bu isterlere uygun olarak yürürlükteki anayasamızın 6. Maddesi bağlamıyla paralel bağlamın yeniden düzenlenmesi gereklidir. Anayasa önerimiz, halkın katılım olanaklarını büyük ölçüde genişleten ve çeşitlendiren bir model ortaya konulmalıdır.

10) Ülkesel Düzeyde Demokrasi İle Yerel Demokrasinin İsterleri Bağdaştırılmalıdır. Hukuk Devleti ile Hukukun Üstünlüğü İlkesi Daha Kuvvetli Şekilde Hayata Geçirilmedir. Yani hukukun, Anayasanın, çoğunlukçu demokrasinin sınırı olduğu öngörülmelidir. Hukuk devleti ilkesi veya ilkeler sistemi, ilk anda demokrasiyi yer-yer frenler görünse de aslen demokratik idarenin de vazgeçilmez bir koşuludur. Yönetmek için birbirleriyle yarışan fikir ve siyasal tercihlerin oyunun kurallarının önceden belirli olmadığı bir düzende ortaya konabilmesi olanaklı değildir. Ben bunu sıklıkla trafik mecazıyla anlatırım, yolda sadece otomobil yok, insanlar da var, başka araçlar da ve en başta yolda gitmenin bir trafik kanunu var. Öte yandan hukuk devleti çoğunlukçu demokrasinin karşısında çoğulcu demokrasinin de yeşermesini sağlayarak, azınlıklara bir gün çoğunluk olabileceklerine ilişkin güvence veren bir denge mekanizması olarak, demokratik düzenin işleyişini etkili de kılmaktadır. Nihayet, anayasacılığın esası olan temel hak ve özgürlüklerin korunması hukuk devleti prensibinin işlerliği ile mümkündür. Bu nedenle yeni anayasa hukukun, demokratik çoğunluğun ortaya koyacağı meşru siyaseti kolaylaştırırken demokratik çoğunlukların azınlıkta kalan görüşlere çoğulcu saygısının ve anayasal düzenin kurucu unsurlarının korunmasına özen gösterilmesi gereğini bağdaştırmalıdır. Yargının hukuk devletinin güvencesi olduğu ve yargıçların hukuk devletini zedeleyen kararlarından açıkça sorumlu tutulacağı açıkça öngörülmeli; savunma hakkı ve savunma mesleği güvenceleri anayasal düzleme ayrıntılı olarak taşınmalı, idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun kapatıldığı hâller tamamen kaldırılmalı, yargı bağımsızlığını güvence altına alacak şekilde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı değiştirilmeli; hukuk devleti korumasının kurumsal olanaklarını geliştirmek üzere Anayasa Mahkemesinin yapısında köklü ve yenilikçi değişiklikler yapılmalı ve mahkemenin göreceği dava çeşitleri ve sayıları arttırılmalıdır. 

Zühtü Arslan çok bireysel başvuru alıyoruz, olmaz böyle bir şey mi demiş; kanımızca davalar daha da arttırılmalı ve şunları da içermelidir:

1. Bireysel Başvuru,

2. Sivil Toplum Davası,

3. Yüce Divan Yargılaması,

4. İptal Davası,

5. Ön-İnceleme Talebi,

6. Bağlayıcı Yorum Davası,

7. Anayasaya Aykırılığın Diğer Mahkemelerde İleri Sürülmesi.

Temel Hak ve Özgürlükler İçin Yepyeni ve Çağcıl Bir Düzen Öngörülmelidir.

1) Geliştirilmiş ve en az çağcıl dünyanın demokratik anayasal düzenlerinin düzeyine ermiş, örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile uyumlu hâle gelmeli, bunun yanında, Avrupa ötesindeki çağcıl dünyanın da birikimlerinden yararlanılarak ve ülkemize özgü somut meseleler gözetilerek çerçevelendirilmiş yepyeni bir temel haklar ve özgürlükler düzeni kurulmalıdır.

2) 1982 Anayasası’nın paradigması bütünüyle terkedilmelidir.

3) Milli egemenlik ile halk egemenliği ilkelerini bağdaştırmış ve halkın asli kurucu iktidar olduğunu açıkça ifade etmeli; halkın doğrudan doğruya siyasal girişim ve katılım haklarını güvence altına alarak bu alanda seçmenin bilgi edinme hakları ile doğrudan demokratik girişim ve katılım haklarını [yurttaş toplantıları talebi, bağlayıcı sonuçlu halka-danışma, bağlayıcı sonuçlu olmayan halka-danışma, görevden alma girişimi ve görevden almada halkoylaması, yasa onayı girişimi, ilga edici halkoylaması (halk vetosu) ve yurttaş girişimi] öngörmeli.

4) Kesinlikle Parlamenter rejime dönülmeli. Sevgili arkadaşlar çok iddialı söylüyorum, başkanlık rejimini koruyacak hiçbir düzen hiçbir şey vaat ediyor olmayacaktır. Yaşandı anlaşıldı.

5) Ülkesel ve ulusal bütünlük esasını korurken farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğu açıkça belirtmiş ve bu çerçevede devletin; ülkede yerleşik farklı kültür, dil, din ve inanç değerleri ile birikimlerinin anayasaya sadık kalarak kendilerini var etme ve yarınlara taşıma haklarını tanıyacağını öngörmeli.

6) Irk ve etnisiteden arındırılmış ve eşit yurttaşlık esasına dayalı bir siyasal haklar düzeni öngörülmeli.

7) Laiklik ilkesi ile din ve vicdan özgürlüğü korumalarını sağlam güvencelere bağlanmalı; bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısını, dinsel ve mezhepsel çeşitliliğe saygı ilkesini esas alarak yeniden düzenlemeli; “Dinler Kültürü”nün ilköğretim kurumlarında tüm dinleri ve mezhepleri kapsayacak şekilde okutulacak bir seçmeli ders olmasını öngörmeli.

8) Siyasal partilerin kapatılması müessesesini anayasadan çıkarmalı.

9) Sivil toplum yoluyla kamuoyu oluşturulmasını ve sivil toplum denetimini güvence altına almalı; sezgin küçüklerin de sivil toplum örgütlerine üye olabileceği öngörülmeli; Askerlik ödevi bakımından vicdani red hakkı sınırları açıkça belirterek tanınmalı.

10) Eşitlik ilkesinin yanında ayrımcılık yasağı öngörmeli ve çocuklara, gençlere, engellilere, yaşlılara veya özellikleri yüzünden daha çok korunmaya muhtaç kimselere karşı işlenen suçlarla, aile içi şiddet, töre kisvesi altında işlenen suçlar, cinsel suçlar ile kin ve nefret suçları için özel düzenleme getirmeli; ayrımcılık yasağı içinde engellilik hâli ile cinsel yönelime ve tercihe dayalı ayrımcılık yasağını da düzenlemeli; engelliler için özel koruma öngörmeli.

11) Cinsiyetler-arası saygıyı ve eşitliği etkili kurum, kural ve mekanizmalarla güvence altına alarak toplumsal cinsiyet algısı ile mücadeleyi önermeli; cinsiyetler-arası eşitliğe ve cinsel yönelime saygının ve eşitlik ilkesi ile ayrımcılığın önlenmesinin ilköğretimle öğrencilere kazandırılacak temel bir seciye ve ahlaki bir terbiye olmasını öngörmeli; ayrıca “Cinsel Eğitim ve Cinsel İstismardan Korunma”nın, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alacağını öngörmeli.

12) Ayrıca; doğum ve cinsiyet uyumu hakları ve kimliğin korunması, etkili tedavi ve hasta hakları, hekimlerin hak ve ödevleri, barış, huzur ve güvenlik içinde yaşama hakları, bilgi ve iletişim hakları, bilgi ve iletişime katılım hakkı, radyo-frekanslarda eşitlik, basının haber kaynaklarının korunması, kamuyu ilgilendiren ve devlet kurumları uhdesinde bulunan bilgiye erişim ve şeffaflık,• internet ve sosyal medya özgürlüğü gibi bir dizi yeni temel hak ve özgürlük öngörmeli, ayrıca herkesin; bireysel veya toplu olarak radyo ve televizyon istasyonları kurmaya ve işletmeye, toplumsal etkileşimin her alanında kendi ana dili ve sembolleriyle özgür, kültürlerarası, kapsayıcı, çeşitli ve katılımcı iletişime; iletişim teknolojilerine genel erişime, eşit koşullarda medya kurmaya ve medyaya erişime, kamusal, özel ve topluluk radyo ve televizyon istasyonlarının işletimi için radyo frekans bandı ve alanının kullanımına ve kablosuz ağlar için ücretsiz bant kullanımına; engellileri de içerecek şekilde her türlü görsel, işitsel, duyusal ve diğer iletişime erişim ve kullanıma, iletişim alanında anayasaca öngörülen alanlara katılıma hakkı olduğunu öngörmeli;

13) Savunma mesleğini, bir kamu görevi olarak güvence altına alınmalı.

14) Düşünce ve düşüncenin açıklanması özgürlüklerini tüm kapsamları içinde ve iletişimsel eylemleri de içerecek şekilde sıkı güvencelere bağlamalı; bu özgürlüklerin kullanılmasının anayasaca güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden biri veya birkaçının özgürlüğünü kullanan tarafından açık, yakın ve ciddi tehlikeye düşürülmesini önlemek amaçlarıyla sınırlanabileceğini öngörmeli; sınırlama ile çeşitli düşünceler arasında, içerikleri ve mesajları gözetilerek ayrımcılık yapılamayacağını, aynı koşullar altında, belli bir içeriği taşıyan düşünce serbest iken aksi düşüncenin sınırlanamayacağını düzenlenmeli; bakış açısı ayrımcılığı yasağı getirmeli; sansür yasağı sadece basına değil tüm özgürlüklere de yayılmalı.

15) Bilim ve sanat özgürlüğünü mutlak olarak korunmalı, bu çerçevede sadece öğretim özgürlüğünde anayasaya sadakat yükümlülüğü getirmeli.

16) Düşünce açıklamalarının yeri, zamanı ve yöntemlerinin ancak çeşitli düşünce açıklamalarının içerikleri arasında fark gözetilmemesi kaydıyla ve her hâlde ayrıca ve bağımsız olarak da korunan önemli ve meşru bireysel değer ve menfaatleri korumak amacıyla dar bir çerçevede ve seçimlik başka yollar açık bırakılarak sınırlanabileceğini öngörmeli; sabah beşte ev basmalara son verecek Anayasal güvenceler getirilmelidir.

17) Basın özgürlüklerini tüm medyayı içerecek şekilde çeşitlendirerek koruma altına almalı; Genel “hareket özgürlüğü” güvencesi getirmeli.

18) Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları ile örgütlenme haklarını kapsamlı olarak tanınmalı, ayrıca konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği ve haberleşme ve iletişim haklarına müdahalede çok sıkı koşullar öngörmeli; toplantı ve gösteri yürüyüşüne özgü ve ayrı bir sansür yasağı getirmeli.

19) Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkından yararlanılmasını önlemek amacıyla seyahat özgürlüğünün kısıtlanamayacağını öngörmeli; § Yabancılar için temel hak ve özgürlükleri, belli sınırlarla genişletirken sığınma hakkının da uluslararası insani hukuka uygun olarak güvence altına alınmalı.

20) Suç ve cezalarla ilgili güvenceleri arttırmalı, kapsamlarını genişletmeli; gözaltına alınanların kaybolmasına karşı açık önlemler ve yakalama ile tutuklama işlemelerinde açık kayıt tutulması, devlet tarafından insan kaçırmanın önlenmesi esasını güvence altına almalı; yakalanan ve tutuklanan kimselerin yakınlarına ve müdafilerine doğrudan doğruya haber verme haklarını tanımalı; tutukluluk süreleri konusunda daha kısa sınırlar öngörmeli ve tutuklama kararlarının duruşmalı verilmesi esası yargıcı aksi davranışta sorumlu kılarak güvence altına alınmalı, insani cezaevi koşulları güvencesini, yargıcın, baroların ve örneğin Türk Tabipleri Birliği’nin ziyaret ve raporlama ödeviyle öngörmeli; suçun işlenmesinde ayrımcılık saikinin cezanın ağırlaştırıcı nedeni olarak öngörüleceğini düzenlemeli.

21) Sosyal devlet ilkesini etkili kurum, kural ve mekanizmalarla güvence altına alarak devletin her yıl bu alanda kaydettiği gelişmelerin TBMM’nde genel görüşmeye açılmasını öngörmeli; sosyal hakları genişletmiş ve çeşitlendirmiş; bu çerçevede emeklilere, öğrencilere ve işsizlere sendikal haklar tanımalı, ayrıca bir dizi yeni sosyal hak öngörmeli.

22) Tek başına çocuk yetiştiren kişilerin korunmasını ve çocuk haklarını ayrı-ayrı güvencelere kavuşturmalı.

23) Biyoteknoloji alanı ve biyoetik meselelere hakim de bir Anayasacılık olmalı.

24) Yoksulluğun önlenmesi, bölgeler arasındaki kalkınma ve gelişme düzeyi ile insani yaşam farklılıklarının ve eşitsizliklerinin giderilmesi, herkes için sağlık ve sosyal güvencenin sağlanması, eğitim ve çalışma hayatında cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ayrımcılığın önlenmesi, ilköğretim çağındaki tüm çocukların eğitim hakkından yararlanmasının hayata geçirilmesi, çok küçük yaşta çocuk çalıştırma yasağının hayata geçirilmesi, işçi ve işyeri güvenliğinin denetlenmesi, yaşlıların ve çocukların korunması ve gözetilmesinin devletin öncelikli görevlerinden olduğunu açıkça belirtmeli ve devletin; sayılan öncelikli görevlerin gerektirdiği kaynakları makul araç ve ölçüde yaratmak, ayırmak ve korumak zorunda olduğunu öngörmeli, ayrıca yaşlılar ve çocukların korunması ve gözetilmesi hususlarında mali kaynakların yetersiz olduğunun öne sürülemeyeceğini ifade etmeli, işçi sağlığı ve iş güvenliği güvencelerinin somut olarak sağlanması için sendikalara işyerinde denetim hakkı tanımalı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.