Mansur Yavaş’ın şansı

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ katıldığı bir programda “Cumhurbaşkanı adayımız Mansur Yavaş” dedi. Türkiye’de de bu çıkışın ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı konuşuluyor. Peki Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adaylığını istiyor mu, aday olursa kazanabilir mi, kazanabilirse nasıl bir cumhurbaşkanı olur? Ruşen Çakır yorumladı.

Spotify’dan dinleyebilirsiniz:

Yayına hazırlayan : Betül Gökce

Merhaba, iyi günler. Türkiye’nin ya da en azından muhâlefetin gündeminde Mansur Yavaş var.

Mansur Yavaş’ın muhâlefetin cumhurbaşkanı adayı olması yolundaki talepler artıyor; buna muhâlefette yer alıp almadığına tam emin olamadığım Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ da katıldı ve gündemi bayağı da bir belirledi. En azından sosyal medyada bayağı bir konuşuldu. 

Mansur Yavaş konusunda şu âna kadar çok konuştum, çok yazdım da. Birçok şey tekrar olacaktır ama yine bugün bu konuda ne düşündüğümü tekrar derli toplu anlatmak istiyorum.

Aslında şöyle bir şey oldu: Pazar akşamı saat 21.00’de Medyascope olarak “Space” uygulamasında odalar açıyoruz ve o odayı Şükran Gökçe ve Ali Deniz berâber yönetiyorlar.

Ben onlara, “Mansur Yavaş muhâlefetin adayı olsun mu?” diye bir başlık önerdim. Öyle yani, özel bir nedeni yoktu. Nasıl olsa insanların en çok merak ettiği konulardan birisi diye önermiştim. Onun da başında Ankara temsilcimiz Hıdır Göktaş konuştu, ardından ben bir girizgâh yaptım. O girizgâhta söylediklerimi büyük ölçüde tekrarlayacağım, ama daha da geliştireceğim. Sonra tabii biz bu konuyu öylesine, yani bir anlamda rastgele denebilecek şekilde seçtik, ama pazartesiden îtibâren Mansur Yavaş ismi çok ciddî bir şekilde konuşulmaya başlandı. 

Neden böyle oluyor? Şu hâliyle bakıldığı zaman muhâlefetin adayının CHP tarafından belirlenmesi bekleniyor, ama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun o adayı –ki kendisi de böyle söyledi– altılı masaya kabul ettirmesi gerekiyor; ondan sonra da o isim bütün muhâlefetin ortak adayı olarak muhtemelen Erdoğan’ın karşısına çıkacak. Burada şu âna kadar telaffuz edilmiş tek isim Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Kılıçdaroğlu aday olduğunu, pekâlâ olabileceğini söylüyor; ama hep bir şart koşuyor: “Eğer diğer muhâlefet liderleri de isterse” diye şart koşuyor. Kılıçdaroğlu’nun aday adaylığı resmen ortada, ama onun dışında en çok konuşulan iki isim var: Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş.

Onların her birinin ayrı ayrı özellikleri var. Benzerlikleri var ve farklılıkları var. Kıyaslayarak da yayınlar yapmıştık. Yazılar yazdım. Şimdi sâdece Mansur Yavaş’a odaklanmak istiyorum. Kılıçdaroğlu belediye başkanlarının aday olup başkanlıktan ayrılması durumunda, İstanbul ve Ankara meclislerindeki çoğunluğunun iktidar partilerinde olduğunu ve belediye başkanlığını kaybedeceklerini söyledi — ki bayağı önemli bir iddia. 

Fakat şunu da düşünmek lâzım: Zâten yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminden kısa bir süre sonra, yerel seçimler de olacak ve eğer cumhurbaşkanlığını o belediye başkanı kazanırsa, zâten o belediyelerin de kısa bir süre içerisinde yine muhâlefet tarafından kazanılma ihtimâli çok büyük. Ama Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarına ciddi bir şerh koyduğunu biliyoruz. 

Hep kamuoyu araştırmalarına bakılıyor ve bunların kimisinde Mansur Yavaş, kimisinde Ekrem İmamoğlu, ama ikisi de birbirlerine yakın bir şekilde ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok önde gözüküyorlar. Dolayısıyla ortada, “kazanabilir aday” derken kastedilen Kılıçdaroğlu, ama kesin değil.

Bir de “kazanacak aday” deniyor ve kazanacak adayın da Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu olduğu yolunda muhâlefette çok ciddi bir inanış var. 

Arada fark olduğu muhakkak, yani en azından bu aşamada, Yavaş ve İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla seçmen desteği aldıkları muhakkak. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimâli onlara göre daha düşük.

Fakat Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’ndan herhangi birisinin aday olduğu zaman kazanacağının bence garantisi yok. Neden yok? Çünkü görüyoruz ki şu hâliyle bakıldığı zaman Yavaş da İmamoğlu da Erdoğan’ı geçiyorlar, ama ikisi de –Kılıçdaroğlu da tabii–, o ilk turda gereken yüzde 50+1 oyu alamıyorlar. Dolayısıyla ya baştan HDP’nin muhâlefet adayına destek vermesi gerekiyor ya da ikinci turda HDP seçmenini muhâlefetin adayına yönlendirmesi gerekiyor. 

Fakat şunu da özellikle vurgulamak lâzım: HDP öyle ilginç bir parti ki, parti yönetimi söylese de parti tabanının illâ onun peşinden gideceği diye bir garanti yok. Çünkü çok politize bir tabanı var. Tabii ki dinleyecektir. Ama öyle bir garanti yok.

Burada Selahattin Demirtaş’ın çok ciddi bir istisnâ olduğunu biliyoruz. Son yerel seçimlerde “bağrımıza taş basarak” deyip muhâlefetin CHP adaylarına destek çağrısı yapmasının çok ciddî karşılık bulduğunu gördük.

Dolayısıyla Mansur Yavaş’ın ya da Ekrem İmamoğlu’nun ve tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun hepsinin –ama konumuz Mansur Yavaş– tabii ki şansları çok yüksek, ama seçilebilmesi için ikinci turda HDP oylarının hatırı sayılır bir bölümünü alması gerekiyor. Şöyle bir akıl yürütelim: HDP’liler Mansur Yavaş kaldığında sandığa gitmezlerse, o zaman iş bayağı bir zorlaşacaktır. Ve Erdoğan’ın da şu âna kadar izlediği strateji, bir taraftan muhâlefeti HDP’yle birlikte hareket etmekle suçlayarak muhâlefet tabanında HDP alerjisi olan kesimleri etkilemek isterken, diğer taraftan HDP oylarını kendisi almak ya da en azından sandığa gitmemelerini sağlamak istiyor. Yani “HDP’li seçmen muhâlefet adayına oy vereceğine, sandığa gitmesin en azından” gibi bir yaklaşımı var. Bunun için de Abdullah Öcalan dâhil her türlü imkânı kullanmak istediğini tahmin ediyoruz. Yapar, yapmaz, o ayrı bir husus. Dolayısıyla Mansur Yavaş’ın muhâlefetin adayı olması durumunda, ikinci tura kalmış bir seçimde seçilebilmesi için ya HDP seçmeninin hatırı sayılır bir bölümünün oyunu alması ya da Erdoğan’a oy vermiş seçmenin bir kısmının oyunu alması gerekiyor. Genellikle şöyle bir akıl üretiliyor: Sağ seçmen, Erdoğan’a da oy veren seçmenin ikinci seçeneği Mansur Yavaş olabilir. Yani Mansur Yavaş

AKP tabanından ve MHP tabanından, yani Cumhur İttifakı tabanından oy alabilir deniyor. Açıkçası bunun ikinci turda seçilmesine yetecek kadar olacağına emin değilim. Dolayısıyla işi garantiye almak için muhâlefet adaylarının HDP oylarını kazanmasa bile, yani onları kazanmak için çok büyük bir çaba sarf etmese bile, en azından ürkütmemesi herhalde isâbetli olur. Burada “HDP tabanı nasıl olursa olsun, ne olursa olsun Erdoğan’a oy verecek halleri yok ya!” diyerek, o çok görülen hatâyı yaparak “çantada keklik” olarak görmek çok akıl kârı bir şey değil. 

Bu açıdan bakıldığında, Ümit Özdağ’ın “Adayımız Mansur Yavaş” demesinin bence Mansur Yavaş’a zararı dokunur. Şöyle ki: Ümit Özdağ’ın ve partisinin oyu ne kadardır bilmiyorum, yani onun ikinci turu almasını garantileyecek bir oy sağlayabileceğini açıkçası hiç sanmıyorum; öte yandan Ümit Özdağ gibi bir profilin desteklediği bir adaya HDP seçmeninin ikinci turda da olsa oy verme ihtimâlinin, zâten zor olan bir ihtimâlin daha da düşeceğini düşünebiliriz.

Bir önemli soru, Mansur Yavaş’ın adaylığı isteyip istemediği sorusu. Şu âna kadar bunu birçok kez söyledim, tekrar söylüyorum: Mansur Yavaş istiyor, benim bildiğim istiyor. Muhâlefetin cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. Ama izlediği strateji şöyle: “Ben belediye başkanlığıma bakıyorum” diyor ve cumhurbaşkanı adaylığını telaffuz etmiyor. “Ben işime bakıyorum” diyor. Fakat sonunda muhâlefetin kazanacak aday olarak kendisini seçmeyi düşünmesi durumunda, “Ben belediye başkanlığı diyordum; ama böyle bir görev bana tevdi edildiğine göre, bundan kaçılmaz” diyerek bunu kabul edecektir. Öyle tahmin ediyorum. Ve hattâ bu konuda şimdiden çok görünmese de, yansıtmasa da, bir hazırlık içerisinde olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü nereden bakarsanız bakın, bir seneden biraz fazla zaman var. Erken olmadığını varsaydığımız seçime öyle az bir süre kaldı. 

Ve diyelim ki bir iki ay sonra, ya da üç dört ay sonra muhâlefet Mansur Yavaş’ı aday olarak tespit ederse –kendisinin de onayını alarak tabii– o zaman bir an önce birçok şey yapması lâzım. Birtakım hazırlıklarını şimdiden yaptığı kanısındayım ve zaten onun şu hâliyle, “Ben belediye başkanı olarak işimi yapıyorum, ona odaklanıyorum” demesi de aslında bir anlamda cumhurbaşkanlığı için yaptığı bir yatırım. Öyle de görmek lâzım. Peki, seçilirse nasıl bir cumhurbaşkanı olur? İşte bu, “Nasıl bir cumhurbaşkanı olur?” sorusu, “Seçilir mi?” sorusunu da cevaplamamıza yardımcı olacak bir soru. Burada Mansur Yavaş’ın diğer isimlere kıyasla daha bir partiler-üstü cumhurbaşkanı olabileceğini düşünüyorum. Zâten belediye başkanlığında da CHP’den aday oldu. Evet, iki kere ve sonunda kazandı. CHP’den aday oldu.

Ama ilk andan îtibâren CHP’liliğe hiçbir îtirâzı olmadı. Fakat hep, “Ben bütün Ankaralıların, hattâ bütün Türkiye’nin başkanıyım” şeklinde bir tavrı belirledi ve çok siyâsî angajmana girecek tutumlar almadı, kendisine iktidar tarafından çıkarılan sorunlarda da çok sert çıkışlar yapmadı. Meselâ bir Ekrem İmamoğlu’nun duruşunu onda görmedik. Tabii burada Ekrem İmamoğlu’na iktidardan çok daha fazla saldırı geldiğini de akılda tutmak lâzım. 

Ama şunu da biliyoruz: Seçilmeden önce Mansur Yavaş’a iktidar çok ciddî komplolar kurdu ya da kurulmasına izin verdi. Yargılamalar vs.’den hiçbir şey çıkmadı tabii; onu da akılda tutmak lazım. Ama şu hâliyle, Mansur Yavaş’ın iktidârın hedefinde çok fazla yer almadığını görüyoruz. Bir anlamda Erdoğan esas enerjisini daha çok Ekrem İmamoğlu’na ve bir şekilde de Kemal Kılıçdaroğlu’na yöneltmiş durumda. 

Mansur Yavaş sonuçta cumhurbaşkanı olursa AKP’liler de herhalde çok fazla endîşeye kapılmayacaklardır.

Bunun Türkiye için iyi yönleri var, kötü yönleri var. 

Buradaki mesele bu dengeyi nasıl tutturacağı meselesi. Yirmi yıllık bir iktidar var ve yirmi yıllık iktidarın kapanması söz konusu ve nasıl kapanacağı, geçişin nasıl olacağı, geçmişe yönelik nelerin yapılacağı konusu Türkiye’nin ana gündemi olacak — eğer iktidar değişirse.

Meselâ daha ilk baştan îtibâren, ekip, yani cumhurbaşkanı yardımcılığı ya da kilit bakanlıklarda kimler var sorusu önemli olacak. Bürokrasideki değişiklikler önemli olacak. Kimlerin gideceği ve kimlerin geleceği önemli olacak. Devr-i sâbık yaratılıp yaratılmayacağı, birtakım dosyaların açılıp açılmayacağı önemli olacak. Bu noktada bir Kılıçdaroğlu’nun, bir Ekrem İmamoğlu’nun daha sert olabileceğini varsayabiliriz — geçmişe yönelik ve ileriye yönelik. 

Ama Mansur Yavaş sanki daha yumuşak bir geçişi tercih eder gibi görünüyor. Onu seçmek isteyen ya da muhâlefete oy vermeyi düşünen kesimlerin de bunu bir şekilde gördüklerini, ölçtüklerini düşünüyorum. 

Yani yıllardır siyâsetle ilgili gazetecilik yapan birisi olarak, sokak röportajlarında gördüğümüz birtakım örnekler –bunlar bâzen uç örnekler olabiliyor, onlara çok fazla da îtibar etmemek lâzım, biz de yapıyoruz öyle şeyleri, tabii ki ilgi çekici oluyorlar ama– seçmenin birtakım şeyleri gördüğünü, ölçtüğünü, biçtiğini tahmin ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu seçenekleri arasında kimin hangi özelliklere sahip olduğunu insanlar, ortalama seçmen üç aşağı beş yukarı kestirebiliyor. Dolayısıyla Mansur Yavaş’la yaşanacak olan geçişin ya da yeniden yapılanmanın daha yumuşak olacağını düşünüyorum. Diğer seçeneklerde, bir İmamoğlu’nda ve tabii ki Kılıçdaroğlu’nda bunlar daha sert olabilir Mansur Yavaş’a göre. 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda, muhâlefet blokunu oluşturan diğer partilerin söz hakkının daha yüksek, daha fazla olacağını, ama siyâsî parti lideri olmayan bir İmamoğlu ve Mansur Yavaş seçeneklerinde parti liderlerinin etkisinin daha sınırlı olacağını ve burada bu kişilerin kuracakları ekiplerin daha önemli olacağını düşünüyorum ve tabii ki baştan îtibâren, diyelim ki Mansur Yavaş aday olacak, orada nasıl bir ekiple çalışacağına altı partinin lideri bir şekilde dâhil olmak isteyeceklerdir. Ne kadarına nasıl izin verecek? Bunların hepsi tabii ki önümüzdeki dönemin temel sorunları olacak. Ama belediyede yaptığı çalışmaya baktığımda, Mansur Yavaş’ın eskiden tanıdığı, güvendiği isimlerle çalışmayı tercih ettiğini –ki bu çok anlaşılır bir şey– görüyoruz. 

Dolayısıyla Mansur Yavaş’lı bir Cumhurbaşkanlığı’nda, daha sağdan gelme isimlerin kilit yerlerde olacağını düşünmek hiç şaşırtıcı olmayacak. Ve seçmen de ona göre davranacak ve belki de –iktidârın kaybetmesi durumunda tabii ki– Erdoğan ve onun kurmaylarıyla bürokratlarının direnci de ona göre belirli olacak. Yani daha az sorunlu bir geçiş olabilir Mansur Yavaş’la. Fakat daha az sorunlu geçiş, aynı zamanda daha yavaş ve daha yumuşak bir geçiş anlamına gelecek. Bu da muhâlefetin beklentilerini ne derece karşılayacak açıkçası çok emin değilim.

Evet, seçeneklerin her birinde farklı farklı özellikler var. Burada Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adayı olma ihtimâlinin yüksek olduğu kanısındayım. İlk sırada o mu geliyor? Emin değilim. Yüksek olduğu kanısındayım, onun ve Ekrem İmamoğlu’nun. Kılıçdaroğlu dışında ya da bu üç isim dışında dördüncü, beşinci isimlerin söz konusu olabileceğini açıkçası çok sanmıyorum. Hep birtakım dolaştırılan isimler var. Bunlar yıllardır hep adları değişik meselelerle geçen isimler. Öyle bir seçeneğin söz konusu olacağı kanısında değilim. Sonuçta burada Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ya da Kemal Kılıçdaroğlu’ndan birisi olacağa benziyor. 

Mansur Yavaş’ın tercih edilmesi durumunda tabii ki o zaman şu öne çıkacak: “Sağ tabanın gönlünü alabilecek birisi olsun” tercihi baskın çıkarsa Mansur Yavaş olacak. Ekrem İmamoğlu sağ tabanla da çok fazla sorunu olan birisi değil. Meselâ belediye başkanlığı seçimi öncesinde de gördük; sonrasında da gösterdiği bir dindar bir yönü var ve bunu göstermeyi de seviyor; ama onun Mansur Yavaş’ta olmayan bir başka özelliği daha var: Kürt seçmene daha yakın, onlarla direkt ilişki kurabilen bir isim. Kılıçdaroğlu da kezâ, özellikle son dönemdeki çıkışlarıyla böyle. Dolayısıyla muhalefet bloku eğer, “Bizim esas kazanmamız gereken kesim sağ seçmen, AKP ve MHP tabanları” derse, o zaman Mansur Yavaş çok daha fazla öne çıkacaktır. Ve tabii ki onunla berâber de yeni dönemde yine sağın baskın olacağı bir döneme gireceğiz anlamına gelecek. Ve orada İYİ Parti’nin, DEVA’nın ve Gelecek’in kısmen, ama öncelikle İYİ Parti’nin daha baskın olmasını, Mansur Yavaş döneminde –her ne kadar kendisi CHP’den seçilmiş olsa da– beklemek hiç şaşırtıcı olmayacak. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.