Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Soma faciasının sekizinci yıldönümü – “Yeni yasaları şirketler uygulamıyor, devlet denetlemiyor”

Soma’da 13 Mayıs 2014’te meydana gelen maden kazasının üzerinden sekiz yıl geçti. Geçen sekiz yılın ardından madenlerde iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili ne yapıldığı üzerine Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (Dev Maden-Sen) Genel Başkanı Tayfun Görgün Medyascope’a konuştu.

Görgün 2014 yılında yaşanan faciayla ilgili olarak “Türkiye’nin en büyük iş cinayeti olan Soma katliamı aslında 2014’te dünyanın da en büyük iş cinayetlerinin başında geliyor. Dolayısıyla çok çok önemli” dedi.

Görgün kazanın ardından yürütülen hukuki sürece yönelik olarak da Türkiye’nin bu alanda sınıfta kaldığını söyledi ve yaşanan kazanın özelleştirme ve taşeronlaştırmayla ortaya çıkan üretim modelinin sonucu olduğunu ifade etti.

“Genelgeler ve kurallar çiğnenmeye devam ediyor”

Türkiye’nin kazanın ardından oluşan baskı  ve duyarlılıkla bazı önlemler aldığını ve mecliste bazı yasaları çıkarttığını fakat alınan önlemlerin uygulanmadığını söyleyen Görgün “Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) madenlerle ilgili sözleşmesini imzalamıştı. Buna yakın maddeler Türkiye’de yasalaştı ancak bu yasaların uygulamaya geçmesi sürekli ertelendi. İkinci olarak da yeraltında çalışan kömür işçileri için iki asgari ücretten aşağı maaş alamaz gibi bir kural çıkartıldı. Bu da dahil olmak üzere bütün işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin prensipler, genelgeler ve kurallar çiğnenmeye devam ediyor. Çünkü bunların denetlenmesini de hükümetler yapmak istemiyorlar. Onu yaptıkları zaman üretimin ve madencilikteki kârlılığın azalacağını düşündükleri için de bunu yapmaktan kaçınıyorlar” dedi.

Türkiye’de işçilerin sendikasız olması sebebiyle haklarını arayamadıklarını söyleyen Görgün “Sendikalaşmaya adeta bir yeraltı örgütü, yasadışı örgüt muamelesi yapılıyor. Aslında sendikalaşma anayasal bir hak. Gerek siyaset, gerek kamu birimleri işsizliği de kullanarak, işsizliğin yarattığı çaresizliği de kullanarak önce işçileri sendikasızlaştırıyorlar” diye konuştu.

Görgün aynı zamanda işçi sağlığının ve iş güvenliğinin belirli bir maliyeti olduğunu söyledi ve “Güvenli üretim yapmanın gerektirdiği standart ve önlemleri almak belli bir maliyet gerektiriyor. Maliyeti azaltmak için de bu önlemleri ya hiç almıyorlar veya eksik alıyorlar. Bu durum Türkiye’de hem uygulama bakımından hem denetim bakımından aşağı yukarı aynı şekilde sürüyor. Fazla bir şey değişmedi” dedi.

“Madenler bütün bir ulusa aittir”

Görgün aynı zamanda madenlerin ülkenin doğal kaynakları olduğunu ve bütün bir ulusa ait olduğunu söyleyerek “Madenler, kömür de dahil olmak üzere, yeniden yeniden üretilemezler. Doğada ne kadarla sınırlıysa, o kadardırlar ve iyi korunmaları gerekiyor bunların. Gelecek kuşakların da bunlarda hakkı var. Örneğin batı ülkeleri, Almanya, Fransa, Belçika gibi ülkeler ki, Avrupa Birliği’nin kuruluşunda da madenler çok önemli rol oynamıştır. Kalkınmaları ona dayanmıştır. Ondan bazı madenleri şu anda işletmiyorlar rezervler azaldığı için. Gelecek kuşaklara bırakmak için. Ulusal önlem almak için yapıyorlar. Türkiye’de bunlar yapılmadığı gibi bir de özelleştirme ve taşeronlaştırma yoluyla havza madenciliği terk edilip, yani bütünlüklü planlama terk edilip, aynı havzada 5-10 şirket çalışıyor. Birbirinden habersiz plansız ve üretim artırmak için, Soma’da olduğu gibi çalışmalar yapıyorlar. Bu da yanlış bir madencilik politikasıdır” diye konuştu.

Görgün madenlerde yaşanan ölümlerin bitmesi için planlı bir madencilik yapılması gerektiğine dikkat çekti ve “Doğal kaynaklarda gelecek kuşakların da hakkı vardır. Bu prensip çerçevesinde bir ulusal madencilik politikasının olması lazım. Bütün gelişmiş ülkelerde ulusal madencilik politikaları ve onun gereği olan standartlar var. Üretim standartları var, pazarlama standartları var, iş güvenliği standartları var. Özel sektöre daha az veriyorlar. Özel sektöre veren ülkelerde de çok sıkı bir denetim var” diye konuştu.

Görgün sözlerini şöyle sürdürdü:

“Denetim sadece işçi sağlığı, iş güvenliği bakımından değil. Özel sektör en yüksek kârlılığı en kısa zamanda elde edecek şekilde çalışıyor. Bu bakımdan da madenlerin hepsini kullanmak yerinde o havzadaki madenlerin en kârlı kısmını kullanıyor. Havza içerisinde bazı yerlerde maden daha zor, daha maliyetli çıkartılır. Özel sektör bu madenin önemli bir kısmını almak yerine madenin kaymak tabakasını elde ederek pazara sürer. Oysa ki ulusal madencilik politikalarında bu yoktur. Devamlılık esasına baktığımızda ‘Gelecek kuşakların da hakkı vardır’ dediğimizde böyle bir şey yapılmaz. Bu aynı zamanda tabii işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri bakımından da büyük sorun oluşturuyor. Madenciliğin bütün bu doğasından kaynaklanarak özelleştirmeden vazgeçilmelidir. Taşeronlaştırma zaten yapılmaması gereken bir çalışmadır. Madencilik, köklü bir bilgi ve deneyim gerektiren bir sektördür. Hiç değilse, bazı stratejik madenler kamulaştırılmalıdır. Sendikalaşmanın bu kadar yasaklanması bu kadar denetim altında tutulması da ortadan kaldırılmalıdır. Başka türlü devletler, hükümetler hiçbir şekilde çalışma hayatındaki büyük sorunları, iş cinayetleri başta olmak üzere, vergi kaçakları, az önce bahsettiğimiz diğer yanlarını önleme imkânına sahip olmayacaklardır. Bu da çok önemli bir husustur bu konuda.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.