Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bölgesel asgari ücret tartışması yeniden gündemde | Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: “Bölgesel asgari ücreti firmalar da savunmaya başladı”

Asgari ücret görüşmeleri 11 Aralık’ta başlayacak. Görüşme öncesi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) açıkladığı 12 puanlık enflasyon farkı ve Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (KOSAM) açıkladığı rapor, bölgesel asgari ücret tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Bölgesel asgari ücret konusunu Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Prof. Dr. Murat Şeker ve Dr. Mehmet Şevket Sayılgan değerlendirdi.

TÜİK verilerine göre tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kasım ayında aylık bazda yüzde 3,28 arttı. Yıllık enflasyon ise yüzde 61,36’dan yüzde 61,98’e yükseldi. İTO’nun açıkladığı kasım ayı verilerine göre ise İstanbul’da yıllık enflasyon yüzde 3,79 artarak yüzde 73,89 seviyesine ulaştı. Böylece İstanbul ve Türkiye enflasyonu arasındaki fark, yaklaşık 12 puan oldu.

Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren KOSAM da 6 Aralık’ta bölgesel ve sektörel asgari ücret konularıyla ilgili raporunu paylaştı. KOSAM Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Can Başaran, yayımladığı yazılı açıklamada “Mevcut asgari ücret sisteminde tüm Türkiye’de tek tip uygulama bulunuyor. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksine göre birinci bölge ile altıncı bölgede çalışanlar aynı ücreti aldığı gibi, farklı yetkinliklerde iş yapan çalışanların aynı ücreti almasını da sürdürülebilirlik açısından sağlıklı bulmuyoruz” dedi.

KOSAM, raporda Türkiye’yi altı bölgeye bölüyor ve bu altı bölge için farklı asgari ücretler belirliyor

Ayrıca Milliyet’ten Mithat Yurdakul’un haberine göre bölgesel asgari ücret konusu Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) de gündeminde. TÜSİAD’ın “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Girerken” temasıyla düzenlediği etkinlikte bir iş insanı, bölgesel asgari ücreti, “‘Asgari ücretten 10 kişi alacağım’ desin Hakkari’de binlerce kişi kuyruk olur. İstanbul’da Sultanbeyli’de gidin, ‘Asgari ücretten çalışacak 10 kişi arıyorum’ deyin, bakın bakalım kaç kişi gelecek” diye savundu.

Bir sivil toplum kuruluşu (STK) katılımcısı ise bölgesel asgari ücret uygulanması halinde, işçilerin göç ettikleri yerde “rezil olmayacağını” söyledi. Buna karşın başka bir katılımcı ise bölgesel asgari ücretin bölgeler arası eşitsizliği devam ettirecek bir politika olacağını belirtti.

Asgari ücret görüşmelerinden önce açıklanan veriler ve KOSAM raporuyla birlikte bölgesel asgari ücret tartışmaları da yeniden başladı. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel bölgesel asgari ücret uygulamasına çok uzun yıllardır sıcak baktığını çünkü Türkiye’de bölgeler arasında çok büyük farklar bulunduğunu söyledi.

Bölgesel işsizlik istatistiklerinde her yıl Güneydoğu’dan bir şehrin ilk sırada yer aldığına değinen Gürsel, “Ortalama gelirlerin düşük olduğu ama işsizliğin yüksek olduğu bölgeler de büyük ölçüde örtüşüyor. Biz 2005’ten beri bölge istatistiklerine hakimiz, 18 yıldır hiçbir değişim eğilimi gözükmüyor. Demek ki burada çok ciddi bir yapısal sorun var, biz bu yapısal sorunu görmezden gelerek ülke genelinde asgari ücret belirliyoruz” dedi.

BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel

“Bölgesel asgari ücreti firmalar da savunmaya başladı”

İstanbul’da geçinmek için 11 bin 402 TL’nin yetersiz olduğunu söyleyen Gürsel, insanların bu ücretten çalışmak istemediğini, firmaların da bu ücretten işçi bulamadığını vurguladı:

“Firmalara ‘Bulamıyorsan arttır ücreti’ diyoruz, o zaman da ‘Bunu yapamıyorum çünkü ben rekabet altında çalışıyorum. Benim rakip firmalarım bunu yapmazsa benim maliyetlerim artar. Kaldı ki işe yeni girenleri asgari ücretin üstünde iş aldığım zaman, bütün ücret skalamı gözden geçirmeliyim’ diyor. O zaman bu durum dışarıdan müdahale bekliyor. Bölgesel ücreti firmalar da İstanbul’da savunmaya başladılar.”

İşçilerin 11 bin 402 TL’ye İstanbul’da çalışmak istemediğini söyleyen Gürsel, “Türkiye’nin diğer uç örneklerine baktığınız zaman, oralarda da işsizlik o kadar yüksek ki, asgari ücretten bir firma ilan verdiğinde önünde kuyruk oluyor. Bu zaten bizim ülke genelinde belirlenmiş bir ücretle hareket edemeyeceğimizi gösteriyor” diye konuştu.

“Sendikalar da bu konuda gerçekçi davranmıyor”

Böyle bir politikanın uygulanması halinde bölgelerde kurulacak komisyonların ücret seviyesine karar vermesi gerektiğini belirten Gürsel, “Bunların üzerinde çalışılması lazım ama önce bir kere sorunu kabul etmek lazım. Beş yıllık kalkınma planları komisyonlarında da bu deneyimim oldu, sendikalar asla yanaşmıyorlar, işverenler daha yatkın vaziyette artık. Sendikalar ‘Öyle şey olmaz, Anayasa’ya aykırı’ diyor. Onlar da gerçekçi davranmıyor” dedi.

Bölgesel asgari ücretin göç hareketine de neden olabileceğini dile getiren Gürsel, sözlerini şöyle tamamladı:

“Diyelim ki, önümüzdeki yıl ocak ayında bölgesel asgari ücrete geçtik. İstanbul’da asgari ücret 18 bin TL, Güneydoğu’da 12-13 bin TL oldu. Eğer İstanbul’da asgari ücretten firmalar istedikleri elemanları buluyorsa, istihdam artıyorsa, dolayısıyla işsizlik azalmaya başladıysa o zaman tabii ki başka bölgelerden göç olur, bu kötü bir şey değil. Aksine o bölgelerde de işsiz sayısını azaltıcı etki yapar. Orada da daha makul, o bölgeye özgü, ortalama verimliliğe uygun bir asgari ücret olduğu için bu sefer İstanbul’dan o bölgelere yatırımlar gidebilir. Yakınmasa böyle olur zaten. Hem ortalama gelirdeki büyük farkları, hem de işsizlik oranlarındaki büyük farkları azaltıcı bir dinamik ortaya çıkarmış olur. İstanbul’dan yatırımlar büyük ölçüde Anadolu’ya gitmeye başladığı zaman, çok iyi bir şey. Zaten o zaman İstanbul’a da fazla göç olmayacak.”

“Ulusal ölçekte asgari ücret beraberinde birtakım problemler getiriyor”

İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Şeker, Türkiye’deki bölgeler arası dengesizliğin yaşamın her alanında gözlemlendiğini belirtti ve bu dengesizliğin şehirlerarası yaşam maliyetinin değişmesine neden olduğu söyledi.

Şeker, İstanbul’da maliyetlerin Türkiye’nin zirvesinde olduğunu hatırlattı, “Dolayısıyla aynı işi yapan fakat farklı yaşam maliyetlerine sahip şehirlerde yaşayan işçiler için asgari ücretin ulusal ölçekte belirlenmesi beraberinde birtakım problemler getiriyor” diye konuştu.

Bazı kamu personellerine İstanbul için refah payı verilmesinin gündemde olduğuna değinen Şeker, “Asgari ücret konusunda bölgesel bir çalışmanın en azından sorgulanması, planlanması ve belli bir dönem uygulanarak etki analizi yapılıp sonuçlarına göre politikalar belirlenmesi gerekiyor” dedi.

İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Şeker

Şeker, iş dünyasından bir sivil toplum kuruluşuyla yaptığı toplantıda, yatırımcıların faaliyetlerini arsa fiyatları ve düşük işçi maliyetleri nedeniyle Anadolu’daki illere taşımak istediklerini söylediğini aktardı.

Sadece bölgesel asgari ücret uygulamasıyla yatırımların Anadolu’ya taşınması beklentisinin gerçekçi olmadığını belirten Şeker, şöyle devam etti:

“Bölgesel asgari ücreti, teşvik politikalarıyla, ulaşım ve lojistik projeleriyle ve aynı zamanda işgücü talebi ile arzını doğru yerde buluşturduğunuzda faydalı olacaktır. İşgücü arz-talep dengesini sağlayabilmek için de eğitim kurumlarınızı ona göre planlamanız işverenlerin taleplerini dikkate almanız gerekecektir. Bu noktada meslek lisesi ve teknisyen yetiştiren yüksekokul ve fakülteleri sektöre izdüşümleriyle birlikte kurgulanması önemlidir. Ancak bu şekilde bir kurgu süreci içinde eklemlenirse bölgesel asgari ücret uygulaması işsizliğin azalmasını sağlayabilir.”

“Büyükşehirlerden diğer illere doğru istihdam göçü olabilir”

Şeker, asgari ücretin bölgeler arası göç hareketlerini nasıl etkileyebileceğini ise şöyle değerlendirdi:

“Eğer istihdam politikaları bölgesel düzeyde başarılı uygulanırsa, kimse yüzde 10-20 yüksek gelir amacıyla kendi şehrinden başka bir şehre taşınmak istemez. Sonuçta şu önemli noktayı kaçırmamak gerekiyor. Bölgesel asgari ücret uygulansa da en yüksek ile en düşük arasında farkın yüzde 20’yi geçmemesi gerekiyor. 2019’daki araştırmamızda da beş ölçekli bir yapıda en yüksek asgari ücret tutarı ile en düşük arasında yüzde 20 fark vardı. 13 bin TL geliri olan biri, 15 bin TL gelir elde etmek için kolay kolay şehir değiştirmez.”

Bölgeler arasındaki yüzde 20 farkın işveren açısından önemli olduğuna değinen Şeker, “İşçi göçü değil de istihdam göçünün olması bunun da büyükşehirlerden diğer illere doğru seyretmesi beklenmektedir. Tabii eğer böyle bir uygulamaya geçilirse, birdenbire en kırsal şehrimize yatırımcılar akın etmeyecek. Öncelikle o bölgedeki kilit şehirlere ve büyükşehirlere gidecek, ama zamanla çarpan etkisiyle bu süreç genişleyebilecektir” diye konuştu.

“Bölgesel asgari ücretin yönlendirici etkisi olabilir”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, ekonomist Mehmet Şevket Sayılgan da bölgesel asgari ücret uygulamasından yana olduğunu söyledi ve ülkede farklı şehirlerde farklı ücretlerin uygulanması gerektiğini belirtti. Sayılgan, “Buradaki anlayışım şu: Asgari ücret seviyesinin Doğu ve Güneydoğu’da düşürülmesi değil, İstanbul, Bursa gibi şehirlerde yükseltilmesi” diye konuştu.

Sayılgan, bu şekilde asgari ücretin şirketleri yatırım yaparken yönlendirebileceği veya caydırabileceğini söyledi.

İstanbul’daki kira, gıda ve diğer hizmetlerin Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu hatırlatan Sayılgan, “Hem asgari ücretin bölgesel kalkınmadaki etkisini sağlamak, hem de ülkedeki ekonomik aktivitenin gelir dağılımı seviyesini düzenlemek adına bu tarz bir tercihin doğru olacağına inanıyorum” dedi.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Şevket Sayılgan

Türkiye ekonomisinin öncü sektörlerinin birçoğunun ucuz emek üstüne katma değer yarattığını belirten Sayılgan, bölgesel asgari ücret uygulamasıyla birlikte firmaların kendilerine avantaj tanıyacak bölgelere doğru bir yönelim içerisinde olabileceğini vurguladı.

TL’nin son iki yıldaki değerlenme biçiminin TL enflasyonuna göre düşük kaldığını söyleyen Sayılgan, bunun ihracat pazarlarında etkisinin hissedildiğini ve fiyatlama süreçlerinde sorun yarattığına değindi.

Türkiye’de gelir dağılımının yanında faaliyet süreçlerinde de dengesizlik olduğunu dile getiren Sayılgan, “Türkiye sanayisinin üçte ikisini Marmara Bölgesi’nin oluşturuyor olması zaten bir garabet. Bu garabetin düzeltilebilmesi de öyle bir yılda olacak bir şey değil ama ne zaman başlanacaksa bunun tabii ki bir avantajı olur ve süreçte bu anlamda ileriki yıllarda bizim için önemli bir avantaj yaratır. Çünkü bu konu, hem sosyokültürel sürecimizi hem sosyoekonomik yapımız için düzeltilmesi gereken bir konu” dedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.