Osman Kavala: “Hiçbir Batı ülkesi beni özgürlüğüme kavuşturmak için pazarlığa girmez”

Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen iş insanı Osman Kavala, avukatları aracılığıyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı. Kavala, Gezi davası sürecinden cezaevi günlerine pek çok konuda açıklamalarda bulundu.

Cezaevi günleri: “Hep aynı şeyleri yapmak insanda zamanın hızlı geçtiği duygusu uyandırıyor”

Cezaevindeki günlerini kitap, gazete ve gelen mektupları okuyarak geçirdiğini belirten Osman Kavala, “Televizyon izliyorum, avluda yürüyorum, yukarıda yuvaları olan serçelerle ilgileniyorum. Nedense, hep aynı şeyleri yapmak insanda zamanın hızlı geçtiği duygusu uyandırıyor. Halk TV’yi, Fox TV’deki “Çalar Saat” programını, TRT2’de gösterilen filmleri, konser kayıtlarını, zaman zaman sanat ve edebiyatla ilgili programları izliyorum. Daha çok edebiyat türünde eserleri okuyorum” dedi.

“Türkan Saylan’ın evinin aranması benim için bardağı taşıran damla oldu”

Ergenekon davası sürecine destek verdiği ile ilgili eleştirilere yanıt veren Kavala, Güneydoğu’da faaliyette bulunmuş bazı güvenlik görevlilerinin tutuklanmasının, davanın karanlık ilişkileri aydınlatacağına dair umut duymasına neden olduğunu ve davanın bu yönde derinleştirilmesi gerektiğine dair bir bildiriye kendisinin de imza attığını anlattı.

Kavala, Ergenekon iddianamesinin bu tür ilişkileri, işlenmiş somut suçları araştırmayıp hükümete karşı darbe teşebbüsü iddiasını eksen almasının, gazetecilere, öğretim üyelerine, sivil toplum kuruluşlarında çalışanlara doğru yayılmasının ve Gülenci yayınlar tarafından militanca desteklenmesinin, davanın amacıyla ilgili ciddi şüpheler duymasına yol açtığını dile getirdi.

“Sivil toplum çalışmalarını yakından izlediğim ve derin saygı beslediğim Türkan Saylan’ın evinin aranması benim için bardağı taşıran damla oldu” diyen Kavala, şöyle devam etti: “Hukukçu Haluk İnanıcı ile birlikte kaleme aldığımız, Ergenekon davasındaki hukuksuzluklara dikkat çeken, yapılanı engizisyon uygulamalarına benzeten yazımız Haziran 2009’da Express dergisinde yayımlandı. Balyoz davası başladığında Gülenci yapılaşmanın Emniyet’te olduğu gibi yargıda da etkin olduğu ve kriminal nitelikte faaliyetler yürüttüğüne dair kanaatlerim oluşmuştu. Pınar Doğan ve Dani Rodrik’in yaptığı titiz çalışma sayesinde de iddianamede kullanılan delillerin düzmece olduğunu net bir şekilde anladım, bu durumun tanıdıklarım tarafından da anlaşılması için gayret gösterdim. Dava sonuçlanınca, bunun hukuk normlarına göre yürütülmemiş bir siyasi dava örneği olduğu konusundaki kanaatimi Radikal gazetesinde yayımlanan yazımda ifade ettim. Ergenekon ve Balyoz davaları Gülenci yapılaşmanın yargıda da etkin olduğunu ve burada büyük bir tehlike teşkil ettiğini anlamamı sağladı.

Ergenekon, Balyoz ve Gezi davasının ortak noktaları

Kavala, Gezi davasının Ergenekon ve Balyoz davalarıyla benzerliklerini ise şöyle özetledi: “Temel benzerlik yargının siyaseten sakıncalı görülen kişileri tasfiye etmek, cezalandırmak için kullanılması. Bunun için suç sayılan bir faaliyette bulunmamış, birbirleriyle yakın ilişkisi olmayan, hatta birbirini tanımayan insanların gizli bir örgüt olarak hareket ettikleri, darbeye zemin hazırladıkları, bunun için kaos ortamı yarattıkları gibi keyfi suçlamalar kurgulanıyor. Bu davalarda hukuk normlarına değil, siyasi önceliklere, siyasi mesajlara göre davranılıyor.

“Seçimlere kadar olan süreçte baskıcı politikalar artarak devam edecek”

“Sizce neden Gezi eylemleriyle bir hesaplaşma görüntüsü var?” sorusuna ise Kavala, şu yanıtı verdi: “Gezi protestolarına yüz binlerce kişi katıldı. Bunların katılma nedenleri farklılık göstermiş olsa da özgürlüklerin kısıtlandığına dair endişenin, güvenlik güçlerinin aşırı ve kuralsız güç kullanımına olan tepkinin, protestoların yaygınlaşmasına yol açtığı kabul gören bir gerçeklik.15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşananlar, özellikle de başkanlık sistemi benzer endişelerin artmasına yol açtı. Öyle anlaşılıyor ki seçimlere kadar olan süreçte baskıcı politikalar artarak devam edecek. Böyle bir ortamda Gezi’nin dış güçlerce hükümeti devirmek için sahneye konmuş bir kalkışma olduğu kurgusunun ve bunu teyit eden yargı kararının dış düşman eksenli siyasi söylemi sürdürmek için kullanılacağını tahmin ediyorum. Olayın sadece geçmişle ilgili bir hesaplaşma değil, önümüzdeki dönemde yaşanacaklarla ilgili olduğunu düşünüyorum.

“Soros’un gizli faaliyetler yürüttüğü iddiası komplo teorisi”

BBC Türkçe’nin sorusu üzerine George Soros’un ve onunla bağlantılı kuruluşların Türkiye’deki çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan Kavala, şunları söyledi:

“‘Sorosçuluk’un Türkiye’de esrarengiz bir konuya dönüşmüş olmasında Soros’un ülke aleyhine gizli ve yıkıcı faaliyetler gösterdiğine dair iktidar çevrelerinden gelen iddiaların önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Soros’un Yahudi olması da gizli ve sinsi planlar yürüttüğüne dair söylemlere çekicilik unsuru kazandırıyor. Casuslukla suçlandığım ikinci iddianamede Soros’a bağlı kuruluşların, evrensel kültürü yayarak milli kültürleri yozlaştırdığı ve böylece dünya üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştıkları iddia edilmiş. Bu, malum, Yahudilerle ilgili antisemitist komplo teorilerini akla getiriyor. Ülkemizde Soros’la bağlantılı olan tek kuruluş Açık Toplum Vakfı’ydı. Avrupa Birliği’nin demokratikleşme programlarıyla tamamen örtüşen konularda sivil toplum projelerine destek sağlıyordu. Hangi projelere ne kadar destek sağlamış olduğunu da web sitesinde, yayınlarında kamuya açıklıyordu. Ülkemizde Soros’un bilinenlerin dışında gizli faaliyetler yürütmüş olduğu iddiası ideolojik bakış açısını yansıtan bir komplo teorisi ürünü.

Ülkemizde Açık Toplum Vakfı kurulmadan önce Soros kaynaklı fonlardan sivil toplum kuruluşlarına destek, bir irtibat ofisi aracılığıyla gerçekleştiriliyordu. Beni de projeleri değerlendiren danışma kuruluna davet etmişlerdi. Sonra, destek faaliyetlerinin daha kurumsal ve şeffaf bir niteliğe kavuşması için Türk yasalarına göre bir vakıf kurulmasına karar verildi. Ben de kurucular arasında yer aldım ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. Hiçbir zaman diğer yönetim kurulu üyelerinden farklı bir konumum, yetkim olmadı.”

“Hiçbir Batı ülkesi beni özgürlüğüme kavuşturmak için pazarlığa girmez”

İktidar çevreleri ile Batı arasındaki pazarlıklar kapsamında “rehin” tutulduğunu yolundaki yorumların hatırlatılması üzerine Kavala, “Tutuklanmam ve cezalandırılmam hukuk kuralları çiğnenerek, yasalarla oynanarak gerçekleşmiş olduğu için rehine olarak görülebilirim. Ancak Gezi davasının bu şekilde sonuçlanması bu sürecin iç siyasetle ilgili olduğunu göstermiş oldu Ben Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olduğum için hiçbir Batı ülkesi beni özgürlüğüme kavuşturmak için pazarlığa girmez. Devletlerin yükümlülüğü kendi yurttaşlarının can güvenliğini ve özgür yaşama haklarını güvenceye almaktır, kendi yurttaşlarının haksızlığa uğramaması için pazarlık yapabilirler” yanıtını verdi.

“AİHM kararının, yaptırımlardan bağımsız olarak önemli olduğunu düşünüyorum”

Avrupa Konseyi’nde devam eden süreçle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kavala, şöyle konuştu:

“Gezi davası kararı ile zaten önceki AİHM kararının hiçe sayıldığı, bunu etkisiz hale getirmek için casusluk suçunun kurgulandığı teyit edilmiş oldu. AİHM’in kararın uygulanmadığı yönünde bir değerlendirme yapacağını düşünüyorum. Ancak Avrupa Konseyi’nin yaptırım konusunda nasıl bir karar alacağını tahmin edemem. Ben, hukuksuzlukları ayrıntılı bir biçimde tespit eden AİHM kararının, yaptırımlardan bağımsız olarak, önemli olduğunu düşünüyorum. Bu kararın yargımızdaki sorunların anlaşılması için, yargıda hukuk normlarını savunan savcı ve yargıçlar için önemli olacağına inanıyorum. Maalesef Anayasa Mahkemesi (AYM) benim tutuklanmalarımla ilgili düzeltici işlevini yerine getiremedi. Başkanın ve kıdemli üyelerin çok net ihlal olduğuna dair tespitlerine rağmen.”

“Çıktığımda ne yapacağım düşüncesini kendimden uzak tutuyorum”

Cezaevinden çıktığınızda kamusal olarak ne tür faaliyetlerde bulunmak istiyorsunuz?” sorusuna da yanıt veren Kavala, “Şu anda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldım, Yargıtay ve AYM de kararı onaylarsa özgürlüğüme kavuşmam söz konusu olmayacak. Bu nedenle şimdilik, en azından seçimlere kadar, çıktığımda ne yapacağım düşüncesini kendimden uzak tutuyorum” dedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.