Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 198. haftasında sosyal medyadan açıklama yaptı. 897. haftanın moderatörlüğünü Hasan Ocak’ın yeğeni Dilcan Acer yaptı. Bu haftaki açıklamada 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından idam edilen Veysel Güney için adalet istendi.
“Bunca yıl mezarı başına gidip anamadık bile çünkü amcamın cenazesini bize teslim etmediler”
Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney, “Ben amcamı hiç tanımadım, sadece arkadaşlarının anlattıklarından, fotoğraflardan biliyorum. Bunca yıl mezarı başına gidip amcamı anamadık bile çünkü amcamın cenazesini bize teslim etmediler. Bir Cumartesi Annesi olan Zeynep Güney, ömrü boyunca oğlunun mezarını bulabilmek için mücadele etti fakat ömrü yetmedi. Bir cumartesi annesini yine oğlunun mezarına hasretle ölümle yüzleştirdiler. Amcam ve diğer kayıplar bulunana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Daha sonra Güney ailesinin avukatlarından Ercan Kanar, yargı sürecini anlattı.
897. haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Leman Yurtsever okudu.
“12 Eylül yaşıyor”
“İdam cinayettir, kaybetme insanlık suçu! Veysel Güney’i unutmadık!” diyerek sözlerine başlayan Yurtsever, şöyle devam etti: “Türkiye’de 12 Eylül anayasası, kurumları ve siyasetiyle yaşıyor. Darbecilerin kendinden olmayanı düşman gören zihniyeti; hak ve özgürlükleri hedef alan baskıları ağırlaşarak devam ediyor. Derinleşen hukuksuzluk ve baskı ortamında eleştiri hakkını kullananlar, hak ve özgürlük talep edenler hukuksal güvenceden mahrum bırakılıyor. 897. haftamızda 12 Eylül darbecilerinin idam ettikten sonra bedenini kaybettiği ve bugüne kadar tüm iktidarların değişmeyen tutumu sonucunda mezar yerine ulaşılamayan Veysel Güney dosyası ile kamuoyunun karşısındayız.”
“Veysel Güney’in mezar yeri hâlâ öğrenilemedi”
24 yaşındaki Veysel Güney’in 12 Eylül askeri darbesinin ardından 28 Aralık 1980’de Gaziantep’te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındığını hatılatan Yurtsever, şu bilgileri paylaştı:
“Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’nde yargılandı. Avukat talebi reddedilen Veysel Güney’in savunma hakkı yok sayıldı. İlk duruşması 6 Şubat 1981’de yapıldı ve 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında, suçlamaları ispat edecek deliller olmaksızın idama mahkûm edildi. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkarılarak, 10 Haziran 1981’de Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde idam edildi. Veysel idam edildikten sonra üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla babası Ali Güney’e teslim edildi. 10.06.1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edilen cansız bedeni ise kaybedildi. Veysel’in idamından 25 yıl sonra onun ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk ‘Adaleti Gördünüz mü?’ isimli kitabında Veysel Güney’i suçlayacak delillerinin olmadığını, ayrıca yargılamanın tarafsız ve adil bir biçimde yapıldığına dair kuşkuları olduğunu açıkladı. Ailesi ve arkadaşları yıllarca Veysel’in mezarını bulmak için mücadele etti. Bütün mercilere başvurular yapıldı, kampanyalar yürütüldü ve hukuk mücadelesi verildi. Milletvekilleri soru önergeleri ile konuyu defalarca Meclis’in gündemine taşıdı. Ancak Veysel’in mezar yeri hâlâ öğrenilemedi.“
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç”
2006 yılında Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nün 9 Haziran 1981 gününe ait son kaydında “hüviyeti meçhul” bir kişinin “asılarak idam edildiği” ve 105341 numaralı mezara gömüldüğü bilgisine ulaşıldığına dikkat çeken Yurtsever, sözlerini şöyle tamamladı: “Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile söz konusu mezar açıldı. Mezardan alınan kemik numuneleri Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Biyoloji İhtisas Dairesi tarafından yapılan kimliklendirme çalışmasında, numuneler ile anne Zeynep ve baba Ali Güney arasında kan bağı kurulamadığı yönünde bir rapor hazırlandı. Kamuoyunda ve Güney ailesinde bu raporun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı veya Adli Tıp’a gönderilen numunelerin doğru olup olmadığı yönünde derin kuşkular oluştu. Kaybedilişinin 41. yılında bir kez daha tekrarlıyoruz: Veysel Güney’in idamı ve bedeninin kaybedilmesi insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabi değildir. Adli makamları; etkili bir soruşturma ve kovuşturma yaparak, Veysel Güney’in idamı ve kaybedilmesi ile ilgili karar alma ve uygulama mekanizmalarında yer almış tüm devlet görevlilerinin cezalandırılmasını sağlayacak hukuki bir süreci başlatmaya çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Veysel Güney için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 198 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”