Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hapisteki Rus muhâlif İlya Yaşin: “Halktaki hoşnutsuzluğun ilk belirtileri şimdiden bâriz”

Aleksey Navalni’nin 39 yaşındaki yol arkadaşı Yaşin, demokratik muhâlefetin yurtdışına kaçmamış ender liderlerinden. Yaşin’in Le Monde gazetesinin sorularını kendisine ileten avukatları aracılığıyla verdiği cevaplar.

39 yaşındaki İlya Yaşin demokratik muhâlefetin ülkeden kaçmamış ender liderlerinden. Ukrayna’daki savaşa karşı çıktıktan sonra, Haziran ayı sonunda Moskova’da, uydurulmuş gerekçelerle sorguya alındı. 8 Ağustos Pazartesi günü, Moskova Mahkemesi –daha önce mahkûm edilip hapse atılan– Aleksey Navalni ve 2015’te katledilen Boris Nemtsov’un bu yol arkadaşının, dâvâsı boyunca tutukluluğunun sürmesine karar verdi. Artık on beş yıla varabilecek bir cezâ alma riskiyle karşı karşıya. Kadın savcı, “Yaşin’in savaşa karşı düşüncelerinin popülerleşmemesi için” kapalı oturum yapılmasını talep etti. Oturuma video bağlantısıyla cezâevinden katılan Yaşin, mahkeme karârının açıklandığı sırada, üzerinde “Savaşa hayır!” yazılı bir pankart gösterdi. Le Monde gazetesinin ona avukatları aracılığıyla ulaştırdığı soruları cevaplıyor bugün.

İlya Yaşin, Moskova Adliyesi’nde bir oturumda, 13 Temmuz 2022.
  • Hapse atılma riskiyle karşı karşıya olduğunuzu biliyordunuz. Kişisel güvenliğiniz, sağlığınız ve yakınlarınız için ne gibi önlemler aldınız?

Mânen hazırdım. Böyle bir durumda kendini dürüstçe sorgulamak çok önemli: İnandıklarım için hapse girmeye hazır mıyım? Sizi neyin beklediği konusunda belirgin bir fikriniz olması gerek; yanılsamaya kapılmamak ve kafanızda şüphe olmaması lâzım. Hapishâneleri ve kampları yaşamış olan Sovyet muhâlif Vladimir Bukovski bir gün bunu bana şöyle îzah etmişti: “Şâyet kendi irâdenle bu korkuyu ortadan kaldırmayı becerirsen, sistem için neredeyse dokunulmaz olursun artık.”

Rusya’daki mahpusların çoğuna nazaran benim durumumun daha kolay olduğunun bilincindeyim. Öncelikle, doğrunun benim tarafımda olduğuna içtenlikle inanıyorum – ve bana kuvvet veriyor bu. İkinci olarak, tutuklanmak benim için bir sürpriz olmadı. Psikolojik durumum sağlam, önceden dişlerimi yaptırdım ve sağlığımı kontrol ettirdim. Ayrıca âilemden, dostlarımdan ve toplumdan büyük bir destek hissediyorum. Her gün hücreme muazzam miktarda mektup geliyor, binlerce mektup oldu bile. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey görmemiş olan cezâevi yetkilileri için bir şok bu. Bu destek benim için çok cesâret verici.

  • Cezâevi koşulları nasıl?

İlk iki hafta boyunca psikolojik baskıya mâruz kalmam için tek kişilik hücrede tutuldum. Açık söylemek gerekirse, bir işe yaramadı: Sâkin sâkin okuyordum, çok yazıyordum ve entelektüel bir çalışmaya dalmayı deniyordum. Sonra, idâre beni ortak bir koğuşa aktardı. Mahpuslardan biri, duygusal sağlamlığımı test etmek maksadıyla derhal bana suçlular hiyerarşisindeki yerimi göstermeye kalkıştı. Fakat diğer koğuş arkadaşları beni çabuk tanıdılar ve saygı gösterdiler. Sonunda iyi bir kabul gördüm.

Rus hapishânelerinin işleyişi hakkında hayli kesin bir fikrim vardı. Daha önce çok sayıda kısa süreli girişlerim olmuştu, dolayısıyla hızlı intibak ettim

Rus hapishânelerinin işleyişi hakkında hayli kesin bir fikrim vardı. Daha önce çok sayıda kısa süreli girişlerim olmuştu, dolayısıyla hızlı intibak ettim. İşin karmaşık tarafı, koğuşların her zaman alabildiğine dolu olması. Yeni gelenlerin somyaları olmuyor, döşeklerini yere sermek zorundalar. Rus hapishânelerinde sık görülen bir durum bu. Koğuş arkadaşlarımın çoğu, devletin yolsuzluk yaptıklarından kuşkulandığı iş adamları. Bu konuda da, bilinen bir uygulama söz konusu. Burada, siyâsî mahpuslar çoğu zaman “ekonomik” mahpuslarla birlikte tutuluyorlar.

  • Adlî ve polisiye tâcizleriyle yetkililer, sürgüne gitmenizi telkin ettiler size. Neden?

Rus yetkililerin siyâsî mahpusları hapishâneden ziyâde yurtdışında görmeyi tercih ettiklerine hiç kuşku yok. Bu anlamda, Putin Sovyet seleflerinden daha kurnaz. SSCB’de sınırlar bir demirperdeyle kapatılır ve muhâliflerin yurtdışına çıkmasına izin verilmezdi. Bugün ise Kremlin, aksine, muhâlefeti ülkeden gitmeye itiyor ve kamuya mâl olmuş şahsiyetlerin tutuklanmasına en son çâre olarak başvuruyor. Başkanı en çok eleştirenlerin neredeyse hepsi göç etme imkânı buldular. En sertleri, ülkeden gitmeyi ilkesel olarak reddedenler ise hapse atıldılar.

Görünen o ki Kremlin, yurtdışına giden muhâliflerin saygınlık kaybına uğramalarına ve bunun siyâsî başarısızlıklarının belirtisi gibi algılanmasına güveniyor. İktidar özellikle muhâlefetten sorumluların hapsedilmelerinin akabinde kahraman gibi görülmelerinin önüne geçmek istiyor. Devlet propagandası, Navalni’nin Nelson Mandela’yla karşılaştırılmasından hiç hazzetmedi. Putin kamuoyuna muhâliflerin ideolojisinin olmadığını; bunların sâdece, ilk tehlikede vatanlarını yüzüstü bırakarak “efendileri”nin kucağına kaçan Batı ajanları ve kuklaları olduğunu göstermek istiyor.

  • Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesindeki hedefi ne? SSCB’yi yeniden oluşturmak mı?

Putin’in saldırganlık politikasına rağmen, SSCB’nin yeniden onarılabileceğine cidden inandığını zannetmiyorum. Baş hedefi, Batılı koalisyonu yeni bir dünya düzeni için pazarlığa zorlamak. Savaştan birkaç ay önce, Aralık’ta, Kremlin ABD’ye ve Avrupa’ya aynı sözleşmeyi önerdi: Bize NATO’nun yayılmayacağı garantisini verin ve gezegen üzerindeki nüfuz alanlarını bölüşelim. Putin Batı’yla eşit bir ortak olarak tanınmak için dövüşüyor. Sorun şu ki şiddete başvuruyor ve insan yaşamlarını esirgemeyip işi nükleer şantaja kadar vardırıyor. Ekonomik kapasitesini ve ordusunun gücünü ise çok abartmış.

Putin Batı’yla eşit bir ortak olarak tanınmak için dövüşüyor

Genel olarak Putin’in saldırganlığının nedenlerini psikolojisinde aramak gerek gibi geliyor bana. 2000’de inanılmaz bir tesâdüf sonucunda başkan oldu [Az tanınan biriyken Boris Yeltsin’in yerine geldi]. Ama en derinindeki o “ballı” çıkmış olma kompleksinden kurtulmayı asla beceremedi. Psikologlar bunu “sahtekâr sendromu/kompleksi” diye adlandırıyorlar. Diğer dünya liderlerinden saygı görmeye ve onlar tarafından tanınmaya bunun için o kadar çok ihtiyaç duyuyor.

  • Ukrayna’ya karşı başlatılan savaştan Ruslar kolektif olarak sorumlular mı?

Şahsen benim vicdânım rahat. 2014’te, silâhların ilk kullanılmasıyla berâber [Moskova’nın yasadışı desteğiyle Ukrayna’nın doğusunda, Donbass’taki Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından yürütülen savaşta], Putin’in saldırganlığına karşı kamuoyuna açıklama yapmıştım. Moskova’da Rusya ve Ukrayna bayraklarının altında binlerce kişinin katıldığı savaş karşıtı gösterinin düzenleyicilerinden biriydim. Boris Nemtsov katledildiği zaman, onun son eserini bitirmeyi başardım: Donbass’taki savaş suçları üzerine bir rapordu bu (“Putin ve Savaş”). 2022’deki büyük savaş başladıktan sonra da sessiz kalmadım — ki bu da özgürlüğüme mâl oldu.

Kolektif sorumluluk kavramı şâibeli ve riyâkâr geliyor bana. Şâyet herkes sorumluysa, gerçekten savaşı başlatmış olanların kişisel sorumluluğunu ortadan kaldırır bu. Bu kavram Putin’e, Şoygu’ya [Savunma Bakanı] ve Patruşev’e [Güvenlik Konseyi Müsteşarı], kalkan olarak kullandıkları Rus halkının arkasına saklanma imkânı sağlıyor. Gerçek şu ki halkım Kremlin’in politikasına kurban edilmektedir. Bir kısmı propagandayla aldatıldı, kimileri korkutuldu, artakalanlar da bastırıldı. Halkım kötü değildir.

  • Duma’nın başkanı Viyaçeslav Volodin kısa süre önce, savaş hâlindeyken vatanlarından kaçanları hâinler diye niteledi. Sürgüne gitmeyi seçmiş olan Rus şahsiyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Volodin asıl hâinleri iktidardaki meslektaşları arasında arasın. Benim bakış açıma göre, Rusya’yı bu kanlı mâcerâya sürükleyip tecrit etmek ve ulusal ekonominin altını oymak en büyük ihânettir. Savaş başlayınca riske girmek istemeyip ülkeden ayrılanlara gelince, insânî mânâda onlara sempati duyuyorum. Rusya’da kalarak kamuoyu önünde bir Putin muhâlifi olmak çok tehlikeli bir iş.

  • Yurtdışından Rus kamuoyunun durumu hakkında bir fikir sâhibi olmak çok zor. Halk arasında savaşa destek hangi düzeyde?

Ancak öznel izlenimlerimi paylaşabilirim. Savaşın ilk aylarında Moskova’da yaşıyordum. Sık sık insanlar beni tanıyorlardı ve her gün onlarca Moskovalı’yla konuşuyordum. Şaşıracaksınız: Bana karşı tek bir lâf işitmedim onlardan. Aksine, savaş karşıtı tavrımdan dolayı bana teşekkür ediyorlardı ve kan dökülmesini durdurmak için ne yapmak gerektiğini soruyorlardı bana.

2014’te Putin Kırım’ı aldığı zaman savaş halk arasında tasvip görüyor gibiydi. Çok sayıda arabanın üzerinde hükûmete destek sloganları yazılı afişler asılıydı; insanlar balkonlarından bayraklar ve afişler sallandırıyordu. Hakîkî bir kamusal coşkuya benziyordu bu. Oysa bugün Moskova’da buna benzer hiçbir şey görülmüyor. “Özel harekât”ın simgeleri görünür durumdalar; ama özellikle idârî binâlarda ve polis arabalarında. Yurttaşlar arasında coşku görmedim. Sâdece kaygı, usanç ve gelecek belirsizliği var.

  • Hedefiniz Vladimir Putin’in gayrimeşrûluğunu kanıtlamak. Bugün iktidarda kırılganlaşma belirtileri görülebiliyor mu ?

Halktaki hoşnutsuzluğun belirtileri şimdiden bâriz. Evet, sosyologlar başkanı onaylayanların oranının yüksek olduğunu aktarıyorlar. Fakat kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını dikkatle incelerseniz, nüanslar beliriyor. Meselâ kamu enstitüsü VTsIOM’un yayınladığı bir yoklamanın sonucuna göre, 18-24 yaş arasındaki Ruslar’ın % 55’i ve 25-34 yaş arasındakilerin %45’i askerî harekât ve dolayısıyla Putin hakkında olumsuz görüş beyan ediyorlar. Bugün bütün yoklamaları yorumlarken korku etkeni hesâba katılmalı. Devlet açık açık yurttaşları korkutuyor. Tanımadığınız birine savaşa karşı olduğunuzu îtiraf etmek için cesâret gerek. Bu korkuya rağmen, gençlerin çoğunluğu Putin’in Ukrayna’ya saldırısını desteklemiyor. Kremlin’in sosyologları bile bunu teyit ediyorlar.

  • Ukrayna’da, şedit bir baskı karşısında muhâlefetlerinin şiddet karşıtı bir stratejiyle yetinmeleri yüzünden Rusya ve Belarus rejimlerinin ayakta kalmayı başardıklarını düşünen çok kişi var. Rus muhâlefetinin demokratik bir siyâsî sistemi oturtma mücâdelesinde yeterince kararlılık gösteremediğini düşünüyor musunuz?

Aksine, şiddete başvurmak muhâlefet için devâsâ bir hatâ olurdu. Putin’in bizden beklediği tam da buydu; bizi Kremlin’e karşı bir saldırıya geçerek iktidârı ele geçirmeye kalkışan yağmacılar ve aşırılıkçılar olarak göstermek ona büyük avantaj sağlardı. Bu tuzağa düşmüş olsaydık, muhâlefet halkın gözünde saygınlığını yitirirdi. Zor kullanmakta tereddüt etmeyen yetkililer karşısındaki ahlâkî üstünlüğümüzden yoksun bırakırdı bu bizi. Ayrıca, başarısızlığa da uğrardı; zîra Putin’in baskı aygıtı güçlü ve her tür protestoyu kana boğmaya hazır.

  • Batılı yöneticilerden bahsederken Putin’in karşısında kararlı bir duruş göstermediklerini söylediniz. Ukrayna ise canıyla, dişiyle direniyor. Rus muhâlefeti için bir örnek değil mi bu?

Gerçekten de Ukrayna, egemenliğini ve topraklarını savunmak için büyük bir azim gösteriyor. Ama sekiz yıldır dışarıdan gelecek bir saldırıya karşı hazırlık yapan düzenli bir ordusu olduğunu unutmayın. Batılı müttefikleri modern silâhlar gönderiyorlar. Uygar dünyanın neredeyse tamâmının siyâsî desteği var. Aynı zamanda, Ukraynalılar Putin’in taarruzunun önünü almakta zorlanıyorlar ve şehirlerinin bâzılarını terk etmek zorunda kaldılar.

Rusya’daki muhâlifler fizîkî direniş göstermeye cüret etseler neye güvenebilirler? Putin, hedeflerine ulaşmak için Ukraynalılar’ın yaşamlarını esirgemiyor. Kendi yurttaşlarının canlarını esirgeyeceğini ve ateş açma emri vermeyeceğini mi zannediyorsunuz? Rusya’da şiddet içermeyen direnişin alternatifi olmadığını düşünüyorum. Hâlihazırdaki yönetimin aksine, bizim barışçıl bir kuvvet olduğumuzu, insan hayatlarını koruduğumuzu ve iç savaştan kaçınmayı denediğimizi herkes anlamalı. Sağlam bir direniş ille de şiddetle eşanlamlı değildir.

  • Siyâsî filozof Grigori Yudin gibi siz de Batılı elitlerin bir kısmının Putin rejiminin kuvvetlenmesine, dolayısıyla hâlihazırdaki duruma katkıda bulunduğunu düşünüyor musunuz? Batı’nın bu işte bir sorumluluk payı var mı?

Putin demokratik değerlere inanmıyor. Kinizmin tecessümü o. Dünya sahnesindeki her sorunun çözülebileceğine, her şeyin bir fiyatı olduğuna kanaat getirmiş. Kârlı bir petrol arzı karşılığında Arap ülkelerindeki bâriz insan hakları ihlâllerine gözlerini kapatan birçok Batılı yöneticinin örnekleri var kafasında. Dolayısıyla, “Madem Araplar bunu yapabiliyor, Ruslar neden yapmasın?” diye düşünüyor.

Ukrayna bu savaşı atlatmalı ve günümüzdeki oligarşiye ve çürümüşlüğe yer olmayan, Avrupa tarzında bir modern devlet kurmalı

Kremlin muayyen sayıda Batılı politikacıyı rüşvetle satın aldı. Bâzıları seçim kampanyaları için Rus yapılarından para aldılar. Bâzıları Putin’in özel servisleri tarafından toplanan suçlayıcı bilgilerin yardımıyla rakipleri îtibarsızlaştırılarak yardım gördüler. Kimileri de Putin’in çıkarlarına hizmet ettiler ve bunun karşılığında büyük bir Rus kamu şirketinin idâre heyetine alındılar.

  • Bugün Batı, Rus sivil toplumuna otoriterlik çukurundan çıkmakta yardım edebilir mi?

Batı, isâbetli bir yardım gelmeksizin parçalanma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Ukrayna’ya destek vermeye odaklanmalı. Ukrayna bu savaşı atlatmalı ve günümüzdeki oligarşiye ve çürümüşlüğe yer olmayan, Avrupa tarzında bir modern devlet kurmalı. Yıllardan beri propagandayla Ukrayna korkunç bir kötü örnek olarak sunuluyor Rusya’da. Şâyet Ukrayna bir demokrasi vitrini hâline gelirse, Rus sivil toplumuna büyük yardımı olur bunun.

Ülkemizin geleceği sâdece bizim elimizde. Bizi ne Batı, ne Doğu, ne de başka bir kimse kurtarabilir. Bunun çıkışsız bir yol olduğunu sonunda anlayarak otoriterlik çukurundan kendi kendimize çıkmalıyız.

Rus savcılığı, muhâlif İlya Yaşin’in 9 yıl hapis cezâsına çarptırılmasını istedi. Ukrayna’ya Rus saldırısını kınadığı için hâlen yargılanan, Kremlin’in gedikli eleştirmeni İlya Yaşin’in destekçilerinin sosyal medya üzerinden bildirdiğine göre, Rus savcılığı 5 Kasım Pazartesi günü, tutuklu olan bu muhâlife 9 yıl hapis cezâsı verilmesini istedi. Haziran ayında tutuklanan Yaşin, Rus ordusunun Ukrayna’da yaptıkları hakkında, “nefreti körüklemek amacıyla asılsız haberler yaymak”la suçlanıyor – bu suçun cezâsı Rusya’da 10 yıla kadar çıkabiliyor.

Derleyen: Emmanuel Grynszpan

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.