Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bartın maden faciası | Patlamanın yaşandığı kottan yaralı kurtulan işçi Sezgin Çelen Medyascope’a konuştu: “Yanımdaki iki arkadaşımla birbirimize tutunarak kurtulduk, bayılsaydık biz de ölmüştük”

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında 14 Ekim Cuma günü akşam 18.15 civarında meydana gelen patlamada 41 işçi hayatını kaybetti, 11 işçi ise yaralandı. Patlamanın yaşandığı -300 kotundan yaralı kurtarılan maden işçisi Sezgin Çelen, Medyascope‘a konuştu. 

14 senedir maden işçisi olarak çalışan Sezgin Çelen, olay günü patlamanın yaşandığı -300 kotunda bulunuyordu. Beş gün boyunca hastanede tedavi gören Çelen’in vücudunda patlamanın etkisiyle yaralar ve çürükler oluştu. 15.45’te maden ocağına girdiklerini söyleyen Çelen, “Telesiyejle -300 kotuna indik. Arkadaşlarımızla sohbet ettik, ‘Hayırlı işler’ dedik ve çalışma yerlerimize dağıldık. Bizim ekip ben, Tanju Korkmaz ve Kemal Berberoğlu’ndan oluşuyordu” dedi.

“Bayılsaydık biz de ölmüştük”

Patlama anında şok geçirdiğini anlatan Çelen şöyle devam etti: “İlk önce yoğun bir sıcaklık geldi. Çok kuvvetli bir rüzgar sesi duyduk. Hemen ardından patlama oldu. Ondan sonra nereye çarptım, nereye fırladım kestiremedim bir süre. Arkadaşım Tanju bizden biraz geriye savrulmuş. 8-10 metre savrulmuşuz. Allah’tan bayılıp kalmamışız. Bayılsaydık biz de ölmüştük. Her yer toz dumandı, cehennem gibiydi. Göz gözü görmüyordu. Yanımdaki iki arkadaşla güç bela birbirimize tutunduk. Bant boyu dediğimiz temiz havanın olduğu yere düşe kalka kendimizi attık. Panikle ne yapmamız gerektiğini konuşurken, bir yandan da dualar ettik. -250 kotta bulunan 4 numaralı bandın oraya ulaştık. Oraya motorcu dediğimiz arkadaşlar geldi. Sonrasında kafesle dışarı çıktık.”

“Aşağıda kalan arkadaşlarımın sesini duymadım” 

Patlamada ölen işçilerden biri de Mehmet Bulut’tu. Bulut’u çok iyi tanıdığını söyleyen Çelen, “Yeni dükkan açmışlardı. Hayırlı olsun falan demiştim. Uzun uzun sohbet etmiştik. Mehmet’e çok yazık oldu” dedi.

Çelen, kendisinin nasıl kurtulduğunu ise şu cümlelerle anlattı: “Aşağıda kalan arkadaşlarımın sesini hiç duymadım. Patlamanın yaşandığı anda bizim bulunduğumuz yerde su perdeleri vardı. Bizi kurtaran o su perdeleri oldu. Her bir torbanın içinde 20-25 litre su var. 40-50 tane torba tavanda demiri asılı bir şekilde duruyordu. Patlamanın yarattığı basınçla ve sıcaklıkla bu torbalar patlıyor ve su indirip perde oluşturuyor. Bu perde duvar görevi görüyor ve yangının ilerlemesini durduruyor. Onlar olmasaydı biz de ölmüş olurduk.”

Olaydan sonra kameralara konuşan işçi yakınlarından bazıları, ocakta bir süredir gaz kokusu olduğunu iddia etmişti. Sezgin Çelen, bu iddialarla ilgili “Gaz kokusunu alan kişi ya oracıkta bayılır ya da affedersiniz büyük abdestini bile tutamaz. Gazı içine çekmiş olsa direkt düşer. Benim bir defa başıma geldi. Affedersin öyle tuvaletini tutma şansın yok. Sersemletir, bayıltır. Şunu da söylemem lazım tabii ben görevim gereği bunu söylemiş olan arkadaşların bulunduğu yerde değildim” dedi.

“Bizim donanımlarımız tamdı”

Gaz sensörlerinin yeterli olup olmadığıyla ilgili soruya cevap veren Çelen, şöyle konuştu:

“-300 kotunda gaz sensörü varmış. Bacadan lağım atıldığı zaman pos savuruyor. Tabii sensöre zarar verir bu. Yani o sensörü çok yakına koyma şansı da yok. Yakına koysan her seferinde o cihazı değiştirmen gerekir. Bacanın girişinde sensör var, ana yollarda var. Pis havanın çıktığı yerde de var. Sensörlerin olay anında çalışıp çalışmadığı konusunda bir şey diyemem. Bana sorarsan illaki çalışmıştır. Dışarıdaki insanla madendeki insan arasında iletişim konusunda bir sıkıntı da yok. Nerede olursak olalım telsizle konuşabiliyoruz. Ama şu da var; tehlike anında, mesela gaz yüzde 1,5’e çıktığında elektrik devre kesiciler sayesinde kesiliyor. Elektrik kesilince o aletler (sensör) çalışmıyor tabii. Büyük ihtimalle böyle olmuş olabilir. Net bilgim de yok, yalan yanlış bir şey de söylemeyeyim. Devre kesici önemli tabii.

Öyle bir anda elektrik kesilmezse daha büyük sorunlar ortaya çıkabilir. Yangını körükleyebilir. Ayrıca bizim yanımızda ‘vakvak’ dediğimiz aletler var. Bu alet de gaz sensörü. Bacada çalışacak arkadaşlar mutlaka yanına alır bunu. Çalışan arkadaş, çalıştığı yerde havanın gelmediği bir yere vakvakı asar. Gazla ilgili bir sorun varsa vakvak öter. Siren gibidir, kırmızı ışığı da var. Sesi duymazsan ışığı görürsün. Hem vakvak elektriğe bağlı bir şey de değil, şarjlı bir alet. O aletler çalışmadı mı bilemiyorum. Ben de bunu çözemiyorum.”

Okuyun | Bir maden, 41 işçi, derin sessizlik: Amasra’da neler oldu?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.