Kılıçdaroğlu Medyascope’un sorularını yanıtladı: “Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Bu sorumluluk, yeniden inşa sürecidir”

Hıdır Göktaş – Cansu Timur

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti olarak “yarın seçim olacakmış gibi çalıştıklarını” vurgulayarak, “Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Bu sorumluluk, yeniden inşa sürecidir” dedi. AKP iktidarından sonra Türkiye’yi yönetecek kadrolara sahip olduklarını, kamuda ve üniversitelerde donanımlı insanlar olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın yol haritası ve program üzerinde çalıştığını belirterek bu çalışmanın yılbaşına kadar açıklanabileceğini söyledi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen salı günü yapılan grup toplantısının ardından yollara düştü. Önce Malatya, bir gün sonra Tokat ve iki gündür de Sivas’ın ilçelerinde halka açık toplantılar yaptı ve kanaat önderleriyle buluştu. Dün (22 Ekim) de Sivas’taki 13. Belediye Başkanları Çalıştayı’na katıldı. Kemal Kılıçdaroğlu, bu kadar yoğun tempo arasında, belediye başkanları toplantısına ara verildiğinde Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş ve Medyascope muhabiri Cansu Timur’un sorularını yanıtladı. 

Yoğun temposu sırasında getirilen yemeği bile tam olarak yiyemeyen Kılıçdaroğlu, çorbasından birkaç kaşık almıştı ve yemek bitene kadar bekleyeceğimizi belirtmemize karşın, “Sorun, sorun ben alışkınım, hep böyle oluyor” dedi. Basından sorumlu danışmanı, İstanbul Milletvekili Tuncay Özkan ise “Sayın genel başkan az yiyerek dinç ve dinamik kalıyor” diye espri yaptı. 

Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var

Altılı Masa çalışmalarının tamamlanacağı süre için “iki-iki buçuk ay” diyen Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın ikinci tur ikinci toplantısının 6 Kasım’da mı yoksa 13 Kasım’da mı yapılacağı sorusuna ise toplantı zamanının DEVA Partisi tarafından belirleneceği yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu’nun Medyascope’un sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Geçmişten bugüne baktığımızda, CHP’nin aktif saha çalışması yürüttüğüne tanık oluyoruz. Bu saha çalışmasının temel amacı nedir, partiyi ya da partiye destek veren kitleleri nereye taşımaya çalışıyorsunuz? 

Kılıçdaroğlu: Yarın seçim kararı alınacakmış gibi çalışıyoruz. Sadece genel başkanlar değil, genel başkan yardımcıları, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, il ve ilçe başkanlarımız çalışıyor. Bir seferberlik ilan ettik. Türkiye yeni bir yüzyıla girerken tarihinin en ciddi sorunlarından biriyle karşı karşıya. İç politika, dış politika, ahlaki yapılardaki bozulma, üniversitelerin üniversite olmaktan çıkması, bilim insanlarının tasfiye edilmesi gibi bugüne kadar hiç yaşamadığımız sorunların yaşandığını, 100 yıldır inşa etmeye çalıştığımız yapıların yerle bir edildiğini gördük. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Bu sorumluluk, yeniden inşa sürecidir. Yeniden inşa sürecini, demokrasi içinde ama tüm düşüncelere saygı göstererek yapmamız gerekir. O nedenle Altılı Masa son derece değerli. Farklı görüşte partiler bir araya geldik ve yeniden inşa ediyoruz. Sadece CHP olarak biz çalışmıyoruz. Altılı Masa’yı oluşturan partilerin sayın genel başkanları ve örgütleri de çalışıyor. Herkes elinden gelen çabayı gösteriyor. Temel hedef, Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak. Yeni bir yüzyılda bilim ve ekonomiyi yan yana getirebilirsek, teknoloji ile bunu donatabilirsek, Türkiye hem bölgesinde hem dünyada söz sahibi olabilecek. Aksi halde katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarı haline dönüşebilir. Şu an Türkiye bu tehlike ile karşı karşıya. 

“Her alanda nitelikli, yetişmiş elemanlarımız, insanlarımız var”

Geçmiş dönemde siyasi aktörler değişirdi. Türkiye’yi yöneten kadrolarda liyakat önemliydi. Son 20 yıldır AKP yönetiyor. AKP bürokrasisini her yere yaydı. Bu yüzden bir devlet mekanizması gerekiyor. Bürokraside böyle bir donanım, birikim kaldı mı, sizin ülkeyi yönetebilecek kadronuz var mı, hazır mı?

Kılıçdaroğlu: 27 buçuk yıl kamuda, bürokraside çalışan biri olarak ifade edeyim. Sonrasında siyasete atıldım. Şu anda bürokraside son derece birikimli, deneyimli insanlar var fakat bu insanlar bir kenara atılmışlar ve bekliyorlar. Örneğin Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Burada çok deneyimli, birikimli bürokratlar vardı. Maliye Teftiş Kurumu, Hesap Uzmanları Kurulu kapatıldı. Burada çok birikimli, deneyimli insanlar bekliyorlar bir yerde. Adalet mekanizmasını kör topal da olsa kısmen ayakta tutmaya çalışan yargıçlarımız var. Üniversitelerde dünya çapında bilimsel araştırma yapan hocalarımız var, bunlar küstürüldü, bir kısmı yurtdışına gitti. Yurtdışında çalışma imkanı buldular. Her alanda nitelikli, yetişmiş elemanlarımız, insanlarımız var. Bu insanların çalışabilecekleri ortamı sağlamamız lazım. Bunu sağlayacağız. Çok sayıda birikimli insanımız var. Merkez Bankası başkanlığını yapabilecek en az 10-20 kişi bulabilirsiniz, nitelikli ve yetişmiş. İçerde ve dışarıda finans çevrelerine güven veren insan bulabilirsiniz. 

Yeni düzenlemeye göre cumhurbaşkanı, bakanlar görevden ayrıldığında, onlarla gelen bürokratlar da ayrılacak. Cumhurbaşkanlığında, bakanlıklarda en az binin üzerinde bir ayrılma olacak, bunun kısa sürede atanması ve doldurulması gerekiyor. Altılı Masa olarak bunun çalışmalarını yapıyor musunuz? Bu noktada hangi aşamadasınız, isimlendirmeye geldi mi sıra?

Kılıçdaroğlu: Önce bir hükümet programını hazırlamamız lazım. Neyi, nasıl yapacağımızı belirlememiz lazım. Eğitim, sağlık, sosyal politikalar, adalet, dış politika, bilim, teknoloji, sosyal politikalar, tarım, sanayi, bilim ve teknolojide neyi yapacağımızı belirlememiz lazım. Şu anda bunun kararı alındı ve çalışılıyor. Her parti ayrı ayrı çalışıyor. Her parti kendi politikasını bir şekliyle çalışmanın içine koyacak. Sonra altı partinin kurmayları bir araya gelerek bunu tekleştirecekler. Bu bizim için son derece önemli bir adım. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi kamuoyuna açıkladıktan sonra ikinci büyük adım bu olacak. 

Geç kalmış olmuyor musunuz?

Kılıçdaroğlu: Hiç geç kalmış olmuyoruz, niye geç kalsın? Önemli olan ilkeler üzerinde anlaşmak, neyi, nasıl yapacağımızı ortaya koymak, hangi kurumlarla yola çıkacağımızı belirlemek. Bunlar belirlendikten sonra ortak söylem dediğimiz deyim anlam kazanacak. Ne yapacağımızı o zaman tüm genel başkanlar aynı şeyi söyleyecek. 

Macaristan örneğinin yaşanmaması için mi bunları yapıyorsunuz?

Kılıçdaroğlu: Macaristan örneği ile bizim hiçbir ilgimiz yok. Burada farklı yanıtlar verilmeyecek. Her birimiz aynı şeyi söyleyeceğiz, Cumhurbaşkanı adayımız da aynı şeyi söyleyecek. Ortak dil geliştirmeden kalkıp halka doğrudan bir şeyler söylemeniz mümkün değil. Bunun üzerinden çalışıyoruz. 

Cumhurbaşkanı adayını masa dışından belirleyecek olursanız…

Kılıçdaroğlu: Kim olursa olsun söylem birliği. Programımız bu. Herkes bu programa uygun hareket edecek. Altı lider kimi belirlediyse o çerçevede hareket edilecek. 

Sandık güvenliği: “Elektrik kesildiyse sandığın üzerinde oturacaksınız”

En çok üzerinde durduğunuz şeylerden biri sandık güvenliği. Bunun güvenliğini gerçekten sağlayabilecek bir altyapı oluşturuldu mu?

Kılıçdaroğlu: Dijital olarak bu altyapı bizde zaten vardı. 1998 yılından son seçimlere kadar kim hangi sandıkta oy kullandı bunları biliyoruz zaten. İlk kez oy kullanacakları, kim nerede hangi adreste oturuyor, onu da gayet iyi biliyoruz. Belli aralıklarla YSK’dan listeler geliyor. O listeleri gözden geçiriyoruz, hatalar varsa YSK’ya bildiriyoruz, bizim gönderdiğimiz tüm verilerin doğru olduğunu artık onlar da biliyor. Hemen buluruz, hile hurda… Hiç kimsenin bu konuda endişesi olmasın. Bu bilgilere sahip olmak yetmiyor. Sandığın başındaki görevli bizim için çok önemli. O arkadaşları bugünden belirliyoruz ve denetliyoruz. İllerde, ilçelerden bize veriler geldiğinde şu kişiler sandıkta görevlidir diye. Bu konudaki çalışma yüzde 70 oranında bitti. Arkadaşlarımızı belirlemek de yetmiyor, onları ayrıca eğitiyoruz. Örneğin, sandık başkanı “Gelin tutanakları imzalayın” dediği zaman sakın imzalamayın. Yazılacak, sayılacak, sayım bittikten sonra imzalayacaksınız. İki, elektrik kesildiyse sandığın üzerinde oturacaksınız, elektrik gelene kadar ayrılmayacaksınız, orada bekleyeceksiniz. Bu ayrıntılara kadar arkadaşlarımızı eğitiyoruz. 

İşin bir de devlet boyutu var. Küçük yerlerde, köylerde tüm oyların aynı partiye çıktığı oldu geçmişte. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu çok eleştiriyorsunuz. Böylesi bir ortamda gerçekten sandık güvenliğinin en küçük yere kadar sağlanacağından emin misiniz?

Kılıçdaroğlu: Bu benim söylediğim, CHP’nin yaptığı. Altı partiyiz, diğer partilerin de sandık görevlileri olacak. Büyük merkezlerin tamamında, büyükşehirlerin tamamında her okulda gönüllü avukatlar olacak. İtiraz edildiği zaman avukat hemen oraya gelecek. Olayın hukuki boyutunu da ele alıyoruz. Diğer partilerle de işbirliği yapıyoruz, onlar da sandık görevlilerini belirleyecek. Bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. Sayım yapılacak, sayımı kontrol edecekler, imzalayacaklar, tutanağın bir cep telefonu ile fotoğrafını çekip genel merkeze gönderecekler. 

Soylu ve iktidara kıpırdayacak alan bırakmıyorsunuz…?

Kılıçdaroğlu: Bırakmıyoruz. Sandık tutanağının fotoğrafı geldiği andan itibaren onlar ne yaparlarsa yapsınlar bizim elimizde artık deliller var demektir. İstanbul seçimlerinde aynısını yapmıştık. YSK verileri açıklamadı ama bütün veriler bizim elimizde vardı. 

“Biz bu işi yapacağız söz veriyoruz, hedeflerimiz bunlardır”

Yol haritası ya da hükümet programı ne zaman kamuoyu ile paylaşılacak?

Kılıçdaroğlu: İki şey var. Bir, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş yol haritası. İki, hükümet programı, neyi nasıl yapacağımıza dair. İki alanda da çalışma yapıyoruz. Yol haritası ile ilgili çalışma da şu an devam ediyor, orada da ekipler var. Bunlar alt alta yazılacak, altı liderin önüne konulacak. “Şu konuda anlaşılamadı”, o noktada genel başkanlar olarak konuşup, anlaşacağız. 

İki-iki buçuk ayda pek çok şey aşılabilir diye düşünüyorum. Aşağı yukarı yılbaşını gösterir. Sağlıklı ve tutarlı, gelecekte hiçbir tartışmaya ortam hazırlamayacak hükümet programının hazırlanması lazım. Her birimiz öngörülen hedeflere kilitlenmeliyiz ve onları gerçekleştirmeliyiz. Topluma güven vermemiz lazım. Sağlıklı, tutarlı, altı genel başkanın altında imzası bulunan bir metinle kamuoyunun önüne çıkarsak, “Evet, biz bu işi yapacağız söz veriyoruz, hedeflerimiz bunlardır” diyeceğiz.

“Otoriter bir yönetimden, demokrasiyi savunan bir talepte bulunulması doğru değil”

İktidardan seçimin öne çekilmesi gibi bir talep olursa, talebin kabul edilmesi için muhalefetin desteği lazım. Destek vermek için “Önceki seçim dönemlerinde olduğu gibi, içişleri, adalet ve ulaştırma bakanı bağımsız olurlarsa seçime destek veririz” der misiniz ?

Kılıçdaroğlu: Biz bunlardan hiçbir talepte bulunmayız. Otoriter bir yönetimden, demokrasiyi savunan bir talepte bulunulması doğru değil. Her talebimiz istismar edilir, bunu hep gösterdiler. Bunlara asla güvenmiyoruz. Bunların bütün derdi iktidarda kalmak. İktidarda kalmak için de yasa dışı her işi yaparlar. Anayasayı uygulamayan bir siyasal kişiden, anayasayı uygulamayan Erdoğan’a nasıl “Oturalım, konuşalım” diyeceksiniz. Güvensiz bir kişi ile güven veren bir kişinin aynı masada oturması doğru değil. 

“Başörtüsü hamlemiz 1935’te Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı ile paraleldir”

Başörtüsü, endişeli muhafazakârlar… Her ne kadar başörtüsü konusunda sorunlar yaşanmasa da hukuki anlamda endişelerin giderilmesi için bir adım attınız. Karşı taraftan anayasa değişikliği hamlesi geldi. Sonuçta gerçekleşmeyecek iki düzenleme için tartışıyoruz. Yapılan siyasi bir manevra mı?

Kılıçdaroğlu: Olay başörtüsü olayı değil. Kadının kılık kıyafetini siyasetçiler belirlemez. Kadının kılık kıyafeti ile siyasetçi niye uğraşsın? Aç olan kadın, sorunu olan kadın, çocuğunu yatağa aç yatıran kadının kılık kıyafetini tartışıyoruz. Çocuğunun açlığını tartışmıyoruz. Türkiye’yi buradan çekip çıkarmamız lazım. “Başörtüsü taktın mı” diye sorulmayacak ama hakim avukata etek boyunu da soramayacak. Bizim getirdiğimiz teklif o. Biz olaya temel hak ve özgürlükler çerçevesinden bakıyoruz. Başka bir çerçeveden bakmıyoruz ama bazı çevreler olayı başka bir çerçeveden yorumladılar. Bizim metnimizi bile okumamışlar. Gerekçemizi bile görmemişler. Kadının kılık kıyafeti ile kimse uğraşmasın, siyasetçi bu alana girmesin diyoruz. 1935 Kurultayımız var. Dört gün sürmüştür. Konusu, kadına çarşaf ve peçe yasağı getirelim mi, getirmeyelim mi. Tartışmanın sonucunda yasağı asla doğru bulmamışlardır. Kadının kılık kıyafeti ile uğraşılmaz denilmiştir. Halkevleri manto yapsın bedava, isteyen kadın gitsin bedava mantosunu alsın. Bizim bugün yaptığımız 1935’de Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı ile paraleldir, örtüşüyordur. Bazı çevreler bunu alıp başka türlü tartışıyorlar. 

Buradan, önerilerinizi ve taleplerinizi yeteri kadar anlatmadığınız sonucu çıkmıyor mu?

Kılıçdaroğlu: Olabilir. Biz eksik anlatmış olabiliriz. Ben “Biz çok mükemmel anlattık” vesaire demiyorum. Anlatımda, eksiğimiz yanlışımız olabilir ama dediğim gibi tarihsel sürece bakıldığında ve kadının kılık kıyafeti ile siyaset uğraşmaya başladığında olay başka yerlere evriliyor. Türkiye’yi buradan çekip çıkarmamız lazım. Önemli olan kız çocuklarının okumasıdır. Önemli olan onlara her türlü olanağın sağlanmasıdır. Başörtüsü takar mı, takmaz mı o onun bileceği iştir. İnançları da siyasetin konusu yapmayacağız. Kadının giyim kuşamını da siyasetin konusu yapmayacağız. Bunun bilinmesi hikayesi. 

CHP 1980’den sonra yapılan seçimlerde hiç en çok oyu alan parti olarak çıkmadı. Şu anda onu başarmaya ne kadar yakınsınız?

Kılıçdaroğlu: Biz yakınız, geçeceğiz. Göreceksiniz. Aramızda çok küçük bir fark vardı onu aşacağız. 

Kasım ayındaki açıklayacağınızı söylediğiniz çalışmanın içeriği nedir? Bu çalışma Altılı Masa’nın mı, sizin mi?

Kılıçdaroğlu: Kasım ayında açıklayacağımız bizim çalışmamız olacak. Politik olarak altyapısını biz oluşturacağız. İktidara geldiğimizde de bunu ekonominin her alanında yaygınlaştıracağız. Sosyal bilgi ekonomisi diyoruz. Bilgi ekonomisi olabilir ama bilginin toplumsallaştırılması lazım. Teknolojinin sağladığı avantajın geniş kitlelere yayılması lazım. Buna “sosyal bilgi ekonomisi” diyoruz. Bilgiyi geliştirebilirseniz, bilgiye dayalı ekonominin gelişmesini sağlarsanız katma değeri yüksek ürün üretmeye başlarsanız Türkiye çok farklı bir yere evrilebilir. Tipik örneğini çok sık veriyorum. Türkiye kökenli iki Alman vatandaşı Biontech aşısını buldular, Alman ekonomisine milyarlar kazandırdılar. Onlar Türkiye’de olsaydı bu teknolojik araştırmaya imkan bulabilirler miydi? Hayır. Üniversiteler darmadağın edildi. Bakın, size bir anımı anlatayım. Hep hafızamda yer etmiştir. Hamza Eroğlu’nun Devrim Tarihi diye bir kitabı vardır. Üniversite son sınıfta onu okurduk. Orada bir öykü var, Amerikan generali 2. Dünya Savaşı’nda, “Almanya yerle bir edildi artık bir daha ayağa kalkamazsınız” der. Alman general ise “Almanya yerle bir edildi haklısın ama Almanya’nın üniversiteleri ayakta” der. 2. Dünya Harbi’nde yerle bir edilen Almanya, bugün en güçlü ülkelerden birisi. Biz savaşa bile girmedik. Bilimin temelinde merak duygusu var. İnsanın merak duygusunu büyütmemiz lazım. İnsanın merak duygusu büyümediği sürece yeni bir şey yapamazsınız, bulamazsınız. Bir şeyi önce merak edeceksiniz. Vizyon dediğiniz budur.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.