Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Kızılcık Şerbeti” dizisi: Kutuplaştırıcı sahneler, abartılı diyaloglar

Fragmanıyla büyük tepki çeken “Kızılcık Şerbeti” isimli dizinin ilk bölümü yayınlandı. Medyascope‘tan Buket Topaktaş, dizide neler yaşandığını eksikleriyle kaleme aldı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü serbestisine “yasal güvence” çağrısına karşı, “Aileyi de güçlendirecek şekilde başörtüsüne anayasal güvence” çıkışında bulundu ve yıllar sonra başörtüsü tartışmaları tekrar gündem oldu.

Show TV’nin yeni dizisi “Kızılcık Şerbeti”nin ilk bölümü başörtüsü tartışmalarının gölgesinde yayınlandı.

Dizi izleyiciyi “Gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanmıştır” diyerek karşılıyor.

Peki bu gerçeklik kimin gerçeği? “Uyarlama” neye göre ve nasıl yapıldı? Gerçeğin hikâyesi, gerçeği yansıtabilir mi?

“Kızılcık Şerbeti” dizisi hiç kuşkusuz “yalan” değil. Türkiye bir dönem karanlık günler yaşadı ama bunlar “eski Türkiye”de kaldı. Taraf olan dizi, çarpıtılmış gerçeklikler ve eksiklerle dolu.

Mekânlar

Dizide seküler bir ailenin kızıyla, muhafazakâr bir ailenin oğlu arasında yaşanan aşk ele alınıyor.

Seküler aile tek katlı ve modern, muhafazakâr aile ise Bebek’te çok katlı, lüks, geleneksel motiflerle donatılmış bir evde yaşıyor.

Seküler bir anne olan Kıvılcım’ın okuldaki masasının tam arkasına, izleyicilerin göreceği şekilde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafının yer aldığı iki çerçevenin asılması da ihmal edilmemiş.

28 Şubat’a gönderme

28 Şubat süreci başörtüsü meselesinin en önemli dönüm noktalarından biri.

28 Şubat 1997’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun 18 maddelik kararları arasında kılık kıyafet yasasının ödünsüz olarak uygulanması yer alınca, başörtüsü yasakları başladı. Üniversite rektörlükleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK, MGK kararları uyarınca, Kıyafet Kanunu’na uymayan çalışan ve öğrencileri üniversiteden uzaklaştırmaya başladı.

Okul müdürü, Doğa ve Çimen’in annesi Kıvılcım, dizide laik ve seküler kesimi temsil ediyor. Kıvılcım, idealleri olan, agresif, kibirli, kendi doğrularında ısrarcı, başkalarının fikirlerine önem vermeyen bir kadın olarak karşımıza çıkıyor.

Dizide öğrencilerin ve velilerin, seküler Kıvılcım’ın yönettiği okulu askeriyeye, kendilerini de askere benzetmesi 28 Şubat sürecine bir gönderme niteliğinde.

Tartışmalı sahne

Dizinin fragmanında da yer alan ve büyük tepki çeken sahnede Kıvılcım, küçük kızı Çimen ile alışverişe çıkıyor ve başörtülü bir kadının kendisine çarpmasıyla şöyle bir diyalog yaşanıyor:

“Kıvılcım: Bunlar da her yerde.

Başörtülü kadın: Sen bize laf mı atıyorsun? Özgürlük düşmanı.

Kıvılcım: Medeniyet düşmanı olmaktan iyidir. Böyle özgürlük olmaz olsun.

Başörtülü kadın: Faşist.”

Eski Türkiye’de seküler ve muhafazakâr iki kişinin arasında böyle bir konuşma geçmiş olabilir. Fakat bu konuşmanın günümüze uyarlanması toplumda kabuk bağlayan yaraları tekrar kanatmaktan öteye geçmez. Çünkü 31 Ekim 2013 tarihindeki TBMM oturumuna AKP’li dört kadın vekil başörtülü katıldı ve TBMM’de bu tarihten sonra başörtülü milletvekilleri herhangi bir engellemeyle karşılaşmadı.

2014’te ilköğretimde beşinci sınıftan sonrası için, 2015’te hâkimler ve savcılar, 2016’da polisler, 2017’de TSK mensupları için başörtüsü serbest hale geldi. Yani başörtülü kadınlar, hakları olanı mücadele ederek aldılar.

Fakat bugüne baktığımızda yaşananların tersine döndüğünü söyleyebiliriz. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile Şanlıurfa Müftülüğü tarafından “Çocuk yaşta ve zorla evliliklerle mücadele” kapsamında düzenlenen etkinliğe etek giyerek giden kadın avukata, “Masanın arkasında anlatın, biz din görevlisiyiz” denilerek tepki gösterilmesinin üzerinden sadece dört ay geçti.

Bu nedenle sahnenin ilerleyen dakikalarında etek giyen Çimen’e de tepki gösterilmiş olsaydı dizi belki daha inandırıcı olabilirdi.

İyi bir eğitim almak muhafazakârların hakkı değil midir?

Kıvılcım, kızlarına sürekli eğitimin öneminden, kendi ayaklarının üzerinde durmaları gerektiğinden bahsediyor ama bunu öyle bir ses tonu ve mimikle yapıyor ki kendinizi “Kadınların eğitim almaları kötü bir şey mi?” sorusunu sorarken buluyorsunuz.

Sahi sadece seküler aileler mi kızlarının iyi bir eğitim almasını istiyor? Sadece seküler ailelerin kızları mı kendi ayakları üzerinde durmalı, kimseye muhtaç olmadan yaşamalı?

Oysa eril zihniyet, kadınları seküler-muhafazakâr diye ayırmıyor. Dil, din, ırk fark etmeksizin tüm kadınlar ayrımcılığa uğruyor, şiddete maruz kalıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Eylül 2022 raporuna göre geçtiğimiz ay 26 kadın, kadın olduğu için erkekler tarafından öldürüldü.

Anne-baba ve çocuk çatışması sadece seküler ailelerde mi yaşanıyor?

Dizide Doğa ve Çimen annelerinin kendilerini anlamadığından, duygu ve düşüncelerine önem vermediğinden sürekli şikâyet ediyor.

Bir sahnede Doğa annesine, “Ben öğrencin değilim, biraz şefkat göster” diye tepki gösteriyor. Fatih ise ailesinin kendi kararlarına saygı duyduğundan söz ediyor.

Dizide Kıvılcım karakteri üzerinden seküler aileler öyle bir lanse ediliyor ki seküler ailelerin, çocuklarından nefret ettiği sonucuna bile varabilirsiniz. Oysa anne-baba ve çocuk arasındaki çatışma her ailede görülebilir.

Sadece muhafazakâr aileler çocuklarına önem vermezler, seküler aileler de çocuklarına önem verir, anlar, dinlerler. Sekülerler gibi muhafazakâr ailelerin de çocuklarıyla anlaşamadığı, çatıştığı anlar yaşanabilir.

Ailelerin kendi değer yargılarını çocuklarına dayatması sekülerlere özel değildir. Dizide yer verilmemiş ama bu ülkede başörtüsünü reddettiği için muhafazakâr ailesi tarafından saçları kesilen, şiddete maruz kalan kadınlar da var.

Abartılı diyaloglar

Dizide sürekli “gerici”, “medeni”, “çağdaş” gibi kelimeler kullanılıyor. Diyalogların aralarına rastgele serpiştirilen kelimeler çok çiğ ve abartı duruyor.

Doğa’nın “istifra etmek” ve “Telli Baba”dan bihaber olması karşısında ise gülmeden duramadığımı belirtmek isterim.

Türkiye’de yaşayan herhangi birinin 20 yaşına kadar “Telli Baba”yı duymamış olması neredeyse imkansız.

“İstifra etmek” yerine “kusmak” kelimesinin kullanılmasının ise sekülerlik ile ne alakası var anlamak zor.

“Kıro” olmanın şartları: El öpmek, çay içmek

Fatih, Doğa’nın ailesiyle tanışmak üzere evlerine misafir oluyor. Kıvılcım’ın, “Fatih, ne içersin, şarap, viski, konyak?” sorusu karşısında “masum Fatih” yerine başkası olsa, “Burası tekel bayi mi?” diye cevap verirdi, kuşkusuz. Fakat Fatih “çay” demeyi tercih ediyor.

Fatih’in Doğa’nın anneannesi Sönmez’in elini öpmesi, çay içmesi Kıvılcım için “kıro”luk göstergesi. Türkiye’de yaşayan birçok kişi büyüklerin elini öper ve çay içer. Bu sahneyle koca bir ülkenin “kıro” ilan edildiğine de şahit oluyoruz.

“Başı açık” olanların kaplıcaya gitmesi yasak mı?

Turizm şirketleri olan Fatih, Kıvılcım ve anneanne Sönmez’i kaplıca otellerine davet ediyor. Kıvılcım yine yapacağını yapıyor ve “Nerede kafası kapalılar var onlar doluşuyor oralara” diyerek kullandığı ayrımcı dil ile yeni bir sınıflandırma yaratıyor. Kaplıcaya sadece “başı kapalı” olanların gittiği yargısına nasıl varıldığını anlamak mümkün değil.

Zina kimlere haram?

Kıvılcım, Doğa’nın hamile olduğunu öğrenince çok sinirleniyor, Fatih ile farklı kültürlere ait olduklarını, Doğa’nın okuluna devam etmesi gerektiğini söylüyor ve kürtaj olması için kızını doktora götürüyor.

Doğa ise kaçarak Fatih’in evine gidiyor.

Fatih’in muhafazakâr babası Abdullah, torunu olacağı için çok mutlu. Evlilik dışı yaşanan cinsel ilişki umurunda olmuyor, hamileliği, “Bu yavru Allah’ın bir lütfu, ‘O’ istemişse bize de kabul etmek düşer” diyerek sevinçle karşılıyor.

Hamilelik karşısında ne Kıvılcım’ın verdiği tepki ne de Abdullah’ın olanları sorgusuz sualsiz kabul etmesi hayatın olağan akışına uygun değil.

Muhafazakâr Abdullah, zinanın haram kılınan büyük günahlardan olduğundan hiç bahsetmez, “Başı açık, mini etekli gelin istemem” de demez.

Seküler Kıvılcım, Fatih’e karşı ne kadar düşmanca bir tutum içerisindeyse muhafazakâr Abdullah bir o kadar kucaklayıcı. İlk bölüm için sekülerlerin canavar, muhafazakârların mazlum rolünde olduğunu söyleyebiliriz.

RTÜK ceza verecek mi?

Kıvılcım, kızını ve Fatih’in ailesini yemeğe davet ediyor.

Yemek için her şey hazır, anneannenin “Şampanyayı buza koydun değil mi, kadehlerin içine çilek atmayı unutma” sözlerinin ardından kapı açılıyor ve başörtülü bir kadın “Cümleten hayırlı akşamlar” diyor.

Dizide alkol kullanan kişiler de seküler Kıvılcım ile birlikte şeytanlaştırılıyor.

Birçok dizi, film ve müzik klibine “Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemez” hükmünün ihlali gerekçesiyle ceza kesen RTÜK’ün “Kızılcık Şerbeti”ne ceza kesip kesmeyeceğini ise ilerleyen günlerde göreceğiz.

Dizinin ilk bölümü muhafazakâr Abdullah’ın “Artık siz-biz diye bir şey yok, aile olduk” sözleriyle sona eriyor.

Bekleyelim, görelim

Dizinin ilerleyen bölümlerinde neler yaşanacağını tahmin etmek zor. Kitle iletişim araçlarının özellikle de televizyonun birey ve toplum üzerindeki etkileri tartışılmaz. Bu nedenle sekülerlerin şeytanlaştırıldığı, muhafazakârların mazlumlaştırıldığı ve aynı zamanda sekülerler tarafından aşağılandığı, ötekileştirici ve ayrımcı bir dilin kullanıldığı “Kızılcık Şerbeti” isimli dizinin ilk bölümünün toplumdaki kutuplaşmayı tetikleyebileceğinin altını çizmekte yarar var. İyi seyirler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.