Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Livaneli: “Ele geçirilemeyen tek kalemiz kültürdür, yaşasın kültür emekçileri, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk”

Haber: Berfin Bayır

Kamera & Kurgu : Barış Yalınkılınç

33. Ankara Film Festivali, dün akşam (3 Kasım) düzenlenen açılış töreniyle başlarken ödül alan Zülfü Livaneli, Farah Zeynep Abdullah ve Rengim Gökmen, konuşmalarında toplumsal olaylara dikkat çekti. Festivalin açılışında öne çıkan başlıklar İran’daki kadınların mücadelesi, sinema sektöründeki kadınların maruz bırakıldığı zorluklar ve öldürülen müzisyen Onur Şener oldu. Aziz Nesin Emek Ödülü’nü alan Zülfü Livaneli, “Kültür bizi ayakta tutan şeydir. Belki ele geçirilemeyen son kalemizdir. Onun için yaşasın kültür emekçileri, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk” dedi.

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 33. Ankara Film Festivali dün MEB Şûra Salonu’nda yapılan açılış töreniyle başladı. Açılış töreninin sunuculuğunu Ünsal Ünlü’nün yaptığı festivalin Onur Ödülleri sahiplerine takdim edildi.

Festivalin açılış töreninde Aziz Nesin Emek Ödülü yazar, müzisyen, senarist, yönetmen Zülfü Livaneli’ye, Sanat Çınarı Ödülü orkestra şefi Rengim Gökmen’e, Kitle İletişim Ödülü ise çevirmen, sinema yazarı, gazeteci, yazar Sevin Okyay’a takdim edildi.

Aldığı ödülden dolayı teşekkür eden Rengim Gökmen, 2 Ekim’de aldığı darbelerle yaşamını yitiren müzisyen Onur Şener’i anarak “Bir müzik emekçisi Onur Şener bundan birkaç ay önce katledildi Ankara’da. Onun adına bütün şiddet olaylarına karşı çıkmamız gerektiğini daha doğrusu birleşmemiz ve bunu çok kısa vadede çözümlere ulaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu genç müzikçinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum” diye konuştu.

Kültür ele geçirilemeyen son kalemiz”

Zülfü Livaneli ise ödül konuşmasında, Ankara’nın kültür başkenti olduğu vurgusunu yaparak şunları söyledi:

“Biz burada yetiştik. Bütün tiyatro oyunlarımızı burada okuduk, oyunlarımızı burada gördük, filmleri buruda gördük ve Ankara’dan yetişen insanlar Türkiye’nin kültür hayatında çok önemli yer tuttular. Fakat neden? Çünkü 100 yıl önce burada bir lider, bir general cepheye gitti ülkenin varlık yokluk savaşında. İşgal edilmiş bir ülkenin Büyük Taarruzu’nun gecesinde çadırda roman okudu. Taarruz sabaha karşı 05.30’da başlayacak, Reşat Nuri Güntekin’in ‘Çalıkuşu’ romanını okuyan bir lider Atatürk. Ne diyor: ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.’ Hakikaten çok doğru söylemiş çünkü bizim kültürümüz, kültür ile olan bağımız, bizlere yaşattığı, sizlere yaşattığı kültür bizi ayakta tutan şeydir. Belki ele geçirilemeyen son kalemizdir. Onun için yaşasın kültür emekçileri, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk.”

33. Ankara Film Festivali’nde “Aziz Nesin Emek Ödülü”, “Sanat Çınarı” ve “Kitle İletişim Ödülü”nü kapsayan bu onur ödüllerinin yanında ayrıca ilk defa bu yıl Vakıf Özel Ödülleri de verildi. Vakıf Özel Ödülü oyuncu Farah Zeynep Abdullah ile yapımcı, yönetmen, senarist Ceylan Özgün Özçelik’e takdim edildi.

Açılış törenini sunan gazeteci Ünsal Ünlü, İran’da 13 Eylül günü kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınıp maruz bırakıldığı şiddet sonrası yaşamını yitiren 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan protesto gösterilerini anımsatarak İranlı kadınların mücadelesini selamladı. Salondaki katılımcılar da Ünlü’ye alkışlarla destek verdi.

“Cadılar” için

Ödülünü, söz dinlemeyen, kahkaha atan, dans eden, gece sokağa çıkan “cadılar” için alan yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, “Cadı bir hakaret nişanesi. Cadılar yüzyıllardır dünyanın her yerinde ötekileştiriliyor, yok sayılıyor, cezalandırılıyor, işkence görüyor, öldürülüyor” dedi. Özçelik, sözlerine şöyle devam etti:

“90’ların ilk yarısında, ortaokul ve lise yıllarında, bir sinemasever olarak her yıl bir film festivalinde ödül töreni izliyordum ve kadınlar sahneye çıktıklarında, ödül aldıklarında çoğunlukla ağlıyorlardı. Benim dikkatimi çekiyordu çünkü anlayamıyordum. Erkekler gayet sahneye hakim şakalarını yapıyor, güldürüyorlar, müthiş rahatlar ama kadınlar ağlıyor ve 2002’de sektörde çalışmaya başladım ancak o zaman anladım kadınların niye ağladıklarını. Çünkü çok zor oraya çıkmak ve kabul görmek.”

Kadınlar için çoğu sektörde zorluklar yaratılıyor”

Kadınların sektörde çok zorluk çektiğini belirten Farah Zeynep Abdullah, “Çok şeyin üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Özellikle genç kadınlar için gerçekten ciddi zorluklar yaratılıyor bence sektörde. Çoğu yerde, sadece bizim sektöre özel değil” dedi. Vakıf tarafından verilen Yeni Soluk Özel Ödülü için çok şaşırdığını belirten Abdullah, “Özellikle özel ödülleri daha yaşlı insanlar alıyor. Gençleri gördükleri için, bizlere destek oldukları için Ankara Film Festivali’ne çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Festival programının tanıtıldığı açılış töreni, Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçıları soprano Görkem Ezgi Yıldırım, piyanist Melahat İsmayilova ve çellist Onur Şenler’in verdiği Livaneli Şarkıları konseri ile sona erdi.

Festivalin açılış törenine katılanlar arasında CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, en son Güney Sudan’da Juba Büyükelçiliği yapan emekli Büyükelçi Hasan Sevilir Aşan, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş, Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Ali Bozkurt ve sanatçılar yer aldı.

Signe Baumane festivalin konuğu olacak

Sağlık sorunları sebebiyle festivalin açılış törenine katılamayan Ankara Film Festivali Başkanı İnci Demirkol, Medyascope’a konuştu. Demirkol, Letonyalı yönetmen Signe Baumane’nin yeni filmi “My Love Affair with Marriage” filminin Ankara prömiyeri için Ankara Film Festivali’ne gelişiyle ilgili “Türkiye’de çok tanınmıyordu, biz bağlantı kurduk ve kendisi de geliyor. İki uzun metraj ve beş kısa filmini göstereceğiz. Ayrıca seyirciyle söyleşi yapacak, heyecanlıyız” dedi.

Agah Özgüç ve Murat Özer unutulmadı

Demirkol, bu yıl yaşamlarını yitiren sinema eleştirmeni Murat Özer ile gazeteci ve sinema yazarı Agah Özgüç anısına film gösterimleri ve panel düzenlenmesi hakkında ise “İkisi de bizim dostumuz. Onları kaybetmek bu sene hepimizi çok üzdü. Onları anmadan bir festival yapmayalım dedik ve bu sene onları anıyoruz” diye konuştu.

İlk filmin Agah Öztürk ile yapılmış bir söyleşi olduğunu belirten Demirkol, ikinci filmin ise Murat Özer’in seveceği bir film olarak düşündükleri “Cicim” olacağını söyledi. Özer için “Çok neşeli, canlı biriydi” diyen Demirkol, “Çok güldürürdü ve hatta ben anarşist bir mizah anlayışı olduğunu düşünürüm. Hafif ortamı çılgınlaştırırdı. Öyle bir film seçtik, çok da ilginç, güzel bir film. Tavsiye ederim, onun anısına göstereceğiz o filmi” dedi.

Filmlerin kalitesi çok yüksek olduğu için elemekte zorlandık”

Ülke dinamiklerinin o ülkenin sinemasını öne çıkarttığına dikkat çeken Demirkol, “Şimdi Güney Kore sineması çok ünlü” diye konuştu. Biletlerin ilk yarım saatte bittiğini belirten Demirkol, ulusal yarışmanın her yıl 10 filmle yapıldığını ancak bu sene filmleri elemekte zorlandıkları için bu sayıyı 12’ye çıkardıklarını ve jüri üyesi sayısını da artırdıkları bilgisini paylaştı.

Öte yandan 33.Ankara Film Festivali sadece açılış töreni ve gösterimleriyle değil afişiyle de konuşuldu. Kamuoyuyla paylaşılan festival afişinin sansürlendiği iddia edildi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.