Gündemden düşmeyen Türkiye-Suriye ilişkilerinde, 2022’nin son altı ayında hızla yeni bir evreye geçildi. İki ülke istihbarat örgütleri arasında uzun süredir devam eden görüşmeleri, Erdoğan tarafından verilen sıcak mesajlar izledi ve Aralık’ın son haftası nihayet Türkiye ve Suriye savunma bakanları Moskova’da bir araya geldi. Bir sonraki adımda iki ülke dışişleri bakanlarının buluşması bekleniyor; ki bu adım da atılırsa eğer, Erdoğan ve Esad’ın el sıkışmasına giden yolun önünde artık bir engel kalmamış demektir.
Tam da bu aşamaya neden ve nasıl gelindi, bundan sonra ne olur diye düşünüp dururken dün Erbil’de Majid’le (*) tanıştım. Suriye’li bir Dürzi. Suriye’nin Lübnan, İsrail, Ürdün üçgenindeki güney sınırında yer alan Suveyda’dan. İç savaştan önce yirmi milyonun üstünde bir nüfusa sahip Suriye’de yaşayan Dürziler’in sayısı yediyüz bin civarındaymış, bugün ise yaklaşık beşyüz bin olduğu tahmin ediliyor. Ve hemen hepsi artık sadece Suveyda’da yaşıyormuş. Çünkü iç savaş boyunca herkes gibi Dürziler de hayatta kalmanın yolunu kendi savunma güçlerini oluşturdukları görece güvenli alanlara çekilmekte bulmuş. Bu süreçte zaten nüfusu ağırlıklı Dürzi olan Suveyda da doğal olarak Dürziler’in “kalesi” haline gelmiş…
-miş diyorum zira Suriye iç savaşını takip eden birçokları gibi ben de uzun zamandır yalnızca Suriye’nin kuzeyinde olanlarla meşgulüm. Her ne kadar Suriye iç savaşını tetikleyen gösteriler ilk güneyde, Suveyda’nın hemen yanı başındaki Dara’da patlak vermiş olsa da çatışmaların kısa sürede kuzeyde yoğunlaşması güneydeki gelişmelere ilgiyi azalttı. Zaten Esad rejimi de çok geçmeden bu bölgede yeniden kontrolü sağladı. Doğrusu, Suriye’nin güneyinde benim takip etmeye çalıştığım tek konu, ABD’nin Tanif’deki askeri üssü ve burada eğitilen Suriyeli muhalif gruptu. Hele Dürziler’i özel bir ilgiyle takip etmek hiç aklıma gelmemişti. Zira Dürziler Ortadoğu’daki diğer etnik ve dini gruplara oranla az nüfusları ve siyasal olarak aldıkları tutum nedeniyle büyük ölçüde “pasif” kabul edilir. Suriye’de ise hemen hepsi Esad yönetimine sadık bilinir. Bu durum iç savaş çıktığında da değişmedi ve Dürziler yine Esad rejimin yanında yer aldı…
Ancak, Majid’le konuşurken mevzunun bu genel resmin çok dışında bir yerden yeniden şekillenmekte olduğunu gördüm. Ve Erdoğan-Esad arasındaki muhtemel buluşmaya bir de Suriye’nin güneyinden bakmanın oldukça zihin açıcı olacağına karar verdim. Aşağıda Majid’in anlattıklarını bu yüzden paylaşıyorum.
“Otuzbeş yaşındayım. 2009’da Suveyda’dan ayrıldım. Çalışmak için önce Beyrut’a, sonra Dubai’ye gittim ve sonunda kendimi Erbil’de buldum. Ailem, karım, çocuklarım, annem, kardeşlerim hepsi hala Suveyda’da yaşıyor. Korona çıktığında ben de bir yıl yanlarındaydım ama ailenin geçimini sağlamak için dönmek zorunda kaldım. Suriye’de çalışanların aylık maaşı 20 dolar, en fazla alan 40 dolar alıyor. Durum çok kötü. Elektrik bile yok. Günde yalnızca bir saat elektrik veriyorlar. İlaç bulamıyoruz. Son zamanlarda ekmek bulmak bile mesele oldu çünkü buğday yok. Ama her yer kristal, bilirsiniz şu suyun içine atılan ve yakılan şekerler. Uyuşturucu yani…Suveyda’da on yaşındaki çocuklar bile artık kristalle besleniyor. Beşar [Esad] gönderiyor Suveyda’ya uyuşturucuyu. Lübnan-Suveyda arasındaki yol tümüyle Beşar’ın kontrolünde. Hizbullah’tan alıyor, Suveyda’da herkesin bildiği bir Bedevi var, onun eliyle dağıtıyor. Beşar’ın kardeşi Mahir bu işleri yürütüyor. Daha geçen ay sınırda mal teslimi sırasında Ürdün ordusuyla çatıştı. Körfez ve Lübnan arasındaki trafiği Hizbullah ve Beşar kontrol ediyor. Siz şimdi Esad rejimi diyorsunuz ya, içimden güldüm. Rejim filan kalmadı Suriye’de. Biz Beşar Mafyası diyoruz. Beşar Escobar diyenler de var ya da Captagon Beşar diyen de…Doğru, Dürziler hep Esad’ların yanında durdu. Aleviler’den sonra en sadık destekçileri hep Dürziler oldu. Bu yüzden de ayrıcalıklı sayılırdık biz Suriye’de. Askere alındığımızda mesela bizi uzak ve zor yerlere göndermezlerdi. Şam’da hep iyi bir gücümüz oldu. Dürziler Suriye’de en eğitimli sınıftır zaten, o yüzden de önemli pozisyonlara geldiler. İç savaş sırasında da Beşar’a en çok destek olan bizdik. 2011-2014 yılları arasında her gün en az yedi-sekiz şehit cenazesi geliyordu Suveyda’ya. Ama Şeyhimiz Abu Fahad 2014’de bundan böyle Suveyda’dan hiç kimse orduya katılmayacak dedikten sonra orduda olan Dürziler’in de hemen hepsi döndü. Çünkü artık İran, Rusya girdi Suriye’ye. Suriye’nin geleceği Beşar’ın elinden çıktı. Suriye’de Beşar’la bir gelecek olmayacağını gördük. Bin kadar Dürzi asker dönünce Suveyda’ya, Beşar şok oldu tabii. Bu süreçte Suudiler, Katar ve Ürdün destekledi Abu Fahad’ı. Para gönderdiler, silah gönderdiler. Abu Fahad üç bin kişiden oluşan küçük bir ordu kurdu Suveyda’da, Rijal al-Karama. Tanif’teki muhalefete katılmadık biz. Amaç sadece Suveyda’yı, Dürziler’i korumaktı. Zaten Temmuz 2018’de IŞİD Suveyda’ya saldırdığında da savaşan sadece Rijal al-Karama’ydı. IŞID’in Suveyda’ya girmesine izin vermedi, iki saatte toplanan elli bin Dürzi bitirdi IŞİD’in işini. Bu arada, Beşar ihanetle suçladı Abu Fahad’ı. Suveyda’ya orduyu gönderip kontrol noktaları kurmaya çalıştı. Abu Fahad bir açıklama yaparak, Beşar’a ‘Eğer Suveyda’ya dokunursan seni evinde öldürürüm’ dedi. Ama bu açıklamadan iki gün sonra 2015’te Beşar Abu Fahad’ı öldürdü. Yerine geçen kardeşi Abu Fahad kadar güçlü biri değildi. Sonradan Rijal al-Karama’nın başına geçenler arasında da Beşar’la işbirliği yapanlar oldu. 2019’dan beri Abu Fahad’ın oğlu Leyth al-Balous Rijal al-Karama’nın başında. 2022’de de isim değişikliği yaptılar. Rijal al-Karama yerine Sheikh al-Karama ismi kullanılıyor artık. Çünkü yalnızca Suveyda’da yaşayan Dürziler değil, Ürdün, Filistin, Lübnan Dürzileri de destekliyor. Beşar fırsatını bulsa Leyth al-Balous’u da öldürür ama yapamıyor. Eskiden Beşar’ı destekleyen az sayıdaki Dürzi de artık Sheikh al-Karama’nın arkasında. O yüzden Beşar artık Suveyda’ya nüfuz edemiyor. Tek yapabildiği Suveyda’yı açık bir hapishaneye dönüştürmek. Eğer önümüzdeki altı ay içinde durum değişmezse, Suveyda da Dara da Suriye’den ayrılarak otonom bölge ilan etme niyetinde. Bir ay önce yapılan gösterilerde mesaj verildi zaten. Beşar’ın birden Erdoğan’ın eteğine sarılması boşuna değil. Bakalım iki loser [ezik/keybeden] birbirini kurtarabilecek mi?”
Majid’in bu anlattıklarından sonra benim kafamdaki Türkiye-Suriye ilişkileri neden ve nasıl bu aşamaya geldi, bundan sonra ne olur sorularının yanıtları doğrusu biraz daha netleşti. Meğer Erdoğan’la Esad’ın ne kadar çok ortak yanı varmış….
Majid’in sorusunun yanıtı ise 2023’de netleşecek.
Mutlu Yıllar!
* Majid gerçek ismi. Aslında soyadını da verdi ve bu yazıda kullanmamın bir sakıncası olmadığını söyledi ama ben yine de soyadını ve mesleğini paylaşmamayı güvenlik açısından daha doğru buldum.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.