Adıyaman depremin en şiddetli hissedildiği, yardımın en son ulaştığı şehirlerden biri. Depremin 6. günündeyiz, arama-kurtarma ekipleri çalışmalarına devam ediyor. Adıyaman’da Yaylakonak yardımın gitmediği onlarca ilçe ve beldelerden biri. Vatandaşlar, çadırların yetersiz olmasından şikayetçi. En büyük sorunların başında ise tuvaletler geliyor.
Adıyaman’da insanların tuvalet ihtiyaçlarını karşılayabileceği yerler kısıtlı. Var olan tuvaletler ise kullanılabilir durumda değil. Bu nedenle birçok insan enkazların veya yıkılmaya yüz tutmuş binaların arasına girerek tuvalet ihtiyaçlarını gideriyor. Diğer bir büyük problem ısıtıcı. Çadırlarda kalan insanlar ısıtıcı talep ediyor çünkü ısıtıcı olmadan bu mevsimde Adıyaman’da dışarıda kalmak pek mümkün değil.
Aynı zamanda kadınların hijyenik pede olan ihtiyaçları devam ediyor. Çeşitli kampanyalar yapıldığı için kurumlar deprem bölgelerine hijyenik ped göndermeye başladı. Ancak yine de hijyenik pede ulaşım büyük bir problem. Kaldı ki hijyenik pede ulaşılsa bile, bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir tuvalet yok.
Adıyaman’da hem ilçeler hem de beldeler ağır darbe aldı. Bunlardan biri de Yaylakonak. Yaylakonak’ta 100’den fazla kişi hayatını kaybetti. Bu, belde nüfusunun neredeyse yüzde 10’u.
“Devletimizin yetkili kurumlarından herhangi biri gelmedi”
Yaylakonak beldesinin depremden çok fazla hasar aldığını öğreniyoruz. İYİ Parti İstanbul ekibinin arabası ile Yaylakonak Belediyesi’ne gidiyoruz.
Yaylakonak Belediye Başkanı Abuzer Aydın ile röportaj yaptık. Abuzer Aydın aynı zamanda jeoloji mühendisi. Beldesinde 300 evden 280 tanesinin yıkıldığını anlatıyor. Geriye kalan 20 evden 10’unun ise kullanılamaz durumda olduğunu ekliyor:
“Depremin altıncı günde çok zor süreçler geçiriyoruz. Maalesef devletimizin yetkili kurumlarından herhangi biri gelmedi. Türkiye’nin çeşitli illerinden bize, yardımlar geliyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi, depremin ilk gününde 12 kişilik arama-kurtarma ekibini bizlere gönderdi, cenazelerimizi biz burada beraber çıkardık. En acil ihtiyaçlarımız çadır, temizlik malzemesi, kuru gıda ve hayvan yemi. Bir tane mahallemize hala ulaşım sağlayamıyoruz. Bir sürü hayvanlarımız telef oldu ama hayatta kalanlar da var. Bizim buralardaki binalar, taş, yama ve kerpiç evlerdir. Beton evlerden 20 tanesi ayakta kalmış, bunlardan 10 tanesi ciddi hasarlı, 10 tanesi oturabilir durumda, geriye kalanların hepsi yerle bir oldu.”
Beldenin içine giriyoruz, geride neredeyse ev kalmamış durumda. Evinin içindeki eşyaları çıkaran vatandaşla konuşuyoruz. Bize şöyle söylüyor:
“Hijyen malzemesi ve barınma sıkıntımız var. Geceleri eksi derecelere düşüyor. 3-5 tane ev kalmış, çok zor şartlarda yaşıyoruz. Dağ köylerinin hepsi yıkılmış. Arama-kurtarma ekibi Mersin ve Tunceli’den geldi. Başka bir yerden gelen olmadı. Kızılay daha bugün geldi. Çadır sorunumuz var. 40-50 kişi okulda yaşıyoruz. Hijyen malzemesi ve çadır istiyoruz. Seyyar tuvalet istiyoruz. Ölen hayvanlarımız var, onlar kokacak. Yarın salgın başlayacak.”
“İnsanlar kendi imkanları ile enkazları kaldırdı”
Başka bir vatandaş ise, bu depremin büyük bir felaket olduğunu söyledi: “İnsanlar kendi imkanları ile enkazları kaldırdı, cenazelerini defnetti. Herkes kendi çapında çalışıyor.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kamyonun üzerinde evinden çıkan malzemeleri ayıklayan bir kadın ise, evlerinin yıkıldığını söyleyerek yardım çağrısında bulundu:
“Sağ olanlar bize yardım etsin. Konteyner, çadır, gıda ve suyu eksik etmesinler. Başka bir şey istemiyorum. Kuru gıdaya ihtiyacımız var. Yağmur yağarsa biz bu eşyalarımızı nereye koyacağız. Hayvanlarımız öldü, insanlarımız da gitti. Toplu defin yaptık, acımız büyük.”
Deprem sonrası Adıyaman: “Devlet hiç olmazsa bize bir çadır versin”
Evinin yıkıldığını ve ne yapacağını bilemeyen Yaylakonak sakinlerinden bir başkası, 6 gündür hiçbir devlet kurumunun gelmediğini söyledi:
“Bize gelen yardımlar hep sivil vatandaşlardan geldi. Devlet veya AFAD diye bir şey görmedik. Sadece gönüllü vatandaşlardan yardım aldık. Hayvanlarımız öldü. Biz de bu ülkede yaşıyoruz, bizim de hakkımız var. Altı gün oldu, devletin hiçbir kurumundan bir şey görmedik. Ne bizi sordular ne de araştırdılar. Biz de bu Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Bizim de hakkımız var. Ama devlet bize bakmadı. Yazıklar olsun biz böyle bir ülkede yaşıyorsak. Devlet hiç olmazsa bize bir çadır versin. Biz devletimizden bunu beklemiyorduk. Hiç olmazsa bundan sonra yardım etsin. Biz bunu bekliyoruz.”
Yolda koordinasyon merkezi olarak kullanılan okula giderken bir araç bizi durdurdu ve röportaj yapmak istediğini söyledi. Yurttaş, beldede su olmadığı için çocuklarını başka bir köye götürüp banyo yaptırdıktan sonra geri getiriyormuş: “Burada suya ve temizliğe ihtiyacımız var. Bitleneceğiz böyle gidersek.”
“Çocuklarıma ne diyeceğimi bilmiyorum, annelerini ve kardeşlerini soruyorlar”
Köyün içerisinde ilerlerken bir grup insana selam veriyorum. Ali Duymaz, depremde eşini kaybetmiş ve iki küçük çocuğu var. Bana röportaj verirken ağlıyor, tek istediği çocuklarını soğuktan koruyabilmek için konteyner:
“Yardım geliyor ama en çok kalacak yere ihtiyacımız var. Isıtıcı, çadır ve konteynere ihtiyacımız var. Benim 4 kaybım var. 2 çocuğum ve ben kaldık. Başka bir köyde barakada kalıyorum. En çok kalan çocuklarıma üzülüyorum. Çünkü dışarısı soğuk. Çocuklarıma ne diyeceğimi bilmiyorum, annelerini ve kardeşlerini soruyorlar. ‘Hastanedeler, yarın gelecekler’ diyorum. Bu ne kadar devam edecek bilmiyorum.”
Profesyonellik bir kenara, Ali Duymaz beni çok etkiliyor. Arkasındaki binalar tamamen yıkılmış durumda. Enkazdan iki üç parça eşya çıkarmış. Üzüntülü bir şekilde beraber geldiğim ekibe doğru ilerlerken durumdan bahsediyorum. Geldiğim ekipten Hamza, Ali Duymaz’ı buluyor iletişim bilgilerini alıyor. Ellerinde çadır veya konteyner yok, yeterli olmasa da ısıtıcı veriyor. Bu şekilde helalleştikten sonra oradan ayrılıyoruz.
Beldeden çıkıp merkeze doğru yol alıyoruz. Yolda bir borudan su dolduran kişiler dikkatimi çekiyor. Arabayı durdurmalarını istiyorum ve suyu dolduran insanların yanına gidiyorum. 2 grup var, birinci grup tarlalar arasında bir köyde kaldığını ve orada elektrik, su olmadığını söylüyor. Borudan taşıdıkları suyu yemek yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için alıyorlar. Suyun hijyenik olup olmadığını sorduğumda “Evet, hijyenik” cevabı alıyorum. Su normal şartlarda hijyenik olsa bile, bugün gördüğüm akan su kesinlikle hijyenik değildi. Diğer gruba neden su doldurduklarını soruyorum. Tuvalet ihtiyaçları ve bulaşık yıkamak için taşıdıklarını bu suyun normalde dağdan geldiğini söylüyorlar. Ancak akan suyun rengi sarı.
“Yağmalama olayı şu anda had safhada”
Henüz arama kurtarma ekiplerinin yanında yardımın bile gitmediği onlarca köy, ilçe ve belde var. Adıyaman Yaylakonak ise bunlardan yalnızca biri.
Etrafta hala ölen insanların cenazeleri var. Sosyal medyada ve insanlar arasında ise bir yağmalama mevzusu. Bugün Adıyaman merkezin ara sokaklarında iken bir grup arkasında 2 asker ile koşarak yağmacı olduğunu iddia ettikleri 2 kişiyi arıyorlardı. Ali Macit ile beraber Adıyaman’da 6. günümüz. Ancak biz bireysel olarak böyle bir yağmalama olayına şahit olmadık. Durdurup olayın ne olduğunu sorduktan sonra başka bir vatandaş, ara sokaklarda yağmalama olaylarının çok olduğunu vurguladı. Vatandaşın ağzından sizlere aktarıyorum:
“Depremin ardından insanlar can derdine düştü. Bir ton yağmalama mevzularıyla karşı karşıya kaldık. Evlerimize giriyorlar. Yağmalama olayı şu anda had safhada. Özellikle Şanlıurfa’dan Diyarbakır’dan gelen çok sayıda insan var. Biz az önce cenazemizi defnetmeye gittik, Adıyaman Mezarlığı’na. Aracımızın camı açıktı. Döndüğümüzde iki üç tane çocuğun aracımıza girdiğini ve özel eşyalarımızı aldığını gördük. Telefonlarımızı küçük eşyalarımızı aldıklarını gördük. Bunların hepsini yaşıyoruz. Adıyaman merkezde jandarma ve çevik kuvvet var ama ara sokaklarda durmuyor.”
Adıyaman deprem yaralarını silebilecek mi?