Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından “Hükümet istifa” sloganları yükseldi. Tribünlerden yükselen bu slogan sokaklara da taşındı. Sokaklardaki eylemler gözaltıyla biterken, tribünlerde slogan atan taraftarlar ise tebligatlarla karşı karşıya kaldı. Hem de anayasada karşılığı olmayan bir suçtan.
Bahçeli maçların seyircisiz oynanmasını istedi
Spor Toto Süper Lig’de geçen hafta sonunda oynanan erteleme karşılaşmalarında tribünler “Hükümet istifa” tezahüratlarıyla inledi. Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında yükselen tezahüratlar, ülke çapında büyük ses getirdi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuyu ilk önce Twitter’da, ardından da partisinin grup toplantısında gündeme getirdi.
Bahçeli, attığı tweetlerde futbol müsabakalarının seyircisiz ya da tedbir alınarak oynanmasını istedi. “Hükümet istifa” sloganı sürünce MHP lideri, Beşiktaş üyeliğinden istifa etti. Fenerbahçe-Konyaspor ve Beşiktaş-Antalyaspor maçlarında da “Hükümet istifa” sloganları atılmasının ardından açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “Ama bizim mesaimizi bölmesinler. Bölerlerse bu milletin karşı kaldığı süreçte bu millete haksızlık ederler. Ama mesaimizi bölmek isterlerse rahat böleriz. Hodri meydan” dedi.
Okuyun: Spor yorumcusu Bağış Erten: “Tribünler politiktir, tribünler kendini ifade etme yeridir”
“Hükümet istifa” sloganı atanlara gözaltı ve tebligat
Slogan, tribünden çıkıp sokaklara da taştı. SOL Parti İstanbul İl Örgütü’nün dün (1 Mart) Kadıköy’de düzenlemek istediği “Hükümet istifa” eylemine polis müdahale etti.
Spor ve siyaset camialarından ardı ardına açıklamalar gelirken, dün çok önemli bir gelişme yaşandı. Medyascope Spor yorumcusu Erdener Karataş’ın edindiği bilgiye göre, Fenerbahçe-Konyaspor maçında atılan sloganlar nedeniyle 74 Fenerbahçe taraftarının ev adreslerine haklarında 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun gereğince işlem yapıldığına dair tebligat gönderildi.
Okuyun: “Hükümet istifa” tezahüratı yapan 74 Fenerbahçeli taraftara tebligat gitti
6222 sayılı kanunun kapsamı
Türkiye’de sporda hakaret içeren tezahürat suçlarıyla ilgili düzenleme ilk kez 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ile yürürlüğe girdi. Kanunun 14. maddesinin ilk fıkrasında hakaret içeren tezahürat, ikinci fıkrasında ise halkı aşağılama suçunun kapsamı şöyle açıklanıyor:
“Tehdit veya hakaret içeren tezahürat”
MADDE 14 – (1) Spor alanlarında taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından tehdit veya hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında elli günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.
(2) Spor alanlarında toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla hapis cezası ile cezalandırılır.”
Boyunsuz: “OHAL Türkiye’nin tamamında ilan edilmiş gibi davranılıyor”
Peki, taraftarla gönderilen bu tebligat 6222 sayılı kanun kapsamına giriyor mu? Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, bu soruyu cevapladı. Gönderilen tebligatın kanun kapsamına girmediğini söyleyen Şule Özsoy Boyunsuz, sloganla politik bir düşüncenin ifade edildiğini, bunun da anayasal bir hak olduğunu belirtti:
Depremin vurduğu 10 ilde üç ay süreyle olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesine ilişkin cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda oylanarak 9 Şubat 2023’te kabul edildi. Boyunsuz, OHAL’in adeta, tüm Türkiye’de uygulandığına dikkat çekti:
“Burada kastedilen tehdit, bu kapsamına girmiyor, hakaret suçunu da karşılamıyor. Bu politik bir düşünce açıklamasıdır. Vatandaşların anayasal hakkıdır. Ortada çok açık bir şey var. Tebligatları gönderenler hukuka uygun davranmıyor. OHAL Türkiye’nin tamamında ilan edilmiş gibi davranılıyor. Gösterdikleri 14. madde. Sloganı duyan veya gören kişiler tarafından tehdit veya hakaret tarzında algılanması gerekiyor. Bu madde hükümeti kastetmiyor.“
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Şule Özsoy Boyunsuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünün kapsamını tanımlarken, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir” dediğini vurguladı:
“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon vesinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.”
“Tebligat sloganın ne kadar yerinde olduğunun ispatı“
Anayasanın ifade özgürlüğü düzenleyen hükümlerini hatırlatan Şule Özsoy Boyunsuz, siyasi görüş belli etmenin anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre suç olmadığını söyledi. Boyunsuz, “Bu hükümetin başarısız olduğunu düşünüyorum, yaptığının sorumluluğu almasın ve görevi bırakmasını istiyorum” demenin hakaret olmadığını, siyasi bir görüş olduğunu belirtti:
“Anayasanın ifade özgürlüğünü düzenleyen hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine göre de böyledir. Atılan slogan hakaret değil, bir siyasi görüş açıklamasıdır. Bunu her vatandaş Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik sahası içerisinde yapabilir. Bu koşulların hiçbirisi de burada mevcut değil. Sloganda geçen sözler, gösterilen kanun maddesi tipine uygun eylem değil. Bunu biz hukukçuların söylemesine bile gerek yok. Bir savcının bununla meşgul olması beni kelimesiz bırakıyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir hukuk devleti olmadığını, demokratik devlet olmadığını, gitgide otoriterleşen, aczini baskıyla kapatmaya çalışan bir hükümet ile yönetildiğinin ispatıdır. O sloganın ne kadar yerinde olduğunun ispatıdır.”
“Egemenlik sadece Erdoğan’ın ya da Bahçeli’nin değil”
“Ömrünü tamamlamış otoriter rejimlerin, giderken daha da otoriterleştiğini” söyleyen Boyunsuz, bu durum da rejimin sonunu hızlandırdığı görüşünde. Boyunsuz’a göre, 6222 sayılı kanun gerekçe gösterilerek taraftarlara tebligat gönderilmesini hukuken açıklamak da zor:
“1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında duvarına ‘Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinin’ yazıldı ve hâlâ da yazıyor. Egemenlik sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın ya da Devlet Bahçeli’nin değildir. Türk milletinin fertleri de siyasi olarak başarısız gördüğü hükümeti oylarıyla görevden alır ve başkasını göreve getirir. Anayasa hukukumuzun temeli bu. Bunun dışındaki her şey otoriter, otokratik rejimin baskı araçlarıdır ve muhakkak suretle direnilmesi gerekir. Türk milletin kendi egemenliğini müdafaa etmesi gerekir. Direnme hakkı içerisine girer. Devletinin anayasaya, hukuka uygun yönetilmediğini görüyoruz. Bunu sonucunda binlerce insanın kaybettiğini görüyoruz. Buna da isyan ettiğinde de insanların hapisle tehdit edilmesiyle karşı karşı kalıyoruz.”
Siyasi ifade özgürlüğü nerede sınırlanır?
İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucusu hukukçu Dr. Kerem Altıparmak da 6222 sayılı kanunun kapsamını ve siyasi ifade özgürlüğünün sınırlarını anlattı. Altıparmak da Boyunsuz gibi, bu sloganın suç teşkil etmediğini, kanunda geçen hakaret ve tehditin “Hükümet istifa” sloganını kapsamadığını söyledi. Altıparmak, 6222 sayılı kanunun uygulanması için iki unsurun oluşması gerektiği belirtti:
“Orada hakaret ve tehditten kasıt, sahada spor yapan, hakemlik yapan kişilere karşı hakarette bulunulmaması ve onları bir şekilde spordan çaydırmaması. Hükümetin istifa etmesini gerektiğini söylemek veya hükümetin yalan söylediğini ifade etmek de bu kategoriye girmez. Genel olarak, siyasete ilişkin bir ifadenin ceza hukukun konusu olabilmesi için şiddetin teşvik etmesi, onaylaması veya nefret söylemiyle bağlantısı olamsı. Özel olarak da statlara ilişkin kuralda bunun uygulanması için statta hakaret ve tehdit meselesinin sporla alakalı olması gerekiyor. Ordaki bir spor müsabakasıysa 6222 sayılı kanun uygulanır. ‘Hükümet istifa’da bu iki unsur söz konusu değil.“
Altıparmak, 6222 sayılı kanunun bu olayda uygulanması için şiddet ve nefret ile ilişkisinin olması gerektiğine dikkat çekti. Yani taraftar ırkçı bir slogan atsaydı -sporla ilgili olsun, olmasın- yasanın bu hükmü uygulanırdı. Siyasi ifade özgürlüğü niteliğinde olan bu tezahüratın sınırlandırılması ancak şiddet ve nefret ile ilişkisi kurulduğunda mümkün.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13. maddesinde ise “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” ele alınıyor ve Anayasa şöyle diyor:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Altıparmak, siyasi ifade özgürlüğünün, sınırlandırılması en zor olan ifade özgürlüğü türlerinden biri olduğunu söyledi. Bunun nedeni de kamusal ortak faydaya yönelik tartışmalar:
“Bu yasaya da diğer her türlü ifadeye bakarken de nihayetinde anayasa ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek gerekir. Hiçbir yasa ve yorumu bundan azade değil. Bunu şundan söylüyorum, ifade özgürlüğünün sınırlandırılması, ceza hukukunun konusu olması için istisnai sebepler lazım. Bazen kızıyorlar ‘Bunu hukukla mı açıklayacaksınız?’ diye. Ne ile açıklayacağız? Benim uzmanlık alanım bu. Tam da bu nedenden açıklamamız gerekiyor. Ben de biliyorum burada tamamen bir keyfi, talimatlı bir durum olduğunu. Ancak onun neden yapıldığını göstermek önemli.“