Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Metamorfoz

Geçen hafta İyi Parti’nin Millet İttifakı’na faydadan çok zararı dokunduğunu belirterek ittifak içerisine Truva Atı olarak konumlandırıldığını, bu yüzden yaşadığı gelgitlerin anlamının orada aranması gerektiğini belirtmiştim. Bu benim komplo teorim elbette. Noktaları birleştirdiğimde gözüme görünen bir komplo. Gerçek olmayabilir. Ama bu komplo teorisine paralel olarak hayatın olağan akışında İyi Parti’yi anlamaya çalıştığımda karanlıkta kalan konular, bu teorinin filtresini takarak baktığımda aydınlanıyor ve bütün adımlar teori ile uyumlu. Yalnız, atın sahibini yazmadığım için İyi Parti’yi masaya Erdoğan’ın oturttuğunu düşündüğümü zannedenler olmuş. Hayır, Erdoğan’ın dahi meze olduğu bir senaryo bu. Ancak öyle karanlıklar lortlarının, üstün zekâlı insanların oluşturduğu kukuletalı törenlerin ardından yazılan bir senaryo değil. Sadece bu ülkenin kullanışlı ekiplerinden birinin ellerinden kayıp gitme tehlikesindeki devlet tekelini koruma çabası o kadar. İşe yarıyor mu? Son perdeyi oynuyorlar bence, umarım.

Bu konuda büyük laflar etmeyeceğim çünkü üzerinde çalıştığım dev bir literatür, görüştüğüm insanlar ve belgeler yok. Her zaman olduğu gibi tamamen uzaktan yaptığım gözlemler üzerine yorumda bulunacağım. Bana göre, bir mevzunun sırlarını çözmek için meselenin tam ortasında olmaya lüzum yoktur. Bir meseleye uzaktan baktığınızda görünen bir resim vardır, yakınlaştığınızda ise işin içinde bilmediğiniz, uzaktan görünmeyen detaylar olduğunu öğrenir ve kendinize kızarsınız, nasıl da önyargılıymışım diye. Ancak ilk halkaya yaklaştığınızda bu sefer en başta, uzakta gördüğünüz manzaranın daha da netleşmiş haline şahit olur ve orta mesafede kendinize yaptığınız haksızlık için kendinize kızarsınız. Genelde uzaktan vardığınız sonuç ile ilk halkada vardığınız sonuç aynıdır. İlkinde tahmin edersiniz, ikincisinde emin olursunuz.

Bana göre şu an yaşadığımız siyasi kaosu yaratan manzara şu. AKP iktidarı için Gezi’yi bir milat sayıyorum. AKP o gün yenildi ve son on yıldır uzatmaları oynuyor. O zamana kadar geliştirdiği akıl, onu son on yıldır koruyordu. Son beş yıldır ise onun sayesinde sistemden nemalananların takviye gücü ile yol kat ediyor. Bu macera beş yıl önce bitebilir ve biz daha az hasarlı bir Türkiye’yi toparlayabilirdik ama başaramadık. Resme bir adım geriden bakalım.

2010 yılında hükümet adına Kürt meselesi çözüm süreci için OSLO görüşmelerinde yer alan Hakan Fidan ve dört MİT görevlisi hakkında FETÖ’cü savcıların soruşturma açmasının ardından, devletin içine gireceği krizi gören milliyetçi cepheden hükümete bir müdahale geliyor. FETÖ ile işbirliğine başladığı anda toplumun birçok kesimi hükümeti bu günün geleceğini görerek uyarıyordu. Aynı şekilde devletin eski güç odakları hem FETÖ’yle hem hükümetle mücadele ediyordu. Ancak muvaffak olamadılar. Ve bu iki başlı ejderha ortalığı yakıp yıkana kadar zulme devam etti.

Yeni bir düzen kurulmalıydı ama yola kiminle ve nasıl devam edilmeliydi? Sistem nasıl yeniden ele geçirilmeliydi? Bu mücadelede ehveni şer olarak göz yumulması gereken AKP’ydi. Bu yüzden halkın öfkesini üzerlerine çekerek ve bu zamana kadar olduğu gibi demokrasiye balans ayarı vermektense AKP’yi içeriden çökertip zamanla halkın çok sevdiği bu biraz din soslu, biraz milliyetçilik soslu bol yağlı yemeği servis etmeye devam etmeye karar verdiler. 2012 yılında Süleyman Soylu’nun AKP’ye yerleştirilmesinin ardından MHP de yavaş yavaş tavır değiştirmeye, Erdoğan’a karşı sert söylemini terk etmeye başladı.
2015 yılından itibaren Erdoğan’la yakınlaşmaya başlayan Bahçeli, işbirliğini resmiyete döktü ve 2018 yılından itibaren Cumhur İttifakı üyesi olarak kendisine büyük bir alan açtı. AKP içerisinde Soylu, ittifak içerisinde Bahçeli zamanla Erdoğan’ın etrafını sardılar ve adeta piton yılanı gibi onu felç ettiler. Öyle ki AKP’liler dahi bir kuruma atanırken MHP’den icazet alınmaya başlandı. AKP, yakından tanık olma fırsatını tanıdığı günah odasının kapılarını açtığı bu iki müttefikin esiri oldu. Bu ikili kuşatma daha örgütlenirken yaşanan Gezi süreci de göstermişti ki, bu düzen böyle gidemezdi. Sistem uyarı veriyordu. Bir neşter atılmasının zamanı çoktan gelmişti ve artık daha hızlı harekete geçilmesi gerekiyordu.

Ardından İyi Parti’nin kurulması ile yeni AKP modeliyle halkın karşısında görücüye çıktı bu akıl. Ancak önceki yazımda da olduğu gibi İyi Parti’deki karma, AKP’deki dengeyi gözetmiyordu. Milliyetçi sos fazla kaçmıştı ve halk AKP kadar teveccüh etmemişti. Biraz da din sosu mu istiyorlar acaba diye Ömer’in Yolu dediler ama cıkk o da olmadı. Halk merkez sağ bir parti istiyordu. Ne aşırı din sosu ne aşırı milliyetçi sos, artık çok yorulmuştu, bıkmıştı hamaset edebiyatından ama anlaşılmadı.

Bu arada elbette AKP köşeye sıkıştırılmaya devam ediyordu. Milliyetçi kanada eklenen mafya babaları ve onların yalnızca ve yalnızca devlet adına işledikleri günahları da AKP’nin hesabına yazılmaya başlamıştı. Halkın tuttuğu bakkal defterinde MHP alıyor, AKP ödüyordu. Böylelikle yıllar geçtikçe AKP’nin ampulü kararıyor, tasfiye için doğru zaman yaklaşıyordu. Ancak tek sorun AKP değildi, bir de ana muhalefet partisinin başına geçen Kemal Beyin izlediği politika risk oluşturuyordu. Etrafına topladığı diğer sağ partiler, Adalet Yürüyüşü’nde Kürtler ile yan yana duruşu, CHP’nin içerisinde yaptığı dönüşüm, işte bunlar büyük riskti. Geleceğin umudu falan olamazdı, olmamalıydı. Sistem zaten ellerine geçmişti ihtiyaçları olan tek şey bunu halkın rızası ile sürdürmekti. Fincancı katırlarını ürkütmeden çölü geçerlerse arkası vahaydı.

Ancak Erdoğan ile halaya duran Bahçeli ağırlığını kaybetti, milliyetçi oyları da aynı bünyede toplayayım diyen Akşener küme düşmeye başladı. Ne olacaktı şimdi? Bahçeli başarılı bir şekilde her şeye rağmen planı sürdürerek AKP’yi aşağı çekiyordu ama İyi Parti beklenen performansı gösteremiyordu. Öyleyse onlar da Millet İttifakı içerisinde yer almalı, onlar da o masayı zayıflatmalı. Kemal Beyin AKP karşısında merkez sağ bir partiye ihtiyaç olması sebebiyle cansiperane desteklediği İyi Parti ile kurduğu ittifak belki şimdiye kadar yükseltebileceği muhalefet bloğunu sürekli aşağı çekti. En kritik anlarda hep İyi Parti müdahalesi ile kayıplar yaşandı. Altılı Masa kurulduğu günden beri böyle dost düşman başına tavırları ile masa bazen zor, bazen komik durumlara düştü. Girdiği 11 seçimi de kaybetti denilen Kemal Bey, genel başkan olduğu günden beri sabırla yolunu açıyor. Aslına bakarsanız 2018 yılından beri Erdoğan karşısında da kazanıyor ama sisteme yeniliyor. Erdoğan karşısında deneye deneye ve elbette muhalif seçmenin yol göstermesi ile Süper Mario gibi en sonunda oyunu bitirmeyi başaracağını umuyorum.

Peki, bu milliyetçi odak ne mi olacak? Türk siyasetine ağır can kayıpları, suikastler, darbe destekçiliği gibi “hayırları” dokunan bu siyasi hareketin bugünün gençliğinde ciddi bir karşılığı yok. Dünya değişiyor, dönüşüyor, eski çamlar bardak oluyor, gençler birbirini sevmekten imtina etmiyor. Her şeye rağmen bir arada yaşayabiliyor hatta. Her şeye ve her türlü ideolojik bombardımana rağmen bildiği yoldan gitmeye devam ediyor. Çünkü teknoloji çağında daha fazla kavganın, ideoloji peşinden koşarak birbirini vurmanın nasıl bir ahmaklık olduğunu görebiliyor. Elbette en heyecanlı çağlarında aşırılığa kaçan gençler hala var, çünkü kendini bulma evresindeki insan etkileyici, büyük laflar eden şemsiyelerin altında soluklanmak ister ama ta ki güneş onu yeniden cezbedene kadar.

Bahçeli’nin Osmaniye gezisi esnasında Erdoğan’ın yanındaki bakışlarını gördünüz mü? Günler sonra deprem bölgesine giden Bahçeli, Meclis kürsüsünde elini bir sağa bir sola savurarak nefret tohumları saçan Bahçeli ile aynı kişi değildi. Erdoğan, Osmaniye Belediye Başkanı Kadir Kara’yı şehrin temizliği konusunda takdir ederken Bahçeli’nin yüzüne yansıyan ifade, artık bu hikâyenin bittiğini fark ettiği an.

Aynı şekilde Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Beyin adı açıklanırken Akşener’in yüzüne yansıyan ifade de bir hüsranı haber veriyor. Amaç hâsıl olmamış, hepimizi çok yormuş ancak bitiş çizgisini görememişler. Cumhur İttifakı’nda Bahçeli Erdoğan’ı aşağı çekerken kendisi de karikatürize oldu, Akşener, Millet İttifakı’nda Kemal Beyi aşağı çekerken, kendisi de seçmeni tarafından uyarıldı. Bahçeli artık toparlayamaz ancak yaşadığı büyük krizi fırsat bilerek Meral Hanım belki bir dönüşüm yaşayabilir. Ancak bu dönüşümü yaşamak istiyorsa, onu o yapan göbek bağını kesmek zorunda. Bu dönüşüm ülkemiz için hayırlı da olur, ancak kararlılık lazım, gaz değil, akıl lazım. Sağlam bir yol haritası lazım. Etrafındaki insanları gözden geçirip bir rota çizmesi lazım. Eğer bundan sonra hala Türkiye siyasetinde yer almak istiyorsa etrafında daha fazla kadın görmemiz lazım. Akıllı, merhametli, vicdanlı, cesur kadınlar.

Bu ülkede artık büyük laflar edilip büyük kavgaların fitili ateşlenemez umarım. Sadece ülkemiz değil, dünya dönüşüyor. Bu yüzden ağır sancılar çekiyoruz kendimizi doğururken. Umarım başaracağız.

e-mail: elifgokcearas@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.