Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cumhur İttifakı’nda her şey yolunda mı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün (28 Mart) Twitter üzerinden açıklamalarda bulundu. “Cumhur İttifakı’nı teşkil eden iki partinin kendi adıyla, amblemiyle ve adaylarıyla seçime katılmaları söz konusu iken, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortak liste hazırlığına teşne olması ve buna tevessül etmesi doğru, mantıklı ve makul bir seçenek olamayacaktır” diyen Bahçeli’nin bu açıklamaları, kafalarda “Cumhur İttifakı içerisinde bir problem mi var” sorularının doğmasına yol açtı.

Cumhur İttifakı nasıl bir seçim stratejisi izleyecek? Bahçeli’nin açıklamaları nasıl yorumlanmalı? MHP ve AKP içinde bazı kesimler, ittifaka Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın dahil edilmesinden rahatsız mı? Bu rahatsızlığın sonuçları ne olabilir?

Ruşen Çakır yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Dün Konya’daydım. Daha çok Ereğli ilçesinde, ama aynı zamanda Konya’da. Orada, Ankara’dan temsilcimiz Hıdır Göktaş da vardı. Halk TV’den gazeteci arkadaşım İsmail Saymaz da vardı. Berâber Kemal Kılıçdaroğlu’nun yoğun programını izledik ve kendisiyle de sohbet etme imkânı bulduk. Hattâ bugünkü görüşmeyi, yani Muharrem İnce’yle yapılacak görüşmeyi de ilk biz haberleştirdik Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığımız söyleşiden hareketle. Akşam üzeri, İsmail bana Devlet Bahçeli’nin bir tweet’inden bahsetti. Tam anlamadım ilk başta, bende biraz sağırlık da vardır. Ama o anda kafam başka bir şeyle meşguldü herhalde, geçiştirdim. 15-20 dakika sonra tweet’i okudum. İşte şu anda görüyorsunuz; diyor ki: “Cumhur İttifâkı’nı teşkil eden 2 partinin kendi adıyla, amblemiyle ve adaylarıyla seçime katılmaları söz konusu iken, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortak liste hazırlığına teşne olması ve buna tevessül etmesi doğru, mantıklı ve mâkul bir seçenek olamayacaktır”. Olmayacaktır da değil; olamayacaktır. Bunu okuyunca, olayın ne kadar vahim olduğunu, ciddî olduğunu gördüm. Açık söylemek gerekirse ilk düşüncem, “Devlet Bahçeli bu seçimin kazanılmayacağını düşünüyor herhalde” oldu. Sonra bunun biraz sert, aşırı olabileceğine hükmettim — kendi kendime oluyor tabiî ki bütün bunlar. Sonra İsmail’e ve Hıdır’a dedim ki: “Bu metni bizzat kendisi yazmıştır”. Çünkü bu çok hayâtî bir açıklama. Yani seçime gelene kadar her iki tarafta da, yani Cumhur İttifâkı’nda ve Millet İttifâkı’nda, hattâ onların dışında kalan partilerde de çok şeylerin yaşanabileceğini biliyoruz. Kopuşlar, birleşmeler, meydan okumalar vs.. Meselâ bugün, Yavuz Ağıralioğlu dün akşam verdiği istifâsını anlattı. “Kime oy vermeyeceğimi söyledim, kime oy vereceğime millet karar verecek” dedi. Ama belli ki kendisi karar verecek ve muhtemelen de kararını vermiştir. Yavuz Ağıralioğlu’nun İYİ Parti’den ayrılmasının çok da fazla bir etkisi olmadı meselâ. O herhalde çok ciddî bir şey bekliyordu. Ama daha önemlisi, iktidar partileri bu istifânın çok ciddî bir kopuşu tetiklemesini beklediler. Çok önemli bir silâhtı onlar için; ama hiçbir etkisi olmadı açıkçası bana göre. Ama Devlet Bahçeli’nin bu paylaşımı gerçekten çok ilginç. Üzerine çok düşünülmesi gereken bir şey. Neden böyle? Çünkü MHP ile AKP birlikte apar topar seçim yasasını değiştirdiler. İttifaklarla ilgili, ortak listelerle ilgili düzenlemeleri değiştirdiler ve biliyoruz ki burada tamâmen kendileri için en ideal olanı yaptılar. Ve bu yeni düzenleme 14 Mayıs’taki seçimde uygulanacak.

Şöyle bir düşünce vardı: Millet İttifâkı partileri ve hattâ Emek ve Özgürlük İttifâkı’nın partileri ortak liste konusunda çok ciddî sorunlar yaşayacak; ama bu yasayı çıkartan MHP ve AKP herhalde daha baştan nerelerde ortak gireceklerini saptadılar ve buradan çok güçlü bir şekilde çıkmaya hazırlanıyorlar. Yani bir taraf birlikte hareket ederken, diğer taraf ayrı hareket edince, birlikte hareket edenlerin milletvekili sayısında çok avantajlı olduğunu görüyoruz — bu konuda yapılan çok ciddî araştırmalar var. Şimdi bu konuda çalışma yapanlardan güvendiğim bir isme sordum. Dedim ki: “Bahçeli’nin bu olayı nedir?” O da, “Çok ciddî bir rest” dedi ve bunun çok ciddî sonuçları olabileceğini söyledi. Duruma göre, Cumhur İttifâkı’nın kazanması söz konusu olan milletvekili sayısında 10 ilâ 25 arasında kayba yol açabileceğini söyledi. Çok ilginç birtakım hesaplar var, değişik seçenekler var. Öncelikle, Memleket Partisi’nin seçime girip belirli bir oy alması durumunda milletvekili dağılımının nasıl olacağı konusunda şöyle bir hesap yapılıyor: Memleket Partisi’nin alacağı her oy daha çok iktidâra, Cumhur İttifâkı’na yarıyor. Çünkü Memleket Partisi’nin alacağı oy ve kazanacağı milletvekili –eğer barajı aşarsa– daha çok Millet İttifâkı’ndan alınmış oluyor ve Cumhur İttifâkı’nın işine yarıyor. Böyle ilginç hesaplar var. Hattâ bir iddiaya göre, Memleket Partisi’nin az bir farkla %7 barajını aşamaması durumunda, Cumhur İttifâkı’nın bundan çok ciddî bir şekilde yararlanacağı söyleniyor. Ama bu çıkışla berâber işler iyice karışmış durumda. 

Bahçeli bunu niye yaptı? Mâlûm, Büyük Birlik Partisi ve Yeniden Refah Partisi dediler ki: “Biz seçime kendi amblemimizle, kendi isimlerimizle gireceğiz”. Cumhur İttifâkı içindeler, barajı geçme diye bir sorunları yok ittifâkın parçası oldukları için; ama ortak liste işine girişmeyeceklerini söylediler açık bir şekilde. Bunlardan Yeniden Refah Partisi’ni Erdoğan ziyâret etti. Bugün de Büyük Birlik Partisi’ni ziyâret etti. Açıkçası başlı başına bu ziyâretler de Türk siyâsî hayâtında önemli olaylar olarak tanımlanabilir. Erdoğan’ın bu partilere gitmiş olması normalde çok beklenecek bir şey değildi. Genellikle bu parti liderlerinin onu Külliye’de ziyâret etmesi ya da AKP Genel Merkezi’nde ziyâret etmesi, belki Meclis’te bir araya gelmeleri söz konusu olacakken; Erdoğan onların ayağına gitti. Özellikle Fatih Erbakan’ın bundan son derece mutlu olduğunu her hâlinden anlıyorduk. Hattâ ardından yaptığı açıklamada da Erdoğan’ın kendi programlarını hayâta geçirme konusunda kararlı olduğunu söyledi. Burada da herhalde esas söylemek istediği, onun –aynı HÜDA PAR gibi– kadın karşıtı politikalarının, kadın hakları düşmanı politikalarının Erdoğan tarafından benimsendiğiydi. Böyle bir durum oldu.

Şimdi Erdoğan bu partilere bir önem atfediyor ve bu partiler “Cumhur İttifâkı’nda varız” diyorlar, protokole imzâ atıyorlar; “Ancak kendimiz olarak seçime gireceğiz” diyorlar. Bu tabiî ki MHP’yi rahatsız ediyor. Çünkü MHP onlardan daha güçlü bir parti, daha köklü bir parti. Örneğin Büyük Birlik Partisi MHP’den kopmuş bir parti; yıllar önce Muhsin Yazıcıoğlu tarafından kurulduğunda öyle olmuştu ve aslında son dönemde var ama yok bir parti. Büyük Birlik Partisi zâten Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayâttayken de belli bir yere taşıyamadığı bir partiydi; onun vefâtının ardından iyice etkisiz bir parti hâline geldi. Yeniden Refah Partisi de yeni bir parti. Babasının adıyla yürüyen Fatih Erbakan çok popülist ve çok sert. Özellikle kadın karşıtı çıkışlarıyla bilinen bir parti. Bunların kendi amblemleri ve kendi listeleriyle girdiği bir yerde, MHP’nin ortak listeyle girecek olması MHP’nin bir anlamda güçsüzlüğünü îtiraf etmek gibi algılanacaktı. Çok kritik bir olay aslında ve Bahçeli buna râzı olmadığını dile getirdi. Bu çıkışı, yani seçtiği cümleler; buna tevessül etmesi, ortak liste hazırlığına teşne olması… Yani, “Onlar olmuyor, ben niye olayım?” diyor. Bu anlamıyla bakıldığı zaman haklı. Ama bu çıkışı, şu âna kadar yapılan bütün hesapları da alt üst etmiş durumda. 

Şimdi normalde şöyle düşünülüyordu: Cumhur İttifâkı ortak liste konusunda çok yoğun olacak. Hattâ bizim Kemal Can’ın iddiası, “MHP her yerde AKP ile birlikte seçime girer, hiç de yüksünmez bundan” diyordu. Olabilirdi; ama Yeniden Refah’ın ve Büyük Birlik Partisi’nin bu çıkışlarından sonra, ortak liste konusunda tam anlamıyla gemileri yakmış gibi –öyle gözüküyor– ve bu her şeyi bozuyor. Normalde beklenen, Cumhur İttifâkı’nın ortak liste konusunda güçlü bir şekilde çıkmasıydı. Yani ne olacak? 40 ilde ortak liste çıkartabilirdi AKP ile MHP. Çünkü kanûnen bir partinin kendi kimliğiyle seçimlere girmesi için yarıdan bir fazla ilde yani 41 ilde seçimlere girmesi gerekiyor. En fazla ortak liste yapabileceği il sayısı 40. AKP ve MHP tarafından bunun büyük ölçüde yapılacağı, buna karşılık Millet İttifâkı’nın bunda zorlanacağı söyleniyordu. Şimdi, Bahçeli’nin bu çıkışından sonra Cumhur İttifâkı’nda çok ciddî bir alarm durumu var; diğer tarafta da görüşmeler sürüyor. Ve orada da çok ciddî sorunlar olduğu söyleniyor. CHP ile İYİ Parti’nin ve diğer partilerin ortak liste yapma konusunda bayağı sıkıntı yaşadıkları söyleniyor. Ama MHP’nin bu çıkışından sonra herhalde ortak liste yapmak onlar için daha câzip hâle gelecek. Bugün AKP’li Ali İhsan Yavuz ilginç bir şey söyledi. Dedi ki: “Bahçeli’nin söyledikleri zâten bizim vardığımız noktaydı”. Yani, “Herkes kendi listesiyle girsin karârına vardık. Sâdece biz böyle değiliz; Millet İttifâkı’nın da böyle olduğunu sanıyorum” dedi. Nasıl olsa Millet İttifâkı da ortak liste yapamayacağına göre çok da sorun olmaz diyorlar. Fakat pekâlâ Millet İttifâkı böyle 20-30 ilde ortak liste çıkartabilirse, o zaman milletvekili sayısı artabilir. 

Burada nasıl bir mantık işliyor? Çok hızlıca şöyle söyleyelim: Partilerin artık oyları ya da milletvekili seçmeye yetmeyen oyları, ortak liste hâline geldiği zaman yetebiliyor ve normal şartlarda ayrı ayrı girildiğinde alınacak milletvekilinden daha fazla milletvekili alınmasına katkıda bulunabiliyor. Özellikle araştırmacılar, bunların bâzı illerde çok net bir şekilde görüldüğünü söylüyorlar. Tabiî ki Cumhur İttifâkı da Millet İttifâkı da bu illeri, bu seçim bölgelerini biliyorlar. Oraya göre hazırlık yaptıklarını varsayıyorduk. Şu anda Cumhur İttifâkı’nda çok ciddî bir kriz gözüküyor. Tabiî buradan geri dönebilirler. Tıpkı Yeniden Refah’ın, “Ben yokum, kendi başıma gireceğim” deyip, sonra tekrar girmesi gibi ya da Meral Akşener’in 3 Mart’ta ittifaktan ayrılıp, sonra 6 Mart’ta tekrar masaya oturması gibi bir şey burada da olabilir. Nasıl olur? 9 Nisan’da listeler son hâlini alıyor. 9 Nisan’a gelene kadar, özellikle son günlerde çok büyük değişiklikler olabilir bu ortak liste meselesinde. Tekrar MHP bâzı şeylere yanaşabilir ya da diğer ittifaklarda da beklediğimizin dışında birtakım gelişmeler olabilir. Örneğin Emek ve Özgürlük İttifâkı’na baktığımız zaman, orada da bir ortak liste sorunu var. EMEP ve TİP kendi adaylarını birçok bölgede göstermek istiyorlar biliyorsunuz. Ve bu konuda çalışan araştırmacılar, Yeşiller ve Sol adıyla girilecek olan –HDP girmiyor biliyorsunuz– bu seçimde onların kazanabileceği milletvekili sayısının yaklaşık 7 azının alınmasına yol açabileceğini söylüyorlar. Çok garip bir durumla karşı karşıyayız yani. Ortak liste yapanın daha fazla kazanma ihtimâli var, kaybetme ihtimâli yok. Ortak liste yaptınız diye kazanacağınız milletvekilinden azını almıyorsunuz; daha fazlasını alma şansınız var. Ama bir şekilde, ittifakların her birinde partiler kendi başlarına girip, özellikle de %3’ü aşarlarsa Hazîne yardımı alma şansını yakalaması gösteriliyor buna gerekçe olarak. 

Her neyse; tekrar Cumhur İttifâkı’na dönecek olursak, en hazırlıklı oldukları, en iddialı oldukları yerde böyle büyük bir krizin çıkması açıkçası çok düşündürücü ve bunun sâdece ortak liste meselesinden kaynaklandığı kanısında da değilim. Çünkü özellikle HÜDA PAR’ın ve Yeniden Refah’ın Cumhur İttifâkı’na katılmasının MHP’de ve hattâ AKP’nin içerisindeki bâzı kişilerde tam olarak kabullenilemediğini düşünebiliriz. Çünkü her ne kadar Devlet Bahçeli, HÜDA PAR konusunda, onu Hizbullah’tan ayrı gibi göstermeye çalışsa da, herhalde hepimizden çok daha iyi biliyor bu olayın realitesinin ne olduğunu. Öte yandan hem bir Hizbullah ilişkisi var, hem bir Kürt meselesine bakış hususu var — ki bu noktada bugün yine Meral Akşener grup konuşmasında HÜDA PAR’ın bu konudaki pozisyonlarını adını vermeden çok ciddî bir şekilde eleştirdi. Bir diğer husus da kadın hakları konusundaki tutumları var. Bunların tam olarak MHP ve hattâ AKP’nin bir kısmı tarafından sindirilebildiğini söylemek mümkün değil. Dolayısıyla, “Acaba muhâlefette bir çatlak olur mu? Yavuz Ağıralioğlu’nu başkaları tâkip eder mi? HDP’nin destek verecek olması nasıl olumsuz etkiler?” vs. derken, yani özellikle muhâlefetin dağılması ya da içinde sorun yaşamasına odaklanmışken, birdenbire Cumhur İttifâkı’nda sorunların olduğunu görme imkânımız oldu Bahçeli’nin yaptığı bu paylaşımla. 

Burada kesinlikle seçimi kazanma konusundaki özgüvenle ilgili bir meselenin söz konusu olduğu kanısındayım. Kazanma ihtimâlinin azaldığını düşündükçe, sorunların çıkma ihtimâli de artıyor — böyle bir durum var. Muhâlefete bakıyoruz: Kazanma ihtimâli artıyor — ki dün Konya’da bunu çok bâriz bir şekilde gördüm; insanlar kazanacaklarına artık bayağı bir inanıyorlar. Konya gibi Cumhur İttifâkı’nın oyunun neredeyse %70 olduğu bir yerde, insanlar kazanma coşkusuna ve özgüvenine sâhip olmuşlar. Dolayısıyla bunun tersinin de iktidar partilerinde olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Tekrar söylüyorum: Tabiî ki Nisan’ın 7-8’i gibi birtakım düzeltmeler olacaktır, olabilir. Erdoğan, Bahçeli’yi iknâ etmek için bir şeyler yapacaktır. Yani düşünün: Yeniden Refah’ı ve HÜDA PAR’ı katmak için ne tâvizler verdi; bunca yıldır berâber hareket ettiği ve ittifâkında çok önemli bir yere sâhip olan MHP’yi onlar uğruna harcamak istemeyecektir. Fakat nasıl olacak? Diğerlerini mi ortak listeye iknâ edecek? “MHP gibi, yani hepimiz berâber ortak listede birleşelim” deyip onları mı bir yere çekecek? Yoksa MHP’ye, “Ya, onlar girsinler. Nasıl olsa çok fazla oy alamazlar. Ama biz birlikte girelim ve alabildiğimiz kadar milletvekili alalım” mı diyecekler? Ya da şu hâliyle bakıldığı zaman, AKP’li Ali İhsan Yavuz’un dediği gibi, “Ya, bunu zâten çözmenin imkânı yok. Diğerleri de çözemeyecekler. Dolayısıyla herkes kendi işini kendisi görsün” mü diyecekler?

Her hâlükârda şöyle bir husus vardı; bunu özellikle geçen hafta yaptığım bir yayında TEAM Araştırma’dan Ulaş Tol ve Reform Enstitüsü’nden Mehmet Ali Çalışkan özellikle vurguladılar, o da şu: Seçimin ikinci tura kalması hâlinde, Meclis’te kimin çoğunlukta olduğu çok önem arz edecek. Dolayısıyla ilk turda kazanma ihtimâli olmayan Erdoğan, Cumhur İttifâkı olarak Meclis’te çoğunluğu elde ederek seçmenin karşısına çıkıp, “Bakın, Meclis’te çoğunluk bende, dolayısıyla kaos istemiyorsanız beni seçin” demek isteyecektir. Böyle bir durumun olduğunu söylüyorlar — ki çok inandırıcı bir şey. Dolayısıyla Meclis’te alabildiğince fazla milletvekili kazanmak Cumhur İttifâkı için son derece öncelikli bir mesele ve orada şu anda çok ciddî bir kriz yaşanıyor. Yayının başlığına gönderme yapacak olursak: An îtibâriyle Cumhur İttifâkı’nda işler pek parlak gitmiyor. Ama nasıl Yeniden Refah, girmiyorum dediği ittifâka son anda girdiyse ve HÜDA PAR da ne olacağı belli değilken tam anlamıyla AKP listelerinden seçime girmeyi kabul ettiyse, burada da iktidârı kaybetmemek için birileri bir şekilde tâvizler verebilir. Yani iktidar yanlıları herhalde son âna kadar nefeslerini tutacaklar. Ama şu hâliyle giderse, iktidârın Meclis’te çok güçlü bir şekilde temsil edilme, hattâ Meclis’te çoğunluğu elde etme idealinden, hedefinden bayağı uzaklaştığını görüyoruz. 

Evet, bugün o meşhur buluşma var, şu anda yapılıyor. O buluşmayı da akşam “Adını Koyalım”da konuşacağız. Muharrem İnce-Kemal Kılıçdaroğlu buluşması bakalım ne olacak? Yani bahis şirketleri bunun için bir bahis oynatsalar yeridir. Şu hâliyle bakıldığı zaman, bir süredir bu seçimlerin en önemli konusunun an îtibâriyle Muharrem İnce’nin ne yapacağı olması gerçekten çok ilginç. Bunu da bir not olarak düşmek lâzım. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.