İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, mitinglerini ve seçim kampanyasını hız kesmeden sürdürüyor.
Peki Ekrem İmamoğlu’nun bir sonraki hedefi ne? Kılıçdaroğlu sonrası CHP’nin başına gelebilir mi?
Ruşen Çakır yorumluyor.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. Ekrem İmamoğlu’ndan bahsetmek istiyorum. Gerçekten bu seçimlerin en öne çıkan isimlerinden birisi oldu bu âna kadar ve bundan sonra da bu özelliğini koruyacağa benziyor. Örneğin dün, bayramın ilk günü Antakya’daydı. Orada onun gördüğü ilgiyi herhalde şu anda Türkiye’de çok az siyâsetçi görüyordur. Çok ilginç bir özelliği var Ekrem İmamoğlu’nun. Halkın arasına giriyor çekinmeden. Bunu aslında yerel seçim öncesinde de yapmıştı, şimdi de yapıyor. Halkın arasına giriyor. Doğrudan fotoğraf çektiriyor ve sarılıyor, öpüyor, her şeyi yapıyor. Her türlü sorularına cevap veriyor. Şu hâliyle bakıldığı zaman, şu anda Hatay’da Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı şey gerçekten çok fazla siyâsetçinin yapabileceği bir şey değil. Şöyle söyleyelim: Kemal Kılıçdaroğlu şu anda cumhurbaşkanı adayı, Kılıçdaroğlu’nun da böyle olabildiğini görmüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun da bir ilgi gördüğünü görüyoruz; ama burada İmamoğlu’nun gençliğinin de verdiği bir özellik olsa gerek. Ve ilk andan îtibâren, İstanbul seçimlerine girdiği andan îtibâren öne çıkan bir özelliği. Gerçekten sosyal olarak rahat birisi. Onu özellikle vurgulamak lâzım.
Şimdi Ekrem İmamoğlu, mâlûm, bu seçim öncesi Millet İttifâkı’nın ortak adayı seçeneklerinde Mansur Yavaş’la öne çıkan bir isimdi. Bayağı bir onun adı geçti. Daha sonra hakkında birtakım yasaklar çıkartılmak istendi iktidar tarafından, iktidârın yargısı tarafından. Onlar şu hâliyle askıda duruyor. Ama Ekrem İmamoğlu, gördük, bir Saraçhâne olayı yaşadık: Meral Akşener’in ilk gün onunla berâber çıkmasıyla Millet İttifâkı içerisinde bir tür kriz yaşanmasına neden olduğunu da gördük. Bütün o süreçte Ekrem İmamoğlu aday olmak istiyordu anladığım kadarıyla. Bu konuda kendisinin ağzından çıkmış lâf görmedik; “Ben aday olmak istiyorum. En iyi ben aday olurum” şeklinde ya da “Ben rahat kazanırım” şeklinde bir söz duymadık. Adaylığı söz konusu olduğu zaman da hep Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na saygıda kusur da etmedi. Fakat bir yandan da adaylık için bayağı bir hazırlık yaptığını şahsen biliyorum. Etrâfında uzmanlarla bayağı bir kadro oluşturdu. Onlarla çok ciddî çalışmalar yürüttü. Ama bir aşamadan sonra aday olamadı. Yerine beklendiği gibi Kemal Kılıçdaroğlu aday oldu. Fakat orada ek bir düzenleme oldu biliyorsunuz. Meral Akşener’in Masa’ya tekrar oturmasını sağlamak için Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı olarak, icrâcı cumhurbaşkanı yardımcısı olarak îlân edildiler o andan îtibâren. Ve Ekrem İmamoğlu aslında bu îlândan önce de Kılıçdaroğlu’na desteğini açık bir şekilde dile getirmişti. Açıklandıktan sonra çok daha net bir şekilde bunu yaptı. Ve iddialı bir şey söyledi; “En çok ben çalışacağım” meâlinde bir şey söyledi. Şu hâliyle bakıldığı zaman da gerçekten sanki kendisi adaymış gibi Ekrem İmamoğlu’nun sâhada olduğunu görüyoruz.
Ne yapıyor? İftarlara katıldı meselâ. İftarların kiminde Kılıçdaroğlu, kiminde Karamollaoğlu, kiminde Davutoğlu, kiminde hepsi birden, kiminde Meral Akşener’le oldu. Mitinglere katıldı. Bunlardan iki tânesini izledim. Daha doğrusu birisi mitingdi, Trabzon’da. Konya’da ise miting değil de kapalı salon toplantısında Kılıçdaroğlu’na eşlik etti. Mitinglere katıldı; Meral Akşener’le katıldı, Kılıçdaroğlu’yla katıldı. Deprem bölgesine ziyâretlerde Millet İttifâkı liderlerinin yanında yer aldı. Bütün bunlara ek olarak da kendi başına miting düzenledi. Yani Kılıçdaroğlu’na oy istemek için Trakya’ya gitti, Karadeniz’e gitti. Tek başına oradaki CHP teşkîlâtıyla, varsa oradaki CHP’li belediye başkanlarıyla birlikte mitingler de yaptı. O mitinglerde yaptığı konuşmaların bir kısmını okudum. Daha doğrusu orada yapılan konuşmaların deşifrelerine bakma imkânım oldu. Ekrem İmamoğlu konuşmalarında da adım adım, tam böyle –nasıl söyleyeyim?– iddialı bir siyâsetçi ve geleceğe yatırım yapan bir siyâsetçi görüntüsü çiziyor bence. Bütün bunların hepsini üst üste ekliyor benim anladığım kadarıyla. Öncelikle Kılıçdaroğlu’nun seçilmesini hedefliyor.
Kılıçdaroğlu seçilirse ne olacak? Bir kere Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. Orada neyi nasıl yapacağını şu anda bilmiyoruz, onu ileride göreceğiz. Ama şu da olacak: İstanbul’da belediye başkanlığını muhâfaza edecek ve yaklaşık bir 1 yılı, sonraki seçime kadarki sürede merkezî iktidarla nihâyet uyumlu bir belediye başkanlığı yapacak. 1 yıl içerisinde herhalde şu âna kadar yaptıklarının, yapmak istediklerinin çoğunu, daha fazlasını yapma imkânı bulacak. Ve şunu da özellikle vurgulamak lâzım: Belediye başkanlığında yaptıkları, gösterdikleri üzerine söylediklerinin onun bir siyâsî yatırımı olduğunu da unutmamak lâzım. Çünkü Ekrem İmamoğlu anlaşıldığı kadarıyla önümüzdeki süreçte de Türkiye’de siyâseten adını çok sık duyacağımız bir kişi olacak. Şu hâliyle baktığımızda onun ikinci aşamada olduğunu söyleyebiliriz. İlk aşama neydi? İstanbul Belediye Başkanlığı’ydı. Sürpriz oldu kimisine göre. Ama çok da sürpriz değildi aslında. O günleri hatırlıyorum. Kendisini hiç tanımamama rağmen pekâlâ seçilebileceğini söylemiştim; çünkü orada önemli olan adayın kendisinden ziyâde, Türkiye’nin geldiği ortamdı. Ortam çok müsâitti. Ekrem İmamoğlu o müsâit ortamda hatâ yapmadı; tam tersine çok başarılı bir performans sergiledi. Sâdece oy isterken değil; aynı zamanda İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte oyuna sâhip çıkarken de gerçekten başarılı bir çizgi izledi. O ilk aşamanın sonrasında ikinci aşamayı cumhurbaşkanı adayı olarak yaşamayı tercih edebilirdi. Fakat anladığım kadarıyla şu günkü ortama bakıldığı zaman, Türkiye için bilmiyorum; ama Ekrem İmamoğlu için şu aşamada cumhurbaşkanı olmak yerine cumhurbaşkanının seçilmesinde aktif rol oynayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak bence onun siyâsî kariyeri için daha isâbetli oldu. Bunu ileride göreceğiz. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, şu ikinci aşamada Ekrem İmamoğlu’nun bu ikinci aşamanın her türlü imkânlarını sonuna kadar kullandığını bize gösteriyor.
Sonrasına bakınca ne olacak? Kılıçdaroğlu’nun seçilememesi durumunda bütün bu şeylerin hepsini ayrıca değerlendirmek gerekecek. O zaman ne olacak? Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi durumunda çok büyük bir yıkım olacak, CHP için özellikle büyük bir yıkım olacak ve CHP büyük bir arayış içerisine girecek. O anlamda Ekrem İmamoğlu da bir şekilde gündeme gelebilir, öne çıkabilir. Fakat bence Ekrem İmamoğlu için en iyi senaryo Kılıçdaroğlu’nun kazanması. Onun o kazancın, o gâlibiyetin en önemli aktörlerinden biri olarak öne çıkması ve daha sonra da Kılıçdaroğlu’nun başkanlığının yanında onun yardımcısı olarak, ama aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak varlığını göstermesi ve sonrasına bakması. Burada sonrasına bakmaktan kastımız nedir? Herhalde CHP’nin genel başkanlığıdır ve eğer o vaat edilen olay gerçekleşirse –o da nedir? Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem– o zaman Türkiye’nin ilerideki dönemde başbakanı olmak. Tabiî ki o başbakan, ileridek, dönemin başbakanı bugünkü cumhurbaşkanının –ya da bugünkü başkanın aslında– bir gömlek altında olacaktır ve Ekrem İmamoğlu yaş îtibâriyle bakıldığı zaman, diyelim ki 5 yıl sonra bir başbakanlık yaşayacak olursa, pekâlâ performansına göre bunu uzun bir süre sürdürebilme imkânını yakalayabilir.
Burada çok ince bir olay var, o da şu: Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu’nun, özellikle kendisine mahkemede çıkartılan engel ve sonra yaşananlar ve Meral Akşener’in Ekrem İmamoğlu’nu fazlasıyla öne çıkarmasına karşı rahatsız olmuştu. Bunu bir şekilde belli de etti. Ama bir aşamadan sonra o 3 Mart’ta yaşanan krizin ardından, Meral Akşener’in, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun yardımcılıkları yoluyla Masa’ya dönmesinin ardından Kılıçdaroğlu hem Ekrem İmamoğlu hem Mansur Yavaş’ı yanında –nasıl söyleyeyim? Televizyon için söylenecek olursa– “ekran yüzü” ya da “kampanya yüzü” olarak benimsemeyi kabul etti. Şimdi baktığımızda birçok yerde Kılıçdaroğlu’nun billboard’larda, afişlerde iki belediye başkanıyla birlikte fotoğraflarını görüyoruz. Kılıçdaroğlu birçok yere belediye başkanlarını, öncelikle Ekrem İmamoğlu’nu yanında götürmeye çalışıyor, götürüyor ve gittiği yerlerde –ben bizzat buna Konya’da, Trabzon’da şâhit oldum– onları gerçekten onore ediyor. Yani öyle “lâf ola beri gele” şeklinde değil; gerçekten onları öne çıkartıyor. Trabzon’da meselâ öyle oldu; önce Ekrem İmamoğlu konuşuyor, sonra Kılıçdaroğlu konuşuyor. Ekrem İmamoğlu konuşmasının önemli bir bölümünde, Kılıçdaroğlu’nun orada olduğu yerlerde Kılıçdaroğlu’nu, yani liderini övüyor. Böyle bir uyum içerisinde hareket ettiklerini görüyoruz. Birbirlerini besliyorlar. Yani birlikte kazanma yolunda belki de adı konmamış bir anlaşma yapmış durumdalar. Sonuç olarak buradan şu aşamada Kılıçdaroğlu seçilerek kazançlı çıkacak — eğer seçilirse tabiî. İmamoğlu da Kılıçdaroğlu sonrası CHP’sinin lideri ve Türkiye’nin ilerideki muhtemel başbakanı olarak kazançlı çıkmanın yatırımını yapıyor. Gerçekten ilginç bir olaya tanık oluyoruz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Eğer İmamoğlu aday gösterilseydi nasıl olurdu? Artık bu varsayım üzerine çok fazla konuşmak anlamlı değil; ama bambaşka bir seçim kampanyası yaşayacağımız muhakkak olurdu. Ve çok daha farklı bir şekilde sert geçerdi. Çünkü İmamoğlu’nun o gençliğinden gelen dinamizmi Erdoğan’ı farklı bir şekilde ürkütürdü ve ona karşı birtakım başka yollara yönelmeye çalışabilirdi. Kılıçdaroğlu’na bunu tam olarak yapmıyor. Aslında ilginç bir durum söz konusu. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın gözünde en kolay adaydı ya da öyle sanılıyordu. En kolay yenebileceği isim… ya da diğerleri, İmamoğlu ve Mansur Yavaş karşısında daha zorlanacağını; Kılıçdaroğlu’nu yenme ihtimâlinin daha yüksek olduğunu düşünüyordu. Ama hep söylüyorum; en çok da Kılıçdaroğlu’na yenilmekten korkuyordu, korkuyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nu bu zamâna kadar birçok seçimde yenmiş bir Erdoğan var. Kılıçdaroğlu’nu sürekli diline dolamış bir Erdoğan var ve Kılıçdaroğlu sonunda onu böyle kritik bir seçimde yenerse bu Erdoğan için çok büyük bir hezîmet olacak. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na kaybetmek herhalde en büyük, en korkulu rüyâsı. Şu anda ona doğru gidiyoruz sanki. Kılıçdaroğlu’nun kampanyası ve kampanya sürecinde Türkiye’nin katettiği merhaleler, özellikle Kılıçdaroğlu’nun “Ben Alevîyim” çıkışı ve onun yarattığı atmosfer, onun belirlediği gündem işin rengini Erdoğan aleyhine bayağı değiştirmiş gibi. Onu özellikle vurgulamak lâzım.
Bunu yarın başlı başına Kılıçdaroğlu üzerine bir yayınla ayrıca ele almak istiyorum. Fakat şunu özellikle tekrar vurgulayayım: Eğer Ekrem İmamoğlu bu kadar aktif, bu kadar heyecanlı bir şekilde, bu kadar yaratıcı, dinamik bir şekilde bu kampanyanın bir parçası olmasaydı Kılıçdaroğlu’nun işi bayağı bir zor olacaktı. Şu hâliyle Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına giden yolun önünü açan en önde gelen aktörlerden birisi olarak göze çarpıyor. Ama o da biliyor ki Kılıçdaroğlu’nun önünün açılması aynı zamanda kendisinin önünün açılması. Şu anda buna tanık olduğumuzu düşünüyorum ve bundan hem Kılıçdaroğlu’nun hem İmamoğlu’nun memnun olduğu kanısındayım. Fakat bu, aralarında her şeyin iyi gittiği ve bundan sonra da iyi gideceği anlamına kesinlikle gelmeyecektir. Muhtemelen şu anda da vardır, ileride de olacaktır, Kılıçdaroğlu seçilirse de olacaktır. CHP içerisinde ve CHP’nin ülke iktidârına gelmesi durumunda, ülke yönetimi kapsamında bir iktidar savaşının iki önemli aktörü olarak da karşımıza Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu çıkacak. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, İmamoğlu faktörü Kılıçdaroğlu’nun iktidar yürüyüşünün en önemli ögelerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.