Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yorumladı: Demirtaş aktif siyaseti neden bıraktı? Bundan sonra neler olur?

Edirne Cezaevi’nde 2016 yılından bu yana tutuklanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Twitter hesabından paylaştığı bir açıklama ile “halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için özür diliyorum” diyerek aktif siyaseti bıraktığını duyurdu.

Demirtaş’ın bu kararı ne anlama geliyor? Demirtaş neden böyle bir karar verdi? Verdiği mesaj sadece HDP’ye yönelik mi?

Medyascope‘un ana haber bülteni Güne Bakış’a konuk olan Ruşen Çakır değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Gökçe Çiçek Kösedağı: Ruşen Çakır stüdyoda. Hoş geldin. İzleyicilerimize hatırlatalım; az önce İrfan Aktan’ın yaptığı değerlendirmenin tamâmını da YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz. Sizinle kısa bir bölüm paylaştık. Ayrıca Muharrem Palaz bu yayın için teşekkür etmiş. Umarım merak ettiğiniz soruları sorabilmişimdir. Umarım Ruşen Çakır’a da şimdi merak ettiğiniz soruları soracağım. Şimdi, aslında Selahattin Demirtaş sabah bir yazı da yazdı Artı Gerçek’e. Orada da belli eleştiriler sıraladı. Ve diyor ki: “Seçimlerde beklentinin altında kaldığımızı kabul edelim” diyor. Aslında bir yenilgiyi kabul edelim diyor. Ve işte, “Ben bir süredir önerilerde bulunuyordum, ama sesim yankılanıyor bana geri dönüyor” dedi. Sence neden bıraktı? Sorun ne? Ne düşünüyorsun?

Ruşen Çakır: Şimdi yenilme tespiti önemli. Bir yenilgi var. Bu yenilgi sâdece oyların biraz düşmesi değil. Beklenen 100 milletvekili hedefinin gerçekleşmemesi değil. Yenilgi bir kere öncelikle Kemal Kılıçdaroğlu’na verdikleri destek yürümedi ve burada HDP’nin ya da Kürt siyâsetinin Türkiye’deki anahtar rolü iptal oldu. Yani “Onlar olmadan kimse kazanamaz” önermesi, “Onların desteklediği de kazanır” önermesi açığa düştü bir kere. En önemli husus bence bu. Yüzleşilmesi gereken husus bu. Ben böyle bir yayın yaptım biliyorsun: “Kaybetti ve kaybettirdi” diye, çok kızdılar başlığa. Ama olay bu; kaybetti ve üstüne üstlük de kaybettirdi. Şimdi Selahattin Demirtaş bununla yüzleşmeye çalışıyor, bunu sorgulamaya çalışıyor. Ama HDP de bunu görmüyor. Bu belli ki birikmiş bir şey. Yani Demirtaş için bıçak kemiğe dayanmış. Öteden beri hep bu vardı. Demirtaş sürekli gündemi belirleyen birisi oldu. Meselâ son yerel seçimlerde de öyle olmuştu. Onun HDP’den daha etkili birisi olduğu kesin. Yani ne deniyordu? İmralı-Kandil-Ankara. Şimdi bir de buraya Edirne eklendi ve Demirtaş özellikle yasal hareketin, partinin önüne geçti. Bunu bir şekilde katmak yerine, HDP hep ona karşı belli bir mesâfede davrandı. Hattâ ona yönelik birtakım doğrudan ya da dolaylı eleştiriler de dile getirildi. Meselâ bugün çok ilginç, Sezai Temelli’nin onun yazısıyla aynı günde çıkan bir yazısı var. Orada Sezai Temelli –Yeni Özgür Politika’da yanılmıyorsam– şöyle söylüyor: “Sosyal medya fenomenleriyle bu iş olmaz” diyor. Şimdi burada kim var sosyal medya fenomeni? — ki Sezai Temelli, Demirtaş içeri girince onun yerine eş başkan oldu ve benim bildiğim kadarıyla Demirtaş’ın önermesiyle oldu. Kürt hareketinden gelen birisi de değil. Ve onun da söylediği… hani Demirtaş’ın “kraldan çok kralcı” dediği böyle çok insan var. 

Gökçe Çiçek Kösedağı: Sezai Temelli’nin böyle bir çıkışı daha olmuştu. Hattâ Selahattin Demirtaş üstüne bir tweet attı. Konuyu tam hatırlamıyorum ama.

Ruşen Çakır: Evet, evet.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Hattâ işte, “Bebeleri pistten alalım, mekânın sâhibi geldi” diye bir rapçinin şarkısına da atıflarda bulunulmuştu.

Ruşen Çakır: Evet. Şimdi böyle çok şey var. Ahmet Türk meselâ şey demiş; “Birçok genel merkez var” demiş. Yani HDP parti olarak hem –İrfan’ın da demin aktardığı bölümlerinde söylediği gibi– Ankara ve Meclis ağırlıklı, halktan kopuk görünümlü bir partiye dönüşmesi, orta sınıf partisine dönüşmesi yolu var, yönü var bir tarafta. Ama diğer taraftan da şu hâliyle bakıldığı zaman siyâseti en iyi yapan ve tabanın da en çok benimsediği ismi tam olarak kendi süreçlerine katmadı ve Selahattin Demirtaş bu anlamıyla, yani bir şekilde HDP yönetimine artık yeter diyor. Ve onlara yönelik bir meydan okuyuş aslında yaptığı.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Neden yaptı? Şimdi siyâsî bir eleştiri var. Evet, kendine yönelik özeleştiri de yapıyor aslında Selahattin Demirtaş, partiyi de eleştirdi. “Benim de eksik bıraktığım noktalar olabilir” dedi. Bir siyâsî yönü var. Sence kişisel bir yönü var mı?

Ruşen Çakır: İllâki var. Meselâ şimdi seçim gecesi sarayda yapılan kutlamada, Erdoğan kutlamasında “Selo’ya îdam” diye bağırdılar. Öcalan da değil –eskiden Öcalan olurdu– Selo. Yani iktidârın da hedefinde o var. Yıllarca içeride çok ciddî bir mağdûriyet yaşıyorlar. Sâdece kendisi değil; diğer arkadaşları da. Uğraşıyor, ediyor ve belli bir yerden sonra ileriye yerine geriye giden bir durumla karşı karşıya kalıyor ve bir tür –hani nasıl söyleyeyim– çâresizlik hâli, bıkkınlık hâli de muhakkak vardır. Yani bu böyle sâdece, yani şöyle bir şey söylemek, olayın bu boyutu var; bir anlamda HDP’ye meydan okuyor, yapamıyorsunuz diyor ve bir şekilde kendisinin yapabileceğini îmâ ediyor bu anlamda; ama bir diğer yanıyla da artık, yani uğraşıyoruz uğraşıyoruz ne çıkıyor duygusu da var. Bunun verdiği kişisel bir, bütün bu mağdûriyetlerini yaşadığı, bir de üstelik kendi hareketinden kendisine yönelik olduğunu düşündüğü birtakım sıçramalar ya da sataşmalar vs.. Yani onun durumunu düşünmek çok zor. Yani şöyle düşün: HDP haftada bir açıklama yapar, o da şu kadar yer bulurken medyada, Selahattin Demirtaş sosyal medya üzerinden neredeyse günde 2-3 tâne açıklama yapıp, hem edebiyatla uğraşıp hem bilmem ne yapıp, sürekli mesajlar ileten, ânında… yani bir şey geliştiğinde 2 saat sonra Selahattin Demirtaş bir şey söylüyor ve insanlar kulak kesiliyorlar. Bunu yapmış ve hattâ gerçekten insanlar tam da anlayamadı, yani nasıl yapıyor bunu? Dışarıdakilerin bu kadar pasif kaldığı bir yerde bu kadar aktif olabilmesi vs.. Yani gerçekten çok büyük bir çaba sarf etti, onu gördük ve bunun da karşılığını alıyor gibiydi. Ama seçim sonucu bunun karşılığını alamadığını gösterdi ona. Yani yaşadığı bence büyük bir hayal kırıklığı var.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Peki bundan sonra ne olacak? Şimdi, “Aktif siyâseti bırakıyorum” diyor bir yandan. Orada aktif siyâset kelimesi var. Bir yandan İrfan Aktan da “Bence Halkların Demokratik Partisi bir özeleştiri yaparsa yeniden dönme ihtimâli var siyâsete” diyor.

Ruşen Çakır: Buradaki tek muhâtabın HDP olduğunu düşünmüyorum. Burada birçok muhâtap var. Her ne kadar kendisi tecritte olsa da, bir şekilde Öcalan da var; ama esas olarak Kandil de var. Bu sâdece HDP’yle olan bir mesele değil. Selahattin Demirtaş’ı kaybetmek istemeyeceklerdir tabiî ki. Gönlünü almaya çalışacaklardır. Ama HDP’nin onun söylediği çizgiye gelebilmesi birçok açıdan çok mümkün değil. Bir kere her şeyden önce diyeceklerdir ki: “Ya, sen zâten içeridesin. Yani nasıl yapacaksın?” vs. diyeceklerdir. Buradan hani böyle Selahattin Demirtaş yeni bir parti mi kurar vs. böyle şeyler olmaz. Zâten olması da mümkün değil. Ama aslında çok ciddî bir şekilde Kürt siyâsî hareketinin içine girdiği, bir süredir içinde olduğu bir kriz var ve bu krizin bir türlü çözülememesi var. Bu krizin temelinde de hâlâ silâhın merkezî rol oynaması var. Artık bunun çoktan aşılması gerekiyordu. Silâhlar olduğu müddetçe, Kandil hâlâ hegemonik bir şekilde hareketi kontrol ettiği sürece, bu sorunun çözülmesi mümkün değil. Dolayısıyla Selahattin Demirtaş’ın bu yaptığı konuşulacak edilecek; ama bir yerden sonra kısa vâdede çok fazla sonuç getireceğini sanmıyorum. Meselâ resmen olmasa bile fiilen HDP’nin liderinin Selahattin Demirtaş olmasını HDP kabul etmeyecek. Diyelim ki Demirtaş 5 şey öneriyor; bunun ikisini kabul edip üçünü kabul etmeyerek de bu iş olacak gibi değil. Ve şu da önemli: Tabanda Selahattin Demirtaş’ın çok büyük karşılığı var, bir de kadroların içerisinde de var. Yani onunla berâber özellikle içeride olanların büyük bir kısmı ve HDP’nin içerisindeki bâzı insanlar da Selahattin Demirtaş’ın yaklaşımlarıyla ilerlenebileceğini düşünüyor. Dolayısıyla o hareket çok karışacak. Bir de zâten kapatma dâvâsı var. Nasıl devam edeceği belli değil. Yeşil Sol Parti ile mi devâm edecek? vs.. Yarın öbür gün Suriye’de yeni operasyonlar başlarsa, şu olursa bu olursa gibi çok bilinmezlerin olduğu bir yerde Selahattin Demirtaş çok stratejik bir adım attı, bunun bireysel yönünün çok ciddî olduğunu düşünüyorum, politik yönü çok fazla. Bir de tabiî şöyle bir şey var; yani şu seçimi muhâlefet kaybetti, muhâlefetin kazanması için en çok çalıştığını düşündüğüm –başkaları ne der bilmiyorum– kişi aktif siyâsetten çekiliyor. Bu yenilginin doğrudan mîmârı olduklarını düşünebileceğimiz insanlar hiçbir şey olmamış gibi, yani sadece HDP’de değil; özellikle CHP’de, İYİ Parti’de, o Millet İttifâkı’nı oluşturan partilerde, onlar hiçbir şey olmamış gibi, zâten alışmışlar yenilmeye, böyle davranıyorlar. Yani bu çıkışın doğrudan bu olayda en az sorumluluğu olan insanlardan birisi tarafından yapılmış olması da zâten Türkiye’deki siyâsetin, özellikle muhâlif siyâsetin ne kadar acınası bir durumda olduğunu gösteriyor.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Sabahki yazısında da önemli tespitler var. Sen sonuçta yakından tâkip ediyorsun. Baktığında Selahattin Demirtaş’ın eleştirilerinde en öne çıkan, dikkat çeken, katıldığın ya da katılmadığın noktalar var mı? Meselâ ben gençlerle ilgili yaptığı tespiti çok önemli buldum. “Önceden partinin içinde, kurullarda kendilerini ifâde eden gençler, şimdi maalesef uyuşturucu, fuhuş çetelerinin eline düştü” diyor, Kürt gençlerine yönelik.

Ruşen Çakır: Tabiî oralarda belediyelere kayyum atanmasının da çok önemli rolü var; meselâ HDP’li belediyeler kalmış olsaydı birçok imkânı yaratabileceklerdi vs.. O yönleri de var. Yani özellikle Kürtlerde yaşanan birtakım dejenerasyonda devlet politikalarının çok önemli rolü var. Yani terörist olacağına şöyle olsun böyle olsun yaklaşımları da var. Ama şey çok daha önemli; değişen dünyayı anlama ve bunun parti tarafından, hareket tarafından tam olarak görülememesi. Meselâ diyor ya: “İnsanlar amazon.com‘dan istediği yere ulaşıyor”. Yani bu olay bir yanıyla halktan kopukluk; özellikle yoksul insanlardan kopukluktan şikâyet ediyor; bir yanıyla daha dinamik olan gençler, değişime çok açık olan, çok hızlı dönüşen gençlerle kurulamayan ilişkiden bahsediyor ve aslında Kürtlerde yaşanan bütün o çok büyük altüst oluş — her yerde yaşanıyor da, Kürtlerde çok daha büyük bir altüst oluş var. O altüst oluşlara tam uyamamak ve klişelerle hareket etmek eleştirisi çok yerinde. Bu şu anlama geliyor; yani kendisi dışarıda olsaydı, partinin başında olsaydı böyle olmayacak mıydı, emin değilim. Yani pekâlâ yine böyle olabilirdi. Yani sonuçta onun bunlara yönelik çok altın formülleri olduğunu da sanmıyorum. Bir diğer husus da şu aslında: Bu olayın bu noktaya gelmesinin mîlâdı bugün değil. Bu olayın bugüne gelmesinin mîlâdı 2015 Haziran ve Kasım seçimleri arasıdır. Ve o sırada Selahattin Demirtaş Eş Genel Başkan’dı. Yani o süreçte, o süreci gazeteci olarak çok yakından tâkip ettim. Meselâ o aldığımız görüntülerdeki Medyascope yayını tam Kasım seçimlerinden önce yapılmış bir yayındır.

Gökçe Çiçek Kösedağı: 6 Ekim 2015.

Ruşen Çakır: Evet. Her yerde yasaklandığı bir dönemde biz çıkartmıştık. Çok büyük risk alarak çıkartmıştık. O dönemde özellikle PKK’nın yaptığı hendek, özyönetim îlânı vs. olaylarında HDP çok ciddî bir şekilde sınavda kalmıştı. Şimdi onun aslında serpintilerini yaşıyoruz. Orada 2015 Haziran’ında elde edilmiş oyu Kasım’da koruyabilmiş olsaydı, o Türkiyelileşme – dönüp dolaşıp buraya geliyoruz– Türkiyelileşme meselesi, 2015 Haziran’da bayağı bir hamle yapmıştı; ama o provokasyonlarla vs. ile işin rengi değişmişti. Olayı biraz da oradan başlatmak gerekiyor.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Peki. Kravatın çok güzel.

Ruşen Çakır: Evet. Nedenini herhalde tahmin ediyordur insanlar. En azından bir şampiyonluğumuz oldu, öyle söyleyeyim.

Gökçe Çiçek Kösedağı: Kutlu olsun diyelim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.