Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Suudi Arabistan’da oyuncu değişikliği: Giren oyuncu Ronaldo ve Benzema, çıkan (?) oyuncu gazeteci cinayetleri ve insan hakları ihlalleri

Bir tarafta Cristiano Ronaldo ve Karim Benzema gibi dünya yıldızlarını ülkeye transfer eden, “Lionel Messi de yolda” söylentilerine neden olan ve Newcastle United’a yapılan yatırımı kısa sürede Şampiyonlar Ligi biletiyle taçlandıran Suudi Arabistan, bir tarafta da Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul’un ortasında öldüren, reform isteyen kadınları hapse atan, idam ve işkenceyi hala bir rutin olarak uygulayan Suudi Arabistan. “Sportswashing” kavramını ve ikon sporcuların tercihlerini, spor yorumcusu Bağış Erten ile konuştuk.

Ortadoğunun petrol zengini ülkesi Suudi Arabistan’ın spor yatırımlarıyla kendine “temiz” bir imaj çizme çabası, son sürat devam ediyor. 2023’ün başında Cristiano Ronaldo’nun Suudi Arabistan Pro Ligi ekiplerinden Al-Nassr’a katılmasıyla, belki de futbol tarihinin en sansasyonel transferlerinden biri gerçekleşti. “CR7” lakaplı Cristiano’ya ödendiği söylenen maaş, çoğu ülkenin ekonomik sorunlarını giderecek cinsten. Portekizli yıldız, sezonda 200 milyon euro’dan fazla maaş alıyor. Suudi Arabistan’a gitmeden önce Manchester United’da sezonda 15-20 milyon euro arası bir maaş kazandığı tahmin edilen edilen Ronaldo, dünyada kimsenin kolay kolay elde edemeyeceği bir zam almış oldu. CR7’nin 38 yaşında olması da bu parayı daha da ilginç hale getiriyor. Zira, bir futbolcunun 34-35 yaşından sonra üst seviye performans göstermesi pek mümkün hale gelmiyor. Cristiano Ronaldo olsanız bile.

Cristiano Ronaldo

Cristiano Ronaldo ile başlayan Suudi Arabistan Pro Ligi’nin atılımı, Karim Benzema ile devam etti. Fransız golcü de 3 yıl için 600 milyon euro maaşla Al-Ittihad’a transfer oldu. Bir başka Fransız oyuncu N’Golo Kante de yakın zamanda Al-Ittihad’a yıllık 100 milyon euro karşılığında imza atmak üzere. Sadece bu üç futbolcunun yıllık maaşları, İngiltere Premier League’i bu sezon ilk iki sırada tamamlayan Manchester City ve Arsenal’in sezonluk toplam maaş bütçesinden (355 milyon euro) 145 milyon euro daha fazla.

Premier League demişken, Newcastle United’ı atlamak olmaz. Ada’nın köklü takımı da iki yıl önce, Suudi Arabistan Kraliyet Ailesi’ne bağlı Kamu Yatırım Fonu’na satıldı. Kulübün yüzde 80’i artık Suudilerin. Finansal Fair Play (FFP) gibi göz boyamalık kuralların da artık futbolda çok konuşulmadığı günümüzde, Newcastle United’ın da futbolun önümüzdeki birkaç yılına damga vurması artık kaçınılmaz.

Karim Benzema

Spor bir şeyleri meşrulaştırmanın en iyi yolu”

Spor yorumcusu ve Eurosport Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Bağış Erten, Medyascope‘un sorularını yanıtladı. Erten’e insan haklarını ihlal eden ülkelerin spor yatırımlarını artırmasını sorduğumuzda, ilk bahsettiği kavram “sportswashing” oluyor:

Yeni bir kavram ortaya çıktı, sportswashing. Spor bir şeyleri meşrulaştırmanın en iyi yolu. Dünya Kupası bunun zirvesidir. Spor organizasyonları haddinden pahalı hale geldi ve şeffaf yönetilen ülkelerde bu organizasyonları düzenlemek, onaylanamaz hale geldi. Şeffaf batı toplumları bu harcamaları kolay onaylamıyor ve ciddi sayıda batan organizasyon var. Kâr etmiyorlar ve bu yüzden Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası da birkaç ülkeye bölünüyor. Maliyeti paylaşmak lazım. İtibari maliyet ve ticari maliyet. İtibari maliyete çok ihtiyaca olmayan ülkeler için ticari maliyet, böyle organizasyonlara girişmek için yeterli olmuyor. Para ile itibar satın alabileceğini düşünen ülkeler için ise önemli bir fırsat oluyor. Hele de paraları üretimden değil, doğal kaynaklarından geliyorsa.

Bağış Erten’e sadece Körfez ülkeleri değil, Avrupa ve Batı ülkelerinin de zaman zaman insan haklarını ihlal ettiğini ama söz konusu ülkelerin “kendilerini aklamak için” spordan başka da imkanları olduğunu söyledik. Erten de Avrupa ve Batı’nın bu konudaki iki yüzlülüğünden bahsetti:

Dünyaya yaptıkları ekolojik tahribatı görmezden gelip, kendi ülkelerinde daha ekolojik davranmaya çalışan ülkelerin iki yüzlülüğü olduğu gibi, sporda da benzer bir şey var: ‘Bu organizasyonları yapmak iyi bir şey, birileri yapsın ama biz görmeyelim.'”

Etik değerler, futbolcuların gündeminde değil

Bağış Erten’e diğer sorumuz bu işin en önemli öznelerinden biri olan sporcular hakkında. “Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo, dünya spor tarihinin gördüğü en önemli sporculardan ikisi” diye bir önermede bulunsak, çok fazla itiraz olmayacaktır. Bu sporcuların sportswashinge dolaylı yoldan katkıda bulunmasının, kariyerlerini üst seviyede devam ettirmektense maddi kaygılarla transfer yapmalarının onları Pele ve Maradona gibi efsanelerden ayırıp ayırmayacağını sorduk.

Bağış Erten şöyle konuştu: “Yüzde yüz ayırıyor ama artık öyle bir çağda yaşamıyoruz. Etik değerler, futbolcuların gündeminde değil. Kimse Ronaldo’nun, futbolu bıraksa ömrünün sonuna kadar büyük paralarla yaşayabilecek bir insan olarak neden Suudi Arabistan’ı tercih ettiğini çok açıklayamıyor. Veya Messi’nin hala Avrupa’da üst seviyede oynayabilecekken ABD’yi tercih etmesini. ‘Avrupa’nın yoğun takviminden sıkıldık ve biraz gevşemek için ABD ve Suudi Arabistan’da oynayacağız’ deseler anlarız ama bunu bir yatırım hamlesi olarak yapıyorlar.”

Bağış Erten

Peki Sportswashing nedir?

Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi başta Körfez ülkelerinin spor yatırımları artınca, hayatımıza “sportswashing” tanımı da girdi. Mot a mot bir çeviri yaparsak, “sporla temizlemek” diyebiliriz. Baskıcı, otoriter ve insan haklarını sık sık ihlal eden rejimlerin spor yatırımlarıyla kendilerini kamuoyuna “sempatik” gösterme çabası. Nazi Almanyası’na dayanan sportswashing geleneği, günümüzde daha sık görülüyor.

Dünya futbolunun yönetici organizasyonu FIFA, arka arkaya iki dünya kupası organizasyonunu, sırasıyla 2018’i Rusya’ya, 2022’yi de Katar’a verdi. Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiğinden beri hiçbir sportswashing onları temizleyemeyecek durumda olsa da, Katar ve benzeri ülkeler ayağını gazdan çekmiş değil. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de Digiturk’e ve Lig TV’ye yaptıkları yatırımlarla Katar da kendini aklama çabası içinde olan Körfez ülkelerinden. beIN SPORTS kanallarındaki spor yayınları ile başlayan Katar övgüsü, Kasım 2022’de zirveye çıktı. 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar’a dünyanın her bir tarafından ziyaretçiler geldi, dev stadyumlarda (yapımında binlerce göçmen işçinin zor koşullarda çalışarak hayatlarını kaybetmesi gibi detayları atlamayalım) unutulmaz maçlar seyrettiler ve dünyada milyonlarca insana bir ay boyunca Katar sempatisi aşılanmaya çalışıldı.

Peki bu bize Katar’ın göçmen işçileri ölümüne koşullarda çalıştırdığını, basın özgürlüğünü kısıtlayan bir ülke olduğunu, kadınların toplumsal hayatta ikinci sınıf vatandaş olduğunu ve LGBTİ+’ların işkenceye maruz kaldığını unutturmalı mı? Lionel Messi, Neymar ve Kylian Mbappe gibi oyuncular Katar sermayesi bir kulüp olan Paris Saint-Germain’de futbol oynarsa, David Beckham ve Andrea Pirlo gibi efsaneler dünya kupası reklamlarında yer alırsa, onlara ne kadar “efsane” demeye devam edebiliriz? Kendi adıma konuşmam gerekirse, sadece Katar değil, dünyanın her bir tarafındaki devlet destekli organizasyonlarda yer alıp söz konusu ülkelerin kendini aklama çabasında dolaylı katkıda bulunan sporculara ve sanatçılara, daha önce duyduğum kadar sevgi ve saygı hissedemem.

Sportswashing temasını sadece futbola da indirgememek lazım. Basketbol ve Formula 1 gibi dallara uzandığımızda da, aynı şeyle karşılaşıyoruz. Özellikle Formula 1 ile haşır neşir olanlar yeni yarış takviminin yapıldığı ülkelere bakınca, iyi bir şöhrete sahip olmayan çok fazla ülkeye denk gelecektir.

Biz idealist bir şekilde sporun, ülkelerin gaddarlıklarını hasır altı yapma çabası olduğunu anlatmaya çalışsak da, sporsever kamuoyundan maalesef her zaman benzer görüşlerle karşılaşamayabiliyoruz. Bizim ülkemizde de “bazı” taraftarlar, camiaların tüm taraftarlarına mal etmemek lazım, kulüplerinin bir Ortadoğu ülkesi sermayesine satılması hayalleri kurabiliyor. Newcastle United taraftarları bunu realiteye döktü. Kulübün büyük kısmı Suudi Arabistan’a satıldıktan sonra stadyumları St. James Park’ın etrafında toplanan İngiliz destekçiler, giydikleri kefiyelerle ve entarilerle Suudi Arabistanlı yeni patronlarını selamlıyorlardı. Bir gün bir İstanbul takımı da Suudi Arabistanlı iş insanlarına satılırsa, Cemal Kaşıkçı’nın canice öldürüldüğü şehirde insanlar kutlama mı yapacak?

Newcastle United taraftarları, stadyumları önünde Suudilerin gelişini kutluyor.

Cemal Kaşıkçı suikastı

Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı, Veliaht Prens Muhammed Selman’ı eleştiren isimlerin başında geliyordu. 2017’de baskı gördüğü ülkesi Suudi Arabistan’dan hayati güvenliği adına ABD’ye yerleşti. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı nişanlısı Hatice Cengiz ile nikah işlemleri için İstanbul’a gelmeye başladı. İstanbul-Levent’teki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nu sık sık ziyaret etmeye başlayan Kaşıkçı’nın da sonu burası oldu.

2 Ekim 2018’de konsolosluğu ziyaret eden Kaşıkçı, Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişilik özel bir “infaz timi” ile öldürüldü. Kaşıkçı’ya öldürülmeden önce işkence de uygulandığı ve daha sonra bedeninin parçalara ayrıldığı gibi korkunç detaylar da iddialar arasında. Suikast emrinin, Veliaht Prens tarafından verildiği düşünülüyor.

Cemal Kaşıkçı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.