Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Milli Eğitim Bakanı’nın “kız okulları” açıklamasına tepki: “Laik cumhuriyetle, kadınlar üzerinden hesaplaşmaya çalışıyorlar”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamasıyla başlayan “kız okulları” tartışmasına tepkiler büyüyor. “Veliyi ikna etmek için biz, gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” diyen bakan Tekin’e başta kadın dernekleri, eğitimciler, STK’lar ve siyasetçilerden itirazlar yükselirken, Tekin’in nabız yokladığını söyleyen TİP milletvekili Sera Kadıgil bakan Yusuf Tekin’i “Karşı devrimci iktidar laik cumhuriyetle, kadınlar üzerinden hesaplaşmaya çalışıyor” sözleriyle eleştirdi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, katıldığı canlı yayında, kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin, “Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum” dediğini iddia etti. Tekin’in kız çocuklarının okullaşmasını sağlamak ve velileri ikna etmek için “kız okulları da açabilmeliyiz” demesi üzerine karma eğitim ile igili tartışma başladı. Asıl amacının okullaşma oranını artırmak olduğunu ve karma eğitimi esas aldığını söyleyen Tekin’e, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) de destek geldi. HÜDA- PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Meclis Genel Kurulu’nda besmele çekerek başladığı konuşmasında Milli Eğitim Bakanı’na destek verdi ve “Kimse çocuklarını karma eğitim veren kurumlara göndermeye zorlamasın. Kız okulları da olsun erkek okulları da. Aynı şekilde karma eğitim veren okullar da” dedi.

Bir destek de Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’den geldi. Çocukların hangi üniversiteye gideceğine kendilerinin ve ailelerinin karar vereceğini söyleyen Destici, gerekirse kadın üniversiteleri ve kadın hastaneleri de açılabileceğini söyledi.

TBMM’deki tartışmaya TİP milletvekili Sera Kadıgil de katıldı. Cumhuriyet TV’ye konuşan Kadıgil, Tekin’in nabız yokladığını ve karşı devrimci iktidarın laik cumhuriyetle, kadınlar üzerinden hesaplaşmaya çalıştığını söyledi. Başta kadınlar olmak üzere herkesi, en sert tepkiyi vermeye çağırdı.

“Bir “saray atanmışı” diyorum ben, ‘bakan’ demeye çünkü bin şahit istiyor. Bu saray atanmışının bu açıklaması şahsi fikri değil. AKP iktidarının 20 yıldır yapmaya çalıştığı ama ülkenin yarısı karşısında durduğu için beceremediği yönde bir adım daha atmak; o da nedir? Bu ülkeyi Afganistanlaştırmak. Şunu çok iyi bilmemeliler, burası Afganistan değil. Kız çocuklarını bir grup şeriatçının talebi doğrultusunda kendi istedikleri cumhuriyeti yıkma amacı için bahane etmeye çalışanlara sessiz kalmayacağız. ‘Biz böyle istedik bu şekilde uygularız’ derlerse karşılarında Anayasa’yı, Anayasa’nın ilk dört ve 14. maddesini, o Anayasa’nın koruduğu laik cumhuriyeti korumaya yemin etmiş insanları bulacaklar. Bu alelade bir açıklama değildir.”

” 4+4+4 sistemi topluma kız çocukları okula gidebilsin diye ‘pazarlanmadı’ mı?”

Tartışmalar devam ederken, avukatlar, kadın dernekleri ve eğitimciler, bu konuda nabız yoklanmaması gerektiğini ve toplumun tepki gösterme zamanı olduğunu söylediler. Avukat Selin Nakıpoğlu, AKP’nin kadın öğrencilerin karma eğitim alabilmesi, başörtüsüyle eğitim kurumlarına girebilmesi için mücadele ettiğini ancak şimdi bir AKP’li bakanın çıkıp “kız okullarını” dile getirmesini çelişki olarak görüyor. Cumhuriyet’in 100. yaşında bu konuların konuşuluyor olmasının utanç verici olduğunu söyleyen Nakıpoğlu, Milli Eğitim Bakanı’nın sözlerinden yola çıkarak çocukların okula gönderilmesinin ailelerin inisiyatifine bırakılmasına da tepki gösterdi:

“Bakan ailelerin çocuklarını okula göndermediğinden bahsediyor. Okula göndermemek ne demek? Ailelerin inisiyatifinde değil ki. Kaldı ki 4+4+4 sistemi zamanında topluma bu gerekçelerlepazarlanmadı’ mı? Bir bu yönden çelişki var. İkincisi, AKP her zaman, başörtüsü özgürlüğü için, yani kadın öğrencilerin karma eğitim alabilmesi, başörtüsüyle eğitim kurumlarına girebilmesi için mücadele eden bir parti olarak kendisini lanse ediyor. AKP’nin bir bakanı şimdi de eğitimi karma olmaktan çıkarmaktan bahsediyor.”

“Bizim dünyamızda Taliban zihniyetine yer yok”

Karma eğitimin çocuklar üzerindeki etkisini anlatan Nakıpoğlu, araştırmalar sonucunda toplumda sağlıklı iletişimin karma eğitimle mümkün olduğu sonucuna varıldığını aktardı:

“Ayrıca şunu da hatırlatmak lazım. Kendisi Milli Eğitim Bakanı olduğu için herhalde biliyordur. Türkiye’de bahsettiği okullar zaten vardı. Yani bu okullar Osmanlı döneminde 1840’larda kuruldu. Yani görünen o ki Milli Eğitim Bakanı ülkeyi aslında 200 sene geriye götürmeye çalışıyor. Karma eğitime geçildi. Neden çünkü toplum gelişti, gelişim gösterdi.”

Milli Eğitim Bakanı “kız okulları” konusunu televizyon programında dile getirirken, herhangi bir araştırma ve veri göstermeden, ailelerin kendisine ilettiği cümleleri kamuoyuna aktardı. Konunun ciddiyetini tekrar hatırlatan Nakıpoğlu da bu noktaya değindi ve veriye dayalı bir açıklama yapılmadığını, veri toplanmadığını söyleyerek “Nereden ilham aldınız?” sorusunu Milli Eğitim Bakanı’na yöneltti.

Türkiye’yi 200 yıl geriye götürme amacıyla bu açıklamanın yapıldığını söyleyen Nakıpoğlu, toplumun tepki göstermesi gerektiğini söyledi:

“Nereden ilham aldığını tahmin etmek zor değil. Bakan, AKP döneminde siyasal İslamcılığın güç toplaması ile palazlanan ve tarikatlardan gelen talepleri dillendiriyor diye düşünüyorum. İlhamı, ‘kadınları ve kız çocuklarını hayatın her noktasından soyutlayan Taliban mı?’ diye de aklıma geliyor. Bu tehlikeli söylemi nasıl bir dünyanın özlemiyle açıklıyor? Ama bizim gerçek dünyamızda Taliban’a yer yok. Taliban zihniyetine yer yok.”

Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR ile birlikte tarihin en gerici meclisinin karşımızda olduğunu söyleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim de mücadelenin öneminden bahsetti.

Ataselim, karanlık gidişatın ancak örgütlü mücadele ve kolektif akıl ile püskürtebileceğini söyledi:

“Biz bu Meclis’ten ‘Kime göre, neye göre çocuk’ sözünü de duyduk, kadınların şiddet karşısında korunmalarını sağlayan 6284’ün kaldırılması gerektiğini de. ‘Karma eğitim ortadan kalkmalı’ da denmişti hatırlarsanız. Bunların farkındayız ama esas bu gidişatı durduracak olan özne ve yöntem bizim için belirleyici olacak diye belirtmek isterim. Haklarımıza savaş açtılarsa kadınların gerçek bir cephesini var edebiliriz. Bizler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu-Kadın Meclisleri olarak bunun için mücadele ediyoruz. Tüm kadınları aramıza katılmaya davet ediyor ve asla korkmayın demek istiyorum.”

Ataselim: “Bakan, karma eğitimi dert edeceğine, çocuk yaşta zorla evlendirilenlerin sorumluluğunu alsaymış

Peki kadınları, çocukları toplumdan ayırarak şiddeti, tacizi, tecavüzü mü engelleyecekler mi? Ataselim, toplumsal cinsiyet eşitliğinin erkeklerle kadınlar yan yana gelmezse ortadan kalkmayacağını, çocukları toplumdan ayırarak istismarın önüne geçilemeyeceğini söyledi. En önemli nokta Anayasa’nın ve hukukun uygulanması. Kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için de çocuk istismarını önlemek için de bütünsel politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Ataselim, uluslararası sözleşmelerin ve en başta da Anayasa’nın etkin uygulanması gerektiğini belirtti:

“Kız çocuklarının eğitime katılmasını önemseyen bakanın, ilk olarak kimler çocuklarını okula göndermiyor bunu tespit etmesi, ardından bu velilerle ilgili ne tür bir yaptırım uygulanıyor takipçisi olması gerekir. Velilerin isteğine göre adım atılması bir manipülasyon. Bakanlığın görevi çocuğun üstün yararını gözetmek olmalıdır. Yoksa bugün kızını erkeklerle aynı okula göndermek istemeyen velinin dediğini yapan yarın çocuk yaşta zorla evlendirmeye de kılıf bulur. Bakanın görevi yasaları etkin uygulamaktır, esnetmek değildir. Eğitim karma ve bilimsel olmalıdır. Bakan, veliler dedi diye karma eğitimi dert edeceğine, çocuk yaşta zorla evlendirilen kardeşlerimizin sorumluluğunu alsaymış.”

Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında manevi danışman olarak görevlendirilen Kur’an kursu hocaları, imam ve din hizmetleri uzmanı, okullardaki öğrencilere “değerler eğitimi” veriyor. Bu projeye değinen Ataselim, “harem selamlık” uygulamasının her alanda gündeme getirildiğini, bütünlüklü olarak bir politikanın dayatıldığını ya da fiilen zorlandığını söyledi ve Milli Eğitim Bakanı’na seslendi:

“Bursa’nın bir köyünde muhtarın aldığı ‘kadınlı erkekli köy düğünleri olmayacak’ kararı ile Balıkesir’de çeşitli gerici oluşumların çağ dışı fikirleri ile festivallerin yasaklanması için çalışma yürütüp kadın-erkek birlikte eğlence olmasın demesi, ÇEDES protokolü ile okullara imamların gönderilmesi, hepsi, modern yaşantımıza, laikliğe, özgürlüklerimize yönelik saldırılar. Bakana şunu diyebilirim: Şaşırma bakan! Çocuklara okulda, bilimsel ve karma eğitim gerek.”

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Başkanı avukat Nazan Moroğlu, Mayıs 2023 seçimlerine giderken ittifakların ortak paydalarının kadın haklarından geri adım atmak olduğunu, bunu sadece Cumhur İttifakı’nın değil Millet İttifakı’nın da yaptığını söyledi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Gelecek Partisi’nin oluşturduğu Altılı Masa’nın mutabakat metninde İstanbul Sözleşmesi’nin geçmemesi tepki yaratmıştı. O döneme değinen Moroğlu, laiklik kelimesinin dahi geçmediğini hatırlattı.

“Kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engel karma eğitim değil, 4+4+4 ‘ün getirdiği engeller ve taşımalı sistem”

Haber için konuştuğumuz her uzman özellikle veri eksikliğine dikkat çekti ve Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamalarının tehlikeli olduğunu söyledi. Moroğlu, “Kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engel karma eğitim mi yoksa başka konular var mı?” sorusuna da cevap aradı:

“Kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engel karma eğitim mi yoksa başka konular mı var? 4+4+4’ün hangi engelleri oluşturduğuna, hangi zararları verdiğine ve özellikle çağdaş bilimsel eğitimden ne kadar uzaklaşıldığına bakılmalı. Oysa her köyde bir okul, bir öğretmen mutlaka olmalıydı. Ne yaptılar? Otuz kilometre, yirmi kilometre taşımalı bir eğitim sistemi getirdiler. İşte burada kız çocuklarının okullara gönderilmediğine tanık olduk. Demek ki kız çocuklarının okullaşmasının önündeki engel kesinlikle karma eğitim değil, 4+4+4 getirdiği engeller ve bir de taşımalı sistem.”

Kadın-erkek eşitliğinin bir ülkenin demokrasisinin temel kriteri olduğunu söyleyen Moroğlu, çocuk yaşta cinsiyete dayalı ayrımcılığın olağan bir davranış olarak görülmesine yol açılmaması gerektiğini söyledi. Peki bu söylemle nasıl bir Türkiye hedefleniyor? Bu noktada Moroğlu ÇEDES projesine değindi. Karma eğitimden vazgeçmenin, ÇEDES uygulamasıyla imamlar, vaizler, din uzmanları aracılığıyla dini değerler eğitimi getirmenin Türkiye’yi tamamen gelişmiş ülkeler kapsamından uzaklaştırmak olduğunu söyleyen Moroğlu, çocukların hiçbir ayrımcılık yapılmadan aynı okullarda eğitimlerine devam etmesi gerektiğini de ekledi:

“Cinsiyete dayalı ayrımcılığı olağan hale getiren karma eğitimden vazgeçilmesi, Türkiye için demokrasiden vazgeçmektir. 1924 Anayasası’nın 84. Maddesinde ‘iptidai tahsil bütün Türkler için mecburi devlet mekteplerinde meccanidir’ der. Yani bütün yurttaşlar temel eğitimden geçmeli ve bu da devlet okullarında parasızdır. Kız çocuk ve erkek çocuk diye ayırmıyor, dolayısıyla karma eğitimin temeli cumhuriyette atıldı. Yani bunu ‘cumhuriyet değerlerinden vazgeçiyoruz’ kararlılığıyla eğitimin içine de sokmamaları gerekir. Çocuk yaşta cinsiyete dayalı ayrımcılığı yaşatmamak lazım. Ayrımcılık zaten eşitsizliği getirir, cinsiyete dayalı eşitsizliği kökleştirir ve biz o ülkede demokrasiden laik sistemden, sürdürülebilir kalkınmayı yaşatacak bir yol haritasından bahsedemeyiz.”

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul da, Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamalarının Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi. Kurul, iktidarın seçimden önce kurduğu ittifakların, toplumu siyasal İslam temelinde yeniden inşa etme politikasını uygulamaya çalıştığını söyledi. Eğitim-Sen olarak cinsiyet eşitliğinin eğitimin her kademesinde sağlanması için mücadele edeceklerini söyleyen Kurul, şöyle ekledi:

“Milli Eğitim Bakanı, cumhuriyet değerlerini, laikliği ve demokrasiyi hedef alırken Anayasa’yı ve uygulamakla yükümlü olduğu mevzuatı yok sayıyor. Haliyle siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanı, harem selamlık bir eğitim sistemini topluma dayatarak tek tip toplum yaratma arzusunda. Bu açıkça anayasal bir suç. Yandaş sendikalarıyla, ittifak içerisinde oldukları dini tarikat ve cemaatlerle önce çocuklarımız, sonrasında da toplumsal yaşamın her alanı dinselleştirme politikalarının hedefindedir.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.