Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Mahfi Eğilmez yazdı | Benzin ve doğalgaz fiyat ve vergi artışlarının ekonomik analizi

Mahfi Eğilmez, kişisel blogundaki yazısında son gelen benzin, doğalgaz zamlarını ve vergi artışlarını değerlendirdi. Eğilmez’in yazısını kendisinin onayıyla yayımlıyoruz.

Benzin ve motorinin litre fiyatına gelen zamdan hemen sonra her ikisinden de alınan ÖTV ve KDV artırıldı. Böylece yapılan fiyat artışları vergi artışlarıyla birleşince şimdiye dek yapılmış en yüksek fiyat artışı ortaya çıkmış oldu. Benzer vergi artışları doğalgaza da gelmiş durumda.

Ekonomi biliminde, ihtiyaçların giderilmesinde başka mallar ile birlikte kullanılması gereken mallara tamamlayıcı mallar deniyor. Buna göre birlikte kullanılması gereken mallardan biri olmazsa ihtiyaç giderilmeden kalıyor. İki türlü tamamlayıcılıktan söz edilebilir: Zorunlu olmayan tamamlayıcılık, zorunlu tamamlayıcılık. Kahveyi ya da çayı şekerli içen birisi açısından bunların tamamlayıcısı şekerdir. Bununla birlikte şekerin olmaması halinde kahve ve çay yine de içilebilir. Örneğin şekere çok yüksek bir zam geldiğinde çayı şekerle içen kişi şekersiz içmeye yönelerek bu zammın etkisini bertaraf edebilir. Dolayısıyla buradaki tamamlayıcılık zorunlu olmayan bir tamamlayıcılıktır. Buna karşılık benzin ve motorin, bu ürünlerle çalışan otomobiller için zorunlu tamamlayıcı mal niteliğindedir. Benzin ya da motorin olmazsa, bu ürünlerle çalışan otomobiller çalışmaz.

Ekonomi teorisinde herhangi bir malın talebini belirleyen ögeler şunlardır:

Daf (Pa, P1…Pn-1, Y, T, X, R)

Da: Tüketicilerin “a” malına olan talebi

Pa: a malının (kg, metre, adet) gibi birim fiyatı

P1…Pn-1: Diğer malların (tamamlayıcı mallar, rakip mallar) fiyatları

Y: Tüketicilerin geliri

T: Tüketicilerin zevkleri

X: Tüketicilerin a malının gelecekteki fiyatına ilişkin beklentileri

R: Reklam

a malının talebini etkileyen en önemli öge fiyatıdır. Talep yasasına göre (aşağılık mallar hariç) bir malın fiyatı arttıkça o mala olan talep düşer. Eğer a malının yerine kullanılabilecek bir mal varsa onun fiyatı da a malına olan talebi etkiler. a malının benzinle çalışan bir otomobil olduğunu ve aynı segmentteki b marka otomobille aynı fiyata satılırken taleplerinin birbirine yakın olduğunu varsayalım. Bu aşamadayken a marka otomobilin fiyatının yüzde yirmi oranında artırıldığını b marka otomobilin fiyatının ise değişmediğini düşünelim. Bu durumda fiyatı artan a marka otomobilin talebi düşerken fiyatı değişmeyen b marka otomobilin talebi artacak demektir. Bu iki rakip marka birbiri yerine ikame edilebilir mallar olduğu için talep fiyata çok duyarlıdır. Şimdi otomobillerin fiyatının değişmediğini ama benzine yüzde elli oranında zam geldiğini varsayalım. Benzin her iki otomobil için de zorunlu tamamlayıcı mal konumundadır. Bir başka deyişle bu otomobiller benzin konmadan çalışamaz. Benzine gelen zam iki otomobili de aynı şekilde etkileyeceğinden her ikisinin de talebinde düşüş olur. Bu zam sonrasında elektrikli otomobillere doğru talep kayması ortaya çıkar ve onların fiyatları yükselir.

Diğer değişkenler (rakip malların fiyatı, tüketicilerin geliri, zevkleri, geleceğe ilişkin beklentileri ve reklamlar) değişmediği sürece (ceteris paribus) a malına olan talep, malın fiyatından ve tamamlayıcı malların fiyatlarından etkilenir. Örneğimizde ele aldığımız otomobile olan talep benzin ve motorin fiyatlarındaki artıştan etkilenir.

Aşağıdaki grafik Türkiye’de otomobil satışlarının durumunu gösteriyor (Kaynak: Otomotiv Distribütörleri Derneği Haziran 2023 Raporu.)

Grafiğe göre otomobil ve hafif ticari araç satışları bu yılın ilk yarısında on yıllık ortalamaların ortalama yüzde 55 üzerinde gerçekleşmiş durumdadır. Demek ki otomobil satışları son derecede yüksek bir taleple karşı karşıya bulunuyor.

Benzin ve motorine gelen yüzde 30 dolayındaki zamlardan sonra bu satışlar devam eder mi? Yukarıda anlattığımız tamamlayıcı mallar analizine göre bu satışların hızla düşmesi gerekiyor. Ama bu dediğimiz normal ekonomiler için geçerli. Türkiye, bir süredir normal ekonomi tanımına uygun bir ekonomi değil. Faizler, gerçek enflasyonun çok altında (negatif) olduğu için insanlar tasarruf etmek yerine ellerine geçen parayı kendi açılarından yatırım olarak gördükleri ve faizden alamayacakları getiriyi alabileceklerini düşündükleri alanlara harcıyorlar. Bu alanların başında borsa, konut ve otomobil geliyor. Faizler normal düzeyine çıkmadıkça ya da enflasyon tek hanelere düşmedikçe bu eğilim devam edecek. O nedenle benzin ve motorin fiyatlarında ortaya çıkan bu artış ilk anda konut ve otomobil satışını düşürse de bir süre sonra satışlar yeniden artmaya başlar.

Türkiye’de yollarda bulunan arabaların çok büyük çoğunluğu benzin ya da motorinle çalıştığı için bunların sahipleri benzine gelen zamdan (tamamlayıcı mal zammından) etkilenecek. Benzine ve motorine gelen zamdan etkilenenler sadece otomobil sahipleri olmayacak, benzin ve motorinle çalışan otobüs, dolmuş, vapur, tren, uçak gibi ulaşım araçları da bu yakıtları kullandığı için onların ücretleri de artacak. Ayrıca, her türlü malın taşıma ücreti da yükseleceği için mal fiyatları da artacak ve bu artışlar otomobil sahibi olsun olmasın bütün tüketicileri olumsuz etkileyecek.

Doğalgaza gelen zamların da iki farklı etkisi olacak. Öncelikle tüketiciler evlerinde ısınma, yemek yapma ve su ısıtma amacıyla kullandıkları doğalgazın fiyatındaki artıştan etkilenecek (doğrudan etki.) Ayrıca doğalgaz, çevrim santrallerinde elektrik üretiminde kullanıldığı için bir yandan elektrik faturaları yükselirken bir yandan da doğalgazı üretimde kullanan üretim birimlerinin maliyetleri ve dolayısıyla ürettikleri malların fiyatları yükselecek ve tüketiciler bundan olumsuz etkileyecek (dolaylı etki.)

Özetle söylemek gerekirse baz etkisiyle düşüş eğiliminde bulunan enflasyon yeniden hızlı bir artış eğilimine girecek.

Türkiye, ekonomi politikasında tarihi hatayı enflasyonun ve Merkez Bankası faizinin yüzde 19 olduğu ve enflasyonda yükseliş eğiliminin başladığı 2021 Ağustos ayında faiz neden enflasyon sonuç tezini kanıtlamaya girişip faizi düşürmeye başlayarak yaptı. Hükümet, bu adıma gerekçe olarak gelişmiş ekonomilerin merkez bankası faizlerinin de enflasyonun altında olduğunu gösterdi. Bu tespit, görünüşte doğru olmakla birlikte gelişmiş ekonomilerle bizim ekonomimizin altyapısı aynı olmadığı için gerçekte doğru bir saptama değildi. O ekonomilerin paraları rezerv para konumunda. Yani o ülkeler kendi bastıkları parayla iç borçlarının yanı sıra dış borçlarını da ödeyebiliyor ve ithalatı da kendi paralarıyla yapabiliyorlar. Oysa Türkiye ve benzeri ekonomiler dış borçlarını ödemek ve ithalat yapabilmek için o ülkelerin paralarını kazanmak zorundalar. Dolayısıyla faizi enflasyonun altında tutmak gibi bir seçenekleri yok. Ne var ki bu altyapı farkını tam olarak anlamadan girişilen yanlış faiz politikası ekonomiyi bir enkaz haline getirdi.

Ekonominin normal koşullara dönmesi konut ve otomobil alımının yatırım algısından çıkması ve tasarrufların artması için ilk ve tek koşul faizin enflasyon düzeyine çıkarılmasıdır. Ne var ki bu kadar düşük tutulan faizin bir anda o düzeye çıkarılması ekonominin ayakta kalan kuruluşlarını da çökertir. Dolayısıyla yapılacak şey önce enflasyonu doğru hesaplamak ve gerçeği açıklamaktır. Sonra faizi yavaş yavaş yükseltirken başta hukuk reformu olmak üzere yapısal reformları hayata geçirmektir. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.