Ekrem İmamoğlu’nun “Türkiye için yeniden” başlıklı yazısı cuma günü Gazete Oksijen’de yayımlandı. Yeni bir siyasi hareketin olmasa bile İmamoğlu’nun Türkiye siyasetine yön verecek bir lider olma iddiasının manifestosu olarak görülebilecek bu makalenin çok büyük yankı uyandırdığı söylenemez, en azından şimdilik.
Kuşkusuz bunun birçok nedeni var. Öncelikle bu tür makaleler, hele İmamoğlu’nunki gibi kapsamlı, dolayısıyla uzunsa günümüzde pek ilgi çekmiyor. Bense, eski kafalı olduğum için herhalde, böyle bir makaleyle siftah etmenin çok da yanlış olduğunu düşünmüyorum. Çünkü söz uçuyor ve yazı kalıyor. Bu tür makalelerde yazdıklarınız sizi bağlıyor; olumlu ve/veya olumsuz anlamda sizi takip ediyor. Bu sayede biz de, İmamoğlu yarın ciddi bir hamle yaptığında bunu kendisinin sözleriyle tartma ve eleştirme imkanına kavuşmuş oluyoruz.
İkinci olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tam da cuma günü Akbelen Ormanı’na gitmeye karar vermesi de bu ilgi düşüklüğünde etkili olmuş olabilir. Tabii ortada şöyle ciddi bir sorun var: Kılıçdaroğlu ve CHP, seçimler ve sonrasında yaşananlar, daha önemlisi yaşanmayanlar nedeniyle yerle bir olmuş imajlarını bir nebze olsun düzeltmek için gittikleri Akbelen’de direnişçilerle aralarında geçen tatsızlıklar nedeniyle belki de gittiklerine pişman olmuşlardır.
Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu’nun makalesini gölgelemek için Akbelen’e gittiğini ileri sürüyor değilim. Fakat şu saatte hâlâ muhalefete ve tabii ki CHP’ye bakmayı sürdürenler “az laf çok iş” beklentisindeler. Nitekim makalesinin ardından gelen az sayıdaki eleştirinin birçoğu “İmamoğlu’ndan başka şeyler bekleniyor/bekliyoruz” temelinde inşa edilmişti.
“Biz”den “ben”e
Halbuki yazının temel iddiasının “çok iş için bazı lafların edilmesi gerek” olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi İmamoğlu’nun bizzat kaleme aldığı söylenen bu yazıya daha yakından bakalım: İmamoğlu ilkin toplumun muhalif kesimlerinin son seçimler öncesi beklentilerini anlatıyor ve kurumsal muhalefet olarak bunu karşılayamadıklarını söylüyor: “Toplumun yenilenme, değişim ve dönüşüm arzusunun gerisinde kaldık. Milletimizi yorgun, ferini kaybetmiş, köhne ama köhneleştikçe daha da baskıcı hale gelen bu iktidara teslim ettik.” İmamoğlu’nun, cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak aktif bir şekilde yer aldığı kampanyanın fiyaskoyla sonuçlanmasından kendisini de birinci derecede sorumlu tutması önemli.
Ardından birinci çoğul şahıstan birinci tekil şahısa atlıyor: “Tüm vatandaşlarımızı yaşadıkları bıkkınlık ve hayal kırıklığını bir kenara bırakıp geleceği beraberce kurmak için yeni bir yola çıkmaya davet ediyorum.” Görüldüğü gibi, daha yazının başında yeni bir “biz” inşa etmek için kendini (“ben”) öne sürüyor.
Yerel yönetimlerin önemi
Makalenin “Yeni dönemdeki zorluklar ve fırsatlar” ara başlıklı bölümünde dünyanın önce çıkan krizlerini ve yaşanan teknolojik dönüşümleri hatırlatan İmamoğlu, Türkiye için çok iyimser bir tablo çiziyor: “Türkiye’nin genç insan kaynağı, doğal ve kültürel zenginlikleri, tarihi tecrübesi, yenilik karşısındaki heyecanı, jeopolitik önemi ve en önemlisi gereğinde kendini dönüştürebilme yetenek ve iradesi en büyük sermayemiz.”
Bu “sermaye”nin ancak “yeni bir siyaset” ile kullanılabileceğini söyleyen İmamoğlu öncelikle kendi uzmanlık alanı olan yerel yönetimlerden başlıyor. Bir not düşelim: Onun “kalkınma yerel koşulların ışığında mahalli aktörlerle planlanarak yürütülmelidir” sözleri çok önemli fakat Türkiye’nin yakın tarihinde bu söz farklı kişi ve kurumlar, örneğin AKP ve Erdoğan tarafından söylendi ama tam tersi yapıldı.
Haksızlık olmasın, İmamoğlu “merkezi idare vatandaşların iradesi ile seçilen yerel yönetimlere müdahale edip onlar üzerinde vesayet kuramamalıdır. Merkezi iktidar yerel iktidarı temsil eden belediye başkanlarını siyasi gerekçelerle görevden alamamalı, kayyumlar atayamamalıdır” demeyi ihmal etmemiş.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi” ama CHP ile
Ardından “Bugün partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etraflarındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüşmüşlerdir. Siyasal partiler küçülmektedir. Başta gençler ve kadınlar, tüm toplumun partilere olan ilgisi günden güne azalmaktadır” diyen İmamoğlu “yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi” öneriyor.
Buraya kadar belli bir ilgiyle okuduğum(uz) yazı birdenbire “Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür” cümleleriyle “yine mi?”, “hâlâ mı?” tepkilerine neden oluyor. Sonuçta İmamoğlu’nun, en azından şu aşamada, yeni bir siyasi hareket başlatmaktan ziyade CHP’nin köklü bir şekilde yenilenmesinin liderliğine talip olduğunu görüyoruz.
Makalenin daha sonraki bölümüyse hayli iddialı. “Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekmektedir” diyen İmamoğlu şöyle devam ediyor: “Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz. Ülkemizin birlikteliğini güçlendirecek çözümler için cesur ve kararlı bir irade ortaya koyar. Bu irade Türkiye’nin köklü dönüşümü için kaçınılmaz bir yükümlülüktür.”
İmamoğlu’nun yazısında her vesileyle gençler ve kadınları öne çıkarttığını görüyor ve şaşırmıyoruz. Bu arada yazıda “sol” kelimesinin hiç geçmediğini, ama İmamoğlu’nun sık sık “ezilenler”den, “yoksullar”dan ve bir yerde de “kamucu politikalar”dan bahsettiğini hatırlatalım.
Yazı tabii ki “Her şey çok güzel olacak!” diye bitiyor ama hemen öncesine İmamoğlu şöyle diyor: “Türkiye’yi yeniden hayal etmek, ikinci yüzyılımızda yeni bir yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyorum.”
Şahsen ben de kendisinin vadettiği “yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi” için atacağı adımları ve göstereceği “cesur liderlik” örneklerini görmek ve yorumlamak için sabırsızlanıyorum.