Ücret ve kur artışlarıyla üretim maliyetleri mi artıyor, yoksa fırsatçılık mı yapılıyor? Bu sorunun cevabı “Girdi-Çıktı Tabloları” ile bulunabilir ancak Prof. Dr. Aziz Konukman, tabloların 2012’den bu yana yenilenmediğine ve enflasyon ölçümlerinin de doğru olmadığına dikkat çekti.
Kurdaki, ücretlerdeki artışın sektörlere etkisi, her sektörün girdi-çıktılarını ve girdilerin ithal bağımlılığını gösteren “Girdi-çıktı (input-output) tablosu” ile anlaşılabilir. Bu tablolarla, üretim maliyetlerinin ne kadar arttığı ve bu gelişmelerin enflasyona nasıl yansıyacağı hesaplanabilir ancak girdi-çıktı tabloları 2012 yılından bu yana yenilenmiyor.
Medyascope’a konuşan iktisat profesörü Aziz Konukman, fiyat artışlarının maliyetlerden mi, yoksa fırsatçılıktan mı kaynaklandığının bu tablolar aracılığıyla anlaşılabileceğine ve yeni saha çalışmaları yapılması gerektiğine dikkat çekti.
“Kurdaki yüzde 1’lik değişimin fiyatlara ve enflasyona etkisini gösteriyor”
Girdi-çıktı tablosuyla her bir sektörün ithal girdi katsayılarının hesaplandığını belirten Konukman, şunları söyledi:
“En son girdi-çıktı tablosu, 2012 yılına ait. Girdi-çıktı tablosu, her sektörün birbirlerinden aldıkları girdi ve çıktıları, girdilerin yerli ve ithal olan kısımları ile tüm sektörlerin ekonomide ithal girdilere bağımlılığını da gösteriyor. Yani çok önemli bir şey. Örneğin kurdaki yüzde 1’lik bir değişmenin veya cretlerdeki bir artışın, sektörel fiyatlara etkisini ve oradan enflasyona katkısını ölçebiliyor. İthal girdilerin döviz fiyatı değişmese bile, eğer kur değişiyorsa onun enflasyona etkisini gösteriyor. Muazzam, maliyet kalemlerinin enflasyona katkılarını ölçmeye yarayan çok önemli bir tablo ama saha çalışmaları yapılarak buradaki katsayıların yeniden belirlenmesi lazım.”
“Erdoğan ‘fırsatçılar’ diyor, bu tespit için sektörlerin fiyat artış nedenlerini bilmek lazım”
Teknik yöntemlerle tabloda katsayılar değiştirilerek güncelleme yapıldığını ancak bunun gerçek etkiyi yansıtmadığını belirten Konukman, “Doğrusu sahada, bizzat sektörler incelenerek, teknoloji katsayıların yeniden oluşturulması. Teknoloji matrisi değişti, Türkiye ithal girdilere daha bağımlı bir ekonomi haline geldi. En sağlıklı yöntem, yeni baştan saha çalışması yaparak, datayı ve girdi katsayıları matrislerini yeniden üreterek yapmak” diye konuştu. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) bu saha çalışması için çağrı yaptığını söyleyen Konukman, sözlerine şöyle devam etti:
“11 yıl geçti, ortada bu çalışma yok. Bu çalışma olmazsa o zaman hangi sektörün, hangi oranda zam yapacağını ya da hangi fiyat artışı olacağını bilemezsin. ‘İğneden ipliğe zam’ lafı vardır, iyi de iğneye ne kadar zam, ipliğe ne kadar zam? Bunu niye söyledim? Çünkü Tayyip Erdoğan sürekli ‘Fırsatçılar var, fırsat bilip işte ürünlerine zam yapıyorlar’ diyor, değil mi? Bu tespiti diyebilmen için her bir sektörün, hangi nedenle fiyat artışları yaptığını öğrenmen lazım. Mesela yerli girdiye dayalı bir sektör, kur artışıyla fiyatlarını arttırıyorsa işte bu fırsatçılık yapmış olur. Öbür tarafta ithal girdilere bağımlı bir sektör, kur da artıyorsa bu maliyet artışını fiyatlarına yansıtacaktır. Girdi-çıktı tablosu bunun görülmesini sağlar.”
“Fiyat izleme komitesi bir rapor yayınlamadı, ‘terörist’ diye soğan deposu bastılar”
Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi kurulduğunu hatırlatan Konukman, şunları söyledi:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Fiyatları izlemek için bir fiyat komitesi vardı, daha bir rapor yayınlanmadı. Hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bu komiteden ziyade, daha çok polisiye tedbirlerle firmaların peşine düştüler. Terörist diye soğan deposu bastılar. Tam bir kepazelik. Fiyatlar düşsün diye her bir ilde Tarım Kredi Kooperatif Marketler kurdular, halbuki onlarda da fiyatlar yüksek. Çünkü üretim bağı olmazsa, sırf tüketim üzerinden bir denetim zor. Üretim kooperatiflerinin çoğunu tasfiye etmişken, böyle bir yerde kooperatif marketler mümkün değil.”
TCMB’nin kur geçişkenliği hesabı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyon raporunda kur artışlarının enflasyona etkisine değiniliyor ancak Konukman’a göre yeterli değil. 27 Temmuz’da Hafize Gaye Erkan’ın başkan olarak açıkladığı ilk enflasyon raporunda “Döviz kuru sepetindeki yüzde 10’luk bir değer artışının tüketici fiyatlarına maliyet kaynaklı etkisinin bir yıllık bir süre zarfında 2,5 puan civarında olduğu öngörülmektedir” tespitine yer verildi.
“Bankacılar yüzde 500 kârla enflasyonu tetikliyor, ücretler enflasyona yetişmek istiyor”
TCMB’nin enflasyon raporunda, 11 bin 402 TL’ye çıkarılan asgari ücretin enflasyona etkisi de, asgari ücret duyarlılığı yüksek olan sektörlere göre değerlendirilip, temmuz ayındaki yüzde 34 oranındaki asgari ücret artışının tüketici enflasyonuna olası etkisi 2,7-4,1 puan arasında hesaplandı. TCMB’nin öngörüsünün, ücretlerin enflasyon artışını körükleyip “ücret-fiyat spiraline” yol açtığı tezini boşa düşürdüğü yorumları yapılırken Konukman, bu etkinin ancak girdi-çıktı tablosuyla doğru şekilde hesaplanabileceğini vurguladı. Konukman, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu tablo yayınlanmadığı sürece önümüzü görmek mümkün değil. Mesela ‘Ücret artışları enflasyonun nedeni, onun için asgari ücreti yılda iki kez belirlemeyelim’ gibi laflar çıktı. Bu konuda iki teorik yaklaşım var: kâr çekişli enflasyon ve ücret itişli enflasyon. Şu an içinde bulunduğumuz enflasyon süreci kar itişli. Niye? Bankacılık sektörü yüzde 400-500 kâr ediyor, sanayi kuruluşları 10’ar misli kârlar elde etmiş. Onlar enflasyonu tetikliyor, yoksa ücretler değil. Ücretler, tetiklenen enflasyona yetişmek için artış talebinde bulunuyorlar. Bu bile işin sınıfsal olarak nasıl çarpıtıldığını gösteriyor.”