Seçimlerin ardından ek bütçeye ihtiyaç olacağı düşünülüyordu. Henüz bir çalışma yapılmadı ancak Prof. Dr. Aziz Konukman, eylül ayından önce ek bütçe hazırlanacağı görüşünde. Kamu gelirlerini artırmak için vergilerin artabileceğini söyleyen Konukman, yerel seçimlerden sonra, mart 2024’te “IMF’siz IMF programı” gelebileceğini vurguladı.
Bütçe giderlerine, 2023 yılının tamamı için 4 trilyon 470 milyar Türk Lirası (TL) ayrıldı ve bütçenin yüzde 42’si yılın ilk beş ayında kullanıldı. 2022’de yılın ilk beş ayında bütçenin yüzde 55’i kullanılmış ve haziran ayında bütçe yüzde 62 oranında artırılmıştı. Kahramanmaraş merkezli depremler ve seçim öncesi artan kamu harcamalarının, 2023 yılında da ek bütçe yapılmasını gerektireceği düşünülüyordu ancak şu ana kadar yılın ikinci yarısı için böyle bir çalışma yapılmadı.
Medyascope’a konuşan iktisat profesörü Aziz Konukman, Orta Vadeli Program’dan (OVP) önce ek bütçenin hazırlanması gerektiğine ve bütçe gelirlerini artırmak için de vergilerde artış olabileceğine dikkat çekti.
“OVP’nin formatı gereği ek bütçeyi eylülden önce çıkarmak zorunda”
Konukman, bütçenin tabi olduğu 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre OVP’nin eylülün ilk haftasında yayınlanmak zorunda olduğunu belirtti. “AKP iktidarının 5018 sayılı kanuna uymama geleneği” olduğunu söyleyen Konukman, iki yıldır takvime sadık kalındığını hatırlattı. OVP’nin 3 yıllık olduğunu ve bu yıl programın 2024 2025 2026 yıllarına ait tahminler ile 2023 yılı için gerçekleşme tahminlerini kapsayacağını hatırlatan Konukman, “2023’ün başlangıç ödeneği, sonra ek bütçe, sonra da gerçekleşme tahminlerine yer verilecek, OVP’nin formatı gereği ek bütçe eylülden önce çıkarılmak zorunda” dedi.
5018 sayılı kanuna göre ek bütçenin denk hazırlanması ve ne kadar ödenek alınacaksa, Meclis’e o kadar gelir taahhüdü ile gelinmes, zorunlu. Bu zorunluluğa itiraz eden Konukman, “Ek bütçenin denk olması yasal zorunluluk ama 5018’de bir maddede değişiklik yapılarak ek bütçenin de açık vermesi sağlanabilir. Bütçenin kendisi açık verirken ek bütçe neden denk olsun ki? Bu 5018’le getirilen neoliberal dayatma nedeniyle oldu. AKP neoliberal ideolojinin taşıyıcısı zaten, 5018’e uygun davranacaklardır” diye konuştu.
“İktidar, ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilere yüklenecek”
Deprem, seçim gibi sebeplerle iktidarın büyük harcamalar yaptığını söyleyen Konukman, ek bütçe ile ödenek artırılmazsa, yasadışı olarak ödenek üstü harcama yapılacağını vurguladı. Bunun için gelirlerin artırılması gerektiğini belirten Konukman, şöyle konuştu:
“Gelirin en önemli kalemi vergiler. İnanılmaz bir şekilde Özel Tüketim Vergisi’ne (ÖTV), Katma Değer Vergisi’ne (KDV) yüklenecekler. Oranlarını da artırabilirler. Dolaylı vergileri artırırlar çünkü bu hükümetin sınıfsal tercihlerinde bir servet vergisi olacağını sanmıyorum. Belki Tansu Çiller döneminde olduğu gibi, bir defalık yeni vergi türleri de çıkartabilirler. Deprem sırasında sermaye kesimlerine bir torba yasa ile istisna muafiyeti tanınmıştı, vazgeçtikleri verginin yüzde 10’unu geri aldılar. Buna benzer bir vergi daha tekrar gündeme gelebilir.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ürün ve hizmetlere getirilen dolaylı vergiler, gelir düzeyine bakılmaksızın, bütün yurttaşlardan alınıyor ve dolaylı vergilerin ağırlığının, toplumun yoksul kesimleri aleyhine bir adaletsizliğe yol açtığı düşünülüyor. Türkiye’de vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının yüzde 70, doğrudan vergilerin payının ise yüzde 30 civarında olduğunu belirten Konukman, “OECD ülkelerinde ise tam tersi, dolaylı vergilerin payı yüzde 30, doğrudan vergilerin payı yüzde 70. Demek ki kapitalist sistemde illa böyle olacak diye bir kural yok, bu AKP’nin tercihi” dedi.
“Yerel seçimlerden sonra IMF’siz IMF programı gelecek”
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2024 yerel seçimlerinden önce oylarını etkileyecek bir kemer sıkma programı istememesine karşın gelir artırmak için dolaylı vergilerde ve oranlarında artış olacağını düşünen Konukman, şunları söyledi:
“Yeni gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek mali disiplin diyor ya, mali disiplin faiz dışı fazla yaratmak, onu artırmak demek. Böylece rantiyeye rahat bir kaynak transferi yapabilmek demek. IMF’nin yüzde 6,5 enflasyon çıpasına benzer bir çıpa getirilebilir, ben buna ‘IMF’siz IMF programı’ diyorum. Ama bunun yürürlüğe girmesi marttan sonra olur çünkü Tayyip Erdoğan seçimleri almak istiyor.”
“Ücret artışları enflasyonla, vergi zamlarıyla geri alınabilir”
“IMF benzeri istikrar tedbirlerini açıklamak seçim sonrasına kalabilir ama ek bütçe için mecburen, yasa gereği vergileri salmak zorunda. Seçimlerden önce vaat ettiği için az da olsa asgari ücreti yükseltti, en düşük memur maaşı konusunda da düzenleme yapabilir ama bunların hepsini enflasyonla, vergi zamlarıyla bir nevi geri alabilir. Mart sonrası devreye girecek istikrar paketi kadar sert olmayabilir ama bir şekilde kemer sıkılacak.”
“Finans çevrelerini memnun etmek için faiz artışı, bankaları iflasa götürebilirdi”
Kamuya kaynak yaratmak için Varlık Fonu’nun, Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Botaş gibi kurumları satacağı iddiası gündeme geldi. Özelleştirmelerin de mümkün olduğunu belirten Konukman, iktidarın para arayışını, Merkez Bankası’nın 22 Haziran’daki faiz artırma kararıyla birlikte şöyle yorumladı:
“Finans çevreleri politika faizinin yüzde 15’e çıkarılmasını kale almadılar. Onların mantığına göre enflasyon yüzde 40 civarındaysa, reel faizin en azından sıfır olacağı şekilde politika faizi de bu yüzde 40 düzeyinde olmalı. Sıcak paranın geldiği Babacan döneminde reel faiz pozitifti, yani politika faizi beklenen enflasyonunun üzerindeydi. Şimdi sıfır reel faizle uluslararası finans piyasalarının talebini yerine getirilebilir ancak onun da bankalar için maliyeti var. Makro ihtiyati tedbirler kapsamında, bankaların devlet tahvilleri, borçlanma senetleri gibi düşük faizle menkul kıymet tutmaları zorunluydu. Düşük faizden alınan senetler, faizler yükselince ne olur? Bankalar zarar yazıp iflas bile edebilirdi, şirketler de keza öyle. Onun için uluslararası finans piyasalarının İstediği yüzde 40’ı veremezdi zaten. Tedrici bir yöntem benimsendi ama tedrici yöntemle de sıcak para koşa koşa gelmez, kurun ateşini de söndüremez.”
“Mehmet Şimşek faiz açıklandığı gün BAE’ye gitti, faizin sıcak para getirmeyeceğini onlar da biliyor”
“Politika faizinin böyle artırıldığı dönemde Maliye Bakanı, Merkez Bankası başkanı boy gösterirdi ama kendileri de inanmadıkları için iki önemli siyasi figür, Mehmet Şimşek ile Cevdet Yılmaz faizin açıklandığı gün Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Sanki yatırım anlaşmaları gibi yansıttılar ancak o işin görüntüsü, kim gelecek yatırım için buraya? Mehmet Şimşek ‘Saydam olacağız’ demişti ama kamuoyuna verdikleri bu sözü tutamadı ve o bir günlük ziyarette ne olup bittiğini açıklamadılar. Büyük bir ihtimalle döviz depo hesapları için görüştüler ama ne sonuç alındı, vadesi faizi neydi, ne kadar tutardı, bu kez açıklama gelmedi. Bu faize sıcak para gelmeyeceğini onlar da biliyorlar, o kadar saf değiller.”