Medyascope Akbelen’de | Çevreciler ve aktivistler ağaçları kestirmemekte kararlı: “Komutanım, bu ağaçlar da vatana dahil”

Akbelen Ormanı’nda YK Enerji’nin kömür sahasını genişletmek üzere başlattığı ağaç kıyımı, güvenlik güçlerinin korumasında devam ediyor. Muğla Valiliği’nin “Ağaç kesimi sona erdi” açıklamasına rağmen, güvenlik güçlerinin sayısındaki artış, giderek daraltılan güvenlik çemberi ve kesim yapılan alan ile çevreciler arasına çekilen dikenli teller, İkizköylüler başta olmak üzere kesim alanında nöbet tutan herkes için endişe kaynağı. Akbelen’de ağaç kesim işlemi sona erdi denilse de bölgede jandarmanın da, direnişçilerin de henüz kesilmeyen birkaç ağacın gölgesindeki bekleyişi devam ediyor. Çevreciler ellerinde kalkanlarıyla kamp alanına kadar giren jandarmaya “Kestirdiğin ağacın gölgesinde durma” diye haykırıyor, jandarma tansiyon yükseldikçe onlara biber gazı sıkarak cevap veriyor. Medyascope muhabiri Ayşegül Karagöz, Akbelen bir gününü yazdı.

Muğla-Milas’taki Akbelen Ormanı’nda, Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji maden sahasını genişletmek istediği için ağaçları kesmek istiyor. Köylüler ve çevreciler ise Akbelen Ormanları’nın “doğa miras” kabul edilmesi ve koruma altına alınan ormanlardan olması sebebiyle ağaç kıyımını engellemek için 2019’dan beri nöbette. Çevrecilerin tahminlerine göre Akbelen’deki ağaçların beşte üçü kesildi. Kesim yapılan alandaki 200’den fazla bitki türü, 100’den fazla kuş ve 30’dan fazla memeli hayvan türü ya yok edildi ya da yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya.

Köylüler, ağaç kesiminin devam etmesi halinde ekosistemin yok olacağını, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirleneceğini ve buna izin vermemek için mücadelelerine devam edeceklerini söylüyor. Bu nedenle köylüler ve aktivistler 2019’dan beri Akbelen Ormanı’nda nöbet tutuyorlar. 24 Temmuz Pazartesi günü kızılçam ve zeytin ağaçları kesilmeye başlandı. İkizköylüler ve çevreciler de 11 gündür (3 Ağustos 2023) ağaçların kesilmemesi için hayatları pahasına mücadele ediyor.

Medyascope ekibi olarak Akbelen Ormanı’nda yaşananları gözlemlemek için salı gecesi (1 Ağustos 2023) İstanbul’dan yola çıktık. Muğla’ya geldiğimizde Akbelen Ormanı’na giden yollarda askerlerle karşılaştık. Oluşturulan kontrol noktalarında, gerekli görüldüğü takdirde araçlar durduruluyordu. Nöbetin tutulduğu alana gidebilmek için ise ayrıca bir kontrolden geçmemiz gerekti. Kimlik numaramızla sorgulama yapıldı, çantalarımız kontrol edildi.

Her gidiş gelişte kontrole maruz kalan bir köylü bu duruma “10 gündür sürekli buraya geliyorum, jandarmalara, ‘Terörist miyim, neden sürekli sorguluyorsunuz?’ diyorum. Zaten küçük bir çantam var, içine ancak telefonum sığıyor, neyi kontrol ediyorlar?” diye tepki gösteriyordu.

“Komutanım, bu ağaçlar da vatana dahil”

Alana geldiğimde ilk gözlemlediğim şey şuydu: Aktivistler ve jandarma arasındaki hiç dinmeyen bir gerilim var. Sabahın erken saatlerinde jandarma, köylüler ve çevrecilerin olduğu alana barikat kurdu. Bunun üzerine kolluk güçleri ile nöbet tutanlar karşı karşıya geldi. Çevreciler, jandarma personeline “Komutanım, bu ağaçlar da vatana dahil” diye seslenerek, ironik bir dille onları ağaçları ve doğayı savunmaya davet etti.

Bu arada jandarma bu barikatları ağaçların gölgesine kurdu. Barikatların geriye çekilmesini isteyen aktivistler de buna, “Madem sizin için bu kadar kolay, ağaçların sizin için hiçbir önemi yok, o zaman güneşte bekleyin” diyerek tepki gösterdi.

“Kestiğin ağacın gölgesinden çık”

Bu gelişmeler yaşanırken Jandarma ekipleri de direnişçilerin altında durduğu ağaçların gölgesine sığınmıştı. Jandarmaya “Madem sizin için bu kadar kolay, ağaçların sizin için hiçbir önemi yok, o zaman güneşte bekleyin” diyerek, barikatlarını geriye çekmelerini istediler. Aktivistlerin kararlılığı ses tonlarından belliydi, jandarmanın geriye çekilmesini istiyorlardı: “Güneşe çıkın, madem bu ağaçları kestirdiniz, gölgesinde duramazsınız. Kestiğin ağacın gölgesinden çık.”

Sabahın erken saatlerinde başlayan bu gerilim, çevrecilerin jandarma barikatlarının önüne oturması ve slogan atmasıyla devam etti. Fakat jandarma barikatını geriye götürmedi…

Demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, avukatlar Akbelen için direnen köylüler ve aktivistleri yalnız bırakmıyor. Basın açıklamaları okunuyor, çağrılar yapılıyor, forumlar düzenleniyor. Meslek örgütlerinin çağrıları devam ederken bir grup eylemci, ağaçların gölgesine kurulan barikatları zorladı. Bunun üzerine jandarmayla aktivistler arasında gerilim yaşandı. Bu gerginlik, jandarmanın cop ve biber gazı kullanmasıyla devam etti. Biber gazından etkilenenlere orada bulunan ama gerginliğe dahil olmayan aktivistler yardımcı oldu. Bu esnada jandarma birkaç kişiyi gözaltına aldı, eylemciler gözaltına alınanların bırakılmasını istedi.

Öte yandan tel örgü gerilimi yaşandı. Kesim alanının tel örgülerle kapatılmak istenmesine köylüler ve çevreciler tepki gösterdi. Tepki üzerine Tuğulka Köseoğlu, jandarma tarafından gözaltına alındı, daha sonra bırakıldı.

“Buradan katil çıkmaz”

Orada bulunan ve biber gazından etkilenen bir köylü, jandarmalara isyan etti:

“Ne yaptık biz size, annelerinize böyle saldırmanıza gerek olacak ne yaptık?”

Bir başka vatandaş ise “Buradan katil çıkmaz, buradan çeteci çıkmaz” diye bağırdı.

Akbelen Ormanı’ndaki atmosfer çok farklı: Bir yanda kesilen ağaçların kamyonlara yükleme sesi geliyor, diğer yanda abluka içerisindekilere müdahale ediliyor, biber gazı sıkılıyor, ama günün büyük bir çoğunluğu forumlara geçiyor…

Alanda çalışan gazetecilerden insan sayısının giderek azaldığı bilgisini alıyorum. Alanda ise çok fazla köylü yok. Var olan köylüler yorgun, bazıları “Yüreğim çok dolu kızım ben konuşmayayım, ağzımdan bir şey kaçar” diyor ve röportaj teklifini de reddediyor. Çevrecilere ve köylülere, siyasi parti liderlerinin ziyaretlerinin onları ne kadar etkilediğini sorduğumdaysa ise aşağı yukarı hepsinden aldığım cevap aynı:

“Ağaç kesimi yapılmadan önce gelip destek verselerdi belki de bu kadar ağaç kesilmeyecekti.”

Köylüler ve çevrecilerin ağaçların kesilmesine çok üzüldüğünü yüzlerindeki ifadeden anlayabiliyorsunuz. Fakat mücadelelerinde kararlı olduklarını görebiliyorsunuz. Onlar, siyasiler ve vatandaşların tek bir amaçta ortaklaşmasını istiyor: Akbelen Ormanı’nın maden sahasına dönüştürülmemesi için mücadele etmek.

“Kömür değil, yumurta…”

Köylüler, anılarını yaşatmak ve çocuklarını doğal ortamda büyütmek istiyorlar…

Bir köylü, “Ben çocuğuma kömür değil, yumurta yedirmek istiyorum” diye özetliyor bu direnişi.

İkizköylü İlkay Demir de böyle düşünüyor. Akbelen’de üretim yapan Demir, 2019’dan beri mücadele ettiğini söylüyor:

“Gördüğün gibi Akbelen Dağları’nda, sağımda, solumda şu anda kesim bitti. Şu anda o kadar çok zor durumdayım ki… Akbelen yok olursa benim geleceğim yok olur. İncir ağaçlarım, ceviz ağaçlarım yok olur… Hem de evim sanki çöl içinde kalacak… Gelgelelim alabileceğim, yapabileceğim biber, domates ondan sonra bostan gidecek. Daha nasıl anlatayım? Benim evin üzeri şu dağın dibinden beri. Şu anda sabahtan beri takır takır kesim araçları hiç durmadan çalışıyor.”

“Tek çam ağacı kalsa bile direneceğim”

İlkay Demir’in ses tonu, çaresizliğini anlatırken değişiyor. Elinden gelen her şeyi yaptığını söyleyen Demir, “Dağda tek çam ağacı kalsa bile direnmeye devam edeceğim. Ben sabah kahvaltıda dostlarımın önüne kömür değil zeytinyağımla, yumurtamla, peynirimle birlikte oturmak istiyorum. Ben kömüre hayır diyorum” diyor. Bu sözler ağzından çıkarken sesinde hiçbir şüpheye yer yok.

Çevre gönüllüsü Derya Gül, ormana girildiğini duyunca Balıkesir-Burhaniye’den kalkıp Akbelen’e gelmiş. Neden Akbelen’de olduğunu sorduğumda, “Ormanın katledilmesine dayanamıyorum, akıl tutulması yaşıyorum” diyor ve devam ediyor:

“Köylünün yerinden, yurdundan olmasına sebep oluyorlar, buradaki ekoloji sistemini bozuyorlar. Bunlar nasıl göz ardı ediliyor? Bir madenin arama alanını genişlettiğinde çevre etki değerlendirme raporu istenmesi gerekiyor, bu istenmiyor. Bu kadar belirli kişilere rant sağlanması halktan önemli mi?”

Ağaç kesiminden etkilenen köylülerin çaresiz olduklarını söyleyen Gül, “Köylü bizden daha üzgün. 10 gün içerisinde gözlerinin önünde ağaçlarını kestiler” diyor.

İkizköy’ün bitişiğinde bulunan Karacahisar Köyü’nde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan Halil Şallı, Akbelen’e gelmesinin sebebini, “Siyah kömür belasından ve bunun verdiği zarardan kurtulmak için geldim” diyerek açıklıyor.

Şallı da iki senedir nöbet tutuyor, ağaçların kesiminin durdurulmasını istiyor ve mücadeleye devam edeceğini söylüyor:

“Bazı zaman askerlerle karşı karşıya geliyoruz. Bazı zamanlar oturuyoruz, üzülüyoruz, ağlıyoruz. Dışarıdan çok destek alıyoruz. Bu şekilde direnmeye mücadele edeceğiz.”

Çanakkale’den Akbelen Ormanı’na gelen Gül Eda, bir devlet hastanesinde nöroloji uzmanı olarak çalışıyor. Çanakkale’deki Kazdağları direnişinin içinde bulunduğunu da ekleyen Eda, “Geçen hafta nöbetçiydim hastaneden izin almam ve ayrılmam mümkün değildi. Nöbetim bittiği anda yıllık iznimi alarak buraya geldim. Buraya gelenler sadece maceracı insanlar değil. Düzenli hayatı olan biri olarak buraya geldim” diyor.

Dayanışma ve mücadele ruhunun önemini vurgulayan Eda, “Burada bir arada kalmak imkânsız değil, bunu yapabiliriz. O yüzden böyle bir çağrı olduğunda buraya yığılmak ve konfor alanlarımızdan çıkmak konusunda tereddüt etmememiz gerekiyor. Buradaki koşullar kendi günlük hayat koşullarımızdan daha zor olabilir ama kazanacağımız şeyler çok daha değerli olacak” diye ekliyor.

 “Su kaynakları ormanla beraber yok ediliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Gizem Özcan, ağaçların kesilmesine rağmen doğaya daha fazla zarar gelmemesi için verilen mücadeleye destek olunması gerektiğini söyledi:

“Ağaçların kesilmemesi, buradaki ekosistemin ve su kaynaklarımızın yok edilmemesi için mücadele veriyoruz. İklim krizi ile karşı karşıyayız su kaynaklarının korunması gerekiyor. Burada su kaynakları da ormanla beraber yok ediliyor.”

Özcan, hukuki sürece ilişkin olarak, 2021 yılında, yürütmeyi durdurma kararı olduğunu ve yürütmeyi durdurma kararı söz konusuyken kesim izninin yenilenmesinin hukuksuz olduğunu ekledi:

“Akbelen’deki toprak örtüsü için yüzbinlerce yıl geçmesi gerekiyor”

Muğla Valiliği, 30 Temmuz 2023’te Akbelen Ormanı’na ilişkin bir açıklama yaptı. 130 bin fidanın dikileceğinin belirtildiği açıklamada, “Jandarma ve polisimize yapılan tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırılara karşı gerekli adli ve idari çalışmalar başlatılmıştır” denildi.

Avukat İsmail Hakkı Atal ise bölgenin rehabilite edilmesinin çok zor olduğunu vurguladı:

“Hukuki olarak da, bilimsel olarak da böyle bir şey mümkün değil. Şu gördüğünüz toprağın her bir santimetresi bin yılla, 100 bin yıl arasında oluşuyor. Böyle bir toprak örtüsünün meydana gelmesi için yüzbinlerce yıl geçmesi gerekiyor. Bu açıklama tamamen bir yalan, manipülasyon. Orman bilimciler, ‘Orman ekosistemi tekrardan kurulamaz’ diyor.”

Ormandaki ağaçların kesimine sebep olan her kuruluşun suç işlediğini söyleyen Atal, aktivistlerin kamu idarelerini yasal sınırlara çekmeye çalıştıklarını söyledi:

“Eskiden ormancılar, ormanı vatandaşlardan korurdu. Şimdi vatandaşlar ormanı, ormancılardan koruyor. Eskiden kamu idareleri suçun işlenmesini engellemeye çalışırlardı. Şimdi yurttaşlar suç işlenmesini engellemeye çalışıyor. Devletin gücünü kötüye kullanan bu hükümet ve bu hükümete bağlı olan idareciler bizzat suç işliyor. Biz suç işlenmesini engellemeye çalışıyoruz. Çok acayip bir paradoks.”

Son olarak şunu eklemek isterim: Akbelen Ormanı’nda sinyal kesici kullandıkları için en büyük sorun da haliyle internet. Meslektaşlarımdan dinlediğim kadarıyla 10 gün boyunca sinyal kesici kullandıkları için gazeteciler haberlerini yayımlamakta zorluk çekmiş. Ben Akbelen’e 2 Ağustos Çarşamba sabahı geldim, bu sırada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bölgedeki gazetecilere ekipman, internet desteği ve çalışma ortamı sağladıkları “Basın Evi Aracı”nı getirdi. Bu nedenle en azından biz gazetecilerin işinin, internet anlamında daha kolaylaştığını söylemem gerekir. Fakat neler yaşayacağımız, gün içinde belli olacak…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.