Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Kurtlar kanunu

Türkiye’de de dünyada da milliyetçilik yükseliyor. Kocaman bir balon, bomboş bir balon. Bence insanlık sağlama yapıyor bir süredir. Globalleşen dünyada yerel kültürler birbirine temas ederek hem daha görünür oluyor hem deforme oluyor. Bugünün mülteci akınları, bir zamanın kavimler göçü gibi. Hal böyle olunca yerleşik düzen insanları değişen dünyada dönüp bir kendine bakıyor. Acaba eski düzende daha mı iyiydik? Hani biz bize, cinsini-cibilliyetini bildiğimiz insanlarla? Ve yeniden yükselir gibi oluyor milliyetçilik. Peki bu sahici mi? Yoksa az önce de bahsettiğim gibi bir çeşit sağlama mı? Bence insanlık bir sağlama yapıyor. Dönüşmek mi, eskiyi muhafaza etmek mi sorusuna ilk cevabı milliyetçilik oluyor. Ancak dünyanın dönüşünün de dönüşümünün de önüne kimseler geçemez. 

Voltaire’in bir kitabında ihtiyar bir adam gençlerin çok bozulduğundan, neslin giderek yozlaştığından, yaşlılara hürmetin bittiğinden bahsediyor. Yani 400 yıl önce de bugün duyabileceğimiz minvalde şikâyetler dökülüyormuş ihtiyarların ağzından. Elbette değişimden ve ona ayak uyduramamaktan korkan insanoğlunun dönüşüme karşı vereceği ilk tepki muhafaza etmek, köklerine sahip çıkmak, bildiği yoldan şaşmamak. Ancak 400 yıl öncesinin şikâyetine bakarak anlıyoruz ki, değişim ve dönüşüm durdurulamaz. Bu yüzden şuan yükselir görünen milliyetçiliği dikkate almıyorum. Bunlar korkak insanların refleksleri. Bakınız Meloni geliyor diye endişe ediliyordu, şimdi Meloni ile alay ediliyor. İtalya’ya bu yıl giden göçmen sayısı 100 bini geçmiş. Diyeceğim o ki, biz kalıplara ve yerleşik olduğu zan edilen düşüncelere göre öngörülerde bulunmaktan vazgeçip akışa bakmalıyız.

Şimdi gelelim, “Türkiye’de milliyetçilik yükseliyor mu?” sorusuna. Ne münasebet, siz bakmayın MHP’nin siyasetsizliğine, mafya babalarıyla fotoğraf vermelerine, Sinan Ateş cinayetine rağmen oyunu korumasına. Türkiye’de her zaman geçici limandır milliyetçilik. Bir kendi kemik seçmeni vardır, bir de kendi limanında zemin sallandığı anda filikalara binip milliyetçilik limanına atlayanlar vardır. Ancak onlar sabit seçmen değildir. Kendisine daha makul bir liman bulduğu anda terk edecektir milliyetçilik limanını. İkinci tercihtir yani her zaman. Zaten bu yüzden Erdoğan da MHP ile ittifak yaptı. İlk çıkış noktası da bence şu olay oldu;

AKP’nin kuruluş aşamasından bugüne en önemli yapı taşlarından ve insan kaynağından İskenderpaşa Cemaati 2011 yılında AKP’ye uyarı mahiyetinde MHP’ye oy verilmesini talep etmişti. Radyolarından bildiri şeklinde yayınlanan ve gün içinde defalarca tekrarlanan bu açık çağrı, krizi fırsata çevirmekte mahir Erdoğan için korkunç bir vehme sebep olmaktansa, parlak bir fikri akla getirdi. Kendisinden kaçan oyların MHP’ye gittiğini gördüğü anda başkanlık sistemi hayallerini bu formülle hayata geçirebileceğini fark etti. MHP’yi yanına aldığı andan itibaren de dilediği gibi hoyratça ve ilkesizce politika üretmeye, Kürtlere saldırarak milliyetçilerden oy devşirmeye, azınlıkları tehdit ederek seçmeninin de daha fazla böbürlenmesine fırsat verdi. Böylece Müslüman ve milliyetçi gelenek hoyratça davranacak, birlikte hareket etmenin verdiği özgüvenle müttefikler birbirini yargılamayacak ve yaratılan suni düşmanların yüzüne bakamayacak hale gelen seçmeni günahları sebebiyle ona mahkûm olacaktı. Deneme yanılma yöntemiyle halkın üzerinde türlü hayallerini gerçeğe dönüştürmeye çalışacak, yanlış yaparsa ona tepki gösteren halk, en fazla yan komşusu müttefikine kadar gitmiş olacaktı. Karşı kıyıya, CeHaPe zihniyetine geçecek halleri yoktu ya. Böylece Erdoğan, kendi seçmenini de muhalefeti de dilediğince yordu, TC laboratuvarında dilediği gibi deney yaptı.

Ancak bugün bu kombinasyon geçerli değil. En azından artık eski kalabalık yok elinde. Haşa, halkımızın büyük çoğunluğu ilim irfan, vicdan sahibidir, o yüzden artık paye vermez demiyorum. Sadece sınırlı kaynakları sınırsızca kullanmaya kalktığı için kaynakların sonuna geldi. Ve ilkesizliğinden hoşnut halk kitleleri başını kaşımaya başladı. Böyle dilediğimiz gibi at koşturamıyormuşuz ya hu?! Her şeyin bir sınırı varmış, bu dünyadaki bazı kuralların meğer bir sebebi varmış. Hımmm adalet bundan lazımmış, doğru ya!! 

Kurtlar kanununda kurtlar yalnız yürüyemez. Düşmanın karşısına mertçe çıkmaz. Pusu kurar, sürü hâlinde hareket eder, bire beş saldırırlar. Hep birlikte parçalar, hep birlikte yerler. Ayakta kalmaları için birlikte hareket etmek zorundadırlar. Yekvücut olmaları da yetmez, ellerinde silahlarıyla dolanırlar. Ne yapsınlar? Ayakları yere basan bir fikirleri yok, siyasetleri yok, mala-davara bir faydaları yok. Tek arzuları, avcı toplumlardaki gibi savunmasız bir insan-mal bulmak, birlikte saldırmak, birlikte parçalamak ve bölüşmek.

Hani hep deriz ya, “Hadi ekonomik kriz aşılır, ya bu halkın bir kısmının yozlaşmasını, ahlaksızlığın sıradanlığını ne yapacağız?” diye.

Hahh!! İşte şimdi, elimizde büyük bir fırsat var.

İşte şimdi; ilkeli, onurlu, ahlaklı, paylaşımcı, birbirini seven, sevmese bile tahammül edebilen, yanındakine öteki muamelesi yapmaya ar eden insanların, milliyetçi değil, vatansever insanların devri.

İşte şimdi; çoğunluktan güç alan, birey olamayan kalabalıkların değil, birey olmuş ve üzerinde yaşadığı toprağın hakkına tecavüz etmeye ar eden vatansever insanların devri.

Bir daha soralım, milliyetçilik yükseliyor mu?

Bence salıverilen bunca kabadayıya, onurlandırılan bunca tecavüzcüye, TV’de dönen bunca kahramanlık öykülü dizilere, bazı siyasetçilerin hamaset tellallığıyla dillerinden düşmeyen söylemlerine rağmen maksimum seviyeye ulaşmıştır milliyetçilik. Olup olacağı bu kadardır. Türkiye, dünyanın geçirdiği dönüşümden berî olamaz. Dünya büyük bir dönüşüm geçiriyor, bir doğumun arifesinde. Bu yüzden çokça sancı, çokça halüsinasyon, çokça umut var. Hakikat çağında eli silahlı korkak kalabalıkların değil, kendini bulmuş bireylerin inisiyatifleri ve iradelerinin önemi var.

Dünya için; gelecek sınırları korumakta değil, doğayı korumakta. Yoksa hep birlikte yok olacağız.

Türkiye için; gelecek milliyetçilikte değil, vatanseverlikte.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.