Saadet-Gelecek TBMM Grubu İstişare Toplantısı’nda yerel seçimlerde işbirliği kararı çıktı. Medyascope’a konuşan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, toplantıda yerel seçimlerde adayları belirlemek için Seçim İşbirliği Komisyonu’nun kurulduğunu her iki partiden de üç kişinin komisyonda görev alacağını açıkladı.
Saadet-Gelecek TBMM Grubu İstişare Toplantısı dün (19 Eylül) yapıldı. Toplantının ardından iki partinin genel başkanı da yerel seçimlerde işbirliğine gidileceğini söyledi ve “Diğer siyasi partilerle de dirsek teması sürecek” dedi. Medyascope, istişare toplantısında neler konuşulduğunu ve nasıl kararlar alındığını Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya’ya sordu.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, yapılan Meclis Grubu İstişare Toplantısı’nın 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılının hazırlık toplantısı gibi olduğunu belirterek “Ana gündemimiz yasama faaliyetleri. Burada yapılacak kanun teklifleri, öncelikli araştırma önergeleri, soru önergeleri gibi ortak temel konuları konuştuk çünkü iki partinin de öncelikli yasama teklifleri olabilir, kanun teklifleri olabilir. Bunları müzakere ettik” diye konuştu.
Üstün: “Saadet ve Gelecek Partisi arasında Seçim İşbirliği Komisyonu kuruldu”
Saadet ve Gelecek Partisi arasında Seçim İşbirliği Komisyonu kurulduğunu belirten Üstün, “Üç kişi Saadet Partisi’nden, üç arkadaşımız da Gelecek Partisi’nden seçilecek. Böylece hangi yerlerde ortak aday gösterilecek, hangi yerlerde farklı aday çıkaracağımızın çalışmalarını yapacaklar” diye açıkladı.
Üstün, Gelecek Partisi’nin komisyonda yer alacak olan üç ismi belirlediğini belirterek kendisiyle beraber Gelecek Partisi Yerel Yönetimler Başkanı Hasan Hüseyin Bozok ve Seçim İşleri Başkanı Alaattin Fırat’ın komisyonda yer alacağını söyledi.
“Partiler bütün bunları kamuoyuyla fikirlerini paylaşmadan önce kendi aralarında bir müzakere edecek”
İstişare toplantısının konu başlıkları arasında dış politikanın da olduğunu vurgulayan Üstün, şöyle konuştu:
“Bu konuları nasıl görüşeceğimiz, konuşacağımız konusunda da bir müzakere başlığımız vardı zaten. Dolayısıyla bir konu geldiğinde liderler ve komisyonlar bazında bu görüşülecek. Ayrıca partiler arasında seçim işbirliği komisyonu dışında bir ortak komisyon kuruldu. Partiler bütün bunları kamuoyuyla fikirlerini paylaşmadan önce kendi aralarında bir müzakere edecek. Bazen uzlaşıp, bazen ortaklaşacağız, bazen ayrışacağız ama zaten bizim ittifak protokolümüzde ayrıştığımız zaman herkes kendi fikrini söylediği, ortaklaştığı zaman da ortak fikrimizi söyleyeceği kısmı vardı.”
Kaya: “Talimat verilen ülke pozisyonunda olmak bizim kabul edebileceğimiz bir durum değil”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya da dünkü toplantıda ekonomiden dış politikaya kadar birçok konuda konuşularak ülkenin içinde bulunduğu sorunların masaya yatırıldığını ve nasıl bir strateji izleneceğinin tartışıldığına dikkat çekti. Toplantı sonrasında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, yaptığı açıklamasında hükümetin dış politikasına da değinerek eleştiri de bulunmuştu.
Kaya, Saadet Partisi’nin Avrupa Birliği’ne bakış açısını şöyle anlattı:
“Bizim Avrupa Birliği’ne olan yaklaşımımızı zaten herkes biliyor. Avrupa Birliği’nin dayatmalarına karşı bu zamana kadar yürüttüğümüz yaklaşımımız belli. Biz herkesle görüşülebileceğini, Avrupa Birliği’yle de elbette eşit ve adil şartlar altında siyasi, ticari ilişkilerin olabileceğini hep söyledik. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz ama problem şu, bir tarafta sürekli talimat veren, diğer tarafta bu talimatları ev ödevi olarak uygulaması beklenen bir ülke pozisyonunda olmak bizim kabul edebileceğimiz bir durum değil. Avrupa Birliği’yle eşit koşullar altında komşular olarak ilişki geliştirebiliriz. Yaşadığımız coğrafyada herkesin evi camdan olduğu için birbirimizin hukukunu gözeten bir yaklaşım içinde olmalıyız. Onlardaki herhangi bir problem bize, bizdeki herhangi bir problemi onlara etki edeceğinden dolayı kimse ‘Ben bu sınırı çizdim. Bu sınırın diğer tarafında olup bitenler bana artık bir zarar vermez’ düşüncesiyle hareket etmesin. Herkes sorumluluk bilinciyle hareket etsin. Herkes birbirinin hakkını, hukukunu gözetsin, maksimum derecede buna riayet etsin.“
“Biz böylece Avrupa Birliği ile makul şartlar çerçevesinde, meşru zemin içerisinde bir ilişki geliştirebiliriz ama biz Avrupa Birliği’nden sürekli talimat alan, Avrupa Birliği’nin talimatlarını yerine getirdiği veya getirmediği gerekçesiyle Avrupa Birliği’nde masaya yatırılan bir ülke olmayı kabul etmiyoruz. Eksikliklerimiz varsa –ki var- bunu AB istediği için değil kendi irademizle hayata geçirmenin yollarını bulmalıyız. AB’nin çifte standartlı yaklaşımları bizlere gösterdi ki, AB başta sığınmacılar meselesi olmak üzere her sorun için Türkiye’yi tampon bölge olarak kullanmak istiyor.”
“Yapıcı bir muhalefet yaparak doğru bir iş varsa da onun yanında durduğumuzu ortaya koyacağız”
Algı operasyonlarıyla gizlenen gerçek gündemin tartışılmadığına dikkat çeken Kaya, “Biz bu sıkıntıları bütün açıklığıyla, net bir şekilde herkese gösteren, çözümleri, kamuoyu oluşmasına katkı sağlayan ve milletin problemlerinin çözüme kavuşturulması adına üzerimize düşeni yapmaya çalışan bir anlayışla, orada, Meclis’te grup çalışmalarımız yürüteceğiz. Bunun yanında muhalefet yaparken aynı zamanda gerektiğinde yapıcı bir muhalefet olmayı yani yapılan doğru bir iş varsa da onun yanında durduğumuz bir tavrı çok açık, şeffaf bir şekilde ortaya koyacağız” diye konuştu.
“Anayasa tartışmaları hep seçim tartışmalarına kurban edilen bir anlayışla yürütülüyor”
Meclis’te Anayasa’yla ilgili bir konuda partisinin nasıl bir çalışma yapacağına ilişkin ise Kaya, şunları söyledi:
“Bakınız Anayasa tartışmaları çoğu zaman sürekli pozitif cümlelerle gündeme taşınan ama hep seçim dönemlerine denk getirilerek seçim tartışmalarına kurban edilen bir anlayışla yürütülüyor. Şimdi yerel seçimlere giderken tekrar Anayasa tartışmalarını başlatmak, bu yerel seçim atmosferinde, sanki çözüme kavuşturulmasa da siyaseten işe yarasın gibi bir mantığa esir ediliyor. Biz bu yerel seçim tartışmalarının içerisinde bu Anayasa gündemiyle beraber aslında bir anlamda milletin gerçek sorunlarını geri plana atan bir süreç mi yaşayacağız bunu hep beraber göreceğiz. Anayasa gündemi muhalefet partilerine, özellikle ‘Muhalefette bulunan muhafazakâr, milliyetçi nasıl ifade ederseniz artık o partilere bir baskı unsuru olarak kullanabilir miyiz’ diye bir gayret de burada var mı diye sormadan edemiyoruz.”
“Hangi şekilde bir taslakla karşımıza çıkacaklarını henüz bilmiyoruz. Toptan retçi, toptan kabulcü olmak da siyasetin doğasına aykırı. Dolayısıyla orada eğer ifade ettiğim endişelerden, yerel seçime dönük hesaplardan bağımsız bir süreç yürütülürse –ki bunu çok uzak ihtimal görüyorum- bunu ayrıca değerlendiririz. Ama yerel seçim gündemini tamamen değiştirmek adına yapılan bir şeyse ona yaklaşımımız tabi ki farklı olur. O yüzden şu anda sadece bu ifade ettiğim kanaatlerin yanında onun nasıl takdim edeceklerine, maddelerin ne olduğuna bakarak ancak o zaman daha kapsamlı bir değerlendirme yapabiliriz.”