Merdan Yanardağ, Medyascope’a konuştu: “14-28 Mayıs seçimlerinin ilk somut sonucu benim tutuklanmamdır”

Bir canlı yayında söyledikleri nedeniyle tutuklanan ve 4 Ekim’de tahliye edilen TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Medyascope’un sorularını yanıtladı. Özellikle seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası izledikleri yayın politikası nedeniyle iktidarın gözdağı vermek için bu davayı açtığını söyleyen Yanardağ, “Mahkeme başkanı kararı, basın ve ifade özgürlüğünden yana olduğunu söyleyip bir tür özür dileyerek açıkladı. Olabilecek en alt cezayı verdiler biz erteleme ya da hükmün açıklanmasını geriye bıraktırılmasını kabul etmedik ben bu davayı sürdürmekten yanayım” dedi.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, bir canlı yayında PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili söyledikleri nedeniyle “suçu ve suçluyu övme” ve “terör örgütü propagandası yapma” suçundan 27 Haziran’da tutuklandı. Bu süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Yanardağ hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti, tutukluluğunun devamına karar verdi. Duruşma gününü ise 4 Ekim olarak belirledi.

101 gün İstanbul-Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu kalan Yanardağ, 4 Ekim’deki ilk duruşmada tahliye edildi. Mahkeme heyeti Yanardağ’ı 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Peki Yanardağ ne dedi de tutuklandı?

“Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım. Ailesi ve avukatı ile bile görüşemiyor. Böyle bir infaz düzeni olabilir mi? Abdullah Öcalan; çok kitap okuyan, siyaseti doğru okuyan, doğru gören, çözümleyen son derece zeki bir kişidir.”

50 dakikalık bir yayından cımbızlanarak alınan bu sözler, Yanardağ’ın tutuklanmasına neden oldu.

Tahliye kararının ardından Marmara Cezaevi’nden çıkan gazeteci Merdan Yanardağ, Medyascope‘un sorularını yanıtladı.

Bu davanın şahsi olmadığının altını çizen Yanardağ, “Bu ifade özgürlüğü anayasa tarafından teminat alınan bir hakkın sınırlandırılmaya hatta ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir davaydı. Mahkemenin yaptığı yargılama, demokratik hak ve özgürlükleri geleceğe dönüş bir şekilde daraltma ve sınırlama girişimiydi. Mahkeme benim tutuklanmamı sağlayan iradeyi bütünüyle kenara bırakamadı” dedi.

“İmralı’nın iktidar tarafından siyasi bir araç olarak kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini savundum” diyen Yanardağ, şöyle devam etti:

“İktidara, devletin yürürlükte olan infaz yasasını uygula demek hiçbir şekilde suç olamaz. Ben mevcut yasanın uygulanması gerektiğini, İmralı’nın iktidar tarafından siyasi bir araç olarak kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini savundum. Programda konuştuğumuz konu iktidarının politikasının eleştirisidir. Programda, terör örgütüne ilişkin tartışma gibi bir değerlendirme yapmadık.”

“Mahkemede savunma yapmadım”

İktidarın, TELE1’in yayın politikasından rahatsız olduğunu söyleyen Yanardağ, “Özellikle seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası izlediğimiz yayın politikasından rahatsız olan iktidarın, bağımsız medyayı geri çekilmesini sağlamak ve gözdağı verebilmek için açtığı bir davaydı. O nedenle mahkemede savunma yapmadım, karşı iddianame hazırladım” diye konuştu.

Merdan Yanardağ, 50 dakikalık programdan 62 saniyelik bir video oluşturulduğunu hatırlattı. “Kendi perspektiflerinden suç olarak suçlamaya malzeme yapabileceklerini düşündükleri bir video ortaya çıkmış” diyen Yanardağ, bu videonun sosyal medyaya servis edilmesinin ardından “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarının kendisine yöneltildiğini söyledi.

“Ben bu davayı sürdürmekten yanayım”

Kendisine 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesini de değerlendiren Yanardağ, “Mahkeme başkanı kararı, basın ve ifade özgürlüğünden yana olduğunu söyleyip bir tür özür dileyerek açıkladı. Olabilecek en alt cezayı verdiler. Biz erteleme ya da hükmün açıklanmasını geriye bıraktırılmasını kabul etmedik. Ben bu davayı sürdürmekten yanayım. Mahkemede geri çekilen bir tutum içerisinde değildim tam tersine bu zihniyeti biz orada yargılamaya çalıştık. Eğer mahkemede geri çekilme veya uzlaşma çabası olsaydı Türkiye için kötü ve ağır bir örnek olacaktı” dedi.

“14-28 Mayıs seçimlerinin ilk somut sonucu benim tutuklanmamdır”

“14-28 Mayıs seçimlerinin ilk somut sonucu benim tutuklanmamdır” diyen Yanardağ, şöyle devam etti:

“Rejim yumuşama, uzlaşmacı çizgi ile baskıcı ve otoriter bir anlayış arasında salınım halindeydi. Benim tutuklanmam rejimin daha baskıcı ve otoriter bir çizgiye doğru savrulduğunu gösteren bir işaretti. Devamı da Gezi davasında verilen kararla geldi. O karar da hukuksuz ve vicdan dışı karardı. İçeride bu kararı Osman Kavala ve Tayfun Kahraman ile değerlendirdik -ki bu utanç verici bir tabloydu. Silivri’den çıktığımda utandım. Normal insan refleksi, özgürlüğüne kavuştuğu için sevinir ama ben boğazım düğümlene düğümlene utanarak çıktım.”

Gezi tutuklularıyla temas

Gezi Parkı davasından tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay ve şehir plancısı Tayfun Kahraman ile ortak alanlarda fiziki bir temas olmadan, avukatlar aracılığıyla görüştüklerini söyleyen Yanardağ, “Ortak alanlarda görüştük hep temas halindeydik. Biz cezaevindeki en sıkı tedbirlerin alındığı bölümdeydik. Temaslarımız sınırlıydı ama genel olarak görüştük ve konuştuk. Cezaevi idaresi üzerinden kitap alışverişleri, film önerilerim yaptık. O gece televizyonlardan herhangi birinde iyi bir film varsa Osman Kavala bana haber verir ve önerirdi. Ortak avukat arkadaşlarımız var, onların sınırsız görüşme hakkı olduğu ve sık sık milletvekilleri geldiği için temas kurabiliyorduk” diye konuştu.

Cezaevinde özel olarak kötü muameleyle karşılaşmadığını söyleyen Yanardağ, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çok fazla okudum, yazılarımı sürdürmeye devam ettim. Kamuoyu ile olabildiğinde iletişim halinde bulunmaya çalıştım. Bu süreçte çok yaygın bir dayanışma vardı, herkese çok teşekkür ediyorum. Cezaevinde yatanlar bilir, bütün dikkatimizle dışarıyı izler ve dışarıda olduğumuzdan daha fazla takip etmeye çalışırız. İnternet ortamında yazılanların çıktılarını avukatlarımız getiriyordu ve yakından takip ediyorduk. Cezaevinde yapılacak en doğru şey sağlığımızı korumaya çalışmak ve okumaktır. İnfaz koruma görevlileri son derece dikkatli be saygılılardı. Bizim bölümde çalışanlar da, ‘Bizi bir parça sizler de eğittiniz’ diyordu. Cezaevinde özel olarak bir kötü muameleyle karşılaşmadık özenli, dikkatli ve saygılılardı ama cezaevinde olmanın kendisi, üstelik de yüksek güvenlikli bir cezai, çok sıkı tedbirlerin uygulandığı bir yerde olmanın kendisi kötüdür. Çünkü Silivri, totaliter zulüm rejiminin bir simgesidir.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.