Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alper Taş: “Biz Filistin halkının tarihsel direnişini sahipleniyoruz, Hamas’ı değil. Ama şiddetin esas sorumlusunun da siyonist İsrail devleti olduğunu vurgulamaktan asla vazgeçmiyoruz”

Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu üyesi Alper Taş, Filistin ve Hamas arasındaki savaşı değerlendirdi. Filistin sorununun sol hareket ile dünya gündemine geldiğini belirten Taş, İslamî gibi örgütlerin güçlenmesiyle meselenin Yahudi – Müslüman çatışmasına dönüşeceği gerekçesiyle İsrail’in Hamas ve İslamî Cihad gibi hareketleri beslediğini söyledi. İşte Alper Taş’ın Medyascope’a yaptığı değerlendirmeler…

Program editörü: Aliye Altınışık

“Filistin meselesi esasen dünyanın gündemine solla girdi. Yani sol hareketler, devrimci hareketler, sosyalist hareketler, laik hareketler, Filistin meselesini dünyanın gündemine taşıdı. Yani sol Filistin’i Ortadoğu devrimci çemberinin bir merkez üssü olarak değerlendirdi. Filistin davasının en samimi en yürekli taşıyıcısı olmaya çabaladı. Türkiye’de devrimciler de bu çabanın dışında kalmadı. Denizler’den Mahirler’e hepsi Filistin davasının bir parçası oldular. Filistin’e gidip İsrail’e karşı savaşan devrimciler oldu. Hayatını kaybeden devrimciler oldu. Doğal olarak Filistin meselesi solla özdeşleşen bir meseleydi ve sol bu meseleyi emperyalizme karşı bir mücadele meselesi olarak görüyordu. Öyle ele alıyordu. Yani Arap – İsrail çatışmasından öte emperyalizme karşı ezilen bir halkın direnişi, ezilen bir halkın mücadelesi olarak görüyordu. Çünkü İsrail devletinin tarihsel arka planını okuduğumuzda biliyoruz ki, emperyalizmin bir uç karakolu olarak bu bölgeye taşındı. Bölgede istihdam edildi, bölgeye yerleştirildi. Son derece somut bir biçimde görülüyor. Önce İngiltere bunun önderliğini yaptı, sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bu işi İngiltere’den aldı. Zaten İsrail devletinin kurucuları da hep bir emperyalist devleti yanına alarak Filistin topraklarına yerleşmeyi esas aldılar. Bunun için çaba gösterdiler.

Bir tür “Barbar Asya’ya, barbar Ortadoğu’ya, Batı adına medeniyet getirme” misyonuyla kendilerini tanımladılar, ifade ettiler. Filistinlileri sürekli sürerek, baskıyla, şiddetle, değişik entrikalarla savaşla birisin topraklarını gasp ederek orada bir siyonist devlet inşa etme çabası içerisine girdiler. Sonuçta bu süreç devam ediyor. Sol burada ilkeli durdu ve Filistin halkının demokratik tarihsel kimlik hakkının yanında yer aldı. Tarihsel direnişinin yanında yer aldı. Filistin halkının özgürlüğünden ve bağımsızlığından yana yer aldı. Geçmişte de böyleydi, bugün de böyle. Bu tarihsel çizgisini ilkeli olarak sürdürmeye devam ediyor. Solun tarihi Filistin halkıyla dayanışma tarihidir aynı zamanda.

Şimdi tabii dünyadaki ve Türkiye’deki solun gerilemesine, daha doğrusu Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin1 yenilmesiyle, sosyalizmin bir tarihsel döneminin bitişiyle beraber tabii dünyada sol hareketler, sosyalist hareketler de zayıfladı. Çünkü ABD emperyalizmi tarafından bölgeye uygulanan “yeşil kuşak stratejisinin” meyveleri ortaya çıkmaya başladı.

ABD emperyalizmi Filistin de dahil bölgede sol, sosyalist devrimci örgütlere karşı İslamcı yapıların geliştirilmesini, güçlendirilmesini esas aldı. El Feth’e ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) karşı İslamcı örgütlerin gelişmesinin önünü açtı. Bu tür örgütlenmeleri besledi. Çünkü laik ve devrimci – demokrat örgütlenmeler, Filistin halkının meşruiyetini ve direnişinin meşrutiyetini uluslararası kamuoyuna taşıma kapasitesi yüksek olan hareketlerdi. Hamas türü çizgilerin gelişmesinde İsrail devletinin muradı, meseleyi bir tür Yahudi – Müslüman çatışmasına sokmaktı. O yüzden Hamas’tan beslendi, Hamas’ı besledi. Çünkü bu meseleyi bir Yahudi – Müslüman çatışmasına, dinler savaşına, inançlar savaşına taşınması aslın İsrail siyonist devletinin işine gelen de bir politikaydı.

Süreç böyle gelişti. Dikkat ederseniz Filistin’e sahip çıkan İslamcılar meseleyi bir inanç meselesi, “İnancımızın gereği olarak Filistin’i sahipleniyoruz” duygusuyla veriyorlar ve hilafet sloganları da atılıyor. Ama solun buradaki çizgisi Filistin meselesini emperyalizme karşı mücadele, insanlık meselesi olarak görüyor. İnanç meselesi, dindar meselesi olarak görmüyor, ele almıyor. Ezilen, topraklarından sürülen bir halkın özgürlük mücadelesi olarak görüyor ve İsrail devleti ve arkasındaki ABD emperyalizmine karşı bir mücadele çizgisi olarak sorunu ele alıyor. Bu sorunu ele alış tarzı İslamcılarla devrimcilerin arasındaki farkı ortaya koyuyor. Hamas da İslamcı bir yapı içeride büyük bir baskı kuruyor. Şeriatçı bir rejimi savunuyor. Değişik Filistin direniş hareketleri var. Ama az önce de söylediğim dünyadaki gelişmelerle birlikte ve aynı zamanda siyasal İslamcılığın emperyalistler tarafından Ortadoğu’nun önünün açılmasıyla beraber devrimci hareketlerin geri çekilmesiyle ortaya çıkan ve direnişi bu noktada damga vuran bir hareket oldu. Ama işte hem Hamas’ın “Bütün İsraillileri yok edeceğiz” çizgisi hem siyonist, radikal faşist, militarist ırkçı İsrail devleti ve son olarak Netanyahu hükümetinin çizgisi “Hiçbir Filistinlinin yaşam hakkı yok, hiçbir Filistinliyi yaşatmayacağız” çizgisi. Bunlar iki uç çizgi. Esasen zaten belli olan sorunu daha belirgin bir noktaya doğru taşıyor. Burada bizim açımızdan esas olan, sol açısından, devrimciler açısından esas olan hep İsrail’deki devrimci, demokratik sol, laik duyarlılığı Filistinlilerle bir arada barış içerisinde, Filistinlilerin vatan ve devlet hakkını savunan kesimlerle, hem de Filistin içerisinde Filistin toplumunun laik, demokratik, İsrailli yurttaşlarla bir arada yaşamı savunan ortak yaşam umudunu geliştirme konusunda bir diyalog, bir ilişki düzlemi geliştirmeye çalışıyor. Ama Filistin halkının kendi kaderini bağımsız bir biçimde, bağımsız bir devlet olarak, özgür bir Filistin olarak ifade etmesinin her zaman yanında yer almaya da devam ediyor. Yani bizim çizgimiz işgale karşı duruş çizgisidir. Yani burada ilkeliyiz. Solun tarihinde herhangi bir yamukluk yoktur.

Irak işgal edildiğinde o işgale de karşı çıktık, Saddam’cı2 değildik. Afganistan işgal edildiğinde Afganistan’a da karşı çıktık, Talibancı değildik. Suriye işgal edildiğinde ve iç savaş sürecine sokulduğunda oradaki işgale ve iç savaş sürecine de karşı çıktık. Esadçı değildik. Bizim çizgimiz, solun çizgisi, emperyalizme karşı bir mücadele çizgisi, emperyalizme karşı halkların eşitliği özgürlüğüne dayanan bir Ortadoğu mücadelesi çizgisi. Hamas’ın direnişinin arkasında çok büyük bir öfke var. Çok büyük bir kuşatılmışlık var. Bunu görmek gerekiyor. Ama biz Filistin direnişinin, Filistin halkının tarihsel direnişini sahipleniyoruz. Hamas’ı sahiplenmiyoruz. O çizginin ayırt edilmesi gerekiyor ama ideolojisine yakın değiliz. Biz Filistin’in demokratik, özgür, laik geleceğini savunuyoruz. Fakat oradaki şiddetin bu noktaya gelmesinin esas sorumlusunun da İsrail siyonist devleti olduğunu vurgulamaktan aslında vazgeçmiyoruz. Mesele işgale son verilmesi, bağımsız bir Filistin devletinin inşa edilmesinden geçiyor.”

  1. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ↩︎
  2. Saddam Hüseyin, eski Irak lideri ↩︎

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.