Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Platform 11’de başlayan “İç İçe” bir yolculuk: Anadolu müziği Almanya’da yeni seslerle yaşıyor

Anadolu müziği hem her yerde hem de hiçbir yerde. Mezopotamya kıyılarından, Avrupa’nın küçük şehirlerine ulaşan derin ve içten gelen bir ses. Şimdilerde kültürlerarası bir köprü, belki de hep öyleydi. Berlin’de doğan müzik festivali ‘‘İç İçe’’ Anadolu kültürlerini 2021 yılından bu yana Almanya’nın farklı köşelerinde bir araya getiriyor; özgün bir müzik deneyimi yaşatıyor. Festivalin kurucusu Melissa Kolukısagil, bu büyüleyici işin fikri mülkiyetini elinde tutuyor. Soğuk bir cuma günü Köln’de bir araya geldik.

Yer Münih. 

Merkez istasyonda yoğun bir kalabalık var. Platform 11 yeni bir hikâyenin peşinde. 1955 ve 1973 yılları, Türkiye’den Almanya’ya misafir işçiler göçüyor. Diaspora yaşamının başlangıç yeri, gurbet türkülerinin yazıldığı zamanlar… Anadolu müziğinin de ön planda olduğu seneler, o günlerde müzik yabancı bir ülkede yuva kurmanın, konfor alanı yaratmanın birkaç yolundan biri. Melissa Kolukısagil’in hikayesi de bu platformda başlıyor aslında. Ailesi Almanya’ya misafir işçi olarak geliyor, çocukluk anıları hala çok taze. O dönemde her çarşamba büyük bir şehri ziyaret edip, yeni çıkan kasetleri almaya gidiyorlar. Müzik dolu bir evde büyüyen Melissa, müziğin iyileştirici gücünü de çocuk yaşta fark ediyor.

Melissa Kolukısagil

Bayramlar ve düğünler, Almanya’daki Türkiyelilerin buluşma mekânı; Melissa’ya göre güvenli de bir alan, Türkçe müzikle yakınlaşmak için bir fırsat. “Ergenlik yıllarımda, 2000’lerin başında, Duman ve Mor ve Ötesi dinliyordum. Alman arkadaşlarım da dinliyor, hiç bilmeden sözlere eşlik ediyorlardı. Hayatımdaki ilk ‘iç içe’ anım buydu” diyen Melissa bir süre göçmenliğin getirdiği arada kalmışlıkla mücadelesini sürdürüyor. Alman mı olmalı? Türkçe mi konuşmalı? Hangi topluma yaklaşmalı? Sorular kafasında dönüp dolaşırken Özdemir Erdoğan’ın Gurbet şarkısına yapılan bir remiks hayatını değiştiriyor. 

İç İçe, Anadolu’nun çok kültürlülüğünden besleniyor

Melissa, şarkıyı duyduğu an içinde bir şeylerin eksik olduğunu anlıyor. Dününü, bugününü ve geleceğini bir müzik festivalinde bir araya getirmek istemesi de bu yüzden. İç İçe, hayatının her anını, bambaşka Melissaları hem Türkiyeli hem Almanyalı tarafını yansıtıyor. Melissa’nın kişisel yolculuğu ve kimlik çatışması, bugün Almanya’yı turlayan festivalin ortaya çıkışını da özetler nitelikte. Melissa, Anadolu müziğini öne çıkaran bir festival olsa da İç İçe’nin bir ülkeye ait olmadığını söylüyor; festival Anadolu’nun çok kültürlülüğü ve kapsayıcılığından besleniyor.

Melissa’ya göre, Anadolu müziği her şey. Hayatımızda başka bir yeri var ve çok sayıda farklı türe alan tanıyor. Festivalin progresif bir yönü de yok değil. Marjinalleştirilmiş topluluklara dokunan ve göçmenleri buluşturan kapısı, müzikle iyileşmek isteyen herkese açık. 

Özgürce halay çekmek isteyenler için 

Öyle bir festival ki dinleyicilere özgürce halaya katılabilecekleri bir yer sağlıyor. İç İçe, halayı mutluluğu ve neşeyi ifade edebilme aracı olarak görüyor. Melissa, Almanya’daki dinleyici kitlesinin zaman içinde değiştiğini de vurgulamadan geçemiyor. Almanya’daki müzik tüketiminin, geçmiş yıllarda ulusal sanatçılarla ana dil ağırlıklı ilerlediğini söyleyen Melissa uluslararası müziğin de Batı kökenli sanatçıları merkezine aldığını dile getiriyor. Ancak, artık yeni bir dönem ve farklı kültürlerin müziklerini dinlemenin tam sırası.

Melissa, Almanya ve Türkiye’nin kültürel bağlarının derin olduğunu hatırlatırken Anadolu müziğine övgüler yağdırmadan da duramıyor: “Zengin bir müzik, sözlerini anlamasanız bile bir şey hissediyorsunuz. Altın Gün, ilk EP’sini yayınladığında her ev partisinde onlar çalıyordu”. 

Klişeleri yıkıyor

Fakat, festival yalnızca Anadolu müziğini kutlamıyor; sadece Türkiyeli göçmenleri de bir araya getirmiyor. İç İçe, birden fazla grubu içinde barındıran, onlara kendilerini ifade edecekleri bir alan sunan kocaman bir dünya. Melissa, Almanya’da Anadolu müziğine dair bir önyargı olduğuna işaret ederken İç İçe’nin bu önyargıyı sürekli yıktığını da sözlerine ekliyor. İç İçe, LGBTİ+’ları, ikinci ve üçüncü kuşak göçmenleri, göçmen çocuklarını tek bir çatı altında birleştiriyor. Yüzde 70’ini kadın sanatçıların oluşturduğu festival programı, yeni temsil alanları yaratmayı amaç edinip klişeleri de yıkıyor. 

Melissa için en büyük ödüllerden biri, festivale gelenlerin kendilerini güvende hissettiklerini söylemesi. Berlin’de başlayan hikayeleri, şimdi Almanya’nın dört bir tarafına yayılıyor. Berlin, Türkiyeli göçmen nüfusunun yoğun olduğu şehirlerden biri. Ancak herkes Berlin’e gidemiyor, tam da bu sebeple İç İçe Almanya’yı geziyor; Anadolu müziğini dinleyicilerin kapısına getiriyor. Bu yılın akılda kalıcı hatırası, Münih’teki konserleri. Melissa “her şeyin başladığı yer” diye tanımladığı Münih’e dönmenin onu duygulandırdığını belirtiyor. Babası da 11. platforma gelen işçilerden.

Melissa’nın dileği, İç İçe’nin Almanya’daki ana akım müzik kültürünün bir parçası olması. Anadolu müziğinin, kapalı kapılar ardında değil; kucaklayıcı ve özgür bir ortamda yaşatılması gerektiğini savunuyor.

İç İçe, henüz çok yeni olan bu yolculuğu hatırı sayılır bir sorumlulukla üstleniyor. 2021’den bu yana kültürel bir etkinlikten daha fazlası olmaya, toplumdaki egemen beklentinin dışında kalmaya ve farklı müzik türlerini kutlamaya çalışıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.