Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır değerlendirdi: Erdoğan yerel seçimlerde kimleri aday gösterir?

2024 Yerel Seçimleri yaklaşırken, siyasi partilerin kimi, nereden aday göstereceği merakla bekleniyor. Muhalefetin göstereceği bazı adaylar belli olurken, iktidarın kimleri aday olarak göstereceği netleşmedi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçim çalışmalarının ardından Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile son kararı vereceklerini, 15 Aralık’tan sonra da adayların açıklanacağını söyledi.

Erdoğan, AKP ve MHP heyetlerinin yerel seçim çalışmalarındaki son durumun sorulması üzerine 2019 Yerel Seçimleri’nde Cumhur İttifakı başlığıyla adım atmadıklarını ancak 2024 Yerel Seçimleri’nde durumun çok farklı olduğunu söyledi.

Ruşen Çakır 2024 Yerel Seçimleri’nde partilerin yol haritalarını değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Önümüzde yerel seçimler var ve yerel seçimlere 5 yıl öncekinin aksine muhâlefet partileri kendi başlarına giriyor. İYİ Parti artık işbirliği yapmayacağını söyledi. Geçen seçimlerde CHP’nin büyükşehirleri kazanmasında gizli payı olan, örtülü payı olan HDP’nin devâmı HEDEP de kendi adaylarıyla çıkacağını söyledi. Diğer muhâlefet partilerinin çok fazla yerel seçimlerde etkisi yok; ama onlar da kendi başlarına hareket edeceğe benziyorlar. Buna karşılık Cumhur İttifâkı çok ciddî bir şekilde masa başında illeri, ilçeleri, belediye meclislerini paylaşıyorlar. Aday konusunda çok hızlı ve ince bir çalışma yapıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma günü Yunanistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladığında, bunun bitmekte olduğunu söyledi ve partili uzmanların, yetkililerin yaptığı çalışmaları Bahçeli ile oturup kararlaştıracaklarını ve 15 Aralık’tan sonra adaylarını açıklamaya başlayacaklarını söyledi. Orada söylediği bir cümle var: “Daha önce ittifak yapmamıştık” dedi. Bu çok da gerçeği yansıtmıyor. 

2019 seçimlerinde aslında AKP ile MHP bayağı ittifak denebilecek bir işbirliğine gitmişlerdi. Büyükşehirlerde iki parti birden aday çıkarmadı. Türkiye’deki büyükşehirlere baktığımız zaman, meselâ MHP’ye Manisa, Adana ve Mersin bırakılmıştı. MHP bunlardan Manisa’yı kazandı İYİ Parti’ye karşı. Onun dışında Antalya ve Mersin’i CHP’ye kaybetti. AKP’nin kazandığı iller de Balıkesir, Bursa, Denizli, Erzurum, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli. 15 ilde de MHP aday göstermedi. İlginç olan, bu 15 ilin 8’inde İYİ Parti adaylarını yendiler, yani CHP değil de. Balıkesir’de, Gaziantep’te, Kayseri’de, Kocaeli’nde, Konya’da, Trabzon’da, Sakarya’da, Samsun’da CHP aday göstermemişti, İYİ Parti adaylarını desteklemişti. İYİ Parti tek bir büyükşehir bile kazanamadı. Aslında il de kazanamadı. Şimdi bir de orada çok ilginç bir istisnâ var. İllerde AKP ve MHP yarıştılar; ama iki tâne istisnâ var: Kars ve Iğdır’da AKP, MHP adayları lehine aday göstermedi. Çünkü buraları HDP’nin kazanmasını istemedi. Hattâ öyle ki, Iğdır’daki MHP adayına İYİ Parti de açıkça destek verdi. Ama buna rağmen HDP bu iki ili de almıştı. 

Şimdi anlaşıldığı kadarıyla olay sâdece büyükşehirler ekseninde cereyan etmeyecek. Çünkü bâzı yerlerde, az sayıda il ve çok sayıda ilçede MHP ve AKP ayrı aday çıkardıkları için muhâlefete kaybettikleri oldu. Onu da engellemek istiyorlar belli ki. Bir diğer yandan muhâlefet bölük pörçük girerken, bundan iyice istifâde etmek istiyorlar. Ve dolayısıyla yaptıkları çalışmanın sâdece büyükşehirler bazında olmayacağını, illere, ilçelere kadar ineceğini söylüyorlar. İstanbul’da da meselâ bâzı ilçeleri, meselâ Silivri’yi MHP’ye bırakmıştı, MHP kazandı. İlçe bazında da İstanbul, Ankara gibi yerlerde bunu yapacaklarını bekleyebiliriz. Başka yerlerde de herhalde oturup masa başında bütün son seçim sonuçlarına bakarak değerlendiriyorlar. İlçeleri ve belediye meclislerinde çoğunluğu elde etmenin yollarını araştırıyorlar ve ittifâkı sonuna kadar kullanacaklar. Diğer tarafta muhâlefet kendi başına girecek ve bütün bu şeye karşı, Cumhur İttifâkı’nın birlikte hareket etmesine karşı, tek tek partiler, parti adayları ellerinden geleni yapmaya çalışacaklar. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Ama işleri hiç de kolay olmayacak. 

Erdoğan’ın en önem verdiği yerin İstanbul olduğunu biliyoruz. İstanbul’la ilgili çok sayıda isim dolaşıyor. Dâmâdından başlayarak, eski içişleri bakanı ve yeni içişleri bakanı da dâhil edilerek şu anda İstanbul’da ilçe belediye başkanı olan AKP’den çok sayıda isim sayılıyor ve genellikle bu isimler, özellikle belediye başkanları kendilerinin isimlerini dolaşıma sokturmaya çalışıyorlar. Birbirlerinden farklı ilçelerin bu tür çalışmalar yaptığını, ilçe , çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bir diğer taraftan, il başkanının da adı geçiyor; ama onun çok da etkili olacağını açıkçası sanmıyorum. Eski bakanların da adı geçiyor; ama Erdoğan’ın önünde çok ciddî bir 2019 deneyimi var — Binali Yıldırım deneyimi var ve Ankara’da da Mehmet Özhaseki deneyimi var. Buralarda Erdoğan bir nevi, “Bunları aday olarak koyuyorum, ama aslında ben yarışıyorum” dedi ve kendisi kaybetti. Şimdi artık Erdoğan’a gerçekten yarışacak isimler gerekiyor. Herhalde 5 yıl öncesinden bu dersi çıkarmıştır. Örneğin Ekrem İmamoğlu gibi genç ve dinamik bir ismin karşısına, emekliliğini çoktan yaşaması gereken Binali Yıldırım’ı çıkarmıştı Erdoğan. Muhtemelen bu sefer böyle yapmayacaktır. Genç bir ismi çıkaracaktır. Onu düşünmek mümkün.

Ankara’da Mansur Yavaş’a karşı kimi çıkartacağının adı çok fazla anılmıyor. Ama muhtemelen Mansur Yavaş’ın profilinde bir isimle çıkacaklardır. O da nasıl olacak? Tabiî ki MHP’nin de çok benimseyeceği, daha milliyetçiliği öne çıkan bir isim; ama her şeyden önce Ankaralı. Çünkü Özhaseki Kayseri’den gelip Ankara’ya aday gösterilmişti ve çok da konuşulmuştu. Böyle bir isim çıkacaktır. Şunu da söylemek mümkün: Henüz isim netleşmiş değil anlaşıldığı kadarıyla; çünkü İstanbul, Ankara gibi yerler –İzmir de dâhil tabiî ki– büyükşehirler o kadar önemli ki ne kadar erken isim açıklanırsa o kadar iyi. İktidârın adayının geç açıklanması iktidar için olumsuz bir şey. Muhâlefet birtakım nedenlerle aday açıklamasını geçe bırakabilir. Özellikle iktidar tarafından yıpratılma ihtimâlini azaltmak için. Ama iktidârın böyle bir derdi yok. Dolayısıyla Erdoğan eğer İstanbul, Ankara gibi yerlere karârını vermis olsaydı bunları çok da uzatmadan açıklardı diye düşünüyorum. Nitekim CHP, İstanbul ve Ankara’da ve hattâ Aydın’da kimlerle yarışacağını açıkça îlân etti. Yani bunu, “Biz adaylarımızı açıklarsak CHP ona göre isim belirler” diye ertelediğini sanmıyorum. Olay çok ciddî. Bütün bu muhâlefetin zayıf hâline rağmen, dağınık hâline ve iktidârın birlikte hareket ediyor olmasına rağmen büyükşehirler hâlâ çok zor. Çünkü buralarda, İYİ Parti ve HEDEP kendi adaylarını çıkaracak olsalar da, CHP’li belediye başkanlarının, hattâ son seçimi kazanamamış olsalar bile Bursa’da, Denizli’de, Balıkesir’de, Manisa’da en önde olan parti kimse o partinin adaylarının bir câzibe merkezi oluşturabileceğini ve muhâlefetin seçmeninin önemli bir kısmının stratejik olarak burada muhâlif adaya ve muhtemelen CHP adayına oy verme ihtimâlinin yüksek olduğunu kabul etmemiz lâzım. O kadar çantada keklik değil. Çünkü Erdoğan’ın yerel seçimlerle ilgili yaptığı her açıklamada çok dikkatli, çok özenli olduğunu ve olaya ne kadar önem verdiğini görüyoruz. Haklı nedenlerle çok ciddîye alıyor. 

25 yıl sonra İstanbul ve Ankara’da yaşamış olduğu büyük yenilgi, hezîmet onu çok kötü sarstı. Ama bu hezîmeti bir şekilde atlatıp cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabildi. Onun verdiği güçle, özgüvenle şimdi yerel seçimleri de alıp, 4 yıl sonra yapılacak olan seçimlere çok daha güçlü girmek istiyor. Özellikle İstanbul ve Ankara’yı geri almak, hattâ mümkünse İzmir’i bile kazanmak istiyor. İzmir için iş insanı Mahmut Özgener’in adını AKP çevreleri dile getiriyorlar. Olabilir. Orada İYİ Parti’nin de Ümit Özlâle gibi nispeten yüksek profilli bir adayı çıkartacak olması nedeniyle, CHP’nin kalesi bilinen İzmir’in CHP için çok da %100 garanti olduğu söylenemez. 

Burada iktidar blokunda çok ciddî bir soru işâreti var, o da Yeniden Refah Partisi. Yeniden Refah Partisi şu anda Türkiye’de istim üzerinde olan ender partilerden birisi. Her ne kadar iktidar blokunun parçası olsa da, Fatih Erbakan bağımsız hareket etmeyi ya da özerk hareket etmeyi deniyor. Örneğin Erdoğan’ın ev sâhipliği yaptığı Filistin mitingine son anda katılacağı açıklanmasına rağmen katılmamıştı. Bu çok sembolik değeri olan bir karardı. Şimdi büyükşehirlerde Yeniden Refah Partisi’nin çok güçlendiği ve genellikle de AKP tabanından ya da muhâfazakâr tabandan tabiî ki oy aldığı söyleniyor ve pazarlıkta elini yükseltmek istediği söyleniyor. İstanbul’da bâzı ilçeleri, hattâ Anadolu’da bâzı illeri –meselâ Malatya’yı duydum– talep ettikleri söyleniyor.  Şu anda Erdoğan ittifak meselesini MHP ile târif ediyor. Ama Yeniden Refah’ı, Büyük Birlik Partisi ve Demokratik Sol Parti’yi bir yere katmalarının çok fazla anlamı yok. HÜDAPAR’ı Güneydoğu’da bâzı yerlerde katmaları çok mümkün. Ama HEDEP karşısında çok fazla şansları olmayacağı da ayrı bir gerçek. Ama Yeniden Refah Partisi’ni bir şekilde kaale almak zorunda kalabilir Erdoğan. Bunu nasıl aşacaklar gerçekten bir soru işâreti olarak önümüzde duruyor. Ama tabiî ki MHP ile birlikte hareket edecek olması bütün illerde ve hattâ ilçelerde Erdoğan’a büyük bir güç veriyor. Eğer adaylarda da illere göre isimleri tuttururlarsa… Meselâ geçen seçimde Manisa ve Adana’da bunu başaramadılar. Ortak aday çıkardılar MHP’den, kazanamadı. CHP kazandı — ki MHP’nin buralarda yerel yönetim tecrübesi de vardı, buna rağmen kazanamadı. Bunun dışında AKP Antalya’yı kazanamadı, Hatay’ı kazanamadı. Bunların hepsini herhalde teker teker masaya yatıracaklardır. Eskişehir’e özel olarak, Yılmaz Büyükerşen yeniden adaylığını açıkladı, aday gösterilir mi bilmiyorum; ama Yılmaz Büyükerşen’i Erdoğan yenmek istiyor. Onu nasıl yapacak, nasıl deneyecek bu sefer göreceğiz. Çünkü Eskişehir’de bir iddiası var. Sonuçta bâzı yerlerde çok heyecanlı olacak bir seçim söz konusu. Tabiî öncelikle İstanbul ve Ankara. Ama Adana, Mersin, Hatay, Antalya; buralar, Balıkesir, Bursa, Denizli ve Manisa, özellikle buralarda çok ciddî bir yarış olacak. Kiminle kimin arasında olacak; tabiî ki Cumhur İttifâkı’nın çıkardığı aday –AKP’den ya da MHP’den– ve karşısında büyük ölçüde CHP’nin adayları. Bu dengeyi İYİ Parti bozabilir mi? Açıkçası çok beklemiyorum. Balıkesir’de Turhan Çömez faktörü devreye girerse belli anlamlarda bir şeyler olabilir. Ama onun dışında İYİ Parti o kadar büyük bir tempo yakalamış olmasına rağmen 5 yıl önceki seçimde il belediye başkanlıklarında çok kötü bir performans göstermişti. Hele bu son seçim ve İYİ Parti’de yaşanan dağılmalar nedeniyle bu seçimde İYİ Parti’nin çok ciddî bir şekilde iktidârı rahatsız edebileceğini sanmıyorum. Fakat şunu özellikle vurgulamak lâzım; İYİ Parti’nin büyükşehirlerde nasıl adaylar çıkaracağı yine çok önemli. Bu adaylar tabiî ki CHP adaylarının alacağı oyları azaltabileceği gibi, eğer gerçekten belli bir profilde isimler çıkarsa, iktidârdan da pekâlâ belli ölçülerde oy alabilir. Bunu da özellikle vurgulamak lâzım. Ama tabiî ki ne kadar güçlü aday çıkarırsa, CHP adaylarının o kadar aleyhine bir durum olacak.

Ortada bir başka soru var tabiî ki: HEDEP. Güneydoğu’da HEDEP’in, dün HDP’nin, bugün HEDEP’in kazanacağı, kazanması garanti olan iller, ilçeler var. Geçen seçimde AKP Ağrı’yı almıştı, Kars’ı ve Iğdır’ı alamamıştı. Oralarda yine kıran kırana bir mücâdele olacağa benziyor. Ama bunun dışındaki birçok yerde HEDEP adaylarının kazanacağı kesin. Buradaki soru şu: Kayyum uygulaması olacak mı olmayacak mı? Erdoğan bir önceki Katar dönüşü HEDEP’le CHP’nin gizli gizli görüştüğünü söyledi. Buradan nasıl bir şey çıkabilir? CHP son seçimde yaşadıklarından dolayı bir daha HEDEP’le bir ilişki, yerel seçimler için bir temasa girer mi? Pek sanmıyorum. Ama HEDEP seçmeninin büyükşehirlerdeki oylarını almak isteyecektir. Fakat diğer taraftan iktidârın, Erdoğan’ın İstanbul başta olmak üzere, Adana, Mersin –ki Adana, Mersin, Antalya, Hatay’ın kazanılmasında HDP oyları gerçekten çok önemli rol oynamıştı– gibi yerlerde HEDEP’in güçlü adaylarla çıkmasını umuyor ve anladığım kadarıyla bu konuda birtakım temaslar da bir şekilde, doğrudan ya da dolaylı var. Yani sadece bir ummak meselesi değil. Ama bunun karşılığında ne önerebilir? En fazla önerebileceği, kendi belediyelerine kayyum atanmayacağı sözü olabilir — ki bu söze çok fazla îtibar ederler mi bilmiyorum. Ama şunu özellikle vurgulamak lâzım: HEDEP’i Erdoğan iki ayrı yerde ayrı değerlendiriyor. HEDEP’in Güneydoğu’da alacağı belediyelere, “Nasıl olsa alsalar da ben oraya vâli, kaymakam atıyorum” deyip çok da fazla dert etmeyebilir. Ama HEDEP’in büyükşehirlerde muhâlefet adaylarının kazanmasına bir şekilde yardımcı olmasını engellemek isteyecek. Bunu nasıl becerecek açıkçası kestirmek mümkün değil.

Erdoğan İstanbul’a, Ankara’ya ne tür isimler bulacak sorusu tekrar karşımıza çıkıyor. Bir anekdot anlatmak istiyorum. Yıllar önce Ali Müfit Gürtuna’nın ardından AKP’nin İstanbul’da kimi aday göstereceği tartışması vardı ve İstanbul’da çok sayıda ilçe belediye başkanı kendilerini bayağı öne çıkarıyorlardı. Bu arada Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş da Erdoğan’ın abisi olarak bilinir, onun adının çok öne çıktığını duyuyorduk ve muhtemelen o olur deniyordu. Ama diğer aday adayları o kadar fazla kamuoyu yarattılar ki “Galiba Kadir Topbaş olmayacak” deniyordu. Tam aday tartışmalarının yapıldığı sırada bir uluslararası toplantıya Brüksel’e gidiyordum. Önümdeki sırada Kadir Bey’i gördüm. Kendisiyle bir tanışıklığımız da vardı, Allah rahmet eylesin. Dedim: “Ya, siz burada ne arıyorsunuz?” O da Brüksel’de başka bir toplantıya gidiyormuş. “Herkes İstanbul’a kim aday olacak bunu konuşuyor” dedim. Kendisi, “Ya, ben o işlere girmiyorum” filan dedi; ama sonra yaptığımız sohbette ortaya çıktı ki zâten adaylığı garantiymiş ve nitekim öyle oldu. Yani burada şunu söylemeye çalışıyorum: Erdoğan için, İstanbul’da her şeyden önce güveneceği biri olması lâzım. Yani birtakım isimler telâffuz ediliyor, Erdoğan’ın seçim kazanmak için aday gösterebileceği birtakım insanlar. Onlara Erdoğan’ın bir Kadir Topbaş’a güvendiği gibi –ki yıllar sonra Kadir Topbaş’ı istifâya zorladı; yani güvenin de bir sınırı var, onu gördük–, Binali Yıldırım’ı aday göstermesindeki en temel özellik de buydu, güvendi, çok eskiye dayanan bir ilişkileri olduğu için. Çünkü İstanbul çok büyük bir bütçe ve Erdoğan böyle büyük bir bütçeyi her şeyiyle güvenemediği birisine bırakmak istemeyecektir. Dolayısıyla öncelikle güven meselesi öne çıkacaktır.

Ama bir diğer husus, tıpkı kendisinin 1994’te kazanması gibi, bu sefer genç bir ismi düşünecektir diye tahmin ediyorum. Genç derken, çok da böyle 20’li, 30’lu yaşlar anlamında söylemiyorum, ama herhalde Ekrem İmamoğlu’nun karşısına Binali Yıldırım profilindeki bir isimle çıkmayacaktır. Ekrem İmamoğlu’na göre nispeten daha yaşlı olan Mansur Yavaş’ın karşısına da ondan daha genç bir ismi çıkarmak isteyecektir. İzmir’de de muhtemelen oradaki seküler seçmeni rahatsız etmeyecek türde bir isimle çıkacaktır; yani İzmir’deki isim daha dışarıdan bir isim olabilir. Ama İstanbul ve Ankara’ya içeriden birileriyle girmek isteyecektir. Adana, Mersin’i yine MHP’ye bırakır gibi gözüküyor, ama geçen seçimde MHP ile olmamış olması nedeniyle o illerin pazarlığında birtakım yerleri değiştirebilirler. Ama şurası kesin ki Manisa yine herhalde MHP’de kalacaktır. Onun dışındaki isimlerde, şehirlerde, büyükşehirlerde birtakım yerlerin değiştiğine tanık olabiliriz. Ama MHP’nin çıkaracağı adayların kim olacağı konusunda da bir şekilde Erdoğan söz hakkı talep edecektir diye düşünüyorum. Çok ciddî hazırlanıyor iktidar, Erdoğan bu işe. Bu seçimlere çok ciddî hazırlanıyor. CHP’nin elindeki 11 büyükşehrin 5-6’sını geri almak için bayağı bir uğraşıyor. Tabiî ki İstanbul ve Ankara başta olmak üzere. Kars’ı, Iğdır’ı HDP’ye, yani HEDEP’e bırakmamayı herhalde düşünecektir. Onun dışında da tek tek CHP’nin kazandığı birtakım illeri almak için birtakım çalışmalar yapacaktır. Ama bunu yaparken de özellikle şunu söyleyeyim: Kendi adayları kadar muhâlefetin adaylarıyla uğraşacak ve muhâlefetin bir adayda yoğunlaşmasını engellemek için çalışacak. Yani kendi adayları için pozitif; muhâlefet için negatif kampanya yapacak. Bu ikisini eğer iyi koordine edebilirse o zaman beklediği başarıya ulaşabilir. Ama 2019’da hiç de böyle olmadı. İlk turda biliyorsunuz çok ciddî bir şekilde “Bölücülük vs., milletin, vatanın bölünmez bütünlüğü, PKK” diyerek gitti ve çok büyük bir hezîmetle karşı karşıya kaldı. Herhalde bu sefer daha yerel yönetim ağırlıklı, siyâsî yönü az, ama rakibi yıpratmak için son seçimde olduğu gibi yine birtakım manipülasyonlar, dezenformasyonlarla birlikte bir kampanya yürüteceğini şimdiden görmek mümkün. Tabiî en önemli rakibi Ekrem İmamoğlu olacak. Ekrem İmamoğlu bu seçimi de kazanırsa, artık Türkiye siyâset sahnesinde Erdoğan’ın gerçek ve tek rakibi olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla Erdoğan bunu engellemek için elinden gelen her şeyi yapacak. Bunu, İmamoğlu’nun kazanmasını engelleyebileceğini düşündüğü ismi arıyor. Bulabilirse, bulur bulmaz açıklayacaktır. Ama şu âna kadar açıklamadıysa bulamadığındandır. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.