Ruşen Çakır değerlendirdi: Meral Akşener’in CHP ile problemi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yerel seçimler için yaptığı il ziyaretleri kapsamında Manisa’ya gitti. Akşener, “Biz AK Parti’nin karşısında CHP’yi ya da başka bir siyasi partinin adaylarını kazandırmak için mi bu siyasi partiyi kurduk, onlara yancılık yapmak için mi kurduk?” dedi.

Ruşen Çakır İYİ Parti’nin yerel seçim stratejisini, Akşener’in açıklamalarını ve partinin duruşunu yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Açıkçası çok emin değilim Medyascope’u izleyenlerin, okuyanların ne kadar ilgi gösterdiğine; ama İYİ Parti ve Meral Akşener konuşmaya devam ediyorum, ısrar ediyorum. Çünkü bu parti gerçekten ilginç bir yerde duruyor. İlginçliği her geçen gün daha da artıyor. İlginç derken, pozitif ya da negatif bir anlam yüklemek için söylemiyorum. Fakat artık tam olarak yerini saptayamadığımız bir parti. Şimdi geçenlerde, 2 gün önce, hattâ adı belediye başkan adayı olarak geçen bir İYİ Partili’yle sohbet ediyordum. Orada dedim ki: “Siz ya da bir başka arkadaşınız aday olduğunda bir ilde, olmadı bir büyükşehirde, orada AKP’nin adayı diyelim ki CHP adayından 4 puan fazla alarak seçildi ve siz ya da diğer arkadaşınız kimse, orada 5 puan oy aldınız. Dolayısıyla burada ne denecek? ‘İYİ Parti AKP’ye kazandırdı’ denecek. Buna nasıl hazırlanıyorsunuz, böyle bir konuya?” diye sordum olabildiğince usturuplu bir şekilde. O da bana doğrudan şu cevâbı verdi: “Biz bu partiyi CHP kazansın diye kurmadık”. Bence aslında doğru bir cevap. Yani tabiî ki bir parti CHP kazansın diye kurulmaz… Öyle bir dertleri olsa CHP’ye girerler zâten. Niye ayrı parti kursunlar ki? Aynı sözleri daha sonra Meral Akşener –Manisa’da olması lâzım– Manisa’da söyledi. Diyor ki: “Biz ayrı girersek şu şehri kaybettirirmişiz. Ayrı girersek şurasını AK Parti alırmış” diyor ve devam ediyor: “Biz AK Parti’nin karşısında CHP’yi ya da başka bir siyâsî partinin adaylarını kazandırmak için mi siyâsî partiyi kurduk? Onlara yancılık yapmak için mi kurduk?” “Yancılık” lâfı güzel bir lâf. Tam da Meral Akşener’in üslûbuna uygun bir lâf. 

O zaman da gördüm ki bu, “Biz bu partiyi CHP’ye kazandırmak için mi kurduk?” sözü, belli ki İYİ Parti’nin ileri gelenlerinin aralarında çok sıklıkla söyledikleri, artık benimsedikleri, içselleştirdikleri bir husus. Buna îtirâzı olanlar peyderpey ayrıldılar zâten biliyorsunuz. Bir ara, her gün birileri –milletvekili olabilir, başka bir yönetici, kurucu olabilir, hattâ belediye meclis üyesi vs.– ayrılanlar oldu. Onlar belli bir yerde durdu sanki ve şimdi İYİ Parti “hür ve müstakil” seçim konusunda kararlı. İzmir adayları belli. İstanbul, Ankara adaylarını henüz açıklamadılar. Ankara için özellikle AK Parti’nin adayını açıklamasını bekliyorlar — ki o da Turgut Altınok olacak. Ve rivâyete göre, kulislere göre –artık ne derseniz– İstanbul’da ve Ankara’da da bir İzmir’deki Ümit Özlâle kıvamında, hattâ ondan daha da ileride olabilir, üst düzey birtakım isimler gösterebileceği söyleniyor. Yani bu da ne demek oluyor? İYİ Parti bütün büyükşehirlerde asılacak. Adana zâten… Adana’da Ayyüce Türkeş’i açıkladılar, Alparslan Türkeş’in kızını. Antalya’yı açıkladılar. Şimdi İstanbul, Ankara, İzmir’i bekliyoruz. Eskişehir’de açıklamayı düşündükleri kişi herhalde AK Parti’ye geçti ve AK Parti’den aday oldu: Nebi Hatipoğlu. AK Parti’den belediye başkan adayı oldu. Bunu da bir not olarak düşelim. 

Bu söylem, bu yaklaşım aslında doğru bir yaklaşım, son derece haklı bir yaklaşım: “Bize ne kardeşim? Biz kendi işimize bakıyoruz. Kazanmak için çıkıyoruz”. Ama işin birçok boyutu var. Birincisi; İYİ Parti’nin doğuşu bir mecbûriyet sonucu oldu. Bunu tekrar tekrar hatırlatmakta yarar var. MHP yönetimine tâlip oldu Meral Akşener, Koray Aydın ve birçok kişi ve orada Devlet Bahçeli bir şekilde o kongreyi yapmadı. Erdoğan’dan da destek aldı, yargıyı devreye soktu ve partiyi muhâfaza etti ve bu kişiler de partiden ayrılmak zorunda kaldılar. Kendilerini kapı önünde buldukları için bu partiyi kurdular. Öncelikle bunu bir hatırlayalım, akıldan çıkarmayalım. Bu siyâsette bir boşluk vs. gibi bir kopuş değil; normal şartlarda o seçim, kongre yapılsaydı muhtemelen Meral Akşener kazanacaktı ve MHP’nin genel başkanı olacaktı. O zaman bambaşka bir şey görecektik. Sonra bu parti kuruldu. Kurulduktan sonra, özellikle Ümit Özdağ belli bir süre sonra ayrıldı. Daha öncesinde Meral Akşener genel başkanlığı bıraktığını söyledi, rest çekti, sonra apar topar geri getirildi vs.. Bu parti biraz mecbûren kurulmuş bir parti. Biraz değil tamâmen mecbûren kurulmuş bir parti ve zamanla kimliğini, siyâsî duruşunu oluşturmaya, örgütlenmesini oluşturmaya başladı ve tam da o sırada önüne bir seçim çıktı. Ve seçimde de biliyorsunuz öncelikle cumhurbaşkanlığında ortak hareket edecekleri söylendi Millet İttifâkı olarak. Ama Saadet Partisi’yle Cumhuriyet Halk Partisi Abdullah Gül ile anlaşmışken Meral Akşener karşı çıktı kendi adaylığını îlân etti. Ama milletvekili seçimlerinde birlikte hareket ettiler. Bu arada onu da hatırlıyoruz ki bir şekilde birtakım bürokratik gerekçelerle, hukukî gerekçelerle İYİ Parti’nin milletvekili seçimlerine girmesini engellemek istedi Erdoğan. Bunun üzerine CHP onlara milletvekilleri verdi, grup kurmalarını sağladı –ki grubu olan partiler otomatik olarak seçimlere girebiliyorlar– bu şansı onlara böyle bir fedâkârlıkla sağladı. Sonra işler düzeldi vs.. Ama o hamleyi CHP yapmasaydı İYİ Parti muhtemelen genel seçimlere 2018’de giremeyecekti. 2019’da da yine CHP ile ittifak yaptı. Yani CHP’ye kazandırdı. Burada işin ilginç yanı kendisi kazanamadı. Çok ilginçtir o. CHP’nin İYİ Parti’ye bıraktığı yerlerde İYİ Parti il belediyesi kazanamadı. Balıkesir’de bayağı bir yaklaştı, ama olmadı. Neden olmadı, ne kadarı CHP’den kaynaklanıyor, ne kadarı İYİ Parti’den kaynaklanıyor? Bu ayrı bir tartışma konusu. Ve bu arada tabiî ki İYİ Partililer ısrarla –ki haklı bir şekilde– CHP’nin kazandığı İstanbul, Ankara başta olmak üzere, büyükşehirlerde kendilerinin çok ciddî emeklerinin, oylarının olduğunu söylediler ve bir anlamda zaferi paylaştılar. Bu da çok anlaşılır bir şey. Sonra da birlikte hareket ettiler; Altılı Masa, sonra koptu, masadan kalktı, tekrar oturdu vs.. Şimdi bütün bu sürece baktığımız zaman, İYİ Parti –yani “CHP’ye kazandırmak” demeyelim de– muhâlefette birlikte hareket etme perspektifiyle ihtiyâcı olduğu zaman muhâlefetten destek almış ve kimi zaman da onlara destek vermiş bir parti olarak yolunu devam ettirdi ve sonunda çok büyük bir seçim yenilgisi yaşandı. Buradan çıkarttıkları ilk ders: Artık hür ve müstakil olmak. Tamam, ama şu hâliyle bakıldığı zaman, bu hür ve müstakil giriş sonuçta neye yarayacak? İYİ Parti’nin ne yapmasını, nasıl bir zafer kazanmasını sağlayacak? Ya da ne diyeceğiz ki? “Son seçimde hep birlikte kaybeden muhâlefetin yerel seçimde ayağa kalkan partisi İYİ Parti” nasıl olacak? Birkaç il kazanması lâzım. Kazanabilecek mi? Açıkçası öyle bir il gözükmüyor. Ama kendisi kazanamayacak ve belli ki şu hâliyle bakıldığı zaman AK Parti’ye kazandırabilecek. Belki MHP’ye de kazandırabilecek; çünkü iki büyükşehirde, birisi Manisa bir diğeri Adana olsa gerek, AKP aday göstermeyecek, MHP aday gösterecek büyükşehirde. Buralarda belki de MHP’nin kazanmasında İYİ Partili adayların aldığı oylar da etkili olacak. Ama en önemlisi tabiî ki İstanbul, Ankara başta olmak üzere, Antalya, Hatay, Mersin, Adana gibi yerlerde ne olacağına bakacağız ve herkes ilk iş olarak ona bakacak.

Şimdi burada ilginç bir husus var. Meral Akşener’in “Biz CHP’ye kazandırmak için mi parti kurduk?” sözlerine sosyal medyadan çok yoğun bir tepki geldi. Ve muhâlefette yer alan insanlar, onları AK Parti’nin yancılığıyla, hani CHP’nin olmasa da AK Parti’nin yancılığıyla suçladılar ve İYİ Parti yüzünden kaybedilecek belediyelerin, CHP’nin kaybedeceği belediyelerin bir ikram olacağını söyleyip bir anlamda onu işbirlikçilikle suçladılar. Ama olayın bir diğer yönü de şu: Açıkçası, İYİ Parti’ni bâzı yerlerde CHP’nin kazanmamasında etkili olmasıyla ya da çok açık, işte demin verdiğim örnekteki gibi, “İYİ Parti yüzde şu kadar oy almış, onlar olsaydı CHP kazanırdı” diyebileceğimiz yerler olursa, İYİ Parti bunu pekâlâ bir başarı göstergesi olarak kullanmayı düşünüyor anladığım kadarıyla. Yani “AK Parti’ye kazandırdık” diye değil; “Bizi önemsemezseniz, bizim hak ettiğimiz yerde durmazsanız ya da bizimle öyle bir ilişki kurmazsanız” vs. diye böyle bir yerden yürüyebilir. Burada şöyle bir sorun var yalnız; İYİ Parti belli ki son seçimde çok acı bir ders çıkartmış. Haklılar, hep berâber kaybettiler, cumhurbaşkanlığında da milletvekili seçimlerinde de. Muhâlefet için tam bir fiyasko oldu Millet İttifâkı ve bunun da faturasını büyük ölçüde Kemal Kılıçdaroğlu’na kestiler. Onda da belki haklıdırlar, kendilerinin sorumluluğu da var, ama diyelim ki onda da haklılar. Ama CHP’de yönetim değişti. CHP’de Özgür Özel geldi. 

Ama işin en önemli kısmı da CHP’deki değişimin esas bayraktarı Ekrem İmamoğlu oldu ve Ekrem İmamoğlu da İYİ Parti’nin çok sâhip çıktığı birisiydi. Hattâ cumhurbaşkanı adayı olmasını istediği söyleniyordu Ekrem İmamoğlu’nun. Ekrem İmamoğlu’na Meral Akşener’in Saraçhâne’de verdiği destek; ilkinde Kılıçdaroğlu yokken, sonra Kılıçdaroğlu varken de Ekrem İmamoğlu’yla berâber kürsüde kaldı, onu yanına çağırdı biliyorsunuz. O görüntüler çok çarpıcıydı. İşte burada şöyle bir soru var: “Niye Ekrem İmamoğlu’na bir şans vermedi?” Evet, bu önemli bir soru. Bu soru herhalde en çok… Yani şöyle söyleyeyim: CHP’de bir değişim yaşandı; CHP’deki değişime hakîkaten inanmıyorlar mı, yoksa başka bir şey mi var? Bence en önemli soru bu. Ama şu hâliyle artık geri dönüşü yok. İYİ Parti adaylarını çıkaracak ve İYİ Parti daha çok –seçimden bugüne kadar yaşanan hep o oldu– CHP’ye karşı konumunu belirleyerek, yani bu yayının başlığındaki gibi, CHP’yle problemini anlatarak kendisini anlatmaya çalışıyor. Bir zamanlar MHP ile farkını anlatıyordu. Daha sonra AK Parti’yle farkını anlatır oldu. Şimdi CHP ile farkını anlatıyor. Bu da onun bir muhâlefet partisi olduğu yolunda, başta söylediğim gibi, yerini tam seçmemizi mümkün kılmıyor. Tabiî ki Cumhur İttifâkı’nın bir parçası değil; ama bu yerel seçimler İYİ Parti’nin kimlik sorununu çözeceği seçim de olabilir pekâlâ. Seçim sonucunda İYİ Parti’nin göstereceği performans bu partinin geleceğini belirleyecek. Ama bu hür ve müstakil çizgiden büyük bir başarısızlıkla çıkarsa İYİ Parti, en azından Meral Akşener’in genel başkanlığı çok ciddî tartışma konusu olur. Bir diğer husus da İYİ Parti’nin önü iyice tıkanmış olur. 

Bitirmeden önce sizlerden destek istiyorum, ricâ ediyorum. Arkadaşlarım bana diyor ki: “YouTube’da yayın yapan herkes muhakkak izleyicilere sesleniyorlar.” Ben bunu çok yapan birisi değilim; ama çok kötü fırça yedim. Gerçekten sizlerin desteğine ihtiyâcımız var. Destek olanlara çok teşekkür ediyoruz. YouTube’dan “katıl” butonu üzerinden ya da Patreon’dan bize destek olabilirsiniz. Destek olanlar desteklerini sürdürmeye devam etsinler diye ricâ ediyoruz. Çünkü bu zor günlerde Türkiye’de gazeteci olarak, bağımsız olarak ayakta kalabilmenin yegâne yolu izleyicilerin, okuyucuların desteği. Şimdiden hepinize çok teşekkürler. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.