Ruşen Çakır değerlendirdi: Medya İYİ Parti’ye neden küstü?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin 18 Şubat’ta İstanbul’daki aday tanıtım toplantısına katıldı. Yerel seçimlere ilişkin mesajlar veren Akşener, “Eli genel merkezde gözü başka mevkilerde olanlar, boş zamanlarında bu şehri yönetemez” dedi. İstanbul’un sığınmacı sorunu ve yoksullukla boğuştuğunu söyleyen Akşener, “İstanbul bugün ranta boğulan bir şehir” diye konuştu.

Ruşen Çakır, aday tanıtım toplantısındaki gözlemlerini, daha önceki İYİ Parti etkinliklerinde neler yaşandığını, değişen atmosferi ve İYİ Parti’nin yerel seçimlerde neler yapacağını yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. İYİ Parti hakkında konuşmak istiyorum. Herhalde medyada İYİ Parti konusunu benim kadar konuşan fazla insan yoktur. Önemsediğim bir parti. Gerçekten kurulduğu andan beri Türkiye siyâsetinde önemli bir rol oynadı. Daha girdiği ilk seçimde çok iyi bir oy aldı. Meral Akşener de cumhurbaşkanı adayı olarak bayağı bir oy aldı. Daha sonra 2019 yerel seçimlerinde  CHP’nin büyükşehirlerdeki zaferinde çok ciddî bir rolü oldu. O zaman Millet İttifâkı olarak girilmişti. Son seçim öncesi İYİ Parti’nin masadan kalkması, masaya oturması vs. ve seçimden sonraki aldıkları “hür ve müstakil” hareket etme karârıyla berâber, İYİ Parti değişik bir şekilde yoluna devam ediyor ya da devam etmeye çalışıyor.

Dün İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde İYİ Parti İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 39 ilçedeki adaylarını tanıttı ve daha önce aynı yerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla AKP’nin, CHP’nin Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla ve nedense Özgür Özel’in gelmediği İstanbul toplantıları vardı. Ben onları da izlemiştim. Bunu da tereddütsüz bir şekilde izlemeye gittim, izledim. Uzun zaman sonra Meral Akşener’le kısa da olsa sohbet etme imkânımız da oldu. İYİ Parti’nin önde gelen isimleriyle ayaküstü de olsa muhabbet ettik ve tabiî ki en önemlisi: Gözlem yaptım. Gazetecilik böyle bir şey. Gözlem yaptım ve daha önce İYİ Parti’nin birçok faaliyetini izlemiş birisi olarak arada çok ciddî farklar olduğunu gördüm. Birçok anlamda fark var. Katılımda, izleyicilerin coşkusunda çok büyük bir fark sanki yoktu. Ve gözler kendi partilerinin üzerindeyken belli ki parti teşkîlâtı özel olarak bu toplantıya aşağıdan, teşkîlâttan ilgiyi sağlamak için çalışmışlar ve büyük ölçüde başarılı olmuşlar, onu gördük. Ama çok ciddî bir medya ilgisizliği vardı. Çok az sayıda gazeteci vardı. Hem gazeteci/yazar diye tanımlayabileceğimiz kişiler, hem de kamera, foto muhabiri vs. anlamında sayı çok azdı. Daha öncekilere kıyasla çok azdı. Yani daha önceki İYİ Parti faaliyetlerine ve aynı salondaki CHP ve AKP faaliyetlerine kıyasla çok azdı. Tabiî ki CHP ve AKP ile kıyaslamak çok mümkün olmayabilir; ama İYİ Parti’nin kendisinin öyküsüne baktığımız zaman, daha önceki faaliyetleriyle kıyasladığımız zaman yaşanan birtakım gelişmeleri biraz sorgulamak lâzım.

Bu konuda ilginç bir şey oldu. Ben bunu sosyal medyada dile getirdim. Yani şaşırtıcı bir şekilde medyanın ilgisinin az olduğunu dile getirdim. İYİ Parti’nin Gençlik Kolları’ndan bir “delikanlı” diyeyim hadi, bana haber kaynaklarımı test etmemi söyledi. Ben de haber kaynağımın kendim olduğunu söyledim. Yani ben oradaydım. Bu sefer bana “yalancı” dedi. Bunu dedi. Yani yalan söylemediğimi biliyorum. Zâten sorun da şu: İYİ Parti’nin önde gelen insanlarıyla da biz bu medya ilgisinin azalmasını zâten konuştuk. Kendileri de zâten şunu söylüyor biliyorsunuz: “Yandaş ve yoldaş medyaya rağmen” diyorlar. “Yandaş” derken iktidârı; “yoldaş” derken de muhâlefeti kastediyorlar. “Bunlara rağmen biz yolumuza devâm ediyoruz” diyorlar. “Yoldaş” diye tâbir ettikleri medyanın ilgisinin büyük ölçüde azaldığı kesin bir gerçek. Bunun öncesindeki süreçte, Millet İttifâkı döneminde, Altılı Masa döneminde, muhâlif diye bilinen medyanın İYİ Parti’ye ve Meral Akşener’e kapılarını sonuna kadar açtıklarını gördük. Çünkü orada Erdoğan’a karşı ortak bir hareket görüyorlardı ve İYİ Parti’yi bunun en önemli parçalarından birisi olarak görüyorlardı. Fakat sonra Meral Akşener’in masadan kalkmasıyla berâber burada büyük bir öfke yaşandı. Masaya tekrar oturmasıyla berâber biraz dindi; ama sonra, seçimlerin kaybedilmesiyle birlikte faturayı büyük ölçüde Meral Akşener’e ve İYİ Parti’ye kesme gibi bir eğilim oldu. Ve üstüne, “yerel seçimlere hür ve müstakil girme” karârı üzerine yollar tam anlamıyla ayrıldı. Bunu hepimiz görüyoruz. Ve bu anlamda İYİ Parti’nin tespiti bence isâbetli ve bu yapılan yanlış. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Siz eğer bağımsız bir medya kuruluşuysanız, partilere güçleri oranında, kapladıkları yer oranında bir yer ayırmanız gerekir. Yani bu iktidârın yandaş medyası gibi karşı tarafta da bir başka yandaşlık hukuku oluşturmanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum, ama bu böyle oldu. Belki seçim öncesi İYİ Parti’ye, hattâ sâdece İYİ Parti değil; Gelecek, DEVA, Saadet ve hattâ Demokrat Parti’ye gösterilen ilgi de normalin üzerindeydi. Ama şimdi hiçbir ilgi gösterilmiyor olması da başlı başına çok ciddî bir sorun. Yanlış yapılıyor.

Biz Medyascope olarak bunu böyle yapmamaya çalışıyoruz. Şu âna kadar meselâ İYİ Parti’de İstanbul’dan Buğra Kavuncu, Balıkesir’den Turhan Çömez’le yayın yaptık, başkalarıyla da yayın yapmayı düşünüyoruz. Özellikle de Meral Akşener’le de yayın yapmak istiyoruz. Bizim, bir parti kimi destekliyor, kiminle berâber ittifâk yapıyor ya da yapmıyor gibi bir meselemiz yok. Ama Türkiye medyası maalesef tam anlamıyla kutuplaşmanın bir parçası olmuş durumda ve kutuplardan herhangi birinin dışında kalanlara karşı büyük bir ilgisizlik yaşanıyor. Ama bir diğer yandan şu da bir gerçek, onu da kabul etmek lâzım: İYİ Parti eski İYİ Parti değil — ya da şöyle söyleyelim: İşler İYİ Parti için eskisi kadar iyi gitmiyor. Bu hür ve müstakil olma karârı, üçüncü yol benimseme karârı doğru olabilir, yerinde olabilir; ama şu âna kadar hür ve müstakil olmanın, üçüncü yol olmanın gereğini yerine getirebildi mi bu parti? Açıkçası çok ciddî soru işâretleri var benim gözümde. Dünkü izlediğim toplantıda da bunu gördüm. Buğra Kavuncu çok iyi bir sunum yapmış, ama o sunumda söylediklerinin İYİ Parti’nin farklı bir parti olduğuna işâret ettiğini düşünmüyorum açıkçası. Yani tamam, belediye başkanı seçilirse vaat ettiği şeyler var, iyi güzel; ama bunu diğer adaylar da benzer bir şekilde dile getiriyorlar. Hattâ muhâlefette olan ya da şöyle söyleyeyim: AKP ve CHP’li olmayan, diyelim ki bir Azmi Karamahmutoğlu da söylüyor — ki kendisiyle yayın yaptık, söyledi. Yarın yayın yapacağımız Yeniden Refah Partisi’nin adayı Mehmet Altınöz de muhtemelen söyleyecek. Burada bir siyâsî duruş gerekiyor. O siyâsî duruşu ben net olarak göremedim. Meral Akşener’in dünkü dâhil konuşmalarında da bir vurgu var, bir tanıma bir vurgu var: Hür ve müstakil olmaya vurgu var — ki her partinin hür ve müstakil olarak siyâset yapma hakkı çok doğaldır ve hakîkaten kimse bu yüzden onlara bir şey diyemez. Ama hür ve müstakil denilen şeyin içinin doldurulabilmesi gerekiyor. Ben onun İYİ Parti tarafından doldurulabildiğini görmüyorum. Pazar günü yazdığım yazıda da söyledim; İYİ Parti hür ve müstakil olmayı şu âna kadar muhâlefetten iyice uzaklaşıp iktidâra biraz daha yaklaşmak gibi gerçekleştirdi. Bu tek başına bir anlam ifâde etmiyor bence. Bir diğer sorun da tabiî ki İYİ Parti’nin, son seçim öncesi dile getirmiş olduğu “kazanacak aday” perspektifinden Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş vurgularını unutmuşçasına, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na ve özellikle Ankara’da aday Cengiz Topel Yıldırım üzerinden Mansur Yavaş’a karşı getirdiği eleştiriler de insanlarda bayağı bir rahatsızlık yaratıyor. Burada bir tutarsızlık görüyorlar. Bu da İYİ Parti’nin bir başka sorunu. 

Şöyle toparlamak istiyorum: İYİ Parti kendine bir yol benimsedi. Daha önceki yollardan, yani 2018 ve 2019 ve 2023’ten farklı bir yol benimsedi. Ama bu rolü tam olarak hayâta geçirmekte çok ciddî sorunlar yaşıyor. Bu arada tabiî peş peşe istifâlar vs. gibi durumlar da yaşadı. Bunların etkisinden de tam olarak kurtulamadı. Ve bugün baktığımızda, İYİ Parti’nin Türkiye’nin siyâsî hayâtında çok kilit bir rol oynadığını düşünmemize yetecek kadar malzeme yok. Bu seçim sonuçları İYİ Parti için çok önemli olacak. Eğer bu seçimlerde son aldıkları oyun gerisinde kalırlarsa, dikkate değer belediyeler kazanamazlarsa, hele Zafer Partisi başta olmak üzere ya da Yeniden Refah Partisi gibi ve MHP gibi partilerin bâzı yerlerde gerisinde kalması durumunda, İYİ Parti’nin seçim sonrası durumu çok zorlaşacak. Ama bütün bunlara rağmen, başlığımıza dönecek olursak, medyanın –“yandaş” ya da “yoldaş”; bu tanımları kullanan birisi değilim– iktidar yanlısı medyanın ve kendisini muhâlif olarak tanımlayan medyanın İYİ Parti’yi ve diğer partileri görmezden gelmelerinin, irâdî olarak görmezden gelmelerinin bir gazeteci olarak doğru olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Ve bu olayın Türkiye’de özgür, bağımsız medyanın ne kadar önemli olduğunu bize bir kere daha gösterdiğini vurgulamama izin verin. Ve bu bağımsızlık ancak sizlerin katkılarıyla olabilir. Dolayısıyla bağımsız bir gazetecilik yapmaya çalışan Medyascope’a sâhip çıkmanızı ricâ ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.