Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Barış Akademisyenleri anlatıyor: Bir insanı kaç kere ihraç edebilirsiniz?

Barış Bildirisi’ne imza attıkları için ihraç edilen akademisyenler, uzun ve zorlu sürecin ardında görevlerine dönseler de yeniden ihraç edilmekle sınanıyor. Yargı mücadelesini sürdüren Mühdan Sağlam, Nail Dertli, Hülya Dinçer ve Vahdet Mesut Ayan benzer şekilde sonuçlansa da çok farklı deneyimledikleri bu süreci Medyascope’a anlattı. 

10 Şubat 2017 – Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü #HayırGitmiyoruz eylemi

Barış Akademisyenleri, göreve iade edilseler de hukuk mücadelesi sona ermiyor. Ankara İdare Mahkemeleri’nin (AİM) hükümleriyle göreve dönen akademisyenler, istinafta Bölge İdare Mahkemeleri’nin (BİM) yürütmeyi durdurma veya ret kararlarıyla yeniden ihraç ediliyor. 

Kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) atıldıkları üniversitelere dönmek için sekiz yıldır mücadele eden akademisyenlerden 68’i ikinci kez ihraçla karşı karşıya kaldı. Göreve döndükten sonra ihraç edilen Mühdan Sağlam, Nail Dertli ve Vahdet Mesut Ayan ile mahkeme kararına rağmen Marmara Üniversitesi’nin göreve başlatmadığı Hülya Dinçer Medyascope’a konuştu. 

Eğitim Sen’in 18 Mart Pazartesi günü itibariyle güncel olan verilerine göre göreve iade edilen 168 Barış Akademisyeni’nden 68’i idare mahkemeleri kararıyla yeniden ihraç edildi. 

13. Bölge İdare Mahkemesi ret kararlarıyla nam saldı 

AİM’lere başvuran 385 akademisyenden 50’si hâlâ sonuç beklerken, 167’sinin başvurusu reddedildi. 168 akademisyen hakkında göreve iade karar verildi ancak iade edildikleri kurumların istinafa başvurusuyla 68’i yeniden ihraç edildi. İstinaf mercii olan BİM’ler dört akademisyenin göreve başlaması için yürütmeyi durdurma kararı verirken, yalnızca 40 akademisyen hakkındaki iade kararını onayladı. 

14. BİM’in AİM’in onayladığı dosyalara onay verdiği görülürken, 13. BİM ret kararıyla nam saldı. 13. BİM şimdiye kadar dosyasını görüştüğü hiçbir akademisyenin göreve iadesini onaylamadı, 64 kişi için ret kararı verdi. 

Mühdan Sağlam iade edildiğinde kadro sorunuyla karşılaştı

Mühdan Sağlam, Ankara Üniversitesi’nde doktorasına devam ederken 7 Şubat 2017’de ihraç edildi. OHAL Komisyonu’nda reddedildikten sonra 22. AİM kasım 2023’te göreve iadesine karar verdi. Sağlam, kadrosunun olduğu Mardin Artuklu Üniversitesi’ne dönüşünü şöyle anlattı: 

“Üniversite YÖK ile yazışmaların ardından 15 Aralık’ta aradı, göreve başlayabileceğimi söyledi. Ben 18 Aralık’ta resmi olarak başladım ancak belgeleri incelediğimde daha çok öğrencilikle sınırlı olan 50-d maddesiyle atamamın yapıldığını gördüm. Bu konuda yetkilileri uyardım. ‘Ben doktorum, öğrenci değilim. Benim 33/a dediğimiz kalıcı kadroyla atamamı yapmanız gerekiyor’ dedim. Onlar da bana ‘Siz ihraç olurken ÖYP’liler 50-d’ye alınmıştı, siz de 50-d kadrosundaydınız. YÖK hangi kadrodan ihraç olduysa ona dönüleceğini söylüyor’ dediler.”

2018, 2019 ve 2023’de 50-d araştırma görevlilerine dilekçe hakkıyla 33/a’ya geçme hakkı tanındığını hatırlatan Sağlam, bunun için dilekçe verdiğinde YÖK’ten konunun üniversitenin inisiyatifinde olduğu yönünde cevap aldıklarını söyledi. Sağlam yazılı dilekçesine üniversitenin sözlü yanıt verdiğini vurgulayarak, “Beni 33/a’ya geçirmeyeceklerini, aslında böylece aralık ayında, yani benim atamamın geldiği dönemde benimle yollarını ayıracaklarını ima ettiler” dedi.

Mühdan Sağlam

“Bir hafta ders işleyebildim, sonrasında yeniden ihraç olduğumu öğrendim” 

İstinaf kararını beklerken kadrosu için dava açmaya hazırlandığını söyleyen Sağlam, “O sırada bir ders vermeye başladım, dönem içerisinde sınav gözetmenlikleri yaptım. Mardin’de kiralık ev bulamadığım için henüz evimi taşıyamamıştım. Haftada üç gün işyerime gidip geliyordum” diye konuştu. Sağlam şöyle devam etti: 

“İkinci dönem dersimi vermeye başladım. Bir hafta ders işleyebildim, sonra yeniden ihraç olduğumu duydum. Geçmişe dönük hak edişlerimi talep ettiler ancak maaş farkı da vardı. Benim 6 Mart’ta çıkışım verilmişti, peşin aldığım maaşta bir haftalık maaş farkı da talep ettiler. Şimdi bir aylık süre verdiler. Bize ödedikleri geçmiş hak edişlerimizi geri ödeyeceğiz.”

Barış Akademisyenleri’nin iade edildiği bütün kurumların süreci istinafa taşıdığını vurgulayan Sağlam, “Üniversiteler bu konuda elinden geleni ardına koymuyor, ortak bir karar alındığını düşünüyoruz” dedi. Sağlam, BİM kararına itirazlara Danıştay 5. Daire’nin baktığını ve kendisinin de Eğitim Sen avukatlarıyla temyize gittiklerini, yürütmeyi durdurma talep ettiklerini belirtti. 

Yeniden ihraç edilmenin maddi yükü de ağır: “Sıtkımız sıyrıldı”

Sağlam, bazı üniversitelerin ihraç oldukları dönem için geçmişe dönük SGK primlerini de yatırdığını ancak yeniden ihraç durumunda bu parayı fazlasıyla geri istediklerini anlattı. Kurum bunu SGK’dan alabileceği halde parayı geç almamak için akademisyenlerden talep ettiğini belirten Sağlam, şöyle devam etti: 

“Benim üniversitem benden SGK primlerini istemedi ama her an isteyebilir diye de korkuyorum. Tazminatım yaklaşık 900 bin liraydı, isteselerdi bir milyon 200 bin lira gibi bir para isteyeceklerdi. Alacaklı gittik, borçlu çıkıyoruz. Bizim suçumuz değil ki sizin SGK primlerini yatırmanız. Ben mahkeme kararıyla iade oluyorum, haklarım veriliyor, yine mahkeme kararıyla ihraç oluyorum ama ödemem gereken meblağ sürekli artıyor. Arada maddi manevi bir hırpalanma süreci yaşıyoruz. Biz de insanlardan borçlar almıştık, onları ödedik. Şu anda o paraları nasıl yerine koyabileceğimizi, icraya düşmeden bu süreçten nasıl yakamızı sıyırabileceğimizi düşünüyoruz. Yani sıtkımız sıyrıldı diyebilirim.”

“Yargıtay’n AYM kararını tanımaması bizim için de hızlandırıcı etki yarattı”

Sağlam, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2019 yılında “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna ilişkin kararıyla, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi sürecinde AYM kararlarına uyulmaması tartışmalarına dikkat çekti: 

“Aslında AYM kararını ilk tanımayan OHAL Komisyonu’ydu. Ardından bizim birinci derece davalarımıza bakan AİM’de 24 ve 25. daireler, iki ay gibi kısa bir sürede 140 arkadaşımıza tek elden ret kararı verdiler ve hiçbiri AYM kararını tanımadı. Öte yandan benim iade kararımı veren 22. daireyle, 21 ve 26. gibi daireler ise AYM kararını tanıyarak hareket ettiler. Onlar da bizimle ilgili ‘Başka bir durum var mı’ diye araştırdılar. AYM kararını tanıdılar ama yine de bizim sosyal medya paylaşımlarımıza, üye olduğumuz derneklere, gittiğimiz toplantılara, gizli tanık ifadelerine, terörden gelecek olan raporlara bakarak ‘Bir şey bulabilir miyiz’ diye uğraştılar.”

Can Atalay hakkındaki ihlal kararının ardından süregelen gelişmelerin, Barış Akademisyenleri’ne dönük AYM kararının tanınmamasının üzerine geldiğini vurgulayan Sağlam, “Yargıtay’n kendisinin AYM kararını tanımaması bizim için de hızlandırıcı etki yarattı. Çünkü 13. BİM, AYM kararını farklı yorumladığını iddia ederek oy çokluğuyla bizi yeniden ihraç etti. Üç kişilik mahkeme heyetinden bir hakim karşı oy gerekçesinde kararı yorumlayamayacaklarını, bunun onların yetkisi dahilinde olmadığını ifade etti ama 13. BİM büyük ihtimalle ‘Ben bu riski alıyorum. Yargıtay’da kimseye bir şey olmadı, bana da bir şey olmaz’ deyip bu süreci sürdürdü” diye konuştu. 

Vahdet Mesut Ayan göreve döndükten 10 ay sonra yeniden ihraç edildi

Vahdet Mesut Ayan, 1 Eylül 2016’da ihraç edildi. 21. AİM, AYM kararını dikkate alarak ve herhangi bir örgütle iltisak/irtibatına dair somut bir delil olmadığını belirterek, mart 2023’te Ayan’ın kadrosunun olduğu Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki görevine iade edilmesine karar verdi.

Ayan, yedi yıllık bu süreci “Hem doktoramı bitirip hem de akademik çalışmalarıma devam etmiştim. Ayrıca geçimimi parça başı işlerle ve de bir sağlık meslek örgütünde çalışarak sağlamıştım. Benim gibi mesleğinin henüz başında ihraç edilen arkadaşlarım için bu süre çok uzun, zira akademiye geri döndüğümde neredeyse her şeyin değiştiğini, akademik anlamda birçok açıdan eksiklerimin olduğunu gözlemledim” diye anlattı.

Vahdet Mesut Ayan

“Öğrencilere iyi gazeteciliği anlatmaya çalıştım ama siyasi bir kararla önü kesildi”

Ayan, Niğde’de göreve başladıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: 

“Yedi yılın ardından Niğde’ye dönerken en fazla tedirgin olduğum konu mobbingti ancak İletişim Fakültesi’nde ve üniversitede beklemediğim şekilde iyi karşılanmıştım. 2016’daki atmosfer değişmiş, yönetim hukuki kararlara uyacağını iletmişti. Okulda ya da şehirde en küçük bir sorun yaşamadan 10 ay çalıştım. Bu süreçte üzerime Temel Gazetecilik ve Uygulamalı Gazetecilik dersleri verildi. Benim açımdan da öğrenciler açısından da öğretici zevkli bir yarı yıl oldu. Dilim döndüğünce iyi gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğine dair bir şeyler anlatmaya çalıştım.”

Sonraki dönem için iki dersle birlikte uygulama gazetesi ve atölyelerde öğrencilerle birlikte çalışmayı amaçladığını söyleyen Ayan, “Lakin bu amaçların önü, hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğunu düşündüğüm bir kararla kesilmiş oldu. Yeniden ihraç edildikten sonra birçok öğrenciden destek mesajı aldım, sanırım bu da doğru bir yol izlediğimi gösteriyordur” dedi.

“Kamu, kamu eliyle zarara uğratılıyor”

Ayan, Şubat 2024’te Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi’nin verdiği yeniden ihraç kararıyla görevinden ayrılmak zorunda kaldığını belirtti. BİM kararına ilişkin şunları söyledi: 

“Bu karar da tıpkı OHAL Komisyonu gibi AYM kararını tanımamakta, bir nevi cezalandırma amacı taşımakta. Sadece bizi değil, öğrencileri, ailelerini, fakülte öğretim elemanlarını da cezalandırıyor. Dahası kamu, kamu eliyle zarara uğratılıyor. Elbette bu durumu bir son olarak görmüyorum, tüm hocalarımın, arkadaşlarımın görevlerine bir gün muhakkak iade edileceği, okulları ve öğrencileriyle yeniden buluşacağı konusundaki inancım tam.”

“Okul bir milyon lira civarında para istiyor”

Göreve iade olduklarında geçmiş yıllara dair ödeme yapıldığını belirten Ayan, yeniden ihraç sonrasında 200 bin liralık bir farkla bu paranın geri istendiğini anlattı: 

“Şimdi bunu nasıl ödeyeceğimizi düşünüyoruz açıkçası. Zira ihraç süresinde borçlandım ve aldığım paranın önemli bir kısmı bu borçlara gitti. Şimdi okul bir milyon lira civarında bir para istiyor. Ödenmemesi durumunda da yasal işlemleri başlatacağını belirtiyor. Geri dönüp tekrar ihraç edilmek böyle bir açmaza neden oldu.”

Nail Dertli iade edildikten sonra sadece yirmi gün çalışabildi

Nail Dertli, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki görevinden 1 Eylül 2016’da KHK ile ihraç edildi. OHAL Komisyonu’nun başvurusunu ilk reddettiği Barış Akademisyeni olan Dertli, şubat 2023’te 21. AİM kararıyla iade edildi. Üniversitenin kendisini bir ay gecikmeyle göreve başlattığını söyleyen Dertli, şöyle devam etti: 

“Ben iade olduğum zaman dönemin ortasıydı. Yeni bir ders talep edebilecek durumda değildim.

Zaten esasında Çanakkale’de yaşıyordum ama önümüzdeki yıl için bir ders başvurusunda bulunmuştum. Çalışmaya başladım ve 20 gün sonra BİM’den benimle ilgili yürütmeyi durdurma kararı çıktı. İlişiğim geçen yıl nisan-mayıs ayı gibi kesilmişti. Geçtiğimiz günlerde de 13. BİM yürütmeyi durdurmanın ardından göreve iademizi reddeden kararını açıkladı.”

Dertli, göreve dönmesinin ardından iki-üç gün içinde Ankara Üniversitesi’nin istinaf başvurusunu yaptığını ve hızlı bir şekilde yürütmeyi durdurma kararının çıkmasını sağladığını dile getirdi.

Nail Dertli

“Haklarımı alamadım, daha fazla maliyete katlanmak zorunda kaldım”

İhraç edilmelerinin ardından yeni bir hayat kurmak için çabaladıklarını kaydeden Dertli, 2018’de bir işe başladığını ve iade kararının ardından istifa ettiğini söyledi. Dertli, yeniden ihraç kararıyla yaşadığı hak kayıplarını anlattı: 

“Kendim istifa ettiğim için prim ve yıl koşulunu sağlamama rağmen işsizlik sigortasından yararlanamadım. Yaklaşık beş yıllık bir kıdemim vardı, istifa ettiğim için kıdem alacağımdan da mahrum kaldım. İkinci ihraç benim açımdan kıdeme bağlı bir takım sosyal haklardan da mahrum olmama yol açtı. Ayrıca başka bir kentte yaşıyordum. İade edilince tekrar Ankara’ya döndüm. Yürütmeyi durdurma ve ihraçla birlikte Ankara’dan yine uzaklaşmam gerekti. Dolayısıyla bir de taşınma maliyetlerine katlanmak zorunda kaldık.”

İadesine ilişkin hiçbir sosyal ve mali haklarını alamadığını söyleyen Dertli, “Ben çalıştığım kısa süre için maaşımı bile yürütmeyi durdurma kararından sonra alabildim. 20 günlük süre içerisinde ne maaşımın ödenmesi sağlandı, ne de geçmişe yönelik alacaklarım ödendi” diye konuştu.

Hülya Dinçer’in iadesinde Marmara Üniversitesi “arşiv araştırması” engeli çıkardı

Hülya Dinçer, 7 Şubat 2017’de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘nden ihraç edilmesinden altı yıl sonra 19. AİM kararıyla göreve iade edildi. Dinçer, benzer süreçlerde hiçbir üniversitenin uygulamadığı bir arşiv araştırması talebiyle karşılaştı.

Dinçer, kamuya alımlarda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına yönelik kanunu hatırlatarak “AYM bunu iptal etti, sonra yeniden bir kanunla ilk kez memuriyete atanacaklar ya da naklen atanacaklar için yapılan bir arşiv araştırması getirildi. Valilikten, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi soruluyor” diye durumu açıkladı.

Hülya Dinçer

“İdari yargının kararıyla, hiç ihraç edilmemişim gibi görevime başlatılmam gerekiyordu”

Göreve iadelerinin yeniden atama biçiminde olmadığını vurgulayan Dinçer, “Mahkeme kararının gereğinin doğrudan ve değiştirilmeksizin yerine getirilmesi gerekiyor. İdari yargının iptal kararının sonucunda, sanki o işlem hiç olmamış gibi, görevimden hiç ihraç edilmemişim gibi aynı kadroya ve aynı pozisyona başlatılmalıydım” dedi.

Üniversitenin talep ettiği arşiv araştırması sonucunun sekiz ayda geldiğini belirten Dinçer, şöyle devam etti: 

“Hiçbir işlem tesis etmeden sonucu beklediler. Bu arada benim kararım aralık 2023’te istinafta, 14. BİM’de onandı. 2 Şubat’ta Marmara Üniversitesi bana iki-üç satırlık karar tebliğ etti: ‘Arşiv araştırması sonucu değerlendirilip, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki araştırma görevlisi kadrosuna atanmanızın uygun olmadığına karar verilmiştir.’ Bu kadar.”

“Marmara Üniversitesi iade edilen kimseyi fiilen göreve başlatmadı”

Dinçer, kararın somut bir sebebe dayanmadığını, hukuken kabul edilebilir hiçbir gerekçe sunulmadığını ve dava açmaya hazırlandığını söyledi. Bu süreçte Dinçer’in iade kararıyla birlikte alması gereken mali hakları da kendisine verilmedi. Dinçer üniversitenin tutumunu şöyle anlattı: 

“Türkiye’de ilk kez bir üniversite arşiv araştırması sonucunu bahane ederek, hiçbir gerekçe sunmadan bunu yaptı. Marmara Üniversitesi şu an kimseyi göreve fiilen başlatmadı. Bir kişiyi başlattı, o da yurt dışında olduğu için izin talep etmişti ve izin talepleri reddedildi”

Ne olmuştu?

Güneydoğu’da çatışmaların ve hendek operasyonlarının sonlandırılması için “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine iki bin 212 akademisyen imza attı. 11 Ocak 2016’da kamuoyuna duyurulan ve Barış Bildirisi olarak akıllarda kalan metne imza atan akademisyenleri Cumhurbaşkanı Erdoğan “Alçak, cahil, vatan haini, terör örgütünün maşası, mandacı artığı” gibi sözlerle hedef aldı. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker “Oluk oluk kan akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” diye tehdit etti. 

Kimisi yurtdışında görev yapan bin 663 akademisyen işlerine devam etti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal (OHAL) kanun hükmünde kararnameleri ile 406’sı ihraç edildi. 143 akademisyen istifaya zorlandı veya sözleşmesi yenilenmeyerek görevine son verildi.

Barış Akademisyenleri’nin hukuk mücadelesi “tüketilmesi gereken iç hukuk yollarından biri” olarak OHAL Komisyonu’nda başladı. 2017’de kurulup beş yıl görev yapan OHAL Komisyonu, günde ortalama 69 başvuru inceleyip 127 bin 292 dosya hakkında karar verirken, bunlardan yalnızca 17 bin 960’ında karar başvurucu lehine oldu. Başvuran Barış Akademisyenleri’nden sadece üçü için Komisyon göreve iade kararı verdi. 

Ret kararı alan akademisyenlerse, OHAL Komisyonu kararlarına itirazları görüşmek için özel olarak kurulmuş Ankara İdare Mahkemeleri’ne başvurmaya başladı. Eğitim Sen’in paylaştığı verilere göre kamudan ihraç edilip davaları devam eden 385 akademisyen mevcut.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.