AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e 11 Haziran Salı günü saat 16.00’da iade-i ziyarette bulunacak.
İki liderin 2 Mayıs’ta AKP Genel Merkezi’nde Özel’in ziyaretiyle gerçekleşen görüşmedeki gündemlerin yanı sıra yeni konuları da ele alması bekleniyor.
Görüşmenin ardından ilk gelişme, 28 Şubat davasından hüküm giymiş komutanların sağlık durumları nedeniyle cezalarının Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi oldu. Özel’in grup toplantılarında da gündeme getirdiği konuyla ilgili Erdoğan’dan adım Kobani davasında HDP’li siyasetçilerin hapis cezaları aldığı 16 Mayıs’ta geldi.
Erdoğan, CHP Genel Merkezi’ne 2006 yılında açılmasının ardından dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a “Hayırlı olsun” ziyareti için gitmişti. İade-i ziyaret vesilesiyle Erdoğan CHP Genel Merkezi’ne 18 yıl aradan sonra ilk kez ayak basacak.
Ruşen Çakır ikinci Erdoğan ve Özel buluşmasını yorumladı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Bugün çok önemli bir görüşme var. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Merkezi’nde Özgür Özel ile görüşecek. Mâlûm, 2 Mayıs’ta Özgür Özel, AK Parti Genel Merkezi’nde Erdoğan tarafından kabul edilmişti. Bu bir iâde-i ziyâret oluyor; ama birçok açıdan çok önemli. Erdoğan’ın tâbiriyle “yumuşama”, Özgür Özel’in tâbiriyle “normalleşme” yolunda kritik bir eşik daha geçiliyor. Bundan önceki görüşme hakkında çok fazla bilgi sâhibi olmadık. Özgür Özel, kendisinin dile getirdiği konuları anlattı; fakat Erdoğan’ın verdiği cevapları aktarmanın doğru olmayacağını söyledi. Erdoğan çevresinden de bu görüşmeyle ilgili çok da fazla bir açıklama yapılmadı. Ama her iki taraf da bundan memnun ayrıldılar. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Şikâyetçi olan çıkmadı.
Muhâlefetin içerisinden, kendisini muhâlefette gören bâzı kesimler bu görüşmeden rahatsız oldular. Özgür Özel’in Erdoğan’ın oyununa geldiğini söyleyenler çıktı. Uzlaşma yerine, yakınlaşma ya da normalleşme, yumuşama yerine daha sert bir muhâlefet istediklerini söylediler. Özellikle de Özgür Özel’in erken seçim istememesine yönelik eleştiriler oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bir şekilde yaptığı, “müzâkere değil mücâdele” açıklamasını da hatırlıyoruz. Bu tür eleştirilerin sesi çok yüksek çıktı; ama yapılan birtakım kamuoyu araştırmalarında, aslında CHP tabanının, CHP seçmeninin bundan çok da büyük rahatsızlık duymadığı gözüktü. Genellikle îtiraz edenler daha yüksek sesle îtiraz ediyorlar, kabul edenler de daha çok “Bekle gör” yapıyorlar. Ne olacak ne bitecek diye bekliyorlar.
O zamandan bu zamâna ne oldu bakalım: 28 Şubat tutuklusu emekli askerler serbest bırakıldılar. Bu, Özgür Özel’in gündeme getirdiği en önemli konulardan birisiydi ve belki de Erdoğan için en kolay hususlardan birisiydi. Bir af çıkarttı ve onları görüşmeden çok kısa bir süre sonra serbest bıraktırdı. Bir diğer beklenti Gezi Dâvâsı’ydı. Osman Kavala başta olmak üzere Gezi Dâvâsı tutuklularına yönelik birtakım olumlu düzenlemeler ve tabiî ki tahliye beklentisi vardı, olmadı. Ama bu görüşmeden çok kısa bir süre önce Adalet Bakanlığı’na tekrar dosyalar gitti. Her an bir şey olabilir yolunda bir beklenti ve tabiî ki umut var. Henüz bu netleşmiş değil. Kobani Dâvâsı bu görüşmenin sonrasında sonuçlandı ve normalleşme ya da yumuşama her neyse, bunun bir şekilde Kobani Dâvâsı’nı da etkileyip etkilemeyeceği merak edildi. Ama orada Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere bâzı isimlere cezâlar verildi ve tutukluluk hallerinin devâmına karar verildi. Buna karşılık, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata ve Sebahat Tuncel gibi isimler de cezâ almış olmalarına rağmen tahliye edildiler. Ayhan Bilgen, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder gibi bâzı isimlerin de beraatine karar verildi. Dolayısıyla burada olay tam anlaşılamadı. Genel bakış tabiî ki özellikle Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmemesi nedeniyle, normalleşmenin Kürtler’i kapsamadığı yolunda bir değerlendirme yapıldı. Nitekim Hakkâri’de belediye başkanının yerine kayyum atanması da bu düşünceyi güçlendirdi. Bunlar birtakım veriler.
Bir de kamuoyunda çok fazla ilgi görmeyen, ama benim önemsediğim birtakım hususlar var. Biliyorsunuz CHP’nin bir gölge kabinesi var. Genel başkan yardımcıları aynı zamanda ilgilendikleri konularda gölge bakan olarak çalışıyorlar ve ilginçtir, Erdoğan-Özel görüşmesinin ardından bu isimler kendilerine denk gelen bakanlarla görüşmeye başladılar. Meselâ kim? İlhan Uzgel Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüştü. Meselâ kim? Gökhan Zeybek Mehmet Özhaseki’yle görüştü. En son bugün gördük: İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya CHP’li Murat Bakan’la görüştü. Yani bunlar da birtakım temasların sürdüğünü gösteriyor ve bu görüşmelerin ardından genellikle CHP’li isimler açıklama yaptılar. Kamuoyunda pek yankı bulmadı, ama ben baktığımda hepsi çok pozitif şeyler söylediler, memnun olduklarını söylediler, çok yapıcı geçtiğini söylediler. Bu olayı bence bir yere not etmek lâzım. İktidârın büyük ortağıyla diyelim, yani AK Parti ile CHP arasında –sâdece Erdoğan-Özel arasında değil– bu tür üst düzey görüşmeler de yapılıyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bir başka çarpıcı olay, son çarpıcı olay — ki bence çok önemli: Biliyorsunuz, Ülkü Ocakları Eski Başkanı Sinan Ateş, Ankara’da herkesin gözü önünde bir suîkaste uğradı ve hayâtını kaybetti. Eşi Ayşe Ateş, kocasının öldürülmesi olayının peşini bırakmıyor ve sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu anlamda da en büyük desteği Özgür Özel’den gördü. Özgür Özel ile dün bir kez daha görüştü, daha önce de görüşmüştü. Bir kez daha görüştü ve görüşmenin ardından şöyle bir açıklama yaptı — birçok söylediği şey var, ama en önemlisi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmek istiyorum, fakat Devlet Bahçeli bunu engelliyor” dedi. Ve tabiî ki bu, Medyascope dâhil birçok yayın organında manşetlere çıktı. Ve sonra ne oldu? Kısa bir süre sonra İletişim Başkanlığı kaynakları, medyaya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayşe Ateş’i birkaç gün içerisinde kabul edeceği bilgisini verdiler. Erdoğan’ı birkaç gün içerisinde Ayşe Ateş’le görüşeceği artık kesinleşti.
Bu birçok açıdan kritik bir nokta. Biliyoruz ki Devlet Bahçeli, Sinan Ateş olayı ve Ayşe Ateş’in çıkışlarından çok ciddî bir şekilde rahatsız ve bunun özellikle konuşuluyor olmasından rahatsız. Mahkemede iddianâmenin siyâsî boyutlara gelmesine izin vermek istemiyor; yani sanki sıradan birtakım insanlar Sinan Ateş’i “gıcık kaptıkları” için öldürmüş gibi bir iddianâme çıktı biliyorsunuz. Bu tabiî ki bâzı çevreleri memnun etti; ama Ayşe Ateş ve Sinan Ateş’in diğer yakınlarını memnun etmedi. Bahçeli buna rağmen, özellikle medyada –ki bu medya büyük ölçüde iktidar medyası dışındaki medya, öyle diyelim– bu haberlerin yapılmasından, bu konuda haberler yapılmasından rahatsızlığını isimler vererek de dile getirmişti. Yani bu olayın kapanmasını istiyor. Ve tabiî ki olayın kapanması için de en üst düzeyde, devletin en üst düzeyinde bu olayın görülmemesini istiyor. Dün yapılan, Erdoğan’ın Ayşe Ateş’i kabul edeceği açıklaması gerçekten bir kırılganlığı gösteriyor. Buradan, Erdoğan’la Bahçeli arasında çok ciddî sorunlar çıkması ihtimâlini yabana atmamak lâzım. Ama daha önce aralafrında defalarca birtakım sorunlar yaşansa da, her iki tarafın da birbirine ihtiyâcı olduğu için olayları genellikle sümen altına atmayı, geçiştirmeyi bilmişlerdi.
Fakat tam da Erdoğan-Özel görüşmesinden bir gün önce Ayşe Ateş’in Özel’i ziyâreti ve ardından Beştepe’den sızdırılan haber, bir şeylerin değişme ihtimâlini de berâberinde getiriyor. Bunu özellikle bir not olarak düşmek lâzım. Ayşe Ateş açıklaması olmasaydı da bence bu olay, yani Erdoğan’ın Özgür Özel’i CHP Genel Merkezi’nde ziyâret edecek olması, siyâsî anlamda çok kritik bir eşik olduğunu bize gösteriyor. Bâzıları çok erken birtakım açıklamalar yaptılar; CHP ile AK Parti’nin anlaşacağı, bir tür iktidar paylaşımı olacağı, bir tür yeni koalisyon olacağı ve bu anlamda da MHP’nin tasfiye olacağı ya da koalisyondan çıkacağı, AKP ile CHP’nin birlikte yeni anayasa yapacakları gibi birçok spekülasyon yapıldı. Bunlar için çok erken. Böyle olmayacağı anlamına gelmiyor.2 Mayıs’taki görüşmeden bu yana sessiz bir şekilde olsa da birtakım karşılıklı adımlar atıldığı görülüyor. Özellikle her iki tarafın da üst düzey isimleri, Özgür Özel ve Erdoğan başta olmak üzere, bu ilişkiyi zora sokacak, etkisizleştirecek çıkışlar yapmıyorlar. Özgür Özel muhâlefet olarak, ana muhâlefet partisi ve Türkiye’nin birinci partisi olarak birçok şey yapıyor, mitingler yapıyor, sürekli bir faaliyet hâlinde; ama gittiği her yerde de normalleşme dediği olayı sonuna kadar savunuyor. Yani hem muhâlefet yapıp hem de iktidarla görüşmeyi, bir diyalog içerisinde olmayı önemsediğini ısrarla vurguluyor. Dolayısıyla bu görüşmeler, Türkiye’de birçok değişime pekâlâ kapı aralayabilir.
Burada tabiî ki esas karar verici kişi Erdoğan’ın kendisi olacak. Erdoğan’ın şu hâliyle, son yerel seçimler îtibâriyle iktidârını koruyabilmesi mümkün gözükmüyor. Ama öte yandan önünde bayağı bir zaman var. 2028’e kadar bir dört yılı var, acelesi de yok. Ama bir yandan da ekonomide çok ciddî sorunlar devam ediyor. Erdoğan’ın, ekonominin iyileşmesi ya da kendini toparlamaya başlaması –ne diyorlardı? “Dezenflasyon süreci başlayacak” diyorlar–, öyle bir âna kadar en azından zaman kazanmaya ihtiyâcı var. Bu zaman kazanmayı CHP ile diyalog içerisinde olmadan da başarabilirdi pekâlâ. Dolayısıyla “Sırf zaman kazanmak için CHP ile görüşüyor” demek yeterli değil. İktidâra geldiği andan bu yana sürekli müttefik değiştirmiş bir siyâsetçiden bahsediyoruz ve Erdoğan bütün bu müttefik değişiklikleriyle berâber iktidârını korumayı bildi. Şimdi de Erdoğan için temel öncelik iktidârını korumak ve uzatabildiği kadar uzatmak olduğu için ve şu âna kadarki müttefiklerinin hepsinin artık tükenmiş olduğu gerçeğiyle de karşı karşıya olduğu için, pekâlâ CHP ile yeni tür bir koalisyonu düşünebilir. Ama bunun şu aşamada çok erken bir seçenek olduğunu, fakat bu ihtimâlin sürekli her iki parti tarafından da sıcak tutulduğunu düşünüyorum.
Erdoğan’la Özgür Özel’in CHP Genel Merkezi’nde bugünkü görüşmesi, her şey bir yana çok sembolik anlamı olacak bir görüşme: Bizzat Erdoğan CHP’ye gidiyor. Yani bunu normal şartlarda CHP’nin, Özgür Özel’in Meclis’teki odasında da yapabilirdi ya da başka bir yol da bulabilirlerdi; ama Genel Merkez’e gitmesi tam anlamıyla bir iâde-i ziyâret olacak. Bu, Erdoğan için bir tür ileriye doğru atılmış bir geri adım diyelim. Eski Erdoğan buna pek yanaşmazdı. Buna yanaşmış olması gerçekten onun açısından bir ileri adım. Ama aynı zamanda eski Erdoğan’a kıyasla baktığımız zaman da bir geri adım.
Özgür Özel burada bâzılarının iddia ettiği gibi Erdoğan tarafından kullanılan bir yeni isim mi olacak? Çünkü hep böyle söyleniyor: “Erdoğan şunu kullandı, bunu kullandı, vs.. Şimdi sıra Özgür Özel’de” diyenler var. Sosyal medyada görüyorum, çok sayıda isim Özgür Özel’i Erdoğan’ın bir tür “yeni kuklası” gibi târif etmeye çalışıyorlar. Bir diğer husus ise, Erdoğan’ın Özgür Özel’i öne çıkartıp Ekrem İmamoğlu’nu etkisizleştirmek, geri planda bırakmak istediği yolunda yorumlar var. Bunu yapmak istiyor olabilir; ama benim edindiğim izlenimler ve duyduklarım, konuştuklarım, kaynaklarımın bana aktardığına göre; Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu arasında bir koordinasyon eksikliği, bir rekabet, kavga vs. pek yok. En azından şu aşamada yok. İleride olur mu olmaz mı onu bilemem; ama şu aşamada birlikte hareket ediyorlar, ortak hareket ediyorlar ve anladığım kadarıyla da Özgür Özel bu tür kritik gelişmelerde öncelikle Ekrem İmamoğlu’nu bilgilendiriyor. Hattâ bunların öncesinde özel olarak kendisiyle görüşüp ortak birtakım gündemler saptıyorlar.Şu hâliyle Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu arasında bir husûmet falan yok, ufukta da açıkçası pek gözükmüyor. Tabiî ki Erdoğan ve iktidar bunu tercih edebilir.
Bu arada bir başka husus var tabiî ki: Meral Akşener’in durumu. Dün sizlerle yaptığımız yayında da dile getirmeye çalıştım; Meral Akşener, sessiz kalarak aslında Erdoğan’la yakınlaştığının işâretini veriyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu daha da netleşecek ve bunu göreceğiz. Şu hâliyle bakıldığı zaman, Erdoğan Meral Akşener’i de yanına çekmiş gibi gözüküyor. Ama Meral Akşener’i yanına çekmiş olma ihtimâli İYİ Parti’yi yanına çektiği anlamına gelmiyor. Gelse bile İYİ Parti’nin eski İYİ Parti olmadığı muhakkak. Ve burada İYİ Parti’nin çözülmesinden –ki Meral Akşener’in Beştepe’deki buluşması zâten zor durumda olan partiyi iyice zor durumda bıraktı–; böyle bir durumda, bundan Erdoğan kadar belki de Erdoğan’dan çok CHP’nin, yani Özgür Özel’in istifâde edeceği bir gerçek. Çünkü İYİ Parti’nin –zâten son yerel seçimde gördük–, özellikle batıda büyük kentlerdeki oyları büyük ölçüde CHP’ye gitti ve böyle bir çözülmenin ardından geri kalanların da hatırı sayılır bir kısmı herhalde CHP’ye gidecektir diye düşünüyorum. Ve bugünkü buluşmada Meral Akşener konusunu da iki lider bir şekilde gündeme getirirler. Yani en azından Özgür Özel bir şekilde oraya üstü kapalı da olsa bir değinir diye tahmin ediyorum. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, artık Meral Akşener’i muhâlefetin bir oyuncusu, siyâsetçisi olarak görmek artık pek mümkün olmayacağa benziyor.
Peki, toparlayalım: Ne beklenebilir bugünkü buluşmadan? Bir inşâ söz konusu iki parti arasında, iki hareket arasında yakınlaşmanın temelleri atılıyor. Bugünkü buluşmanın bunu daha da güçlendireceği kanısındayım. Yakınlaşmanın olması, karşılıklı üst düzey görüşmelerin olması, bâzı durumlarda CHP’nin taleplerinin Erdoğan tarafından yerine getirilecek olması, bu iki partinin ittifak yapacağı anlamına gelmiyor. Ama bir ittifak ihtimâlini de hiç yabana atmamak gerekiyor. Ve anladığım kadarıyla, şu anda tam ortasında olduğumuz 2024 yılı Türkiye’de siyâsî yelpâzenin yeniden şekilleneceği ve belki de birtakım rollerin değiş tokuş edileceği bir yıl olacak, olmaya aday.Tabiî ki Erdoğan, başta da söylediğim gibi, bunu olabildiğince geciktirmeye çalışacak ve bu anlamda da ekonomideki iyileşme ihtimâlini hesâba katacak. Fakat CHP yıllar sonra son seçimlerden birinci parti olarak çıktı ve yapılan birbirinden farklı a kamuoyu araştırmalarına göre, bildiğim gördüğüm kadarıyla hepsine göre hâlâ birinci parti olma özelliğini koruyor.Erdoğan’ın, CHP’nin bu birinci parti olma özelliğini yok sayma lüksü olmadığını biliyorduk. Bugün CHP Genel Merkezi’nde iâde-i ziyâret anlamında da olsa Özgür Özel’i ziyâret edecek olması da bunun tescîli anlamına gelecek. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.