Demokrat Gündem’in hazırladığı orman yangınları dosyasının ikinci bölümünde Erdem Aslan, sivil toplum kuruluşu ve derneklerin temsilcileriyle konuştu. Bu haberde, orman yangınlarının neden arttığını ve çözümünü okuyacaksınız.
Orman yangınları, son yıllarda artan sıklıkla karşılaştığımız bir doğal felaket olarak karşımıza çıkıyor. İklim krizi, bu yangınların en büyük tetikleyicilerinden biri. Özellikle yaz aylarına girilmesiyle birlikte İzmir ve Ege-Akdeniz bölgeleri başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında art arda çıkan orman yangınlarının söndürülmesi için büyük çaba sarf ediliyor.
Dosyanın ikinci bölümünde İzmir Afet Yönetim Kurulu Başkanı Servet Ertaş, Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) İzmir Temsilcisi Ahmet Kenan Öztan, İklim Değişikliği ve Politikaları Derneği Kurucu Üyesi Tekin Altuğ’a iklim krizi ve orman yangınları ilişkisini ve neler yapılması gerektiğini sorduk.
Servet Ertaş, aşırı sıcaklar ve ani meteorolojik değişikliklerin yangınların kendiliğinden çıkmasına neden olabileceğini belirterek, çevre temizliğinin bu noktada kritik bir önlem olduğunu vurguladı.
Ertaş, mevcut tedbirlerin yeterli olmadığını ve yangınların önlenmesi için cam şişe ve izmarit gibi atıkların doğaya bırakılmasının engellenmesi gerektiğini ifade etti.
İZAFED Başkanı Ertaş, 1960 Anayasası’nda bulunan ve ormanlık alanların yansa dahi statüsünün değişmeyeceğini belirten maddenin yeniden Anayasa’ya konulmasının önemine dikkat çekti ve bu maddenin çıkarılmasının arkasında maddi çıkarlar olabileceğini söyledi.
İzmir’de çıkan yangınlara Orman Genel Müdürlüğü ve İZBB itfaiye ekiplerinin koordineli müdahalesinin önemine değinen İZAFED Başkanı Servet Ertaş, afet yönetiminin iki aşamalı ele alınması gerektiğini belirtti: Önleme ve müdahale.
“Orman yangınları afet sınıfına giriyor”
Orman yangınlarının biyolojik afet sınıfına girdiğini söyleyen Ertaş, başarılı afet yönetiminin iyi bir risk yönetimi ve toplum işbirliğiyle mümkün olduğunu ifade etti.
İZAFED olarak farkındalık çalışmalarına büyük önem verdiklerini belirten Ertaş, dernek bünyesinde oluşturdukları tematik ekiplerle afet planlaması, çevre ve iklim konularında çalışmalar yürüttüklerini anlattı. Ayrıca, “Hazır Mıyız” adlı tiyatro oyunlarıyla afet bilincini artırmayı hedeflediklerini söyledi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Servet Ertaş’ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:
“Aşırı sıcakların etkisiyle yangınlar kendiliğinden de çıkabiliyor”
- Orman yangınları ve iklim krizi arasındaki ilişki nedir?
Servet Ertaş: İklim krizi bize göre çevre tahribatının bir sonucu. İklim kriziyle birlikte çevre tahribatı ve meteorolojik afetler döngüsel bir ilişki içinde. Aşırı sıcaklar, ani yağışlar, seller gibi olaylar ve aşırı sıcakların sebep olduğu orman yangınları, kuraklık, su kıtlığı hepsi iklim kriziyle doğrudan ilişkili. Orman yangınları da aşırı sıcaklarla ilgilidir çünkü yangın için ısı, oksijen ve yanıcı madde gerekir. Aşırı sıcakların etkisiyle yangınlar kendiliğinden çıkabilir. Bu olayın çözümü ise çevreyi temiz tutmaktır. Birinci derecede risk azaltma yöntemi budur.
- Orman yangınlarına yönelik alınması gereken öncelikli tedbirler neler ve bunlar yeterli mi?
Servet Ertaş: Tedbirlerin yeterli olduğunu düşünmüyorum çünkü ormanlar yanıyor. Yangınların önlenmesi için en büyük tedbir cam şişe, izmarit gibi çöplerin atılmasının önüne geçmektir. Eğer atılmışsa da belediyeler ve ilgili kurumlar öncülüğünde toplumsal seferberlikle temizlenmelidir. Ayrıca, 1960 yılı anayasasında bulunan “Ormanlık alanlar yansa bile ormanlık alan statüsünden çıkamaz” maddesinin yeniden Anayasa’ya konulması önemlidir.
- Bu madde neden çıkarıldı sizce? Maddi çıkarlar için mi?
Servet Ertaş: Bunu çıkaranların ülkeyi yönetenler olduğunu tahmin ediyorum. Ormanlık alanlardan maddi fayda sağlamak isteyenler, dolaylı olarak bu yangınlarda parmağı olan kişiler. Bu, kamuoyunda konuşuluyor, sadece benim fikrim değil.
- Geçtiğimiz gün İzmir’de 13 ayrı noktada yangın çıktı. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ve İZBB itfaiye ekipleri müdahale etti. Koordinasyon önemli mi, neden önemli?
Servet Ertaş: Tabii ki önemli. Risk yönetimi (önlem alma) ve müdahale yönetimi (yangından sonra gerekenleri yapma) oldukça önemlidir. OGM bu işin ana kaynağıdır ve İzmir itfaiyesi de onların en büyük destekçisidir. Sadece orman yangınlarında değil, afetlerin tamamında yerel ve merkezi yönetim iş birliği içinde olmalıdır. Koordinasyonsuzluk afeti kaosa dönüştürür ve büyümesine yol açar. Toplumsal iş birliği çok önemlidir.
- Afet yönetimi nedir; orman yangını da aslında bir afet değil midir? Afet yönetiminde koruyucu tedbirlerin önemi nedir, neler yapılmalı?
Servet Ertaş: Afet yönetimi iki başlığa ayrılır; afetler olmadan önce ve sonra. Önleme, koruma, kurtarma, iyileştirme ve hayatı eski haline getirme. Tüm bunlar afet yönetimidir. Orman yangınları biyolojik afet sınıfına girer. Olmadan önce risk yönetimi iyi yapılmalı, olduktan sonra da tüm toplum iş birliğiyle hareket etmelidir. Bu tüm afetler için geçerlidir. Afet yönetiminde başarılı ülkelerin sırrı bu iki durumu iyi yönetmektir. Ayrıca, dernek olarak farkındalık çalışmalarını da bu işin anahtarı olarak görüyoruz. Farkında olmadığımız şeyin önlemini alamayız. Biz zaten afet bilinci ve farkındalığı artırmak için kurulduk.
- Dernek bünyesinde ekipler kurdunuz. Bu ekipler neler ve ne yapıyorlar?
Servet Ertaş: Derneğimizde beş tane tematik ekip var. Birincisi, afet planlama ekibi; il, ilçe ve mahalle ölçeğinde afet planları yapıyor. İkincisi, İzmir’in ilçelerine göre afet planlamaları yapan ekip. Üçüncüsü, çevre, iklim ve ikincil afetler gibi konularda planlamalar yürütüyor. Dördüncüsü, arama kurtarma ekibimiz. Beşincisi ise eğitim ve farkındalık ekibi. 20 kişilik bir eğitmen grubu oluşturduk ve dernek içinde eğitimler verdik. Ayrıca, afet bilincini anlatan “Hazır Mıyız” adlı bir tiyatro oyunumuz var. Bu oyunu usta bir yönetmen yönetiyor ve yakında sahnelenmeye hazır olacak. Ardından 40 dakikalık bir söyleşimiz var. Oyunda güldürüp, söyleşiyle insanları bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz. İzmir genelinde çevre ve afetle ilgili konulara bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmak istiyoruz.
Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Ahmet Kenan Öztan, orman yangınlarındaki artışın arkasındaki nedenleri ve çözüm önerilerini detaylandırdı.
Ahmet Kenan Öztan, 2023 yılında 1 Ocak – 3 Temmuz arasında 584 olan orman yangını sayısının, 2024 yılında bu tarihlerde 1,314’e yükseldiğini belirtti ve 29 Haziran’da İzmir’de yaşanan 22 yangın olayının, geçmiş yıllardan çok daha yüksek olduğunu vurguladı. Öztan, yangınların yüzde 90’ının insan kaynaklı olduğunu, iklim değişikliği ve krizinin de bu durumu tetiklediğini ifade etti.
OGM’nin açıklamalarına göre çıkan yangınların yüzde 49’unda sebep bilinmiyor. Öztan, bu durumun yangınların önlenmesinde ciddi eksiklikler yarattığını söyledi. Öztan, köylülerinin ormanlardan koparıldığını ve bu durumun yangınlarla mücadeleye olumsuz etkilediğini vurguladı. Öztan, eskiden orman köylülerinin yangınlarda aktif rol aldığını ancak bugün işçi kadrosunun yetersiz olduğunu ve yangın ekiplerinin çoğunlukla deneyimsiz kişilere emanet edildiğini vurguladı. Orman yangınlarıyla mücadelede kurumlar arası koordinasyonun önemini belirten TOD Başkanı Ahmet Kenan Öztan, İzmir’de bu konuda genellikle iyi bir organizasyon sağlandığını ancak yangınların etkilerini azaltmak için daha etkin bir insan kaynağına ihtiyaç olduğunu söyledi.
Şimdi gelin TOD Başkanı Sayın Ahmet Kenan Öztan’a yönelttiğimiz soru ve yanıtlarına bakalım.
- İzmir’de orman yangınları arttı. Son beş veya 10 yılın istatistikî raporları var mı elinizde?
Ahmet Kenan Öztan: Tabii ki var. Paylaşmamda hiçbir sakınca yok. Gerçi asıl kurumdan, Orman Bölge Müdürlüğü’nden de alabilirsiniz. OGM’nin web sitesinde de var.
- Orman Genel Müdürlüğü orman yangını verilerini açıklıyor mu?
Ahmet Kenan Öztan: Tabii ki açıklıyor. Hatta günlük kıyaslamalar yapıyor.
- Bildiğimiz kadarıyla bu veriler açıklanmıyor. Hatta CHP geçmiş dönem Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Semra Dinçer, Orman Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermiş. Bu önergede, “Her yıl orman yangınlarının nereden çıktığı ve bu yangınlara müdahale durumunu gösteren liste ve harita, bu yıl yeni bakanın göreve başlamasıyla birlikte devre dışı bırakıldı. Orman Genel Müdürlüğü sitesinde yer alan ve anlık yangın bilgisi veren Türkiye haritası ve sürekli güncellenen listede artık böyle bir paylaşım yapılmamaktadır” açıklamasını yapmış. Ancak, “Avrupa Birliği sistemlerinden verilere ulaşabildiklerini” söylemiş.
Ahmet Kenan Öztan: Doğru ama ondan sonra Orman Genel Müdürü gecikerek de olsa 2023 yılı istatistiklerini tamamını açıkladı. Normalde yılbaşında en geç şubat ayında bir yıl önceki her türlü Orman Genel Müdürlüğü verisinin olduğu istatistikleri açıklardı. Bu sene altı ay geçmesine rağmen açıklama yapmamıştı. O soru önergesinin arkasından mıdır artık bilinmez, geçtiğimiz hafta içerisinde 2023 yılı istatistikleri de açıklandı.
- Peki, neden o dönemde açıklanmadı sizce? Bu konuyla ilgili bir fikriniz var mı?
Ahmet Kenan Öztan: Şimdi Orman Genel Müdürlüğü ya da ormancılık birimi, hatta Orman Bakanı pek çok konuda doğru bilgiyi paylaşmıyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı istatistikler yapılan açıklamaları yalanlıyor. O yüzden istatistikler kendi eksiklerini-yapmadıklarını açığa çıkardığı için yayınlamaktan vazgeçmişlerdi. Yoksa her türlü veri Orman Genel Müdürlüğü’nün her yıl yayınladığı istatistiklerde yer alıyordu. Orman Genel Müdürlüğü web sitesini açarsanız verilere kolayca ulaşabilirsiniz. Örneğin, orman yangın sayısı 1 Temmuz – 3 Temmuz 2023 yılında 34 adetken, 2024 yılında 40 adetmiş. 1 Ocak – 3 Temmuz 2023 yıllık olarak geçen sene 584 adetken, bu sene bin 314 adete çıkmış.
- Ne kadar yükselmiş. Sizin bu yangın artışlarına sebep olarak gördüğünüz etkenler neler? Neden bu kadar arttı sizce?
Ahmet Kenan Öztan: İklim koşulları gerçekten sıkıntılı. Haziran ayımız çok sıcak ve kurak geçti. Özellikle Ramazan Bayramı’ndan bu yana olağanüstü hava koşulları yaşadık. Sıcaklıklar arttı, nispi nem düştü. Dolayısıyla orman yangını oluşması için her türlü altyapı hazırlandı. Ya birileri kasıtlı yaptı ya da kazara oldu. Geçtiğimiz cumartesi günü, 29 Haziran günü, dokuz tane orman yangını ve 13 arazi yangını çıktı; toplam 22 tane yangın bir gün içerisinde. Bunlar gerçekten çok ciddi rakamlar ve geçmiş yıllarda fazla rastlamadığımız rakamlar. Nedenlerinin ciddi şekilde araştırılması lazım. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre çıkan yangınların yüzde 49’unda sebebi belli değil diyor. Eğer siz yangının sebebini bilmiyorsanız, o sebepleri ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri de alamazsınız. Nereden bakarsanız bakın, o çıkan yangınların yüzde 90’ı insan kaynaklı. Bu rakam da biraz yanıltıcı. Sayı olarak yüzde 90 insan kaynaklı ama alan olarak baktığınızda çıkan yangınlarda kaybedilen alanlardan yüzde 99’u insan kaynaklı. Yani çıkış nedeni sayı olarak yüzde 90 ama alan olarak yüzde 99 neredeyse tamamı insan kaynaklı. Yıldırımdan veya insan dışı faktörlerden oluşan yangında maksimum 20-50 metrekare alan yanar. Çoğu zaman bunlar zabıtlara dahi geçmez, yani çok küçük alanlarda kalır.
- İklim değişikliği ve krizi doğrudan olmasa da orman yangınlarının çıkmasında önemli bir etken. Tespit ve önerileriniz nelerdir?
Ahmet Kenan Öztan: Şunu söyleyebilirim ki birçok politikacı açısından küresel iklim krizi bahane oldu. Açıklanamayan nedenler hemen iklim değişikliğine bağlanıyor. Örneğin, seller oluyor. Sebep olarak iklim krizi deniyor. Hayır, sen yukarı havzadaki ormanları kesersen o yağan yağış anında yüzeysel akışa geçer ve dolayısıyla sel olur. Sen bununla ilgili önlem almıyorsun, sadece küresel iklim krizi diyorsun. Orman Genel Müdürlüğü, yıllık üretimi 12 milyon metreküpten 36 milyon metreküpe çıkardı. Bunu sürekli vurguluyoruz biz Türkiye Ormancılar Derneği olarak ama işin kolayına kaçıyorlar, küresel iklim krizi dedikleri zaman iş bitiyor.
- Önceki araştırmalardan da biliyoruz ki, iklim değişikliğinin direkt olarak orman yangınına sebep olması gibi bir durum yok. Ama yayılmasında büyük etken olabiliyor; toprağın kuruması, susuz kalması vesaire.. Sizin bu konudaki önerileriniz nelerdir?
Ahmet Kenan Öztan: Maalesef orman köylüsünü ormandan kopardılar. Eskiden mükellef sistemi vardı. Köylü vatandaşlar o işin bizzat sorumlusuydu. Herhangi bir şekilde yangın çıktığı zaman köylü insanlar tırmığını, çapasını alır, koşar ve o yangını söndürmeye uğraşırdı. Ama şimdi ormandan faydalanma olanağı azaldı ve orman köylerinde genç nüfus kalmadı. Artık orman yangını çıksa bile köylü arkasına dönüp yürüyor. Kendini orada sorumlu veya mecbur hissetmiyor çünkü oradan geçim sağlamıyor. Eskiden orman muhafaza memurları orman köylüsünden alınırdı. Bu muhafaza memurları orman yangınının ne olduğunu bilen, yangında bizzat çalışmış insanlar olurdu. Bugün işçi kadrosu kısıtlandı. Maliye Bakanlığı yeni kadro vermiyor. En son bu EYT düzenlemesinden sonra pek çok insan emekli oldu, yerine insan alınamadı. Hizmet alımıyla yangın ekiplerinde insan çalıştırıyorlar. Bu insanlar hiç orman yangını görmemiş olduğundan, yangının alevini hissettiği anda işi bırakıp kaçıyorlar. İşçi kadrosu ve insan kaynağı gerçekten çok zayıfladı. Hava ve kara araçları ihtiyaç fazlası oldu. Şu anda hava aracına veya kara aracına ihtiyaç yok. Asıl önemli olan insan faktörü çünkü yangını insan söndürür.
- İzmir’de kurumlar arası diyalog, orman yangını çıktığında yapılan müdahaleler; kim ne yapacak yani organizasyon önemli. Gördüğünüz eksiklikler neler bu konuda? Neden koordinasyon önemli?
Ahmet Kenan Öztan: Koordinasyon gerçekten önemli. Her yıl yangın mevsimi dediğimiz 15 Mayıs öncesi, Vali başkanlığında orman yangınlarıyla ilgili koordinasyon kurulu toplanır. Kurumlar arası ve yerel yönetimlerde o komisyonun içerisinde görev paylaşımları yapılır. Bu konuda pek bir problem yok. Herhangi bir yangın çıktığı anda gerçekten de oraya yakın, ihtiyaç duyulan hangi kurumdan destek istenirse destek verme eksikliği çekilmiyor. Yangın organizasyonunda çok uzun yılların alışkanlığıyla hangi kurumun hangi desteği vereceği belirlenmiştir.
İklim Değişikliği ve Politikaları Derneği Kurucu Üyesi Tekin Altuğ’un görüş ve tespitlerine de başvurduk. Altuğ, orman yangınlarında insan hatası ile iklim değişikliğinin yarattığı ortamın yangınların ortaya çıkmasını kolaylaştırdığını belirtiyor. Altuğ da orman yangınlarının çıkış nedeninin çoğunun insan kaynaklı olduğunu, özellikle piknikçilerin sigara izmariti, sönmemiş mangal gibi materyallerinin yangınların çıkışında büyük etmen olduğunu dile getiriyor.
Tekin Altuğ’un cevapları şöyle:
- Orman yönetimi ve iklim değişikliği ile mücadele stratejilerinin hayata geçirilmesi önemli mi; neden önemli?
Tekin Altuğ: Tabii ki önemli. Öncelikle orman yangınlarında iklim değişikliğinin etkisi olmakla birlikte, insan hatasıyla iklimin yaratmış olduğu ortam maalesef yangına sebebiyet vermede kolaylık sağlıyor. Sıcaklıklar yükselip nem azaldıkça yangın sayısı artıyor. Bu gibi durumlarda insanımız durumu yönetemiyor. Örneğin Türk insanı mangalı sever, çöp ve şişe gibi atıklar uygun olmayan biçimde doğaya bırakılınca bilinçsizce yangına sebep oluyor. Bu tip durumlar iklim kriziyle beraber orman yangınlarında artışı beraberinde getiriyor.
- Orman yangınları ve iklim değişikliği-krizi arasındaki bağlantı hakkında tespit, öneri ve uyarılarınız nelerdir?
Tekin Altuğ: Öncelikle bütün belediyeler iklim eylem planlarını hazırladılar ama, özellikle orman bölgelerindeki yerel belediyeler buna hassasiyeti arttırmalı. Sonrasında kamu otoritesi bir an önce iklim kanununu kanunlaştırıp bu tip durumların önüne geçecek önlemler almalıdır.
- Türkiye, orman yangınlarını önleme ve yangınlara müdahalede hazırlık, personel ve teçhizat konularında hazır mı? Değilse eksiklikler ve yapılması gerekenler neler?
Tekin Altuğ: Türkiye, bu ağdaki en güçlü ülkelerden biridir. Hazırlık bakımından çok güçlüyüz. Ama insanların yönetiminde sıkıntı var. Ekipmanımız, hazırlıklarımız tam ama insanları yönetemiyoruz. Bundan dolayı elimizdeki ekipmanları kullanamıyoruz.
- Peki ne yapmalıyız bu konuda?
Tekin Altuğ: İlk olarak halkımız, özellikle yaz aylarındaki geleneksel davranış biçimini değiştirmeli. Bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Ağaç görür görmez “altına oturup ateş yakalım” zihniyetini değiştirmemiz lazım, artık dünyada böyle bir şey yok. İkinci olarak bizim dernek olarak dediğimiz şudur: Yaz aylarında ormanlara girişleri yasaklamak bir çözüm olabilir. Bunu da söylemekte fayda var. Bundan kastımız şu; insanların bilinçsizce ormana gidişini önlemek. Binlerce insanın hafta sonları ormana girişine izin verirseniz bun geri dönüşü yoktur. Örneğin, Gaziantep üzerinden geçen tecrübesiz pilotlar sürekli yangın ihbarı verir. Aslında halk orada mangal yapmaktadır. Yani o denli duman çıkar. Bu alışkanlıklar değiştirilmeli.