Doç. Dr. Tuğba Sarı anlattı: Türkiye’de aşı karşıtlığı ne durumda?

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde 2023’te 14,5 milyon çocuk aşı olamadı. Medyascope’a konuşan Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Tuğba Sarı, aşı olup olmamanın kişisel bir karar olmadığına dikkat çekerek, aşı olunmadığında tüm toplumun etkilendiğini söyledi. Doç. Dr. Sarı, “Bağışık hale gelen bireylerin oluşturduğu toplumlarda salgın hastalıklar görülmez” dedi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde 2023’te 14,5 milyon çocuk aşı olamadı

Sağlık Bakanlığı, her yıl 3-9 Eylül tarihlerinde kutlanan “Halk Sağlığı Haftası”na ilişkin yaptığı yazılı açıklamada aşı olmanın, kişinin hem kendine hem de topluma karşı sorumluluğu olduğunu bildirdi. Medyascope, aşı karşıtlığının Türkiye’deki son durumunu ve aşının önemini Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Tuğba Sarı’ya sordu.

DSÖ, 2019’da 10 küresel sağlık sorunun başında “aşı karşıtlığı”nı da listeye aldı

Aşı tereddüttü ya da aşı kararsızlığı (vaccine hesitancy) terimini Dünya Sağlık Örgütü, “aşı hizmetlerinin varlığına rağmen aşıların kabulünde gecikme veya reddetme” olarak tanımlanıyor. Aşı tereddüttü, dünya ülkelerinin yüzde 90’ından fazlasında rapor edildi.

DSÖ, bu nedenle birçok bölgede kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının toplum bağışıklığı için gerekli olan yüzde 95 eşiğinin altına düştüğünü belirtiyor. Son yıllarda dünya genelinde aşı reddi vakalarının hızla artması ve tehlikeli boyutlara ulaşması üzerine DSÖ, 2019’da çözüme kavuşturmayı planladığı 10 küresel sağlık sorunundan biri olarak “aşı karşıtlığı”na öncelik verdi.

Dünyada ve Türkiye’de aşı olma verileri

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde 2023 yılında 14,5 milyon çocuk aşı olamadı, bu çocuklara “sıfır doz çocuk” deniliyor. Difteri, tetanos ve boğmacaya karşı koruma sağlayan aşının (DTP3) üçüncü dozunun uygulanma oranı 2023 yılında yüzde 84 oldu. 2023 yılında kızamık aşısının ilk dozunu olan çocukların oranı yüzde 83’tü. Bu oran, 2019’daki yüzde 86’nın oldukça altındaydı.

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, Türkiye’de 2010 yılında aşı yaptırmayan ailelerin sayısı 183’tü. Ancak bu sayı, 2017 yılında 23 bine çıkarak büyük bir artış gösterdi.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün “2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması”na göre Türkiye’deki 12-23 ya da 15-26 aylık çocukların yalnızca yüzde 67’si yaşına uygun tüm temel aşıları oldu. Bu oran 2008 yılında yüzde 77 iken 2018’de yüzde 67 olarak kaydedildi.

Doç. Dr. Sarı: “Aşı yaptırıp yaptırmamak kişisel bir karar değil”

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Tuğba Sarı, aşının önemine ve aşı karşıtlığının Türkiye’deki durumuna ilişkin Medyascope’a konuştu. 

Doç. Dr. Sarı, aşı olmanın kişisel bir tercih olmadığını vurgulayarak, aşı yapılmadığında sadece bireyleri değil, tüm toplumu etkilediğini belirtti. Toplumun belirli bir oranda aşılanmasının toplum bağışıklığını sağladığını ifade eden Doç. Dr. Sarı, “Toplum bağışıklığı sayesinde yaş, alerji, kronik hastalık ve gebelik gibi nedenlerle aşılanamayan gruplar da hastalıklardan korunur. Aşılar yapılmadığında ise salgın hastalıkların riski artar” dedi.

Doç.Dr. Tuğba Sarı

“Aşı konusuyla ilgili ‘Zorunlu aşı’ ve ‘Vücut dokunulmazlığı’ başlıkları karşı karşıya kalıyor”

Doç. Dr. Sarı, salgın hastalık durumlarında hukukun iki ana unsur arasında bir denge kurduğunu belirtti: “Bir kefede ‘salgın hastalıkla mücadele için alınacak önlemler’, diğer kefede ise ‘bireysel hak ve özgürlükler’ bulunur.” Aşı konusu özelinde bu dengeyi değerlendiren Doç. Dr. Sarı, bir kefede “zorunlu aşı”, diğer kefede ise “vücut dokunulmazlığı” olduğunu ifade etti.

“Hukuki düzenlemeden önce aşının toplumsal kabulünü sağlamak gerekiyor”

Doç. Dr. Sarı, Türkiye’de aşının 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile düzenlendiğini hatırlatarak aşıyla ilgili hukuki düzenlemelerinin yeterli olmadığına dikkat çekti:

“Bu güncellikten uzak kanuna göre virüs kaynaklı salgınlar bu kanun kapsamında salgın hastalık sayılmamaktadır. 12 Avrupa ülkesinde en az bir aşı zorunludur. 11 Avrupa ülkesinde çocuk felci hastalığına karşı, 10 ülkede difteri, dokuz ülkede hepatit B’ye karşı aşı düzenlemesi mevcuttur. Hukuki düzenlemeden önce toplumsal kabulünü sağlamak, yanlış ve yanıltıcı bilgilerle mücadele etmek adına aşının bireysel ve toplumsal sağlık için gerekliliğini ve herhangi bir dini, ideolojik, veya felsefi inanç ve kanaat ile çelişmediğini vurgulayan kampanyalar düzenlenmelidir.” 

“Bağışık hale gelen bireylerin oluşturduğu toplumlarda salgın hastalıklar görülmez”

Doç. Dr. Sarı, bağışıklamanın aşıyla önlenebilir hastalıklar ve ölümler açısından en önemli toplum sağlığı müdahalelerinden biri olduğunu belirtti. Aşılanan bireylerin oluşturduğu toplumlarda hastalıkların ve salgınların görülmediğini vurguladı.

“Türkiye’de en son çocuk felci vakası 1998’de görüldü”

Doç. Dr. Sarı, dünyada her yıl 2-3 milyon ölümün bağışıklama sayesinde önlendiğini belirtti. Şu ana kadar dünyada ve Türkiye’de aşılar sayesinde önlenen hastalıklarla ilgili olarak şunları söyledi:

“Aşılar sayesinde çiçek hastalığı tüm dünyadan yok edilmiştir. Çocuk felci vakaları dünyada 1988 yılında 350 bin iken, 2015 yılında bu sayı 70’e düşmüştür. Türkiye’de ise en son çocuk felci vakası 1998 yılında görülmüştür. Kızamık hastalığı nedeniyle 2000 yılında 535 bin ölüm yaşanırken, yoğun aşılama kampanyaları sayesinde 2000-2014 yılları arasında kızamıktan ölümler yüzde 79 azalmıştır. Nisan 2009’da, yenidoğan tetanozunu elimine etmiş ülkeler arasına Türkiye’nin girdiği belgelenmiştir. Ancak aşı karşıtlığı, aşılar sayesinde şu anda görülmeyen hastalıkların tekrar ortaya çıkmasına ve bu hastalıklara bağlı ölümlerin ve sakatlıkların görülmesine neden olabilir.”

“Toplumun aşı konusunda farkındalığı artırılmalı”

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Aşı Polikliniği’nin sorumlu doktoru Doç. Dr. Sarı, yılda 1500 erişkin aşısı yapıldığını belirtti. Aşı karşıtlığı yapan çok küçük bir grubun bulunmasına rağmen, toplumun geneli üzerinde bu durumun büyük bir etkisi olmadığını söyledi.

Doç. Dr. Sarı, polikliniğinde aşılanan kronik hastalıklara sahip bireylerin grip, zatürre gibi hastalıklardan korunduklarını ve yaşam kalitelerinin arttığını, ilaç gereksinimlerinin azaldığını gözlemledikçe, bu bireylerin çevrelerine aşıyı önerdiğini vurguladı.

Erişkin aşılarının çocuk aşılarına kıyasla daha az farkındalık yaratmasına ve zorunluluk olmamasına rağmen, her yıl aşılanan erişkin sayısının arttığını belirten Doç. Dr. Sarı, sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumun aşılar konusunda farkındalığının artırılmasının büyük önem taşıdığını ifade etti.

Türkiye’de aşılama sayesinde çocuk felci, yenidoğan tetanozu ve difteri vakası artık yok

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) kapsamında uygulanan aşılamayla Türkiye’de 1998’den bu yana çocuk felci, Nisan 2009’dan itibaren yenidoğan tetanozu, 2011’den bu yana difteri vakasının görülmediği belirtildi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi, 21 Haziran 2002’de “Poliodan (çocuk felci) Arındırılmış Bölge” sertifikası aldı. Türkiye’de, 2002’den bu yana yürütülen kızamık eliminasyon programı kapsamında ise gerçekleştirilen yoğun aşılama çalışmalarıyla kızamık vaka sayılarında önemli bir azalma kaydedildi ancak dünyada kızamık virüsü dolaşımı devam ediyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.