85 milyon kişinin verilerinin çalındığı kesin | Kim verilerimizi neden ve nasıl çaldı? Şimdi ne olacak?

Uzun zamandır verilerin çalındığı konuşuluyordu, ancak bu durum belgelenemiyordu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu pandemi döneminde 85 milyon kişinin kimlik verilerinin çalındığını doğruladı. Peki, veriler nasıl çalınıyor? Verilerimizi güvenli bir şekilde saklamakla mükellef olan kurumlar nerede hata yapıyor? Bireysel olarak veri güvenliğimizi nasıl sağlayabiliriz? Teknolojist Ahmet Sabancı ve gazeteci, akademisyen Can Ertuna tüm bu soruları yanıtladı ve veri çalınma skandalını Medyascope’da değerlendirdi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 85 milyonun kimlik bilgilerinin çalındığı iddiasını doğruladı. Uraloğlu, yaşanan sızıntının koronavirüs döneminde olduğunu belirtirken, “Bu pandemi sürecindeki sağlık sisteminde oluşan bir sızıntıdır. Onun haricinde insanların güncel verilerinin çalındığıyla ilgili bir veri yok. Bazı bilgilerin maalesef belli şekliyle elde edilmiş olduğu doğru. O süreç maalesef önlenemedi” dedi.

T.C. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ise haberi yalanlayarak, herhangi bir veri sızıntısı olmadığını belirtti.

https://twitter.com/dmmiletisim/status/1834221537332809905

Free Web Turkey sitesi, 9 Eylül’de yayımladığı haberinde, Türkiye’deki resmi kurumlarda kayıtlı 108 milyon kişiye ait kişisel verilerin çalındığını öne sürdü. İddiaya göre, bu veriler arasında vefat eden vatandaşlar, yabancı turistler ve göçmenlerin bilgileri de bulunuyor. Çalınan veriler arasında 108 milyon TC kimlik numarası, 82 milyon ikamet adresi ve 134 milyon GSM numarası yer aldı.

Çalınan verilerin tam olarak ne zaman, nasıl ve hangi yöntemlerle çalındığı, sızan verilerin kullanılıp kullanılmadığı ve neden çalındığı ise henüz bilinmiyor.

“Devlet kurumundan bu denli büyük boyutta veri çalınması örneği pek yok”

Çok büyük bir skandalla karşı karşıya olduğumuzu söyleyen teknolojist Ahmet Sabancı, yaşanan veri kriziyle ilgili çok az şey bildiğimizi ve yurttaşlara karşı şeffaf olunmamasının skandalın boyutunu daha da büyüttüğünü ekledi. Devlet kurumlarından, özellikle de vatandaşlara dair kişisel bilgilerin bu kadar büyük çapta çalınabilmesine dair çok fazla örnek olmadığını dile getiren Sabancı, “Buna yakın diyebileceğimiz örnekler genellikle bir devlete yönelik başka bir devlet destekli hacker grubu tarafından yapılmış seviyede ve devasa büyük altyapılarla, devasa büyük kaynaklarla gerçekleştirilmiş saldırılar olarak karşılığında çıkıyor. ABD’de birkaç yıl önce federal hükümette çalışanlara dair sınırlı sayıda bir veri çalındığında, senato seviyesinde soruşturmalara ve devlet çapında ciddi teknik altyapı değişikliklerine sebep olmuştu. Ancak bizde gördüğüm kadarıyla bu konuda bir şey yapıldığına dair bir bilgi bulunmuyor” dedi.

Normalde, başka bir devletin desteklediği ya da politik amaçlı casusluk gibi bir hacker saldırısı yaşansaydı, verilerimizin bu şekilde ortalıkta olmayacağını belirten Sabancı, “Bizim bu tarz bir şekilde bunları öğrenmemiz gibi bir durum söz konusu olmazdı” dedi. Veri çalmanın, nereye saldırdığınıza ve nasıl bir altyapıya, teknik imkana sahip olduğunuza göre değişeceğini söyledi.

Gazeteci, akademisyen Can Ertuna konuşmasına başlamadan önce, Türkiye’de veri sızıntısına dair yaşanan şu üç örneği verdi:

  1. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun telefonunda kişilerin yüzlerini tarayarak kişisel bilgilerine ulaşan bir uygulama olması.
  2. Sinan Ateş cinayeti dosyasında yer alan şüphelilerin bir başkomisere mesajla kişilerin kişisel bilgilerini istemesi ve başkomiser tarafından bu verilerin paylaşılması.

Bu örnekler üzerinden Türkiye’de kurumsal ve bireysel yapılarda verilerin istismar edilmesini engelleyebilecek bir temel kamu felsefesinin benimsenmesi gerektiğini ve verilerin ancak bu bakış açısıyla korunabileceğini dile getiren Can Ertuna, “Yoksa düzenleyici ve deneyimleyici kuruluşlar sadece rejimin bekasına odaklanınca, çok temelde korunması gereken bir takım gerçekten aslında milli, yerli ve milli vurgusu sürekli yapılıyor ya ve yarın öbür gün verilerin yurt dışına çıkartılmaması, uluslararası platform kuruluşları tarafından –örneğin Microsoft, Amazon, Google tarafından– yoğun olarak denetleniyor. Siz bunları denetlerken bir takım hackerlar geliyor, hop, herkesin verisini çekiyor ve götürülebileceği Google Drive’a yüklüyor” dedi.

Odaklanılması gereken noktanın, cumhurbaşkanına hakaret tespiti yapmak ya da uygulamalara erişim engeli getirmek değil, siber suç tehditine uygun önlemler geliştirecek, liyakatli yöneticilerin ve o yöneticilerin sözünün dinlendiği ulusal stratejilerin sadece kağıt üzerinde kalmayan ve uygulanan bir bilgi stratejisi ve dijital strateji geliştirmek gerektiğini ekledi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.