Depremden sonra Antakya’daki tarihi yapılar nasıl korunuyor? | Mimar Aslı Özbay anlatıyor

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin en çok zarar verdiği şehirlerden Hatay’da restorasyon çalışmaları devam ediyor. Mimar Aslı Özbay, Hatay’da tarihi yapılarla ilgili çalışmalardaki hataları, neler yapılması ve yapıların nasıl korunması gerektiğini anlattı. Özbay, Antakya’daki çalışmalarda büyük hatalar yapıldığını, tarihi yapıların çürük betonarme yapılar gibi değerlendirilemeyeceğini söyledi.

Hatay, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin en çok zarar verdiği şehirlerden biri. Hatay, tarihin çok eski dönemlerine dayanan bir kent olduğu biliniyor. Erken Tunç Çağı’ndan beri yerleşim yeri olan Hatay, bir zamanlar Akad İmparatorluğu’nun, ardından Yamhad Amorit Krallığı’nın bir parçasıydı.

Kentin bilinen tarihi ise Makedonyalılarla başlıyor. Daha sonra Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine girip, imparatorluğun en büyük kentlerinden biri oluyor. Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Antakya, Bizans (Doğu Roma) sınırları içinde kalıyor. Kent, Bizans döneminde de önemini korumaya devam ediyor. Sonrasında ise sırasıyla Selçuklular, Memlükler ve Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlılar hakimiyetinde kalıyor. Kentin kültürel mirası, farklı uygarlıklardan oluşması sayesinde katmanlı hafıza mekânlarına sahip.

Bu nedenle, deprem sonrası yapılan restorasyon çalışmalarında, kentin kültürel ve tarihi kimliğini koruyup, hafıza mekânlarını gelecek kuşaklara aktarmak çok önemli.

Antakya’da Tarihi Saray Caddesi’nden girişi – Mayıs 2023 (Fotoğraf: Abir Naeseh Bilgin)

Aslı Özbay, ağırlıklı olarak koruma alanında çalışan bir mimar. Özbay, Türkiye’nin farklı kurumlarında biriktirdiği 25 yıllık mesleki tecrübeye sahip. Bu birikiminden faydalanarak Antakya’daki koruma çalışmalarını desteklemeye çalışıyor. Bu amaçla Özay, farklı gruplarla ve platformlarla irtibat kurup ortak çalışmalar yürütüyor.

Mimar Aslı Özbay

Hatay’a son gelişinde Özbay, yerel uzmanlarla ‘‘Depreme Dirençli Restorasyon Teknikleri’’ adında bir seminer düzenledi. Semineri sunan inşaat mühendisi Yavuz Suyolcu, Zeyrek Çinili Hamam için gerçekleştirdikleri restorasyon sürecini anlattı.

Özbay, hem seminerin amacını hem de depremden bu yana kentteki koruma çalışmalarına dair izlenimlerini ve yorumlarını bizimle paylaştı.

Aslı Özbay semineri birlikte düzenlediği ekiple beraber

“Antakya’da tarihi yapılara kötü muamele”

Özbay, Antakya’nın esas kimliğini oluşturan tarihi kentin, enkaz kaldırma yöntemindeki hatalar yüzünden yüzde 70’inden fazlasını yeniden yapmak zorunda kalacağımızı söylüyor. Özbay, Tarihi yapıların enkazını özenle ayrıştırarak, parçalarını istifleyip güvence altına alarak düzenlemek gerekirken, çürük betonarme yapılar gibi kepçelenip parçalanarak kaldırılmasını büyük bir hata olarak değerlendiriyor.

Bugün, o kalitede yapıları inşa edecek ekonominin ve işçiliğin olmadığını hatırlatan Özbay, yönetici kadroların tüm alanı “temizleyip,” sil baştan “miş gibi” yapılar yapma yöntemini tercih ederek tarihi bir hataya imza attığını vurguluyor. Bu yöntemin, sandıkları gibi hızlı ve ucuz olmayacağının daha ilk uygulamalarda ortaya çıktığını söyleyen Özbay, Antakya’da koruma alanındaki hataların ileriki yıllarda uluslararası platformlarda bile konuşulacak ciddi bir sorun olduğuna inanıyor.

Deprem sonrası Antakya’nın eski kenti – Mart 2023

Antakya’nın Saray Caddesi’nde “hızlı ve trajikomik uygulamalar”

Özbay, Antakya’nın tarihi Saray Caddesi üzerinde yeniden yapılan bir yapıdaki vahim durumu örnek olarak gösteriyor. Taş duvar işçiliğinin kötü olduğunu ve metal bağlayıcıların depreme dirençsiz kaldığını vurguluyor.

Özbay, yetkililerin ‘‘Kurtuluş Caddesi’ni bir yıl içinde ayağa kaldıracağız’’ söyleminin sevindirici değil, korkutucu bir iddia olduğunu, şehrin en gösterişli yapılarının olduğu bu caddeye tiyatro dekorunu andıracak yapılar yapılmasından endişe duyulduğunu anlatıyor.

Ayrıca Özbay, o eski yapıların gerektirdiği yapım ve işçilik kalitesi sağlanmazsa, ‘‘en hızlı, en ucuz taş ustalarının’’ yapacağı işin Saray Caddesi’ndeki örnekten farkı olmayacağını uyarıyor. Ayrıca Özbay, “Restorasyon, hız ve kâr bağımlısı müteahhitlerle yapılacak bir iş değildir” diye ekliyor.

“Koruma çalışmaları ekip işidir”

Özbay, “Koruma mimarı olarak, yapının çatlaklarının dilini okumayı, nemin, tuzlanmanın ve eğikliklerin hangi sorunları işaret ettiğini bilmeniz gerekir. Bilmiyorsanız, bilen biriyle çalışmalısınız’’ diyor. Taklidi yapılmak istenen eski yapıların, “kötü botokslanmış yaşlı insanlar gibi” eğreti durmaması için mimari tekniklerden haberdar olmak gerektiğini hatırlatıyor.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Özbay, taş duvar örmeyi bilmeyenlerle çalışılırsa zaman ve enerji kaybı yaşanacağını söylüyor.

Özbay, “İyi ekipler bu işi başarabilir. Ancak bu şekilde olursa, yapının olası bir depreme karşı heba olmasının önüne geçilebilir” diye ekliyor.

“Koruma alanına başta heveslenen mimarlar hızla çekiliyorlar”

Mimar Özbay, bir sorunun daha altını çiziyor. Ona göre, tarihi alanda çalışan meslektaşlarının bazıları, üzerlerindeki sorumluluğun ve ellerindeki gücün farkında değiller ya da bunu kullanmak için gerekli çabayı göstermiyorlar. Antakya’da, projesini yaptıkları yapıların uygulamalarını takip etmiyorlar. Kentteki koruma projeleri üzerinde çalışan mimarların bazıları ilk defa restorasyon yapıyor. Ancak etraflarında danışabilecekleri kimse yok. Özbay, bu konudaki koordinasyon mekanizmasının eksikliğini vurguluyor. Ona göre, deprem yorgunu Antakya’da uzman korumacılarla yerelde çalışan, özellikle genç mimarları bir araya getirme işini meslek odası, koruma kuruluşları ya da sivil gönüllüler sağlayabilir:

“Koruma projelerinin bürokratik süreçleri çok yorar. Eğer konuyu yeterince bilmiyorsanız, mücadele azminiz çabuk kırılabilir. Bu yüzden koruma alanına başta heveslenen birçok mimar hızla bu alandan çekiliyor. Onlara, deneyimli uzmanlardan destek alma konusunda yardımcı olmak gerek.”

“Projelere imza atmaları için yeni mezun mimarlar atanıyor”

Özbay ayrıca, şantiyelerde denetim yapmak üzere hâlâ yeni mezun mimarların kullanıldığına dikkat çekiyor. Genç mimarların, cazip maaşlar uğruna bilmeden aldıkları sorumluluğun ağır sonuçlar doğurabileceğini hatırlatıyor.

Özbay, “Yeni mezun bir mimarın en basit bir betonarme yapıyı bile uygulanırken kontrol etmesi imkânsız. Hayatında kalıp nasıl kalıp çakılır görmemiş bir gence Antakya’da imza attırmak, herkes için vicdansızlık” diyor

“Koruma çalışmalarında bir köprü oluşturmayı hedefliyoruz”

Aslı Özbay, teknik seminerlerle mimar ve mühendisler için koruma alanında bir köprü kurmayı hedefliyor.

Özbay, “Çünkü bu alanda uzman sayısı çok az. Bilen ama paylaşan da çok az. Bugün, bu tür bilgilerin özellikle deprem kentlerinde yaygın paylaşımına çok ihtiyaç var” diye ekliyor.

Ayrıca Özbay’a göre, seminerlerin meslek içi eğitim programı gibi sürdürülebilir bir hale gelmesi gerekiyor. Özbay, “Hatay’da işlerin hiç kolay olmadığı, uğraşılacak sorunların çok boyutlu olduğu açık. Ama sorunları görüp ilgi göstermediğiniz, sorunu çözmeye gönüllü olmadığınız zaman çözümleri de üretemezsiniz. İşe ilgi ve duyarlılık göstererek başlamak, sonra da peşini bırakmamak gerekiyor” diyerek sözlerini tamamlıyor.