Suriye Ulusal Diyalog Konferansı: Nasıl sonuçlandı, eleştiriler neler?

Suriye Ulusal Diyalog Konferansı

Suriye Ulusal Diyalog Konferansı dün (25 Şubat) çalışmalarını tamamladı. 18 maddeden oluşan sonuç bildirgesinde Suriye’nin bütünlüğüne ve egemenliğine vurgu yapıldı. Her türlü bölünme girişimini reddedildi, İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırıları kınandı. Bildiride silahların devlet bünyesinde sınırlandırılması, resmî kurumlar dışındaki tüm silahlı oluşumların yasadışı gruplar olarak görülmesi çağrısında bulunuldu.

Suriye’de yeni siyasi sisteme geçiş için önemli bir adım olarak nitelendirilen Ulusal Diyalog Konferansı, 600’den fazla katılımcıyla başkent Şam’da düzenlendi. Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki grupların iktidarı ele geçirmesinin ardından yeni yönetim, bu konferansı düzenleyeceğini defalarca duyurdu. Suriye’nin çeşitli kesimlerini bir araya getiren bu konferansta, başta anayasa taslağı olmak üzere kilit konularda yeni Suriye devletinin temellerini oluşturmak amaçlandı.

Suriye Ulusal Diyalog Konferansı, 25 Şubat 2025. (Kaynak: Anadolu Ajansı)
Suriye Ulusal Diyalog Konferansı, 25 Şubat 2025. (Kaynak: Anadolu Ajansı)

Toplantıda neler konuşuldu?

Konferansa hazırlık sürecinde Ahmed eş-Şara, bir komite oluşturdu. Komite, ülkenin farklı şehirlerinde gerçekleştirdiği görüşmelerde toplamda 4 bin kişi ile görüşüldüğünü açıkladı. Komite, yaptığı görüşmelerden hareketler konferansta konuşulması için altı temel başlık belirledi: Geçiş dönemi adaleti, anayasa çalışması, kamu sektörün onarması, insan hakları ve özgürlükler, sivil toplum kuruluşların rolü, ekonomik ilkeler.

Suriye haber ajansı SANA’ya göre Şam’da Halk Sarayı’nda düzenlenen ve bir gün süren konferansa, yüzde yirmi beşi kadın olmak üzere toplamda 600 kişi katıldı. Konferans bitiminde 18 maddelik sonuç bildirgesi okundu. Bildirgenin vurguladığı tavsiyeleri şu şekilde özetlemek mümkün: 

  • Suriye’nin bütünlüğünü korumak, her türlü bölünmeyi reddetmek ve silahları devletle sınırlandırmak. 
  • Geçici yasama konseyi oluşturmak ve geçici bir anayasa deklarasyonu hazırlamak. 
  • Düşünce ve ifade özgürlüğünü korumak. 
  • İnsan haklarına saygı duymak, kadınların her alandaki rolünü desteklemek, çocukların, özel ihtiyaç sahiplerinin ve gençlerin haklarını korumak. 
  • Sivil barışı sağlamak, ırk, din veya mezhep temelinde her türlü ayrımcılığı reddetmek. 
  • Ekonomik kalkınma çarkını başlatmak ve tarım ve sanayi sektörlerini geliştirmek.
  • kamu kurumlarının reformu ve yeniden yapılandırılması.
  • STK’ların rolünü etkinleştirmek, eğitim ve müfredat reformu.
  • Yargı sisteminin reformu.
  • Davetiyeler için açık bir mekanizma ve davetiyelerin yeterli sürede gönderilmesi için resmi ve şeffaf yöntemlerin benimsenmesi.

“Acele ile yapıldı ve herkesi kapsamadı” eleştirileri

Suriye’de düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı, katılım süreci ve hazırlık aşamasındaki tartışmalar nedeniyle eleştirilerin odağında.

Beşar Esad döneminde muhalif olduğu için Fransa’ya yerleşmek zorunda kalan siyasetçi George Sabra gibi, yurtdışında ikamet eden davetliler konferanstan sadece iki gün önce davetiyeyi aldıklarını ve yetişmelerinin imkânsız olduğu için katılamadıklarını bildirdiler. 

Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), konferansın aceleye getirildiğini, yalnızca bir gün önce duyurulduğunu ve kendileri gibi siyasi bileşenlerin dışlanmasının Kürtlerin ulusal ortaklık hakkına bir ihlal olduğunu belirtti.

Asur Demokrat Partisi – Suriye şubesi temsilcisi Wael Warda Marza, Asurilerin konferansa davet edilmediğini söyledi. Organizasyon komitesini eleştiren Marza, düzenleyicilerin eski rejimin yöntemlerini tekrar ettiğini ve ulusal yapıyı tehdit eden tek taraflı bir vizyon dayattığını ifade etti.

Konferans hazırlık komitesi, davetlerin siyasi oluşumlara değil, bireylere yapıldığını açıkladı. Komite, konferansa katılım oranının yüzde 97’ye ulaştığını iddia ederken, yalnızca 30 kişinin davet almasına rağmen katılmadığını belirtti.

Konferansa katılmayı reddeden isimler arasında yer alan Avukat Zaid Al Azem, konferansın gösteriş amaçlı ve etkisiz olduğunu savundu. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada organizasyonu eleştirerek, “Bu konferans, devrik Baas rejimi döneminde yapılanlardan hiçbir farkı yok. Ne siyasal ne de yasal bir ağırlığı var!” ifadelerini kullandı.

“Demokrasi” kelimesi neden hiçbir yerde geçmedi?

Konferansa yönelik en dikkat çekici eleştirilerden biri de, “demokrasi” kelimesinin hiçbir yerde geçmemesi oldu.

Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani, konferans fikri ilk gündeme geldiğinde, organizasyonun “Suriye’nin geleceğini belirleyeceğini” söylemişti. Ancak hazırlık sürecinde konferansın adı bile tartışmalara neden oldu. Başlangıçta “Ulusal Konferans” olarak adlandırılan organizasyon, daha sonra “diyalog” kelimesi eklenerek “Ulusal Diyalog Konferansı” şeklinde değiştirildi.

Bu değişikliğin önemli sonuçları olabileceğini belirten uzmanlar, bir “ulusal konferansın” alınan kararları bağlayıcı hale getirdiğini ancak bir “diyalog konferansının” yalnızca tavsiye niteliği taşıdığını vurguladı. İlk kez Ahmet eş-Şara tarafından “Zafer Konferansı” konuşmasında kullanılan “Ulusal Diyalog Konferansı” ifadesi, organizasyonun gerçek etkisi konusunda şüpheleri artırdı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.