Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’te düzenlenen Barış Mitingi’ne yönelik olarak IŞİD tarafından gerçekleştirilen terör saldırısında 103 kişi hayatını kaybetti. Saldırı, Türkiye’nin başkentinde barış ve demokrasi talebiyle bir araya gelen binlerce insanın bulunduğu alanda gerçekleşti. İki intihar bombacısının gerçekleştirdiği bu saldırı, Türkiye tarihinin en kanlı terör eylemlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Peki o gün neler yaşandı? Siyasiler o gün neler dedi? Patlamada yakınlarını kaybedenler o günü anlattı…
Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’te gerçekleşen IŞİD saldırısı, Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırılarından biri oldu. Saldırıda 103 kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce kişi yaralandı. Üzerinden dokuz yıl geçen bu olay, hâlâ birçok soruyu cevapsız bıraktı. Saldırının failleri ve yargı süreci, dünya genelinde de geniş yankı buldu.
Saldırı, 10 Ekim 2015 sabahında barış, demokrasi ve özgürlük talepleriyle bir araya gelen sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin çağrısıyla düzenlenen “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” sırasında meydana geldi. İki intihar bombacısı, Ankara Garı önünde toplanan kalabalığın arasına girerek kendilerini patlattı. Bu patlamalar sonucu 69 kişi olay yerinde hayatını kaybetti. 34 kişi ise hastanede olmak üzere toplam 103 kişi yaşamını yitirdi.
- 10 Ekim Anıtı’nı CHP açtı, 10 Ekim Barış Derneği katılmadı
- 10 Ekim Anıtı’nın açılışına katılmayan aileler anlatıyor
Saldırının ardından olay yerine geç müdahale eden güvenlik güçleri, buradaki delillerin toplanmasını geciktirdi. Bu durum ayrıca yaralıların tahliyesini de geciktirdi. Bu gecikmeler ve müdahalelerin yetersizliği, saldırı sonrası kamuoyunda büyük bir tepkiye neden oldu.
Saldırganlar ve saldırının arkasındaki isimler
Saldırıyı gerçekleştiren intihar bombacılarının, IŞİD üyesi olduğu açıklandı. Saldırıyı düzenleyen canlı bombalardan birinin Yunus Emre Alagöz olduğu ortaya çıktı. Yunus Emre Alagöz, daha önce 20 Temmuz 2015’te Suruç’taki saldırıyı düzenleyen Abdurrahman Alagöz’ün kardeşiydi. Alagöz uzun süredir güvenlik birimleri tarafından izlenmesine rağmen bu saldırıyı gerçekleştirdi.
Daha sonra yapılan soruşturmalar, saldırının planlayıcılarından birinin de Yunus Durmaz olduğunu ortaya koydu. Durmaz, IŞİD’in Gaziantep sorumlusu olarak bilinen bir isimdi. Ayrıca Durmaz, saldırıyı gerçekleştirmeden kısa süre önce Suriye’deki bağlantılarıyla iletişime geçti. Durmaz, polis operasyonları sırasında ya öldü ya da kendisini patlattı. Saldırının diğer faillerden Halil İbrahim Durgun ve Mehmet Kadir Cebael de operasyonlar sırasında öldü. Bu durum da kamuoyunda soru işaretleri yarattı.
Yakınlarını kaybeden aileler anlatıyor
10 Ekim Garı Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin aileleri, adalet arayışlarını her yıl olduğu gibi bu yıl da sürdürüyor. Ankara’da her yıl anma etkinlikleri düzenleyen aileler, adalet taleplerini yüksek sesle dile getiriyor. Katliamın ardından yürütülen yargı sürecinde çeşitli cezalar verildi. Ancak aileler, davanın hâlâ aydınlatılması gereken birçok noktası olduğunu düşünüyor.
Katliamda 23 yaşındaki oğlu Yunus Delice’yi kaybeden Mahmut Delice, yaşadıkları acının ardından eşinin görme yetisini kaybettiğini söyledi. Delice, “Miting vardı, geldiler, burada canlı bombalar patladı, çocuğumun hayatı gitti. Adalet diye bir şey gelmedi ki. Her mahkemeye geldiğimde sanki ilk günüm gibi oluyor. Annesi ağlamaktan gözlerinden oldu, artık gözlük takıyor, fazla görmüyor. Biz her mezarına gittiğimizde sanki yeniden o anı yaşıyoruz” dedi.
Çağlayan Bozacı ise 10 Ekim katliamında babası Osman Boğacı’yı kaybetti:
“Keçiören Adli Tıp morgunda babamı teşhis ettiğim anı unutamıyorum. Anıtlar hafızaları diri tutma adına önemli. Ancak önemli olan, onlara yüklediğimiz anlamlardır.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yargı sürecinde insanlığa karşı işlenen suç kavramının dosyadan çıkarılmasının, gelecekteki yargılamaları engellediğini belirten Bozacı, “Biz hiçbir zaman bunun bir hukuk davası olmadığını biliyorduk. Kendi metnine dahi uymayan bir otoriteyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
Bozacı, IŞİD’in sadece 10 Ekim’de Ankara’da değil, Diyarbakır ve Suruç’ta da saldırılar düzenlediğini vurgulayarak, “Bu nasıl insanlığa karşı suç tanımına girmez? Bizi şu an hayatta tutan tek şey öfkemiz” dedi.
Yaralı kurtulan İshak Kocabıyık, 10 Ekim gününü anlattı
Diğer yandan 10 Ekim Barış Derneği Eş Sözcüsü İshak Kocabıyık, patlamadan yaralı kurtulanlardan biri olarak o günü anlattı:
“Arkadaşlarım öldü, yaralananlar ise uzuvlarını kaybetti. Ben kulaklarımdan sağır kaldım. Dolayısıyla dokuz yıldır sadece o katliamın gerçek sorumlularının ortaya çıkması için mücadele ediyoruz. 104 arkadaşımızı kaybettik, hayatımızda büyük bir boşluk oluştu. Bu ülkede barışın ve adaletin tesis edilmesi için mücadelemize devam ediyoruz.”
Kocabıyık, yargılamayı eleştirerek, “Yargı, adalet tesis eden bir kurum değil, bir IŞİD sever kurumdur. Mahkeme, insanlığa karşı işlenen suçları görmezden gelerek kararlara uymadı. Adalet mücadelemizi sürdürüyoruz. Dolayısıyla AYM ve AİHM’ye başvurularımız olacak” dedi.
10 Ekim Ankara Garı patlamasının ardından siyasilerden ne dedi?
Ankara Garı saldırısının ardından dönemin siyasi liderleri de tepkiler verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saldırıyı “milletin birliğine yönelik bir saldırı” olarak nitelendirdi. O dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, saldırıdan hükümeti ve güvenlik güçlerini sorumlu tuttu. Demirtaş, saldırının devletin ihmali sonucu gerçekleştiğini öne sürdü.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, saldırının IŞİD ile bağlantılı olabileceğini belirtip terörle mücadelede taviz vermeyeceklerini söyledi.
Diğer yandan dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, güvenlik zafiyetini eleştirdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, saldırıyı “Türk milletine yönelik hain bir girişim” olarak tanımladı.
10 Ekim Ankara saldırının nedenleri ve hedefleri
Saldırının arkasındaki ana motivasyon, Türkiye’de Kürt sorunu ve barış sürecini baltalamak olarak yorumlandı. O dönem Türkiye’de çözüm süreci ve barış görüşmeleri devam ediyordu. Saldırının amacı, ülkedeki toplumsal huzursuzluğu artırmak ve siyaseti daha gergin hale getirmek olarak yorumlandı. Ayrıca, saldırının hedef aldığı grupların büyük çoğunluğunu sol eğilimli, barış ve demokrasi yanlısı gruplar oluşturuyordu. Bu nedenle, saldırının amacının sadece kaos yaratmak değildi. Amacın aynı zamanda bu grupların etkisini kırmak olduğu düşünülüyor.
Yakalanma ve yargılama süreci
Ankara Garı Katliamı’nın ardından geniş çaplı bir soruşturma başladı. Ancak yargı süreci boyunca yaşanan ihmaller ve olayın aydınlatılmasına yönelik eksiklikler, kamuoyunda ciddi eleştiriler aldı. Özellikle saldırının planlayıcıları ve faillerinin sağ yakalanma olasılığı olmasına rağmen öldürülmesi, davada adaletin tam olarak sağlanamadığı eleştirilerini beraberinde getirdi.
İstihbaratta ihmal iddiaları
Saldırıya karışan kamu görevlileri hakkında da çeşitli iddialar gündeme geldi. Saldırı öncesinde istihbarat birimlerinin saldırı ihtimaline dair bilgi sahibi oldukları ancak gerekli önlemleri almadıkları ortaya çıktı. Dönemin İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy’un, saldırıyı düzenleyen gruplara yönelik istihbarat raporlarını değerlendirmediği ve gerekli önlemleri almadığına dair raporlar ortaya kondu. Ancak buna rağmen, bu ihmallerle ilgili kamu görevlileri hakkında herhangi bir ceza uygulanmadı. Ayrıca davada da takipsizlik kararları verildi.
IŞİD saldırısının dünyadaki yansımaları
Ankara Garı Katliamı, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Birçok ülke lideri saldırıyı kınayarak Türkiye’ye destek mesajları gönderdi. Saldırının ardından Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye’ye taziye dileklerini iletti. Uluslararası kuruluşlar, Türkiye’ye terörle mücadelede işbirliği çağrısında bulundu. Saldırı uluslararası basında da geniş yer buldu.
Dönemin İngiltere Başbakanı David Cameron, saldırı dolayısıyla dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nu telefonla arayarak taziye mesajını iletti. Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak, saldırıyı şiddetle kınadığını belirtti.
Saldırı, Avrupa ülkelerinde ve özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde de protesto gösterilerine yol açtı. Göstericiler, Türkiye’deki saldırılarını kınarken, Türk hükümetinin saldırıya yönelik tutumunu ve olayın soruşturulma sürecindeki eksiklikleri eleştirdi.
Hayatını kaybedenlerin anıları ve ailelerin mücadelesi
Saldırıda hayatını kaybedenlerin arasında, çeşitli meslek gruplarından insanlar yer aldı. Bunlardan biri, Eğitim Sen üyesi Ata Önder Atabay’dı. Atabay, uzun süre atama bekleyen bir öğretmen ve aynı zamanda Beşiktaş taraftarıydı. Patlamadan sonra ağır yaralandı ve birkaç gün süren tedavisinin ardından yaşamını yitirdi. Benzer şekilde, Tüm Bel-Sen Edirne Şube Başkanı Esfet Duran ve saldırıda omurilik zedelenmesi nedeniyle ağır yaralanan Mustafa Budak da tedavi sürecinde hayatlarını kaybetti.
Hayatını kaybedenlerin aileleri, her yıl 10 Ekim’de Ankara Garı önünde toplanarak sevdiklerini anmaya ve adalet taleplerini dile getirmeye devam ediyor. Diğer yandan aileler, saldırının failleri ve ihmali olan kamu görevlilerinin tam anlamıyla yargılanmadığını ve adaletin yerine getirilmediğini ifade ederek mücadelelerini sürdürüyor.