Fethullah Gülen’in ABD’nin Pensilvanya eyaletindeki St. Luke’s Hastanesi’nde kaldığı oda görüntülendi.
Anadolu Ajansı (AA), Fethullah Gülen’in ABD’nin Pensilvanya eyaletinde öldüğü.yerin St. Luke’s Hastanesi’nin Monroe kampüsü olduğunu tespit etti. AA, Gülen’in ölmeden önce kaldığı odayı görüntüledi.
AA’nın hastane yetkililerinden aldığı bilgiye göre Gülen ölmeden hemen önce 251 numaralı odayı kullandı.
Habere göre 251 numaralı oda bir süre önce boşaltılıp temizlendi. Ayrıca hastanedekiler kısa süre öncesine kadar Gülen’e refakat edenleri görmek için bazı kimselerin geldiğini aktardı.
Cemaatin başına kim geçecek?
Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, cemaatin askeri darbelerle işbirliği yaparak güç kazandığını söyledi. Çakır, bu tür yapıların ikinci bir insan göstermediğini söyledi, “Mustafa Özcan, sonraki isim olarak gösteriliyor. Ama onun da Fethullah Gülen’in yerini doldurabileceğini hiç düşünmüyorum” dedi.
Daha sonra Çakır, cemaatin kolektif bir yönetim modeli oluşturmak istediğini söyledi. Ayrıca Çakır, Fethullah Gülen’in en güvenilir öğrencilerinden oluşan, akademisyen ve iş insanlarından meydana gelen 10 kişilik bir heyetin yönetimi üstlenebileceğini belirtti.
Çakır, bir sonraki ismin Abdullah Aymaz olabileceğini söyledi. Daha sonra Çakır, “O da bu hareketin içerisinde dinî açıdan en öne çıkan isimlerden birisi. Fakat Gülen’in yerini alabilmesi yine çok zor” diye konuştu.
Cemaatin bölünebileceğine de dikkat çeken Çakır, iç çekişmelerin artmasının bölünmeyi hızlandırması ihtimalini değerlendiriyor.
Fethullah Gülen kimdir?
27 Nisan 1941’de, Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğan, 83 yaşında yaşında öldü. Gülen, ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyordu.
Gülen, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de darbe girişimini planlayan isimdi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Adalet Bakanlığı yetkilileri, 27 farklı suçlamadan dolayı ABD’ye resmî olarak yedi kez Gülen’in iadesini talep etti. Ama bu talepler karşılıksız kaldı.
Gülen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından; “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme”, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme”, “Cumhurbaşkanına suikast”, “dolandırıcılık”, “resmî belgede sahtecilik”, “sınav sorularının çalınması”, “usulsüz dinleme”, “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama”, “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlarını gerçekleştirmekten yargılanıyordu.
Gülen, 1960’lı yıllarda İzmir’de vaiz olarak göreve başladı. Fethullah Gülen o dönemin Türkiyesinde anti-komünist söylemin öncülerinden biri olarak kendini gösterdi. Soğuk Savaş’ın etkili olduğu bu yıllarda, özellikle sol ideolojilere karşı sert vaazlar vermesiyle dikkat çekti. Gülen’in vaazları, Türkiye’deki muhafazakâr ve milliyetçi çevrelerde hızla kabul gördü. Bu dönem cemaat olarak bilinen hareket şekillenmeye başladı.
Solcuları hedef aldı
Gülen, 1971’de Türkiye’de gerçekleşen askeri darbenin ardından kısa bir süre cezaevine girdi. Hapisten çıktıktan sonra solcu hareketlere karşı vaazlarına hız verdi. Özellikle 1970’li yıllarda Türkiye’de sol-sosyalist hareketlerin güçlenmesine karşı, cemaatin ideolojik çizgisi iyice netleşti. Bu dönemde birçok sağ siyasetçi Gülen’in fikirlerine sempati duydu.
1980 askeri darbesi, Türkiye’deki siyasi hayatı derinden etkiledi. Darbe sonrası Gülen, devletin çeşitli kademelerinde nüfuz kazanmayı hedefleyen bir strateji izledi. Darbe sonrası hakkında yakalama kararı çıktı. Ama buna rağmen hapse girmedi. Ve cemaatin devlet içindeki varlığını daha da genişletmesi için uygun zemin buldu. 1980 sonrası Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde gönüllü vaazlar verdi. Bu dönemde İstanbul’da etkinlikler düzenlemesi onun tanınırlığını artırdı.
1990’lı yıllar, Fethullah Gülen hareketi için devlete sızma ve kadrolaşma dönemiydi. Gülen, bu yıllarda “Altın Nesil” projesi ile eğittiği gençleri bürokrasiye, emniyete, orduya ve yargıya yerleştirmeye başladı. Cemaat, bu kadrolaşma stratejisi sayesinde Türkiye’nin devlet yapısında etkin olmaya başladı.
Özellikle eğitim alanında kurduğu dershaneler ve okullar aracılığıyla cemaat mensupları hızla devletin önemli kademelerinde yer buldu. Cemaatin bu yıllarda en dikkat çekici faaliyetlerinden biri de Bank Asya’nın kurulmasıydı. 1996’da kurulan banka, cemaatin ekonomik gücünü artırarak devasa bir mali yapı inşa etmesine olanak sağladı.
28 Şubat post-modern darbesi
28 Şubat 1997’de Türkiye’deki siyasi ve toplumsal dengeleri sarsan post-modern darbe süreci, Gülen hareketini doğrudan hedef almadı. Gülen, askeri vesayete doğrudan karşı çıkmaktan kaçınarak kendisini bu dönemde devletle uyumlu bir çizgide konumlandırdı. Askeri müdahalenin ardından kurulan hükümete cemaatten destek geldi. Zaman gazetesi bu hükümetin kuruluşunu “Hayırlı olsun” manşeti ile karşıladı. Gazete böylece Gülen’in devletteki stratejik hesaplarını ortaya koydu.
21 Mart 1999’da sağlık sorunlarını gerekçe göstererek ABD’ye yerleşen Fethullah Gülen, Türkiye’deki sağ siyasetçiler için hâlâ etkili bir figür olarak kaldı. Özellikle 2000’li yılların başında AKP ile ittifak kurarak, cemaatin devlet içindeki etkisini hızla artırdı. Cemaatin emniyet ve yargıdaki kadrolaşması AKP’nin devlete nüfuz etmesini sağladı. Bu işbirliği, cemaatin ekonomik ve siyasi gücünün zirveye ulaşmasına katkı sağladı.
Gülen cemaati bu süreçte sadece Türkiye’de değil, dünya çapında etkinliklerini genişletti. Dünyanın çeşitli bölgelerinde açılan okullar ve düzenlenen Türkçe Olimpiyatları, Gülen hareketinin uluslararası alanda da etkili olmasına zemin açtı. 2012 Türkçe Olimpiyatları’nda Erdoğan, Fethullah Gülen’i “Artık bu hasret bitsin” diyerek Türkiye’ye çağırdı.
Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması
Gülen ve AKP arasındaki ittifak, 2012’de MİT Başkanı Hakan Fidan’ın gözaltına alınma girişimi ile başlayan “MİT krizi” sırasında bozuldu. Bu olay, Gülen cemaati ve AKP arasındaki ilk büyük gerilimdi. Ardından dershanelerin kapatılma girişimi ile gerilim iyice tırmandı. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonları sırasında, cemaat ile AKP arasındaki savaş açık bir hale geldi. Gülen’e bağlı yargı ve emniyet kadroları, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetine yönelik operasyonlar düzenledi.
Bu gerilim, 15 Temmuz 2016’da cemaatin ordu içindeki unsurları tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi ile zirveye ulaştı. Darbe girişimi başarısız oldu ve Gülen hareketi Türkiye’deki tüm etkisini hızla kaybetti. Devlete sızmış cemaat mensupları görevlerinden alındı ve büyük bir tasfiye süreci başladı.
ABD’de yaşamaya devam eden Gülen, uzun yıllar boyunca Türkiye’ye dönmedi. Cemaati dünya çapında dağılırken, birçok mensubu yurtdışına kaçtı. 15 Temmuz’un ardından Gülen’in örgütü dünya genelinde yalnızlaştı ve büyük bir çözülme sürecine girdi. Gülen, 20 Ekim 2024’te ABD’de hayatını kaybetti.