Fethullahçılığın kurucusu ve lideri Fethullah Gülen, 83 yaşında öldü. 1999’dan beri Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Pensilvanya eyaletinde yaşayan Gülen kimdir?
Fethullah Gülen öldü mü?
Gülen’in ölümü, Herkul Nağme adlı internet sitesinin sosyal medya hesabından duyuruldu.
Açıklamada, “Ömrünün her anını din-i mübiîn-i İslam’a ve insanlığa hizmet için sarfeden Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi 20 Ekim ruhunun ufkuna yürümüştür. Defin işlemleri ile ilgili ayrıntılı bilgi kamuoyu ile paylaşılacaktır” denildi.
Fethullahçılığın kurucusu ve lideri Fethullah Gülen, 83 yaşında öldü. Gülen, 1999’dan beri Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Pensilvanya eyaletinde yaşıyordu.
Yeğeni de doğruladı
Gülen’in ölümü, yeğeni Ebuseleme Gülen tarafından da doğrulandı. Ebuseleme Gülen, X hesabından paylaşım yaptı ve “Fetullah Gülen ruhunun ufkuna yürüdü. Allah rahmet eylesin” dedi. Medyascope’un edindiği bilgiye göre Fethullah Gülen hastanede öldü.
Fetullah Gülen ruhunun ufkuna yürüdü. Allah rahmet eylesin.
— Ebuseleme Gülen (@EbuselemeGulen) October 21, 2024
Fethullah Gülen kimdir?
27 Nisan 1941’de, Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğan, 83 yaşında ABD’nin Pensilvanya kentinde ölen Gülen, 1999’dan beri Amerika Birleşik Devletleri’nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyordu.
Gülen, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de darbe girişimini planlayan isimdi.
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı yetkilileri, 27 farklı suçlamadan dolayı, ABD’ye resmî olarak yedi kez Fethullah Gülen’in iadesi için talepte bulundu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Gülen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından; “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme”, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme”, “Cumhurbaşkanına suikast”, “dolandırıcılık”, “resmî belgede sahtecilik”, “sınav sorularının çalınması”, “usulsüz dinleme”, “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama”, “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlarını gerçekleştirmekten yargılanıyordu.
Gülen, 1960’lı yıllarda İzmir’de vaiz olarak göreve başladığında, o dönemin Türkiye’sinde komünizmle mücadele eden bir anti-komünist söylemin öncülerinden biri olarak kendini gösterdi. Soğuk Savaş’ın etkili olduğu bu yıllarda, özellikle sol ideolojilere karşı sert vaazlar vermesiyle dikkat çekti. Gülen’in vaazları, Türkiye’deki muhafazakar ve milliyetçi çevrelerde hızla kabul gördü ve cemaat olarak bilinen hareketi şekillenmeye başladı.
1971 yılında Türkiye’de gerçekleşen askeri darbenin ardından, kısa bir süre cezaevine giren Gülen, hapisten çıktıktan sonra solcu hareketlere karşı vaazlarına hız verdi. Özellikle 1970’li yıllarda Türkiye’de sol-sosyalist hareketlerin güçlenmesine karşı, cemaatin ideolojik çizgisi iyice netleşti. Bu dönemde birçok sağ siyasetçi Gülen’in fikirlerine sempati duymaya başladı.
1980 askeri darbesi, Türkiye’deki siyasi hayatı derinden etkiledi. Darbe sonrası Gülen, devletin çeşitli kademelerinde nüfuz kazanmayı hedefleyen bir strateji izlemeye başladı. Darbe sonrasında hakkında yakalama kararı olmasına rağmen bir şekilde hapse atılmadı ve cemaatin devlet içindeki varlığını daha da genişletmesi için uygun zemin buldu. 1980 sonrası Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde gönüllü vaazlar vermesi ve bu dönemde İstanbul’da etkinlikler düzenlemesi onun tanınırlığını artırdı.
1990’lı yıllar, Fethullah Gülen hareketi için devlete sızma ve kadrolaşma dönemiydi. Gülen, bu yıllarda “Altın Nesil” projesi ile eğittiği gençleri bürokrasiye, emniyete, orduya ve yargıya yerleştirmeye başladı. Cemaat, bu kadrolaşma stratejisi sayesinde Türkiye’nin devlet yapısında etkin olmaya başladı.
Özellikle eğitim alanında kurduğu dershaneler ve okullar aracılığıyla cemaat mensupları hızla devletin önemli kademelerinde yer buldu. Cemaatin bu yıllarda en dikkat çekici faaliyetlerinden biri de Bank Asya’nın kurulmasıydı. 1996 yılında kurulan banka, cemaatin ekonomik gücünü artırarak devasa bir mali yapı inşa etmesine olanak sağladı.
28 Şubat 1997’de Türkiye’deki siyasi ve toplumsal dengeleri sarsan post-modern darbe süreci, Gülen hareketini doğrudan hedef almadı. Gülen, askeri vesayete doğrudan karşı çıkmaktan kaçınarak kendisini bu dönemde devletle uyumlu bir çizgide konumlandırdı. Askeri müdahalenin ardından kurulan hükümete cemaatten destek verildi. Zaman gazetesi bu hükümetin kuruluşunu “Hayırlı olsun” manşeti ile karşılayarak Gülen’in devletteki stratejik hesaplarını ortaya koydu.
21 Mart 1999’da sağlık sorunlarını gerekçe göstererek ABD’ye yerleşen Fethullah Gülen, Türkiye’deki sağ siyasetçiler için hâlâ etkili bir figür olarak kalmaya devam etti. Özellikle 2000’li yılların başında AKP ile ittifak kurarak, cemaatin devlet içindeki etkisini hızla artırdı. Cemaatin emniyet ve yargıdaki kadrolaşması AKP’nin devlete nüfuz etmesini sağladı ve bu iş birliği, cemaatin ekonomik ve siyasi gücünün zirveye ulaşmasına katkı sağladı.
Gülen cemaati bu süreçte sadece Türkiye’de değil, dünya çapında etkinliklerini genişletti. Dünyanın çeşitli bölgelerinde açılan okullar ve düzenlenen Türkçe Olimpiyatları, Gülen hareketinin uluslararası alanda da etkili olmasını sağladı. 2012 Türkçe Olimpiyatları’nda Erdoğan, Fethullah Gülen’e “Artık bu hasret bitsin” diyerek Türkiye’ye çağırdı.
Gülen ve AKP arasındaki ittifak, 2012 yılında MİT Başkanı Hakan Fidan’ın gözaltına alınma girişimi ile başlayan “MİT krizi” sırasında bozuldu. Bu olay, Gülen Cemaati ve AKP arasındaki ilk büyük gerilimdi. Ardından dershanelerin kapatılma girişimi ile gerilim iyice tırmandı ve 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonları sırasında, cemaat ile AKP arasındaki savaş açık bir hale geldi. Gülen’e bağlı yargı ve emniyet kadroları, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetine yönelik operasyonlar düzenledi.
Bu gerilim, 15 Temmuz 2016’da cemaatin ordu içindeki unsurları tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi ile zirveye ulaştı. Darbe girişimi başarısız oldu ve Gülen hareketi Türkiye’deki tüm etkisini hızla kaybetti. Cemaatin okulları, şirketleri ve medya organları kapatıldı. Devlete sızmış cemaat mensupları görevlerinden alındı ve büyük bir tasfiye süreci başladı.
ABD’de yaşamaya devam eden Gülen, uzun yıllar boyunca Türkiye’ye dönmedi. Cemaati dünya çapında dağılırken, birçok mensubu yurtdışına kaçtı. 15 Temmuz’un ardından, Gülen’in örgütü dünya genelinde yalnızlaştı ve büyük bir çözülme sürecine girdi. Gülen, 20 Ekim 2024’te ABD’de hayatını kaybetti.