Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden dokuz yıl geçti. CNN Türk’te “PKK, terör örgütü değildir. Silahlı, siyasal bir harekettir” açıklamasının ardından gözaltına alınan Elçi, sonrasında sürekli tehdit edildi. Elçi, 28 Kasım 2015’te, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde tarihi Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptığı sırada çıkan çatışmada başına isabet eden kurşunla hayatını kaybetti. Elçi’nin ölümüne ilişkin yargı süreci yıllar sonra sonuçlandı, ancak adalet arayışı devam ediyor. Tahir Elçi’yi ölüme götüren süreç tam anlamıyla hâlâ aydınlatılamadı.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te, Sur ilçesindeki tarihi Dört Ayaklı Minare önünde düzenlediği basın açıklaması sırasında hayatını kaybetti. Basın açıklamasında, bölgede devam eden çatışmaların tarihi eserler üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çekmiş ve “Bu kadim bölgede silah, çatışma, operasyon istemiyoruz” dedi. Ancak açıklamanın hemen ardından bölgede çıkan çatışmada Elçi başına isabet eden kurşunla vuruldu. Aynı olayda iki polis memuru da yaşamını yitirdi.
Olayın ardından yapılan açıklamalarda, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Elçi’nin bulunduğu yerden çıkan tabancanın polislerin ölümüne neden olduğunu söyleyerek, sorumluluğu PKK üzerine yükledi. Ancak olayın gerçekleşme biçimi ve faillerine dair tartışmalar hiçbir zaman net bir sonuca ulaşmadı.
Ölüme götüren süreç: Elçi’nin CNN Türk’teki yayını
Elçi’nin ölümünden bir ay önce, 14 Ekim 2015’te CNN Türk’teki “Tarafsız Bölge” programında yaptığı açıklamalar gündeme oturdu. Programda, “PKK, terör örgütü değildir. Silahlı, siyasal bir harekettir” sözleri nedeniyle hakkında “terör propagandası yapmak” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bu süreçte gözaltına alınan Elçi, serbest bırakılmasının ardından yoğun tehditlerle karşı karşıya kaldı. Ölümünden önceki bu süreç, Elçi’nin hedef haline getirildiği eleştirilerini beraberinde getirdi.
Uzun süren yargılama süreci
Tahir Elçi’nin ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma yıllarca sürdü ve defalarca ertelendi. Olayın aydınlatılması amacıyla Diyarbakır Barosu, Londra merkezli araştırma grubu Forensic Architecture ile iş birliği yaptı. Hazırlanan raporda, Elçi’nin vurulma anına dair önemli bulgulara yer verilse de yargı süreci bu raporları dikkate almadı.
12 Haziran 2024’te görülen karar duruşmasında, olay günü görevli olan üç polis memuru “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçlamasıyla yargılandı ve beraat etti. Uluslararası Af Örgütü, kararı sert şekilde eleştirerek, soruşturmanın bağımsızlık ve tarafsızlıktan uzak olduğunu vurguladı.
Dava süreci
Elçi’nin ölümü üzerindeki sis perdesi hâlâ aralanamadı. Cinayetle ilgili yıllarca süren soruşturmalarda birçok iddia ortaya atıldı. Elçi’yi ölüme götüren süreç hala aydınlatılamadı. 2020’de Elçi’nin ölümünün beşinci yılında, olay yerindeki görüntülerden yola çıkılarak üç polis hakkında dava açıldı.
Tutuksuz yargılanan sanık polisler Mesut Sevgi, Fuat Tan ve Sinan Tabur’un üzerlerine atılı “taksirle ölüme neden olma” suçunu işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle 12 Haziran’da beraat etti. Mahkeme başkanı, dosyaya dair kararın tamamını okumadan salondan ayrıldı.
Adalet arayışı devam ediyor
Tahir Elçi’nin ölümü, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve insan hakları savunucularına yönelik baskıların sembollerinden biri haline geldi. Aradan geçen dokuz yılda cinayetin tam anlamıyla aydınlatılamaması ve sorumluların cezalandırılmaması, hem ailesi hem de insan hakları savunucuları için büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Bugün hâlâ Elçi’nin adını yaşatmak ve adalet arayışını sürdürmek isteyen destekçileri, bu olayın unutulmaması gerektiğini dile getiriyor. Elçi’nin, “Bu topraklarda insan hakları için mücadele eden bir avukat olarak hatırlanacağım” sözleri, onun mirasının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.