Ruşen Çakır: “MHP ve Bahçeli, merkezin tam ortasına yerleşti”

Ruşen Çakır’ın gündeminde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında söylediklerinin ardından başlayan “çözüm süreci” tartışmalarına ülkücülerin nasıl baktığı var. Devlet Bahçeli nasıl bir rol üstlendi? Bahçeli kendisini ve partisini nasıl siyasetin merkezine taşıdı? Çakır, Bahçeli, Dervişoğlu, Özdağ ve Ağıralioğlu: Ülkücülerin Öcalan çatışması kızışıyor başlıklı yayınında yorumladı.

Yeni çözüm süreciyle ilgili konuşan Bahçeli, yeni yüzyılda bozgunculuğun esamesinin dahi okunmayacağını söyledi, ayrışmanın adından asla bahsedilmeyeceğini vurguladı, devrin değiştiğini belirtti. İYİ Parti’ye göndermede bulunan Bahçeli, “HP’nin kayığında ip olanların ciğerlerinin kaç okka olduğunu gayet iyi biliriz. Kurt kurdu tanır ama biz bunları tanımıyor ve hiç de takmıyoruz. Bizim vatan sevdamızı tartıya çıkaracak bir siyasi oluşumu hiçbir kundak sarmamıştır” dedi.

Bahçeli, Dervişoğlu, Özdağ ve Ağıralioğlu: Ülkücülerin Öcalan çatışması kızışıyor | Ruşen Çakır yorumladı
Bahçeli, Dervişoğlu, Özdağ ve Ağıralioğlu: Ülkücülerin Öcalan çatışması kızışıyor | Ruşen Çakır yorumladı

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. ‘‘Tebdil-i mekânda hayır vardır’’ derler. Evet, stüdyodan çıktım. Burası benim çalışma odam, ofisim. Buradan bir yayın yapıyorum. İlk defa oluyor bu, belki bundan sonra da olur, bilemiyorum. Bugün Devlet Bahçeli’den biraz bahsetmek istiyorum. Aslında son günlerde çok konuşuyoruz Devlet Bahçeli’yi, Ekim ayından beri ve özellikle salı günleri grup toplantılarını artık çok daha dikkatli bir şekilde takip ediyoruz. Ben açıkçası metnini ediniyorum bir şekilde, partiden veriyorlar ve orada satır satır okuyorum. Şu anda elimde gördüğünüz üç sayfada Devlet Bahçeli’nin yaptığı bugünkü konuşmanın yaklaşık üçte biri var. Seçtiğim bölümler var, hepsini size okumayacağım tabii ama bugünkü konuşma gerçekten çok çarpıcıydı. Neden çarpıcıydı? Devlet Bahçeli Ekim ayından beri başlattığı İmralı açılımını, ki ben artık ona ‘‘yeni çözüm süreci’’ demeye başladım, İmralı açılımını başlattıktan beri ısrarla bunu savundu. Fakat kendisine gelen eleştirileri, özellikle Ülkücü Hareket içerisinden gelen eleştirileri pek önemsemedi, pek onlarla muhatap olmadı. Kısmen değindi ama bugünkü konuşmasının önemli bir bölümünü ona ayırdığını görüyoruz. Bu da bana şunu düşündürüyor: Bahçeli’nin başlattığı bu son, Abdullah Öcalan’ı merkeze alan açılım ya da yeni süreç, Ülkücü Hareket içerisinde, Türk milliyetçiliği hareketi içerisinde ciddi bir savaşı tetikledi. Tetiklemesini bekliyorduk. Bu savaşta MHP çok yenik çıkacağa benzemiyordu ama bugün Bahçeli’nin bu konuyu ele almış olması işlerin biraz daha değişik olduğunu açıkçası düşündürüyor. Ne dedi Devlet Bahçeli? Çok tumturaklı lafları var biliyorsunuz Devlet Bahçeli’nin. Özellikle bu salı toplantılarında, grup toplantılarında bayağı uzun cümleler, eski Türkçe kelimeler var ve birtakım çok sayıda göndermeler var, kinayeler var vesaire. Şimdi diyor ki: ‘‘Bize milliyetçilik dersi vermeye, vatan sevgisi dikte etmeye kalkışan sefih magandalara, serseri mankurtlara ve sefalet markalarına aldırış etmesek bile – ki bu zamana kadar böyle bir tutumdaydı – gene de birkaç kelamı onlardan esirgemenin haksızlık olacağı kanaatindeyiz’’ diyerek başta İYİ Parti, Zafer Partisi ve Yavuz Ağıralioğlu’nun yeni kurduğu Anahtar Parti’ye yönelik birtakım sözleri var. Şimdi diyor ki bunlar için; ‘‘Hasbelkader milliyetçi-ülkücü harekette yer bulmuş, bu vesileyle itibar kazanmış kişiler’’ diyor. Onları bir şekilde ülkücü harekete aslında yabancı insanlar olarak tanımlıyor, ‘‘iktidar düşkünü’’ olarak tanımlıyor ve çok çarpıcı lafları var ama bence en çarpıcı cümle şu: ‘‘CHP’nin kayığında ip olanlarla — ip derken İYİ Parti’yi kastediyor tabii — mağlubiyetin pençesinde zafer nutku atanların — bu ne oluyor; Zafer Partisi oluyor, Ümit Özdağ’ın partisi oluyor — sadece cemayüz-ül evvellerinin değil, ciğerlerinin kaç okka olduğunu da gayet iyi biliriz.’’ Burada görüyoruz ki Bahçeli, İYİ Parti’nin açık tavrını, ki DEM Parti ile görüşmeyi Müsavat Dervişoğlu çok sert ifadelerle reddetti. Bahçeli’nin Öcalan’la ilgili söylediklerine hemen anında çok sert karşılık verdi. Zafer Partisi de Meclis’te olmamakla birlikte elinden geldiği kadar bu yeni süreci engellemeye çalışıyor ve buradan kendisine siyasi birtakım getiriler elde etmeye çalışıyor. Böyle bir durum var. Burada ilginç olan birçok husus var. Mesela ilki şu: Şu ana kadar Ekim’den bu yana yapılan kamuoyu araştırmalarında MHP’de çok ciddi bir gerileme görünmedi. Aldatıcı mıdır, değil midir bilmiyorum. En son Aralık ayının bazı araştırmalarını gördüm. Buralarda kısmi birtakım zayıflamalar ve Zafer Partisi’nde ve kısmen de İYİ Parti’de bir iyileşme var. Bunun bu olayla doğrudan ilgili olduğunu pekâlâ düşünebiliriz ama çok büyük kopuşlara tanık olmadık. MHP’den istifa eden bir milletvekili yok, belediye başkanı yok, parti yöneticisi yok ya da teşkilatlarda istifalar yok. Sokaklarda herhangi bir gösteri yok. ‘‘Bebek katili’’ diye düne kadar Ülkücü Hareket’in dile getirdiği Öcalan’ın birinci elden meşru bir aktör olarak görülmesine yönelik kızgınlıkları sokakta göremiyoruz. Bu başlı başına çok çarpıcı bir olaydı. Bir diğer husus da şu: Ülkücü Hareket’in tarihine baktığımız zaman birtakım kopuşlar olmuştur, değişik dönemlerde bu hareketin içerisinden farklı partiler çıkmıştır ve bu partiler son dönemde iyice arttı. Şu anda ilk akla gelenleri sıralamaya çalışırsak — tabii ki MHP’nin kendisi hâlâ merkez üssü olarak duruyor — İYİ Parti var, Zafer Partisi var, Anahtar Parti var, Büyük Birlik Partisi var, ilk akla gelenler bunlar. Ama onun dışında çok adı bilinmeyen birtakım yine Ülkücü Hareket kökenli isimlerin kurduğu partiler de var. Bu partilerin çok küçük olanlarını saymazsak, genellikle kopuşlar, özellikle son İYİ Parti olayında olduğu gibi, şöyle oluyor: MHP en ucu temsil ediyor, birileri o partiden ayrılıp milliyetçi hareketi, milliyetçi ideolojiyi ya da siyaseti merkeze taşımaya çalışıyor. İYİ Parti’de Meral Akşener büyük ölçüde bunu yapmaya çalıştı. Başarılı olur gibi olduğu anda, daha girdiği ilk seçime %10 civarında oy aldı. Yani ülkücü hareketi, milliyetçi hareketi merkeze taşıma ve MHP de en uçta durdu, aralarında çok ciddi bir çatışma oldu ama kaybeden sonuçta İYİ Parti oldu. MHP çok büyük yara almadı. Bir diğer kopuş, ki bu kopuş doğrudan MHP’den değil, İYİ Parti’den olan kopuş, Zafer Partisi’nin kopuşu. O, bambaşka bir alanda radikal bir şeyi benimsedi. O da nedir? Sığınmacı karşıtlığı, mülteci karşıtlığı üzerinden radikal bir politika yaptı. Ama ilginç bir şekilde Ümit Özdağ, partinin diğer konulardaki perspektiflerini daha merkezde tarif etmeye çalıştı, Atatürkçü bir çizgide tarif etmeye çalıştı. Şimdi farklı bir olayla karşı karşıyayız: Merkezin tam ortasına yerleşen bir Bahçeli ve MHP var. Bahçeli’nin Ekim ayından beri dile getirdiği şeyler, üslubu, birtakım kavramlar, barış kavramını sık sık kullanıyor olması, kardeşlik kavramını sık kullanıyor olması dikkat çekici. Bunlar aslında Ülkücü Hareket ve MHP’nin literatüründe çok rağbet gören kavramlar değil. Bahçeli, MHP’yi ilginç bir şekilde merkeze taşıyor. En azından PKK meselesini – ki o Kürt sorunu olduğunu kabul etmiyor, biliyorsunuz – çözme bağlamında yaptığı konuşmalar, kutuplaştırmaktan ziyade birleştirici bir söylem. Ve burada ne görüyoruz? Yeni olan, normalde merkezde kendini tarif etmeye çalışan İYİ Parti’nin uçta kaldığını görüyoruz ve bu konuda İYİ Parti ve Zafer Partisi ve diğerleri tam bir uzlaşmaz bir çizgide, bu sorunun çözümü konusunda adım atmayı reddeden, ki burada çok basit bir gerekçeleri var, kestirme bir gerekçeleri var, o da terörist başı Öcalan’ın muhatap alınması. Ki bu, düne kadar MHP’nin en önemli argümanıydı. Şimdi rollerin değişmiş olduğunu görüyoruz, çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Burada Bahçeli’nin ettiği laflara baktığımız zaman – ki Ekim’den beri – mesela “Kavgayla gideceğimiz bir yer yoktur, sıkılı yumruklarla varacağımız bir hedef yoktur. Titreyip tam olarak kendimize geldiğimiz takdirde…’’ Bu, Ülkücü Hareket’in meşhur tarihi sloganı ‘‘Ey Türk, titre ve kendine dön’’ sloganına bir gönderme. ‘‘Eğer titreyip tam olarak kendimize gelirsek, sosyal, ekonomik, diplomatik ve siyasi mihverde bizi tutabilecek, bize yetişebilecek, hatta bizimle boy ölçüşebilecek hiçbir ülke veya millet olmayacaktır, olamayacaktır’’ diyor. Burada bir milliyetçilik var ama burada ilginç bir şekilde kavgacı olmayan, yumruk sıkmayan bir milliyetçilikten bahsediyor. Bunlar gerçekten yeni söylemler. Rollerin değiştiğini görüyoruz. Ve DEM Parti heyetinin görüşmeleri, siyasi parti görüşmeleri bugün tamamlandı biliyoruz. CHP ile 1 saat 40 dakika görüştüler. Bundan sonra başka sivil toplum kuruluşlarıyla, odalarla görüşecekler, Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edecekler ve sonra anlaşılan tekrar İmralı’ya gidecekler ve birtakım adımları daha net bir şekilde göreceğiz. Ve adımlar netleştiği ölçüde, bu kavga da o kadar daha görünür olmaya başlayacak. Ülkücü Hareket içerisindeki, Türk milliyetçiliği içerisindeki bu kavga daha net görülmeye başlanacak. Şu haliyle bakıldığı zaman daha ilk saflaşmalarla karşı karşıyayız. Bahçeli’nin bugün bu konuya geniş yer vermesi, işi artık çok ciddiye aldığını gösteriyor ve adımlar somutlaştıkça, birtakım gelişmeler oldukça bu kavga gerçekten daha da kızışacak. Şu haliyle bakıldığı zaman bir öngörüde bulunmak mümkün değil ama MHP tabanının ve MHP kadrolarının genel yaklaşımının şu olduğunu biliyoruz: ‘‘Devlet Bey yapıyorsa bir bildiği vardır’’ diyorlar ve bekliyorlar, ona güveniyorlar. Bu yapılanları çok sindirmeseler bile, Devlet Bahçeli’ye güvenleri nedeniyle şimdilik bağırlarına taş basıyorlar. Ama buradan bekledikleri gibi bir sonuç çıkmazsa ve burada özellikle PKK, Öcalan ve onların dahil olduğu Kürt hareketi bariz bir şekilde avantajlı çıkarsa bu süreçten, o zaman işin rengi değişebilir. Şu haliyle Devlet Bahçeli, çok riskli ama çok tarihi bir rol üstlenmiş durumda. Çok ciddi bir şekilde rahatsız edilecek, işte Müsavat Dervişoğlu tarafından, Yavuz Ağıralioğlu tarafından, Ümit Özdağ tarafından, belki başkaları da buna dahil olacak; ama bu zorlu yolu geçerse, o zaman gerçekten hem Türkiye’nin hem de Türk milliyetçiliğinin tarihinde çok ilginç bir yer edinmiş, çok farklı bir yer edinmiş olacak. Başarısızlığa uğraması halinde bu sürecin, Bahçeli’nin ve MHP’nin kaybedeceği çok şeyler olduğunu söylemek bugünden tabii ki mümkün. Buradan bir başarısızlık olması durumunda, en az zararla nasıl çıkacaktır Devlet Bahçeli ve MHP? Bu konuda birtakım senaryolar üretmek mümkün ama bugünden bu senaryoları dile getirmenin çok fazla anlamı yok. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.