ABD ve İsrail’in hedefinde: İran’ın nükleer yolculuğu hakkında ne biliyoruz?

İran’ın 1950’lerde ABD desteğiyle başlattığı nükleer programı, bugün dünya gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın son raporuna göre İran, uranyum stokunu 2015 anlaşmasında belirlenen sınırın 22 katına çıkardı. ABD istihbarat yetkilileri, İran’ın mevcut nükleer yakıt stoklarıyla birkaç ay içinde nükleer silah üretebilecek aşamaya geldiğini bildiriyor.

İran’ın nükleer programı Ortadoğu’da güç dengelerini derinden etkiliyor. İsrail, İran’ı varoluşsal tehdit olarak görüyor ve her fırsatta müdahale seçeneğini masada tutuyor. Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri de İran’ın nükleer güç olmasından endişe duyuyor. Bu ülkeler İran’a karşı ABD’nin güvenlik şemsiyesine sığınıyor. Obama döneminde diplomasi ön plana çıkarken, Trump’ın anlaşmadan çekilmesi ve yaptırımları yeniden başlatması bölgedeki gerginliği tırmandırdı.

İran’ın nükleer altyapısı ve teknik kapasitesi ne?

İran’ın nükleer programı, iki uranyum madeni, bir araştırma reaktörü ve üç zenginleştirme tesisinden oluşuyor.

Council on Foreign Relations‘a göre ana zenginleştirme tesisi Natanz’da bulunuyor. Tesis yeraltına inşa edildi. İran burada IR-1 ve IR-2m tipi santrifüjler kullanıyor. İkinci önemli tesis Fordo’da yer alıyor. Fordo tesisi dağın içine inşa edildi. İran 2011’den beri Buşehr nükleer santralini Rus yakıtıyla çalıştırıyor. Arak’taki ağır su reaktörü plütonyum üretebilme kapasitesine sahip. İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi uranyum dönüştürme çalışmaları yapıyor.

İran'ın Arak bölgesindeki ağır su reaktörü plütonyum üretebiliyor.
İran’ın Arak bölgesindeki ağır su reaktörü plütonyum üretebiliyor.

Uluslararası toplum neden endişe ediyor?

UAEA’nın en büyük endişesi İran’ın Parçin askeri üssündeki faaliyetler. Ajans burada yüksek patlayıcı testleri yapıldığından şüpheleniyor. İran tesise tam erişim izni vermiyor. Uydu görüntüleri tesiste şüpheli değişiklikler yapıldığını gösteriyor. İran’ın uranyum zenginleştirme seviyesi başka bir tartışma konusu. Nükleer silah için yüzde 90 saflık gerekiyor. İran şu anda yüzde 60’a ulaştı. Barışçıl amaçlar için bu kadar yüksek zenginleştirmeye gerek yok. İran’ın gizli bir silah programı yürüttüğüne dair belgeler de tartışılıyor.

İran UAEA denetçilerinin bazı tesislere girişini engelliyor. Ajans 2023’te birçok denetçinin İran tarafından reddedildiğini açıkladı. İran santrifüj teknolojisinde sorunlar yaşıyor. Gelişmiş santrifüjleri uzun süredir kullanamıyor. Ancak basit IR-1 modellerinin sayısını artırıyor. Programın maliyeti ve teknik zorluklar ilerlemeyi yavaşlatıyor. Yaptırımlar nedeniyle dışarıdan teknoloji transferi yapılamıyor.

Peki İran’ın nükleer yolculuğu nasıl başladı?

Barışçıl başlangıç dönemi (1957-1979)

ABD, 1957’de “Barış için Atomlar” programı kapsamında İran’a nükleer teknoloji desteği vermeye başladı. Şah yönetimindeki İran, 1967’de Tahran Nükleer Araştırma Merkezi’ni kurdu. ABD şirketi American Machine and Foundry, merkeze 5 megavatlık bir araştırma reaktörü sağladı. İran bu dönemde nükleer teknolojide hızlı adımlar attı.

1968 yılında İran'da bir gazete manşeti: "Nükleer bilimcilerin çeyreği kadınlardan oluşuyor"
1968 yılında İran’da bir gazete manşeti: “Nükleer bilimcilerin çeyreği kadınlardan oluşuyor”

Şah Muhammed Rıza Pehlevi, 1974’te petrol rezervlerinin sınırlı olduğunu vurgulayarak nükleer enerjinin önemini anlattı. Şah aynı yıl “Petrol çok değerli bir madde, yakmak için fazla kıymetli” dedi.

Alman Kraftwerk Union şirketi 1975’te Buşehr’de iki reaktör inşa etmek için 4-6 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. İran aynı yıl Fransa’nın Eurodif uranyum zenginleştirme tesisinin yüzde 10’luk hissesini satın aldı. ABD Başkanı Gerald Ford 1976’da İran’a reaktör yakıtından plütonyum çıkarma tesisi kurma izni verdi.

İran, 2000 yılına kadar 23 nükleer santral kurmayı planladı.

Devrimin getirdiği köklü değişim (1979-1990)

1979’daki İran Devrimi, ülkenin nükleer programında keskin bir dönüş yarattı. Batılı ülkeler İran ile tüm nükleer işbirliğini sonlandırdı. Alman şirketi Kraftwerk Union, Buşehr santralinin inşaatını yarıda bıraktı. Birinci reaktör yüzde 50, ikinci reaktör yüzde 85 tamamlanmıştı. ABD, Tahran Nükleer Araştırma Merkezi’ne yakıt tedarikini kesti. Eurodif de İran’a zenginleştirilmiş uranyum sağlamayı durdurdu.

İranlı yetkililer 1981’de nükleer programı sürdürme kararı aldı. İran Atom Enerjisi Kurumu İsfahan’da yeni bir nükleer teknoloji merkezi kurdu. Merkez, nükleer yakıt üretimi ve teknoloji geliştirme çalışmaları yürüttü.

İran-Irak Savaşı sırasında Irak, Buşehr tesislerini defalarca bombaladı. İran bu saldırıları Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na şikayet etti.

Eski Cumhurbaşkanı Rafsancani 2015 yılında, İran-Irak Savaşı döneminde olası bir Irak nükleer saldırısına karşı nükleer silah geliştirmeyi düşündüklerini açıklayacaktı.

Rusya’nın devreye girişi ve artan endişeler (1990-2000)

İran, 1990’ların başında Rusya ile yakın nükleer işbirliğine başladı. Rus kurumu Rosatom, İran’a nükleer uzmanlar ve teknik bilgi desteği sağladı. İran ve Rusya ortak araştırma organizasyonu Persepolis’i kurdu. Beş Rus kurumu İran’ın füze programını geliştirmesine yardım etti.

Rus Devlet Başkanı Boris Yeltsin “çift yönlü politika” izledi. Bir yandan İran’a ticari nükleer teknoloji sağlarken diğer yandan Washington ile konuyu görüştü.

Rusya 1995’te yarım kalan Buşehr santralini tamamlamak için İran’la anlaşma imzaladı. Çin 1996’da ABD baskısıyla uranyum dönüştürme tesisi inşaatından çekildi. Ancak tesisin planlarını İran’a verdi.

İran'daki Buşehr Nükleer Santrali.
İran’daki Buşehr Nükleer Santrali.

Gizli tesislerin ortaya çıkışı (2000-2006)

İran’ın nükleer programı 2002’de yeni bir boyut kazandı. İran Ulusal Direniş Konseyi, Natanz’da gizli bir uranyum zenginleştirme tesisi ve Arak’ta ağır su tesisi bulunduğunu söyledi. Bu açıklama dünya çapında endişe yarattı. İran 2003’te tesislerin varlığını resmen kabul etti.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetimlerinde İran’ın tahmin edilenden daha ileri bir nükleer programa sahip olduğu ortaya çıktı. UAEA, İran’ın önemli zenginleştirme ve yeniden işleme faaliyetlerini bildirmediğini raporladı.

İran uranyumu yüzde 5’in altında zenginleştirdiğini ve programın barışçıl olduğunu savundu. Dış baskılar nedeniyle birçok nükleer kontratın iptal edildiğini, bu yüzden gizliliğe başvurduğunu öne sürdü.

Uluslararası yaptırımlar dönemi (2006-…)

BM Güvenlik Konseyi 2006’da İran’dan uranyum zenginleştirme programını durdurmasını istedi. İran bunu reddedince yaptırımlar başladı.

ABD Ulusal İstihbarat Teşkilatı 2007’de İran’ın 2003’te aktif nükleer silah programını durdurduğunu iddia etti. Ancak UAEA 2011’de İran’ın nükleer bomba tasarlamaya yönelik deneyler yaptığına dair güvenilir kanıtlar bulduğunu bildirdi. Bu çalışmaların daha küçük ölçekte devam etmiş olabileceğini belirtti.

İran tüm bu iddiaları reddetti ve belgelerinin sahte olduğunu öne sürdü.

2010: Brezilya Türkiye ve İran arasındaki Tahran Deklarasyonu
2010: Brezilya Türkiye ve İran arasındaki Tahran Deklarasyonu

İran’ın nükleer programında önemli ara dönem denemeleri

Türkiye ve Brezilya 2010’da İran’la önemli bir nükleer anlaşmaya imza attı. Bu girişimde İran düşük zenginleştirilmiş uranyumunu Türkiye’ye göndermeyi kabul etti. Tahran Deklarasyonu olarak bilinen bu anlaşma, İran’ın araştırma reaktörü için yakıt almasını öngörüyordu. Ancak ABD ve Avrupa ülkeleri anlaşmanın yetersiz olduğunu öne sürerek kabul etmedi ve yeni yaptırım kararları aldı.

Buşehr-1 reaktörü 2011’de Rusya’nın yardımıyla faaliyete geçti. İran ayrıca 300 MW’lık Darkhovin Nükleer Santrali’ni inşa etmeye başladı.

2015'te Kapsamlı Ortak Eylem Planı görüşmelerinde Cevad Zarif ve diğer katılımcılar.
2015’te Kapsamlı Ortak Eylem Planı görüşmelerinde Cevad Zarif.

2015 Anlaşması ve sonrası

İran ve P5+1 ülkeleri (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) 2015’te Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP) imzaladı. Anlaşma İran’ın nükleer programına sınırlamalar getirdi. İran uranyum zenginleştirme kapasitesini düşürecek, stoklarını azaltacaktı. Karşılığında ekonomik yaptırımlar kalkacaktı.

UAEA 2016’da İran’ın nükleer programının önemli bölümlerini sökmeye başladığını duyurdu. Ancak ABD Başkanı Trump 2018’de anlaşmadan çekildi ve yaptırımları yeniden başlattı.

İsrail istihbarat servisi Mossad aynı yıl Tahran’dan gizli nükleer belgeleri ele geçirdi. Belgeler İran’ın AMAD Projesi’nin nükleer silah geliştirmeyi amaçladığını gösteriyordu.

Trump'tan İran'a nükleer uzlaşma mesajı: "Tanrı Ortadoğu'yu korusun"

Son dönemdeki tehlikeli tırmanış

İran 2019’da KOEP’teki taahhütlerini askıya almaya başladı. UAEA 2020’de İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu 10 katına çıkardığını açıkladı.

İran’ın en üst düzey nükleer bilimcisi Muhsin Fahrizade 2020’de suikaste uğradı.

İran 2021’de uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştirmeye başladı. UAEA Başkanı Rafael Grossi “sadece bomba yapan ülkeler bu seviyeye ulaşıyor” dedi.

UAEA’nın Ekim 2023 raporuna göre İran’ın uranyum stoku 2015 anlaşmasında belirlenen sınırın 22 katına ulaştı.

ABD istihbarat yetkilileri 2025’te İran’ın eski tip nükleer silah üretimini hızlandırdığını bildirdi. Raporlara göre İran mevcut yakıt stoklarıyla birkaç ay içinde nükleer eşiği aşabilecek durumda.

Trump'tan İran'a nükleer uzlaşma mesajı: "Tanrı Ortadoğu'yu korusun"

Bundan sonra ne beklenebilir?

Uzmanlar önümüzdeki dönemde birkaç senaryo öngörüyor. İlk olasılık İran’ın mevcut yolu izleyerek teknik kapasitesini artırmaya devam etmesi. Bu durumda uluslararası baskı ve yaptırımlar da artacak.

İkinci olasılık yeni bir nükleer anlaşma için masaya oturulması. Ancak bunun için hem İran’ın hem de Batılı ülkelerin tavizler vermesi gerekiyor.

Üçüncü ve en tehlikeli senaryo ise askeri müdahale olasılığı. İsrail veya ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırması bölgeyi büyük bir çatışmaya sürükleyebilir. Önümüzdeki aylarda İran’ın uranyum zenginleştirme seviyesi ve UAEA ile işbirliği düzeyi, hangi senaryonun gerçekleşeceğini belirleyecek kritik göstergeler olacak.

2024’te ise İsrail, İran’a üç dalga halinde saldırı düzenledi. İddiaya göre bu saldırılarda Parçin’deki gizli bir nükleer silah araştırma tesisi imha edildi.

2025’in başında New York Times’ın haberine göre ABD istihbaratı, İran’ın eski tip nükleer silahların üretimini hızlandırdığını belirledi. İran’ın mevcut nükleer yakıt stoklarıyla birkaç ay içinde kaba tasarımlı nükleer silahlar üretebileceği, daha gelişmiş tasarımlar için ise bir yıl veya daha fazla zamana ihtiyaç duyacağı belirtildi. Aynı rapora göre İran’ın elindeki yakıt en az dört nükleer bomba üretmeye yetiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.