Evrensel Temel Gelir (ETG), bir toplumun tüm üyelerine, herhangi bir koşul veya çalışma gerekliliği olmaksızın, düzenli olarak belirli bir miktarda nakit para sağlayan ekonomik bir politika modelidir. Bu sistem, kişinin mevcut geliri, sosyal statüsü, çalışma durumu veya ihtiyaç seviyesine bakılmaksızın herkese eşit şekilde uygulanır. Gelin bu politikayı detaylıca inceleyelim.
ETG fikri, aslında yeni bir fikir değil. Thomas Paine gibi düşünürler 18. yüzyılda benzer fikirler öne sürdü ancak günümüzde teknolojik gelişmeler, otomasyon, iş güvencesizliği ve gelir adaletsizliği nedeniyle bu fikir yeniden popülerlik kazandı.
ETG’nin temel prensipleri
ETG’yi diğer sosyal yardım programlarından ayıran dört temel özellik var:
- Evrensellik: ETG, gelir durumu, sosyal statü, eğitim seviyesi veya diğer demografik özelliklere bakılmaksızın toplumun tüm üyelerine verilir. Zengin-fakir ayrımı yapılmaz, herkes aynı miktarda alır.
- Koşulsuzluk: Alıcılar, ödemeyi almak için iş arama, eğitim görme, toplum hizmeti yapma gibi herhangi bir şart yerine getirmek zorunda değildir.
- Düzenlilik: Ödemeler genellikle aylık olarak yapılır ve süreklilik arz eder. Tek seferlik veya acil durum yardımı değildir.
- Nakit ödeme: Yardım, doğrudan nakit para veya banka hesabına yatırılan ödeme şeklindedir. Gıda kuponu, barınma yardımı gibi belirli hizmetlere erişimle sınırlı değildir, kişiler parayı istedikleri gibi harcama özgürlüğüne sahiptir.
ETG’nin tarihsel gelişimi
ETG fikrinin kökleri Aydınlanma Çağı’na kadar uzanmaktadır. 18. yüzyılda Thomas Paine, toprak sahiplerinin doğal kaynakların kullanımı karşılığında topluma bir çeşit kira ödemesi ve bunun da vatandaşlara dağıtılması gerektiğini savunmuştur.
20. yüzyılda ise fikir, Milton Friedman gibi liberal ekonomistler tarafından “negatif gelir vergisi” biçiminde, Martin Luther King Jr. gibi sosyal haklar savunucuları tarafından ise yoksullukla mücadele aracı olarak desteklenmiştir.
ETG’nin potansiyel faydaları
Şimdi ETG’nin savunucuları tarafından öne sürülen potansiyel faydalarını daha detaylı inceleyelim:
- Yoksulluğun azaltılması: ETG, tüm vatandaşlara asgari bir gelir garantisi sağlayarak mutlak yoksulluğun azaltılmasını hedefler. Örneğin, Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinde yapılan bir ETG denemesinde, katılımcıların beslenme, sağlık ve barınma koşullarında önemli iyileşmeler gözlemlenmiştir.
- Ekonomik güvenlik: Düzenli ve güvenilir bir gelir akışı, insanların ekonomik şoklara karşı daha dayanıklı olmalarını sağlar. Koronavirüs salgını sırasında birçok ülkede uygulanan acil durum nakit ödemeleri, bu tür güvenlik ağlarının kriz dönemlerindeki önemini göstermiştir.
- İşgücü piyasasında özgürlük: ETG, insanlara düşük ücretli, tehlikeli veya tatmin edici olmayan işleri reddetme özgürlüğü verebilir. Bu durum, işverenleri çalışma koşullarını iyileştirmeye ve ücretleri artırmaya teşvik edebilir.
- Ücretsiz emeğin tanınması: Çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev işleri gibi genellikle kadınlar tarafından ücretsiz yapılan işler ekonomik olarak tanınır ve değer görür.
- Girişimcilik ve yenilikçilik: Temel ihtiyaçlarını karşılama endişesi olmayan insanlar, yeni işletmeler kurmak, eğitimlerine devam etmek veya yaratıcı projelere zaman ayırmak için daha fazla risk alabilirler. Finlandiya’daki ETG denemesinde, katılımcıların girişimcilik faaliyetlerinde artış gözlemlenmiştir.
- Sağlık ve eğitim sonuçlarında iyileşme: Kenya ve Namibya’daki ETG denemeleri, katılımcıların okula devam oranlarında artış ve sağlık hizmetlerine erişimde iyileşme olduğunu göstermiştir.
- Bürokrasinin azaltılması: Mevcut sosyal yardım sistemlerinin çoğu, karmaşık uygunluk kriterleri ve başvuru süreçleri içerir. ETG, bu sistemleri basitleştirerek idari maliyetleri azaltabilir.
ETG’nin potansiyel ekonomik etkileri
Uygulamanın makroekonomik etkileri konusunda çeşitli teoriler ve görüşler mevcut:
- Tüketim ve ekonomik aktivite: Düşük gelirli haneler genellikle ek gelirlerinin büyük bir kısmını temel ihtiyaçlara harcarlar. Bu nedenle ETG, ekonomide tüketimi artırabilir ve “çarpan etkisi” yaratabilir. Örneğin, 2008-2009 ekonomik krizinde ABD’de yapılan vergi iadeleri, harcamaları artırarak ekonomiyi canlandırmaya yardımcı olmuştur.
- İşgücü piyasası dinamikleri: ETG’nin çalışma teşviklerini nasıl etkileyeceği konusunda farklı görüşler vardır:
- Bazı eleştirmenler, insanların çalışmayı bırakacağından endişe duyarlar.
- Savunucular ise ETG’nin insanlara “çalışmama lüksü” değil, “daha iyi çalışma koşulları talep etme gücü” verdiğini savunurlar.
- Yapılan deneylerde genellikle işgücüne katılımda büyük düşüşler gözlemlenmemiştir. Manitoba, Kanada’da yapılan “Mincome” deneyinde, yalnızca yeni anneler ve eğitimlerine devam eden gençlerde çalışma saatlerinde azalma görülmüştür.
- Ücretler ve çalışma koşulları: ETG, işçilere daha fazla pazarlık gücü vererek ücretlerin yükselmesine ve çalışma koşullarının iyileşmesine katkıda bulunabilir. Öte yandan, bazı ekonomistler işverenlerin ETG’yi düşük ücretleri sübvanse etmenin bir yolu olarak görebileceklerini ve ücretleri düşürebileceklerini savunurlar.
- Enflasyon: Bazı eleştirmenler, ETG’nin talep kaynaklı enflasyona yol açabileceğinden endişe duyarlar. Ancak bu etki, finansman yöntemi, ekonominin üretim kapasitesi ve para politikası gibi faktörlere bağlı olacaktır.
ETG’nin finansman yöntemleri
ETG’nin en büyük zorluklarından biri maliyetidir. Bununla ilgili de çeşitli finansman modelleri öneriliyor:
- Vergi reformu:
- Servet vergisi: Fransa’da ekonomist Thomas Piketty, artan servet eşitsizliğiyle mücadele için progresif bir servet vergisi önermiştir.
- Karbon vergisi: Kirletici faaliyetlere vergi uygulayarak hem çevresel hedeflere ulaşmak hem de ETG için gelir sağlamak mümkün olabilir.
- Finansal işlem vergisi: Hisse senedi, tahvil ve türev işlemlerine küçük bir vergi uygulanması, büyük miktarda gelir sağlayabilir.
- Mevcut programların konsolidasyonu: Birçok ülkede halihazırda çeşitli sosyal yardım programları bulunmaktadır. ETG, bu programların çoğunu daha basit ve daha verimli bir sistemle değiştirebilir.
- Para politikası: Bazı ekonomistler, merkez bankalarının “helikopter para” olarak bilinen doğrudan parasal transferleri kullanabileceğini öne sürmüşlerdir. Bu yaklaşım, özellikle ekonomik durgunluk dönemlerinde talebi canlandırmak için düşünülebilir.
- Doğal kaynak gelirleri: Alaska’nın Kalıcı Fon Temettü programı, petrol gelirlerinden finanse edilmektedir. Benzer modeller, madencilik, petrol veya diğer doğal kaynaklara sahip ülkelerde uygulanabilir.
- Teknoloji vergileri: Otomasyon ve yapay zeka nedeniyle işlerin azalması durumunda, robot vergileri veya teknoloji şirketlerine yönelik özel vergiler düşünülebilir.
Dünya genelinde ETG deneyleri ve uygulamaları
ETG konseptini test etmek için dünya genelinde çeşitli ölçeklerde deneyler yürütüldü:
- Alaska Kalıcı Fon Temettü (ABD): 1982’den beri uygulanan bu program, dünyadaki en uzun süreli ETG benzeri uygulama. Alaska’nın petrol gelirlerinden elde edilen kârlar bir fonda toplanır ve her yıl tüm eyalet sakinlerine eşit miktarda ödeme yapılır. 2022 yılında her Alaska sakini 3 bin 284 dolar aldı. Araştırmalar, bu programın yoksulluğu azalttığını ve Alaska’nın gelir eşitsizliğini diğer ABD eyaletlerine göre daha düşük tutmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.
- Finlandiya ETG denemesi (2017-2018): Finlandiya hükümeti, 2 bin işsiz kişiye iki yıl boyunca aylık 560 Euro ödedi. Deney, istihdam üzerinde önemli bir etki göstermemekle birlikte, katılımcıların zihinsel sağlık, stres seviyeleri ve genel refahında önemli iyileşmeler sağladı. Katılımcılar ayrıca geleceğe dair daha olumlu bir bakış açısı ve daha yüksek güven düzeyleri rapor ettiler.
- GiveDirectly Kenya projesi (2016-devam ediyor): Kenya’nın kırsal bölgelerinde 20 binden fazla kişiye 12 yıl boyunca temel gelir sağlayan bu deney, şu ana kadarki en büyük ve en uzun süreli ETG çalışmalarından biri. Erken sonuçlar, katılımcıların gıda güvenliği, konut kalitesi ve psikolojik refahında iyileşmeler gösteriyor. Ayrıca yerel ekonominin canlandığı ve girişimcilik faaliyetlerinin arttığı gözlenleniyor.
- Ontario, Kanada pilot projesi (2017-2019): Ontario hükümeti, düşük gelirli 4 bin kişiye üç yıl boyunca aylık ödemeler yapmayı planladı. Ancak proje, hükümet değişikliği nedeniyle erken sona erdi. Sınırlı veriler, katılımcıların sağlık durumunda iyileşmeler ve daha iyi beslenme alışkanlıkları gösterdi.
- Hindistan Madhya Pradesh Deneyi (2011-2012): Sekiz köydeki 6 bin kişiye 18 ay boyunca koşulsuz nakit transferi yapıldı. Sonuçlar, beslenme, sağlık göstergeleri, okul kayıtları ve küçük işletme yatırımlarında iyileşmeler gösterdi. Ayrıca kast veya toplumsal cinsiyet temelindeki eşitsizliklerin azaldığı gözlemlendi.
- Stockton, Kaliforniya denemesi (2019-2021): 125 düşük gelirli kişiye 24 ay boyunca aylık 500 dolar ödendi. Sonuçlar, katılımcıların tam zamanlı istihdam oranlarında artış, finansal istikrarda iyileşme ve zihinsel sağlıkta önemli gelişmeler gösterdi.
ETG’ye yönelik eleştiriler ve zorluklar
ETG konsepti çeşitli açılardan eleştirilmektedir:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
- Maliyet ve finansal sürdürülebilirlik: ETG’nin en büyük eleştirisi maliyet. Örneğin, Türkiye’nin 84 milyon nüfusuna aylık 10 bin TL ödemesi, yıllık olarak 10 trilyon TL’yi aşan bir bütçe gerektirir.
- Enflasyonist baskılar: Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, büyük miktarda nakit enjeksiyonu fiyat artışlarına neden olabilir. Bu durum, ETG’nin alım gücü üzerindeki olumlu etkisini azaltabilir.
- Çalışma teşviklerinin azalması: Bazı eleştirmenler, koşulsuz ödemelerin insanların çalışma motivasyonunu azaltabileceğini savunurlar. Ancak mevcut deneysel kanıtlar, bu endişeyi genellikle desteklememektedir.
- Göç ve uygunluk kriterleri: Bir ülke cömert bir ETG programı uygularsa, bu durum göçü teşvik edebilir. Bu nedenle, uygunluk kriterlerinin (vatandaşlık, ikamet süresi vb.) belirlenmesi politik açıdan tartışmalı olabilir.
- Mevcut sosyal hizmetlerin ikamesi: Bazı eleştirmenler, ETG’nin sağlık, eğitim, barınma gibi kamu hizmetlerine yapılan yatırımları azaltmak için bir bahane olarak kullanılabileceğinden endişe duyarlar.
- Politik sürdürülebilirlik: ETG programları, siyasi iklim değişikliklerine karşı savunmasız olabilir. Ontario örneğinde olduğu gibi, bir hükümet değişikliği programın sona ermesine neden olabilir.
Gelecek perspektifleri ve alternatif modeller
ETG tartışmaları, gelirin daha adil dağılımı için çeşitli alternatif ve tamamlayıcı modellerin de geliştirilmesine yol açmıştır:
- Negatif gelir vergisi: Bu model, belirli bir eşiğin altında gelir elde eden kişilere vergi iadesi yapar. Gelir arttıkça, bu iade kademeli olarak azalır. Bu sistem, ETG’den daha az maliyetli olabilir ve çalışma teşviklerini daha iyi koruyabilir.
- Katılım geliri: İngiliz ekonomist Anthony Atkinson tarafından önerilen bu model, topluma katkıda bulunma şartıyla (gönüllü çalışma, bakım hizmetleri, eğitim vb.) ödemeler yapılmasını öngörür.
- Hedefli temel gelir: Bu model, belirli gruplara (örneğin çocuklar, yaşlılar, engelliler) evrensel ödemeler yaparken, diğerleri için gelir testine dayalı yardımları sürdürür.
- Varlık temelli politikalar: Her vatandaşa belirli bir yaşta (örneğin 18 veya 25) tek seferlik büyük bir ödeme yapılmasını öngören “bebek tahvilleri” veya “vatandaşlık hibeleri” gibi programlar.
- Kamu istihdam garantisi: Bu alternatif yaklaşım, herkese bir temel gelir sağlamak yerine, iş arayan herkese asgari ücretle kamu istihdamı garantisi verir.
Sonuç
Evrensel Temel Gelir, geleneksel sosyal güvenlik ağlarının yetersiz kaldığı, teknolojik değişimin işgücü piyasalarını dönüştürdüğü ve gelir eşitsizliğinin derinleştiği bir dünyada, ekonomik güvenliği sağlamanın yenilikçi bir yolu olarak görülmektedir.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki deneyler umut verici sonuçlar göstermekle birlikte, ETG’nin geniş ölçekli uygulaması hâlâ önemli finansal, politik ve pratik zorluklarla karşı karşıyadır. ETG’nin potansiyel etkileri, belirli bir toplumun ekonomik yapısına, mevcut sosyal güvenlik sistemlerine ve seçilen finansman mekanizmalarına bağlı olacaktır.
Gelecekte, tam bir ETG yerine, hibrit modeller veya daha hedefli yaklaşımlar daha yaygın olabilir. Ancak ETG tartışması, sosyal politikaları yeniden düşünmeye ve daha kapsayıcı ve adil ekonomik sistemler tasarlamaya yönelik önemli bir katalizör olmaya devam etmektedir.