Ruşen Çakır yorumluyor: Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?

Ruşen Çakır, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasının ardından siyasette yaşananları değerlendirdi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki iki olasılığı analiz eden Çakır, muhalefetin “beklenmedik ölçüde başarılı” bir kriz yönetimi gösterdiğini söyledi.

19 Mart’tan bu yana yaşanan siyasi gerilim, Ramazan Bayramı tatiline rağmen gündemdeki yerini koruyor. İktidarın yeni hamleleri merakla beklenirken, Ruşen Çakır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olası adımlarını “Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?” başlıklı yayında yorumladı. Çakır’a göre CHP, boykot çağrısıyla başlayan süreci “beklenmedik ölçüde başarılı” bir şekilde yönetti. Dayanışma sandığı, imza kampanyası gibi yaratıcı yöntemlerle toplumun farklı kesimlerini harekete geçirmeyi başardı.

Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
Ruşen Çakır yorumladı.

Erdoğan’ın önünde hangi seçenekler var?

Çakır, Erdoğan’ın ya baskıyı artıracağını ya da geri adım atabileceğini söyledi: “Ya gaza basacak, hadi bakalım bu sefer oluyor mu duygusunu yaşatacak, ama bu sefer de olmazsa… Galiba o tren kaçtı.”

Yeni operasyonlar ya da kayyum atamaları gibi adımların şimdilik sonuç vermediğini belirten Çakır, “Büyükşehir’e kayyum atanamadı, CHP’ye en azından şimdilik kayyum atanamadı” dedi.

Çakır, iktidar yanlısı medyanın iddialarına toplumda ciddi bir karşılık olmadığını ifade etti: “Kendileri çalıp kendileri oynuyor.”

İktidarın artık karşıt kesimlerin rızasını üretemediğini söyleyen Çakır, Erdoğan’ın yaşananları analiz etmesi durumunda “bu tür şeylere kalkışmama ihtimalini” de bir kenara yazmak gerektiğini vurguladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. 19 Mart krizi devam ediyor. 9 günlük bayram tatiline rağmen dün boykot konuşuldu. Bundan sonra neler konuşulacak bakalım, göreceğiz. Ve tabii ki şöyle bir beklenti var, bekleyiş var: Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapacak? Cumhurbaşkanı Erdoğan en son grup toplantısında uzun bir konuşma yapmıştı ve pozisyonunu korudu. CHP’yi suçladı tabii ki ve dedi ki, ‘‘Turplar var, yeni turplar var, öyle turplar var ki birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar’’ dedi. Ve bunu beklemeye başladık. Özgür Özel dedi ki, ‘‘Turp murp yok, uyduruyor’’ dedi. Ama dün, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik şöyle bir şey söyledi: ‘‘Duyduğuma göre yapay zekayla bazı CHP yöneticilerinin ses ve görüntü kayıtlarını üretip bunları yayınlayacaklarmış’’ dedi. Yapay zekayla ya da değil, ses ve video kaydı yayınlama ihtimali tabii ki Türkiye’nin yakın tarihine baktığımız zaman hiç kimseyi şaşırtacak bir olay değil ve böyle bir olayla karşı karşıya kalabiliriz. Ama şunu özellikle vurgulamak lazım: 17-25 Aralık diye bir süreç yaşadık. Oralardaki ses ve video kayıtları ortadaydı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunları ‘‘montaj’’ diyerek tamamen reddetti ve olay kapandı. Daha doğrusu yargıya intikal etmeden, siyasi iktidar bu olayların soruşturulmasına izin vermedi ve ardından zaten Fethullahçılarla çok büyük bir savaş yaşandı. Şimdi, bugün yıllar sonra iktidarın doğru ya da yanlış, yapay zekayla üretilmiş ya da üretilmemiş, hiç fark etmez, birtakım ses ve video kayıtlarıyla CHP’yi yıpratmaya çalışmasından nasıl bir sonuç çıkar, açıkçası kestiremiyorum. Tarih tekerrürden ibarettir diyelim, bu konuyu şimdilik bir kenara koyalım. Başka ne olabilir? Yeni gözaltılar, yeni tutuklama dalgaları olabilir. Başka belediyelere yönelik operasyonlar olabilir. CHP yönetiminde dokunulmazlığı olmayan kişilere yönelik birtakım suçlamalar olabilir. Bunlar pekâlâ mümkün. Ve burada, başlıktaki soruya gelecek olursak: Erdoğan’ın gaza basması. Büyük ölçüde insanların beklentisi bu yönde; Erdoğan bırakmayacak işin peşini, ısrarla sonuç almaya çalışacak ve gaza basmaya devam edecek. Bu da otoriterliği, baskıyı daha da arttıracağı anlamına geliyor. Evet, bu, Erdoğan’ı bilen bizler için çok şaşırtıcı olmayacak bir şey. Fakat şu ana kadar yaşananlara baktığımızda, 19 Mart’tan bu yana 15 günü aştı, baktığımızda ne gördük? İktidarın bütün hesaplarının boşa çıktığını, muhalefetin, CHP’nin beklenmedik ölçüde başarılı bir kriz yönetimi gerçekleştirdiğini ve ülke çapında çok büyük bir silkinişe yol açtığını, en önemlisi toplumsal muhalefetle, gençlerle bir araya geldiğini, farklı nedenlerle iktidara karşı olan, rahatsız olan kesimleri hareketlendirdiğini, bunu yaparken dayanışma sandığı gibi, boykot gibi, imza kampanyası gibi yaratıcı birtakım fikirlerle, eylemlerle pekiştirdiğini, iktidarın kendisine sunduğu alanı aşarak bir siyaset yaptığını ve inisiyatifi ele geçirdiğini gördük. Net olarak fotoğraf bu. Böyle bir durumda Erdoğan’ın “İlki olmadı, yenisini deneyelim” demesi pekâlâ mümkün ve ilk akla gelen bu. Ama ikinci kez tekrar aynı suda yıkanmak isterse, yeni operasyonlar yaparsa ve bu da sonuç verici olmazsa, o zaman birtakım şeyleri iyice hızlandırmış olur. Dolayısıyla frene basma ihtimalinin çok düşük olduğunu biliyorum, ama birileri Erdoğan’a telkin ediyor olsa gerek. Nitekim ne bekliyorduk, ne söylenmişti bize; ‘‘Öyle operasyonlar olacak ki, Büyükşehir’e kayyum atanacak, CHP’ye kayyum atanacak.’’ Büyükşehir’e kayyum atanamadı, CHP’ye en azından şimdilik kayyum atanamadı. Atansa bile, pazar günü yapılacak olağanüstü kurultayla kayyumun yaratacağı olumsuz etkileri de bertaraf etmiş olacak Cumhuriyet Halk Partisi. Buralarda bir geri adım olduğunu gördük, bizzat yaşıyoruz. Yani “Zaten Erdoğan’ın kafasında bunlar yoktu, bunlar uydurmaydı” demek çok gerçekçi olmayacak. Şimdi neler var? İşte boykot çağrısı yapanlara soruşturma, boykotu destekleyen oyuncuyu diziden atma, ona destek veren senaristin yaptığı diziyi arşivden kaldırma, yani Tabii kanalında kütüphaneden kaldırma gibi birtakım hamleler var. Bunlar hamle değil aslında; bunlar özellikle boykot konusunda iktidarın gösterdiği, verdiği tepkiler, gerçekten çok dramatik. Gördünüz mü bilmiyorum, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bir marketten alışverişi… Dün ‘‘Transatlantik’’te de söyledim, bari kalabalık bir market olsaydı da deseydi ki, “İşte görüyorsunuz, halkımız alışveriş yapıyor, millî ekonomiye katkıda bulunuyor, oyuna gelmiyor.” Öyle değil, çok az sayıda insan var ama Bakan orada. Bu durum herhalde o yöneticilerin de bakanların da çok arzuladığı bir durum değildi. Boykot diye bir kararla beraber, boykot diye bir fikirle beraber birçok şeyin, iktidarın sırları döküldü. Uluslararası alana taşındı mesela. Birtakım dünya çapında müzisyenler Türkiye’ye bu nedenle gelmekten vazgeçtiklerini söylediler. Dolayısıyla şöyle toparlamak mümkün: Yaşananlara bakıp eğer bunları değerlendiriyorsa, yaptığı hataları, hesap hatalarını değerlendiriyorsa Erdoğan, bir daha benzer bir şeye ya da muhalefete yönelik başka tür saldırıya, tabii yargı eliyle ve kendi medyası eliyle saldırı yoluna gitmez diye düşünüyorum ama gideceği konusunda çok ciddi şüphelerim var. Medya demişken o konuda da birkaç şey söyleyeyim. İktidar yanlısı medyaya baktığınız zaman 19 Mart’la ilgili bir yığın laflar var, iddialar var, rakamlar uçuşuyor falan. Ama bunların ortalıkta insanlar tarafından dolaştırıldığını, tartışıldığını görmüyoruz. Yani kendileri çalıp kendileri oynuyor. Bir de iktidar karşıtı gözüküp ya da öyle olup ama 19 Mart’ta “Ya ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tavrıyla İmamoğlu ve arkadaşları hakkındaki birtakım iddiaları – ki bunları iktidar yanlısı kişiler özellikle dile getirdi – dolaşıma sokanlar vardı, onların büyük bir kısmı da çark etmeye başladı. Sonuçta, iktidarın — bunu daha önce de söyledim, hep söyleyeceğe benziyoruz — kendinden olmayan kesimlere bir şey anlatmak ve onları ikna etmek, onların rızasını üretmek imkânı artık yok. Kendisi çalıp kendisi oynayan bir medya var, kendi aralarında konuştukları bir şey var ve hiç de öyle bu iddialar etrafında ve muhalefetin meydan okuyuşları karşısında kenetlenmiş bir taban olduğunu da sanmıyorum. Bir telaş hali, endişe hali var. Bu telaşı ve endişeyi gidermek için Erdoğan’ın önünde, tekrar söylüyorum, iki seçenek var: Ya frene basacak ve insanları biraz yatıştıracak ya da gaza basacak, “Hadi bakalım bu sefer oluyor mu?” duygusunu yaşatacak. Ama bu sefer de olmazsa, hemen bundan birtakım somut sonuçlar elde edemezse… Somut sonuç nedir? CHP’nin hakikaten sokağa, insan içine çıkamaz hale gelmesi. Ama galiba o tren kaçtı. Ne yapılırsa yapılsın bunu başa sarması bana mümkün olacakmış gibi gelmiyor. Bakalım, hep birlikte izleyeceğiz. Muhtemelen bayram sonrası, bayram aslında çoktan bitti de, uzatılmış bayram tatili sonrası bu hamleleri, iktidarın yeni hamlelerini, Erdoğan’ın yeni hamlelerini göreceğiz, göreceğe benziyoruz. Ama dediğim gibi, tekrar tekrar tekrar oluyor ama yaşadıklarına bakıp böyle şeylere kalkışmama ihtimalini az da olsa bir kenara yazmak lazım. Bitirmeden, 19 Mart sürecinden itibaren Medyascope’un neler yaptığını, nasıl yaptığını görüyorsunuz, izliyorsunuz. Bunlar zaten bizim reytinglerimize de çok olumlu bir şekilde yansıyor. Yaptığımız işin karşılığını fazlasıyla görüyoruz, destekleriniz de çok ciddi olarak arttı ama daha da artması lazım ki biz bu işi sürdürebilelim. Patreon’dan ya da YouTube ‘‘Katıl’’dan Medyascope’a destek olabilirsiniz. Lütfen böyle yapın, bize destek olun. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.